Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


Sayfa 3/6 İlkİlk 12345 ... SonSon
58 sonuçtan 21 ile 30 arası
  1. #21
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Çiftler ilişkiye giremiyorsa ne zaman doktora başvurmalı?

    --------------------------------------------------------------------------------


    Sıklıkla görülen bir durum çiftlerin bazen bu olumsuzluğu kabullenip hiç doktora başvurmamasıdır.

    İlk girişimdeki başarısızlıktan sonra her çift genellikle sorunun geçici olduğunu ve çözüleceğini düşünür.

    Daha sonraki girişimlerde de ilişki gerçekleşmeyince kadında sıkıntı, gerginlik , kadınlığında eksiklik olduğu düşüncesi ortaya çıkmaya başlar. Erkek ise eşi tarafından istenmediği, reddedildiği duygularına kapılmaya başlar.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-3.html#post43324

    Bu nedenle uzmanların önerisi, en azından 1 hafta kadar bekleyip, sorunu kendi başlarına çözemezlerse profesyonel yardım almalarıdır. Vajinismus, cinsel ilişkiye izin vermeyecek biçimde vajen ön kısmının istemsiz kasılmasıdır. Durumsal anksiyete, istemsiz adale kasılması, seksüel uyarılmada problemler, vajinal kayganlıkla ilgili problemler ve cinsel isteksizlik, cinsel bilgi eksiklikleri vajinismus sebebi olabilir. Bazen sonradan enfeksiyonlar, ameliyatlar gibi fiziksel sebeplerle gelişen ikincil vajinismus vakaları da görülebilmektedir. Eşinin böyle bir durumuyla karşı karşıya gelen erkekte de bir süre sonra psikolojik etkiyle sertleşme sorunu veya cinsellikten uzak durma eğilimi başlar ve hem kadının hem de erkeğin tedavi edilmesi gereken bir sürece sebep olur.

    Vajinismus tedavisi için öneriniz nedir?

    Kadınlarda görülen korkuyu iki tipte görüyoruz.
    O güne kadar hiç ilişkide bulunmamış genç kız, ilk ilişkide canının acıyacağı ve bir kanama olacağı korkusuyla gerdeğe girer. Bu kaygı ve korku nedeniyle de kendisini kasmaya ve ilişkiye izin vermemeye başlar. Burada önemli husus bilginin olmaması.Yani öncelikle bilgi eksikliğini tamamlamak lazım, sonra diğer faktörleri incelemek gerekir.


    Diğer bir tip hasta ise cinsellikle ilgili bilgisi var, ama keyif almıyor. Yani ilişkiye girmelerine rağmen acı var. Bu durumda hormonal ve anatomik nedenler var mı diye de bakılması uygun olur. Yani kadının erektil dokusunda bir hassasiyet ve ilişkiyi önleyecek bir lokal sebep var mı.

    Her iki tipte de androlog, jinekolog ve psikoloğun bir ekip çalışması ile hastaya uygun tedavinin verilmesi taraftarıyız. Hormonal ve organik sebepleri ortadan kaldırınca, başarılı bir terapi süreciyle artık mutlak tedavi mümkün oluyor.

    Tedavide kadınla erkeğin beraberce ele alınması da çok önemlidir.

    Erkeğin cinselliğe bakış açısı, anatomik bilgisi nedir? Kadını negatif etkiyen faktörler midir?

    Bunlarında tedavide büyük rolü vardır.

    Tedavide amaç nedir?

    Amacımız ilişkiye ya hiç giremeyen ya da bir şekilde girse dahi acı duyan, tatmin olmayan kadın için tüm safhaları keyifli hale getirmek. Çünkü ilişki bir kerelik gerçekleşse dahi , kadın haz almıyor, ancak eşinden çekindiği için ilişkiyi bu şekilde sürdürmeye razı oluyor. Bu konunun en önemli boyutu bu. Kadına cinsel bilgileri veremediysek, ilişkiden haz almayı adım adım öğretmediysek, bu sorunu kesinlikle çözümlemedik demektir.

    Terapi ile vajinismus tedavisi

    Terapi kesinlikle kadın cinselliğinin tedavisinde çok önemli bir faktör. Bunun önemi , cinsel ilişkiye pozitif bir yaklaşım sağlaması, bilgi eksikliğinde yardımcı olurken diğer taraftan uyarılmaya yönelik davranışsal tedavi ile uyarılmayı öğretmesi. Hasta her ödevden keyif alarak, ilişkiye hazır oluyor yavaş yavaş. Yani kendi vücuduna dokunmak veya aynada kendine bakmak dahi istemezken, vücudunu tanımaya başlıyor, uyarılardan keyif almayı öğreniyor ve böylece ilişkiye girme imkanı buluyor.

    İkna edilmeden, bilme ve keyif alma gerçekleşmeden oluşan bir ilişki uzun vadede yine aynı sorunları büyüyerek ortaya getirir.

    Terapi süresi çok uzun bir süreç mi?

    Terapi süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama 3 hafta ile 1 ay gibi bir sürede yani 4-6 görüşmede bu sorunun tedavi edilebileceğini düşünüyoruz. Bu süre kadında algılama ,kültür, tedaviye yardımcı olması ,istemesi faktörlerine göre değişebiliyor. Hasta ödevini tam algılayarak yapmışsa 1 hafta gibi bir sürede dahi önemli yol kat edebilir.

  2. #22
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Saç Dökülmesi

    --------------------------------------------------------------------------------

    Bazı deri hastalıkları, stres, uygunsuz saç bakımı ve kozmetik ürünlerin saç dökülmelerine yol açabildiği bildirildi.

    Esenler Hayat Hastanesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Tamer Yavaş, normal bir insanda günde ortalama 100-150 saç telinin döküldüğünü söyledi.


    Erkeklerin yüzde 30'unda 25 yaşında, yüzde 40'ında 40 yaşında, yüzde 50'sinde ise 50 yaşında ''androgenetik'' denilen, hormonal nedenlere bağlı saç dökülmesi meydana geldiğini belirten Yavaş, ''Bu 'erkek tipi saç dökülmesi' olarak adlandırılsa da kadınlarda da en sık görülen saç dökülmesi tipidir'' dedi.

    Yavaş'ın verdiği bilgiye göre, saç dökülmesinin nedenleri şunlar:
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-3.html#post43326
    -Deri hastalıkları,
    -Bazı ilaç ve hastalıklar (kanser tedavisi gibi)
    -Stres,
    -Uygunsuz saç bakımı ve kozmetik ürün kullanımı,
    -Genetik,
    -Doğum yapma,
    -Yüksek ateş, ağır enfeksiyon ve soğuk algınlığı,
    -Triod hastalıkları,
    -Eksik protein içerikli beslenme,
    -Doğum kontrol hapları,
    -Demir eksikliği,
    -Büyük cerrahi girişimler ve kronik hastalıklar,
    -Mantar hastalıkları,


    Dökülmeyi önleyen ya da saçın yeniden çıkmasını sağlayan ilaçlar bulunduğunu belirten Yavaş, cerrahi yöntemler uygulanarak da saç ekilebildiğini veya saçsız alanın daraltıldığını söyledi.

  3. #23
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Erkekler neden "kısır" olur?

    --------------------------------------------------------------------------------

    Ülkemizde yaklaşık on sene önce bebek sahibi olamayan çiftler problemin kadında olduğunu düşünürdü. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, infertilite (kısırlık) vakalarının yaklaşık üçte biri erkek faktörüne bağlı. Erkek infertilitesi vakasında en sık görülen nedenlerin başında ise çocukluk çağında geçirilen tıp dilinde "Kriptorşizm" olarak bilinen inmemiş testisler, çocukluk çağında ve ileri yaşlarda karşılaşılan üreme organlarındaki enfeksiyonlar ile varikoseldir. Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi Klinik Direktörü Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Seval Taşdemir yazdı.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-3.html#post43327


    Doğuştan ya da sonradan oluşan "kriptorşizm" durumunda, çocuk 1-2 yaşlarına gelmeden testisler cerrahi bir operasyonla yumurtalık torbasına indirilmeli. Çünkü erken tedavi edilmemiş bu tip vakalar, ileride çocuk sahibi olabilmek için yardımcı üreme tekniklerine ihtiyaç duyabilirler.

    Avrupa Androloji Akademisi, 2000'li yıllarda erkekleri bekleyen başlıca sorunların arasında "kısırlık" olduğuna dikkati çekiyor.Yapılan araştırmalar sonucunda erkek kısırlığına neden olan en önemli nedenler, çocukluk çağında geçirilen tıp dilinde "Kriptorşizm" denilen inmemiş testisler, üreme organlarındaki enfeksiyonlar ve ileri yaşlarda karşılaşılan varikosel'dir. Erkek kısırlığına neden olan diğer sebepler ise; testis tümörleri, testiküler yaralanma (testislerde yaralanmalar), yüksek ateşli hastalıklar, üreme kanallarında tıkanıklık, geriye boşalma, sinir sistemine ait nedenler, genetik bozukluklar, kötü alışkanlıklar ve yaşam tarzı ile hormonal ve cinsel fonksiyon bozukluklarıdır.

    İnmemiş testisler kısırlığa yol açıyor!

    Doğumda veya doğumdan sonra en geç bir yıl içinde testisler yumurtalık torbasına iner. Testislerin her ikisinin veya bir tanesinin inmemesi kriptorşizm olarak adlandırılır. Bu vakalarda karın içinde yukarıda kalan testisler daha yüksek ısılara maruz kaldıkları için sperm üretimi bozuluyor ve çift taraflı inmemiş testis vakalarında azospermi (menide hiç spermin olmaması) görülebiliyor. Ayrıca testisler 1-2 yaşları arasında cerrahi müdahale ile skrotuma (yumurtalık torbası) indirilirse ileride üreme sağlığı olumsuz etkilenmez. Ancak bu tür vakalara erken müdahale edilmezse, ileride çocuk sahibi olmak isteyenler yardımcı üreme tekniklerine ihtiyaç duyabilirler.

    Erkeklerin korkulu rüyası: Varikosel

    İnfertilite nedeni ile değerlendirilen erkeklerin yaklaşık üçte birinde olan, erkeklerin korkulu rüyası varikosel, skrotumda (yumurtalık torbası) testislerin etrafında oluşan varisli damarlardır. Vakaların %90'ında varikosel, sol tarafta görülüyor.

    Varikosel infertiliteye nasıl yol açar?

    -Kan akımının yavaşlamasına bağlı olarak yumurtalık torbasında ısı artışına neden olarak
    -Sol böbrek üstü bezinden gelen ters yöndeki kan akımı testislerin yüksek düzeyde toksik atıklara maruz kalmasına neden olarak
    -Üreme hormonlarının dengesinin bozulmasına neden olarak interfiliteye yol açabilir.

    Geç yaşta geçirilen kabakulağa dikkat!

    Erkek üreme organlarındaki enfeksiyonlar da infertiliteye yol açabilir. Çünkü, gonore (bel soğukluğu), tüberküloz ve bazı bakteriyel enfeksiyonlar sırasında meydana gelen iltihaplı reaksiyonlar üreme kanallarında tıkanıklıklara yol açar. Bakteriyel enfeksiyonlar sperm hareketini bozarak ve gelişmekte olan sperm hücrelerine zarar vererek infertiliteye neden olabilir.

    Özellikle geç yaşta geçirilen kabakulak, sonradan testislere yerleşiyor ve dokuya zarar vererek sperm üretimini engelliyor ve bu durum infertiliteye sebep olabiliyor.

    Erkek infertilitesini tetikleyen üç "S": Sigara, Stres, Sıcaklık

    Erkek infertilitesi vakalarına neden olan ana sebepler haricinde, çevresel faktörler ve yaşam tarzı da erkek üreme sağlığını olumsuz etkiliyor. Erkek infertilitesinde rol oynayan birçok çevresel risk faktörleri var. Özellikle sigara sperm sayısını, hareketini ve yapısını olumsuz etkiler ve içen erkeklerin eşlerinde düşük ihtimalinin de arttığı belirlenmiştir. Strese uzun süre maruz kalan erkeklerde de spermin hareketliliği ve yapısında bozulma görülüyor. Yüksek ısı (özellikle sauna ve sıcak su banyoları), yüksek ateş ve çok sıkı pantolonların giyilmesi sperm üretimini olumsuz etkiliyor.

    Erkek infertilitesinde rol oynayan diğer faktörler ise alkol, uyuşturucu maddeler, kemoterapi, obezite (aşırı şişmanlık) ve radyasyon.

    Erkek infertilitesi (kısırlığı) durumunda nasıl bebek sahibi olunuyor?

    Ağır erkek infertilitesi (kısırlık) vakalarının tedavisinde "mikroenjeksiyon" yöntemi başarıyla uygulanabiliyor. Bu tedavi yöntemi;
    -menide az sayıda spermi olan,
    -sperm hareketliliği az olan,
    -normal yapıdaki spermi az olan,
    -normal sayıda spermi olmasına rağmen spermlerin yumurtayı dölleyemediği durumlarda uygulanıyor.

    Erkeğin menisinde hiç sperm olmazsa?

    Bu yöntemle menisinde hiç spermi olmayan erkeklerden MESA ve TESE işlemi ile elde edilen spermler, kadın eşten alınan yumurtalara enjekte edilerek bu çiftlerin çocuk sahibi olabilmeleri sağlanıyor. TESE işlemi lokal anestezi altında uygulanıyor ve bu işlem ile testisin farklı bölgelerinden küçük doku parçaları alınıyor. Bu parçalardan özel işlemler ile ayrıştırılarak elde edilen sperm hücreleri ile mikroenjeksiyon işlemi gerçekleştiriliyor. TESE işlemi, menisinde hiç spermi olmayan vakalar dışında mensinde hiç normal yapıda sperm veya canlı sperm olmayan vakalarda da başarı ile uygulanabiliyor. Sperm elde edildikten sonra başarı oranı normal tüp bebek uygulamasında olduğu kadar yüksek oluyor.

  4. #24
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Kemik İliğinden Sperm Yapıldı

    --------------------------------------------------------------------------------

    Kemik iliğinden elde edilen kök hücreler yumurta ve sperm üretebilecek.



    Kemik iliği kadınlarda yumurta, erkeklerde de spermle ilgili kısırlık nedenlerini ortadan kaldıracak. Cornell Üniversitesi’nde Üremenin Korunması Bölümü Başkanı Prof. Dr. Kutluk Oktay, kemik iliğinden elde edilen kök hücrelerle kısır farelerde yumurta ve sperm üretimi yeniden başlatıldığını belirtiyor:
    “Almanya’da bir araştırma yapıldı. Çok açık bir şekilde spermin kemik iliğinden yapılabileceğini gösteriyor. Bu tip araştırmaların klinik safhaya gelmesi bazen oluyor bazen olmuyor ama umut var. Bizim yaptığımız çalışmalarda da kısır farelerde kemik iliği verildikten sonra yumurta oluştuğunu gördük. Farelerde doğurganlık geri geldi. Kemik iliği nakli yapıldıktan sonra sonucu menopozdan çıkmış farelerden doğan 315 fare var.”

    Menopoz artık doğurganlığın sonu değil
    Dünyada ilk kez Türk bilim adamı Prof. Dr. Kutluk Oktay, tarafından geliştirilen yumurtalık dokusu dondurma yöntemiyle artık kanser hastalarının yanı sıra, menopoz dönemindeki kadınların da çocuk sahibi olması mümkün. Bu gelişmenin ardından şimdi tip dünyası iki önemli konuyu tartışıyor. Menopoz döneminde doğum anne ve bebek için sağlıklı mı? Kadının üreme hakki hangi yaşta olursa olsun korunmalı mı? 50 yaşında menopoz dönemindeki bir kadın çocuk sahibi olmalı mı, olmamalı mı? Kanser hastası her kadına tedavi öncesi yumurta dokusu dondurularak çocuk sahibi olma şansı verilmeli mi, verilme-meli mi?

    Üreme hakkı politik bir harekete dönüştü
    Bilim adamlarını ikiye bölen bu önemli tartışma konuları tıp dünyasının sınırlarını da aşarak politik bir harekete dönüşüyor. Başta Amerika olmak üzere birçok ülkede artık hangi yaşta olursa olsun “kadının üreme hakkinin korunması” gerektiğini savunan sivil toplum örgütlerinin sayısı hızla artıyor.

    Prof. Dr. Kutluk Oktay “Genelde doktorlar hasta için ‘ hayatını kurtarıyorum da ona sevinsin ileride çocuk sahibi olsun olmasın bunun ne önemi var’ diyordu. Bu anlayışı biraz değişmesi lazım Türkiye de de kanser hastalarının yüzde 98’ine böyle bir açıklama yapılmıyor veyahut da hastalar ‘ben kanser oldum yaşayıp yaşamayacağım belli değil bunun ne önemi var ‘diye düşünebiliyor. Kanser ilimi çok ilerlemiş durumda birçok hasta tedavi ediliyor hastalar uzun süre yaşıyorlar. Niçin bu olanaklardan yararlanmasınlar” diye konuşuyor.

    Başkan Bush adına bir panel düzenledi
    Üreme hakki son olarak ABD Başkanı Bush’un her yıl organize ettiği, bu yıl da konusu kansere ayrılmış bir panelin ana gündem maddesini oluşturdu. Panelde bir araya gelen uzmanlar “üremenin korunmasının bir hak olduğu” konusunda birleştiler. Prof Dr. Kutluk Oktay’ın da katıldığı Bu panelin sonucunda yayınlanan bildirgeye göre artık kanser tedavisi gören her kadına isterse çocuk sahibi olma şansı tanınacak. Prof Dr. Kutluk Oktay şöyle konuşuyor:
    “Her kadının böyle bir hakkı olduğu ortaya çıktı. Hatta bu konuda Başkan Bush’un paneline ben de çağrıldım, oradan çıkan karar şuydu. Tıbbi nedenlerle herhangi bir şekilde doğurganlıkları etkilenerek hastalara çocuk sahibi olma şanslarını koruyacak yöntemler olduğu söylenmemesi tıbbı bir hata olarak kabul edildi Öncelikle derhal doktoruyla tartışmaları gerekiyor, en çok gördüğümüz sorun bunu en son tartışmaya gelmesi. Öyle oluyor ki hasta yarın kanser tedavisine başlayacak bizden bu konuda bir şey yapabilir miyiz diye fikir alınıyor. Eşi varsa hastadan embriyon elde edilip dondurulup saklanabilir bu da en az 2 hafta süren bir şey.”

    Yumurtalık dokusu dondurma yöntemi
    Kanser hastalarına çocuk sahibi olma şansını sağlayan yumurtalık dokusu dondurma yöntemi, Dr. Kutluk Oktay ve ekibi tarafından geliştirildi. Lenf bezi kanseri olan Ann Dauer bu yöntemle hamile kalıp sağlıklı bir kız bebek dünyaya getirdi. 4 kilo doğan bebeğe Sienna adi verildi. Hastanın lenf bezi kanseri tanısı almış bir hasta olduğunu belirten Prof Dr Kutluk Oktay, şöyle devam ediyor:
    “Kanser tedavisi görmüştü aldığı kanser ilaçları kısırlığa yol açmıştı. kanser tekrarladığı için ağır bir tedavi verilecekti, kemik iliği nakli için. Bunun onu menopoza sokma riski yüzde 100’dü. Böyle olunca bir yumurtalığı çıkardık dondurup sakladık hasta tedavisini tamamladı 2.5 sene menopozdaydı.”

    Bu süre sonunda Dr. Kutluk Oktay dondurulan yumurtalık dokusunu Ann Dauer’in karın cildinin altına yerleştirdi. Ann Dauer, yumurtalık nakli yapıldıktan 3 ay sonra, iki kez hamile kaldı. İlk hamileliği düşükle sonlanan Ann Dauer, ikincisinde sağlıklı bir bebek doğurdu.

    Doktor Oktay’ın yaptığı çalışma, deri altına yerleştirilen yumurtalık dokusunun normal yumurtalık gibi çalıştığını göstermesi açısından “büyük önem” taşıyor.

    Kariyer nedeniyle gebeliğini erteleyenler için de şans var
    Yumurtalık dondurulması yöntemi, artık yalnız kanser hastaları için değil kariyer nedeniyle gebeliğini ileri yaşlara ertelemeyi düşünen kadınlar için de bir şans yaratıyor. Tıbbın geldiği noktada artık yumurtasını ya da yumurta dokusunu dondurmuş bir kadın, isterse 55 yaşında bile çocuk sahibi olma şansına sahip. Ancak bu gelişme etik kaygıları da beraberinde getiriyor. Prof Dr. Oktay şu değerlendirmeyi yapıyor:
    “Bu teknoloji bir yerde bize şuna gösterdi ki doğurganlık korunabilir her ne nedenle olursa doku dondurma teknolojisi ileride çocuk sahibi olma olasılığını artırıyor. Şu anki genel uygulama hanımların 50 yaşında çocuk sahibi olmalarını en geç olarak sağlıyor. Ama bu 55’e kadar uzatan programlar da var. Amerika’da sınır 50 yaştır. Kılavuz kuralıdır sağlıklı insanlarda 56’ya kadar uzatılıyor. Bunun karşı savunucuları da ne diyor, ‘Siz eğer 55’e çıkartırsanız çocuk sahibi olursanız 60-70’e geldiğinizde evinizde adölesan yaşında bir çocuğunuz olacak bu doğru mudur değil midir?’ Bunlar karmaşık konular belki de geniş çapı bir tartışma gerekir.

    Kemik iliği yeni umut
    Etik tartışmalar sürerken tıp dünyası şimdi ileri yaş gebelikleri için yumurta dokusu ve yumurta dondurma yöntemini de aşan çok önemli gelişmelerin eşiğinde. Eğer yeni araştırmalar olumlu sonuçlanırsa menopoz dönemindeki bir kadının kemik iliğinin özel ilaçlarla uyarılmasıyla yeniden yumurtlaması ve hamile kalması mümkün olabilecek. Prof Dr. Kutluk Oktay yaptıkları çalışmaların geldiği noktayı şöyle ifade ediyor:
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-3.html#post43328
    “Son iki yıl içinde benim de işbirliği içinde bulunduğum Harvard Üniversitesi’nden bilim adamları çok ilginç 2 araştırma yayınlandı. Farelerde yumurta üretiminin doğumdan sonra devam ettiğini gösterdi ikinci çalışma şok edici bir çalışmaydı. O çalışmada farelerde yumurtaların kemik iliğinde yapılıp kan aracılığıyla yumurtalıklara gelip yerleştiğini gösterdi. Hatta kemik iliği nakli yöntemiyle kemoterapi verilmiş menopoza sokulmuş farelerde tekrar yumurta üretimi başlatıp normale dönmesini sağladığı gösteren bir çalışma yayınladı.

    Şimdi Prof. Oktay ve ekibi Amerika’daki birçok araştırma laboratuvariyla işbirliği yaparak fareler üzerinde yapılan bu araştırmaların sonuçlarının insanlar için geçerli olup olmayacağının yanıtını araştırıyor:
    “Son derece heyecan verici bir şey aynı zamanda da insanı biraz da gerginleştiren bir süreç hem önünüzü de büyük olabilecek tıbbın bazı temel kavramlarını değiştirecek bir şey var Kemoterapi olsun, yaşlanmaya ilgili olaylar olsun yumurtalığın kemik iliğinden kök hücre toplama ve çağırma mekanizmasını bozuyor. Sonuçta deri altına bu koyulmuş dokuyu yerleştirdiğinde kemik iliği ile diyaloğa girebiliyor ve diyor ki bana kök hücre yollayın diyor, kök hücreler gidip karın içinde menopozda olan çıkarılmamış menopozdaki yumurtalığa yerleşiyor yumurtalık fonksiyon görüyor”

    Şimdi birçok ülkede menopozda doğum etik mi, değil mi diye tartışılırken, bu araştırma olumlu sonuçlanırsa bilim adamları, kadınların istediği yaşta çocuk sahibi olmasını sağlayacak biyolojik engellerin tümünün ortadan kalkacağını, menopozun da tarihe karışacağını düşünüyor.

    Yumurtalığın hızlı dondurulması
    Tüp bebek alanındaki bir başka önemli yenilik de, yumurta dondurma tekniğiyle ilgili. Özellikle 35 yaşını geçmiş kadınlar için,, “hızlı dondurulan” yumurtalarla çocuk sahibi olma şansı “yavaş dondurma” yöntemine göre çok daha yüksek. Prof Dr. Kutluk Oktay şu bilgileri verdi:
    “Normalde yavaş dondurma yöntemi kullanıyorduk. Ancak bu yöntemle eve bebek götürme oranı son derece düşüktü. Yeni geliştirilen yumurtanın hızlı dondurulması yöntemi dondurulmamış yumurta kadar başarılı neredeyse. Bu araştırmanın başarı oranı haziran ayında yayınlanacak araştırma sonuçları. Birçok şeyi değiştirecek.

    Dr. Kutluk Oktay, “Yumurtalıklarınızdan doktorları uzak tutun”
    Sağlıklı insanlar için risk faktörleri konusunda da bilgi veren Prof Dr. Oktay, sigara bağımlılığının kadınların 4 yıl erken menopoza girmesine yol açtığını, erkeklerin de sperm kalitelerini etkilediğini hatırlatıyor. Prof Dr Kutluk Oktay’ın kadınlara bir de ilginç çağrısı var:
    “Doktorları yumurtalıklarınızdan uzak tutun. Bazen gerekmediği halde yumurtalıklar alınabiliyor. Hastalar doktorlarıyla bir sağlık sorunu olduğunda iyi tartışsınlar. İleride çocuk sahibi olmak istediklerini belirtsinler. Yeterince bilimsel kanıt sunulmadan yumurtalıklarının alınmasına izin vermesinler.”

  5. #25
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    TÜRKİYE'DE KISIRLIK SORUNU

    --------------------------------------------------------------------------------

    Türk Jinekoloji Derneği Başkanı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş, Türkiye'deki her yüz çiftten 15'inin kısırlık sorunu yaşadığını söyledi.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-3.html#post43329


    Tıraş, yaptığı açıklamada, tıp dilinde ''infertilite'' olarak tanımlanan kısırlık sorununun çözümü için birçok tedavi yöntemi geliştirildiğini, şu an en çok kullanılan yöntemin ise tüp bebek olduğunu kaydetti.



    -''HER YÜZ ÇİFTTEN 15'İ KISIRLIK SORUNU YAŞIYOR''-

    Türkiye'deki her yüz çiftten 15'inin kısırlık sorunu yaşadığını ifade eden Tıraş, ''Çalışan kadının kendini ispatlama ve kariyer çabası, çiftlerin iş hayatlarına ve programlarına ara vermek istememeleri bebek planının ileriye atılmasına neden oluyor'' dedi.

    Tıraş, ilerleyen yaşla birlikte yavaşlayan üreme sisteminin, aşırı kilonun ve stresin bebek sahibi olabilmek için engel oluşturabileceğine dikkati çekti.

    Çiftlerin en az bir yıl süreyle, hiçbir doğum kontrol yöntemi kullanmadan düzenli cinsel ilişkide bulunmalarına rağmen çocuk sahibi olamamaları durumunda kısırlığın söz konusu olabileceğini vurgulayan Tıraş, kısırlığın, kadın, erkek ya da her ikisine ait üreme sistemleriyle ilgili problemlerden kaynaklandığını söyledi. Tıraş, ''Yaklaşık yüzde 40'ı kadınlara, yüzde 40'ı da erkeklere bağlı problemlerden kaynaklanan kısırlığın, yüzde 20'si ise açıklanamayan nedenlerle ortaya çıkıyor'' dedi.

    -STRES VE KAYGIYI AZALTIN-

    Kısırlık tedavisine eşlerin birlikte karar vermesi gerektiğini kaydeden Tıraş, tedavinin başarısı için üzüntü, stres ve kaygının en aza indirilmesi gerektiği belirtti. Tıraş, ''Stres nedeniyle kortizol ve prolaktin hormonlarındaki dengesizlikler yumurtalıkların normal çalışmasını engeller ve sperm kalitesini olumsuz etkiler'' diye konuştu.

    Sigaranın da doğurganlığı ve düşük riskini artırdığını belirten Tıraş, alkol kullanımının ise düşük, erken doğum, ölü doğum ve bu gibi ciddi sorunlara yol açabildiğini söyledi.

    Ciddi doğumsal bozuklukları azaltmak için folk asidin mutlaka alınması gerektiğine dikkati çeken Tıraş, şunları kaydetti:

    ''Folk asit, B vitamini türevi olup en çok taze meyve ve yeşil sebzelerde bulunur. Günde 400 mikrogram alınan folik asit takviyesi baş ve omurilik bozuklukları, yarık damak dudak anormalliklerini engeller. Dolayısıyla hamile kalmayı planlıyorsanız folik asit takviyesine hemen başlayın.''

    Doktor kontrolünün de çok önemli olduğunu belirten Tıraş, yüksek tansiyon, sara ve şeker hastalığı gibi durumların da hamileliği olumsuz etkileyebileceği, daha önce kızamıkçık geçirmeyenlerin aşı yaptırması gerektiği uyarısında bulundu.

    -KADINLARDA KISIRLIK NEDENLERİ-

    Tıraş, yumurtlama bozukluklarının kadında en sık görülen kısırlık nedeni olduğunu vurgulayan Tıraş, ''Yumurtlama bozukluğu denildiğinde, yumurtlamanın hiç olmaması veya düzensiz ve seyrek olması anlaşılır. Adetlerin seyrek veya hiç görülmemesi çoğu zaman bir yumurtlama bozukluğunu gösterir. Ancak adetlerin tamamen düzenli olduğu durumlarda da yumurtlama bozukluklarına rastlanabilir'' diye konuştu.

    Tüplerin kısmen veya tamamen tıkalı olmasının da sperm ile yumurtanın buluşmasını engelleyerek döllenme ve gebeliği olanaksız kıldığını ifaden eden Tıraş, ''Gelişmiş ülkelerde cinsel yollardan bulaşan enfeksiyonlar tüplerdeki hasarın en önemli nedeni. Ülkemizde çocukluk çağında alınan verem mikrobu da tüplerde geri dönülmez hasar oluşturabilir'' dedi.

    Ayrıca kimyasal maddelerden, radyasyondan uzak durulması gerektiği uyarısında bulunan Tıraş, bu maddelerin doğurganlığı etkileyebileceğini ve hamilelik boyunca istenmeyen sonuçlara neden olabileceğini kaydetti.

    -ENDOMETRİOZİSE DİKKAT-

    Bu arada kısırlık nedeni ile başvuran kadınların yaklaşık yüzde 25'inde endometriozis sorunu saptandığını belirten Tıraş, sözlerine şöyle devam etti:

    ''Endometriozis, rahim içini döşeyen dokunun (Endometrium) rahim dışında gelişmesidir. Endometriozis, yumurtalıklarda yerleştiği zaman kist oluşumuna neden olur. Endometriozisi olan kadınların yaklaşık yüzde 50'sinin çocuk sahibi olabilmeleri için tedavi olması gerekir.''

  6. #26
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Antidepresanlar cinsel yaşamı bozuyor

    --------------------------------------------------------------------------------

    Son yıllarda en sık kullanılan ilaçlardan olan antidepresanların, cinsel işlev bozukluğuna neden olduğu bildirildi. Bu yan etkinin ortadan kaldırılması için tıp dünyasında çalışmalar sürüyor.


    Tüm dünyada ve Türkiye'de son yıllarda en sık kullanılan ilaçların antidepresanlar olduğunu belirten uzmanlar, "İlaç sektörünün en hızlı büyüyen alanı da bu. Ancak yapılan klinik araştırmalara göre depresyon ve anksiyete bozukluğu olup hiçbir cinsel sorunu bulunmayan hastalar bile, antidepresan kullanmaya başladıktan sonra yüzde 50-70 oranında cinsel işlev bozukluğu yaşıyor. Depresyondaki kadın ve erkeklerin yüzde 50-90 arasındaki bölümü cinsel isteksizlik ve cinsel işlev bozukluğu yaşıyor. Depresyonu ve anksiyete bozukluklarını tedavi edelim derken kullandığımız ilaçlar cinsel yaşamı daha da kötüleştiriyor" diyor.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-3.html#post43331

    Böyle bir kısır döngüyle karşı karşıya bulunulduğunu ve bunun aşılması için tıp dünyasının çalıştığını kaydeden uzmanlar, depresyon ve anksiyete bozukluklarını hızla tedavi ederken kişiyi kendi hayatına, sosyal yaşamına, evlilik hayatına, cinsel yaşamına kısaca tüm fonksiyonlarına döndürmenin temel hedef olduğunu dile getiriyor. Ancak, tedavide kullanılan ilaçların cinsel yaşamı daha da kötü hale getirdiğine dikkat çeken psikiyatristler, hedeflenenin aksine kişinin birçok açıdan hayatının olumsuz yönde etkilendiğine dikkat çekiyor.

    Erkeklerin antidepresanların yan etkilerine karşı kadınlardan daha duyarlı olduğu ifade edilirken, sorun çözülmediğinde kadınların problemlerinin çok daha ciddi boyutlara ulaşabildiği belirtiliyor. Kadınlarda cinsel isteksizlik ve orgazm olamama, erkeklerde ereksiyon güçlüğü meydana geliyor.

    Cinsel yan etkiler uzun süre gizli kaldığında ve tedavi edilmediğinde, sonradan depresyon ve antidepresan kullanımı ortadan kalksa ve hastalar iyileşse de, bir bölümünde ortaya çıkmış olan cinsel alanda güvensizlik, isteksizlik, motivasyon kaybı, performans ve partnerle olan ilişkilerdeki sorunlar nedeniyle cinsel işlev bozukluğunun psikolojik olarak sürekli hale geldiği görülüyor.

  7. #27
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Erkek kısırlığında tedavi yöntemleri

    --------------------------------------------------------------------------------

    Ulusal Üreme Tıbbı ve Tüp Bebek Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. Hakan Yaralı, erkek kısırlık olgularında spermin üretim ve olgunlaşma bozukluklarının en çok rastlanılan sorun olduğunu dile getirdi.


    Kısırlık problemi ile başvuran çiftlerde, bunun nedenini açıklamaya yönelik bazı tetkikler yapıldığını anlatan Prof. Dr. Hakan Yaralı, erkeğin sperminin analiz edildiğini, kadının ise rahim ve tüplerin geçirgenliğini değerlendirmek amacıyla rahim filminin çekildiğini belirtti.

    Son 25 yılda kısırlık tedavisinde önemli gelişmeler meydana geldiğini anlatan Yaralı, bu süre zarfında hastaların yardımcı üreme tekniklerine ulaşımında kolaylıklar yaşandığını söyledi.

    1990’ların başındaki gelişmelerin uzmanları daha çok şiddetli erkek kısırlığına ve ağır sperm sorunu olan çiftlere yönelttiğini bildiren Yaralı, “Erkek kısırlık olgularında spermin üretim ve olgunlaşma bozuklukları en çok rastlanılan sorundur. Üretim bozukluğu,sperm sayısı ile ilgili olabileceği gibi kadın yumurtasının döllenmesini engelleyen sperm hareketlerinin zayıflığı veya sperm şekillerinin anormalliği ile de ilgili olabilir” diye konuştu.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-3.html#post43332

    Erkek kısırlığı ile ilgili tedavilerdeki gelişmelerin, yardımlı döllenme veya mikroenjeksiyon tekniklerini ortaya çıkardığını kaydedenYaralı, 1992 yılında ortaya çıkan “intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu” adı verilen yöntemle arzulanan başarı seviyelerine daha da yaklaşıldığını belirtti.

    Yaralı, bu teknikte, kadından elde edilen bir yumurtaya eşinden elde edilen bir adet spermin enjekte edildiğini, dolayısıyla bir adet spermin bile çiftin çocuk sahibi olabilmesi için yeterli olabildiğini bildirdi.

    Bunun ülkede halen en yaygın olarak kullanılan teknik olduğunu belirten Yaralı, yöntemin sadece sperm sorunu olan çiftlerde değil, yüzde 55’leri bulan gebelik oranlarıyla diğer kısırlık problemi bulunan çiftlerde de uygulanabildiğini anlattı.

    Yaralı, “Teknik, günümüzde şiddetli erkek kısırlığında alternatifi olmayan bir tedavi yöntemi haline gelmiştir. Ancak yöntemin tarifinden de anlaşılacağı gibi başarılı bir dölleme için en azından bir adet olgun sperm hücresine ihtiyaç vardır. Menide hiç sperm hücresi bulunmaması olarak tarif edebileceğimiz ‘azospermi’ durumunda ise cerrahi sperm elde etme yöntemleri gündeme gelmektedir” diye konuştu.

    Bu yöntemler arasında da en çok “TESE” adı verilen tekniğin kullanıldığını bildiren Yaralı, bu teknikte testislerden açık cerrahi yöntemlerle biyopsiler alındığını, bu biyopsilerin mikroskop altında incelenerek olgun sperm elde edilmeye çalışıldığını söyledi.

    Yaralı, bu hastalardan sperm elde edilmesi halinde, daha önce sözünü ettiği enjeksiyon yöntemi uygulanarak yüzde 55’lere ulaşan gebelik oranlarına ulaşıldığını belirtti.

  8. #28
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Kısırlık artık kader değil

    --------------------------------------------------------------------------------

    Ankara'da 15 yıldır çocuk bekleyen ve 5 tüp bebek girişiminden sonuç alamayan Yeşim-Bülent İnceoğlu çifti, Türkiye'de ilk kez uygulanan Reprodüktif İmmünoloji yöntemi sayesinde mutlu sona ulaştı.


    Ankara'da bir kamu kuruluşunda memur olarak çalışan Bülent İnceoğlu ile 39 yaşındaki eşi Yeşim İnceoğlu'nun 15 yıllık çocuk özlemi, Reprodüktif İmmünoloji yöntemi sayesinde sona erdi. Şimdiye kadar 5 tüp bebek girişiminde bulunan ve her seferinde hayal kırıklığı yaşayan Yeşim İnceoğlu, Avrupa'da çok fazla yaygın olmasına rağmen Türkiye'de ilk kez uygulanan Reprodüktif İmmünoloji yöntemiyle hamile kaldı. 15 yıl boyunca çocuk sahibi olabilmek için çalmadık kapı bırakmadıklarını ve vazgeçmek üzereyken en sonunda Reprodüktif İmmünoloji yöntemini denediklerini belirten Yeşim İnceoğlu, "Bende ve eşimde çocuk özlemi had safhaya ulaşmıştı. Yöntemi deneyip gebe kaldığımı öğrenince sevinçten ağladım. Çok güzel bir duygu, Allah herkese nasip etsin" dedi.


    Üçüz bebek beklediklerini söyleyen İnceoğlu, bebeklerin cinsiyetinin henüz belli olmadığını belirtti. Baba adayı Bülent İnceoğlu ise 15 yıl boyunca banka kredisi ve eş-dosttan aldıkları borç paralarla tedavi gördüklerini ifade ederek, "Reprodüktif İmmünoloji yöntemiyle son kez şansımızı denemek istedik ve başardık. Ayaklarım yere basmıyor, mutluluktan havalarda uçuyorum. 15 yılın sonunda üçüz babası olacağım. Çok mutluyuz" diye konuştu.


    Maya Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Reprodüktif İmmünoloji Uzmanı Dr. Buyrukçu ise, Reprodüktif İmmünoloji yönteminin tüp bebekte başarı oranını yüzde 40 artırdığını söyledi. Bağışıklık sisteminin bazen çiftlerin çocuk sahibi olmasını engellediğini anlatan Buyrukçu, şunları kaydetti:
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-3.html#post43333
    "Kadın ve erkek normal, ama çift çocuk sahibi olamıyor. Biz bu aşamada bağışıklık sisteminin üremeye etkilerini inceliyor, kısırlığın nedenini ortaya çıkarıyoruz. Yine sürekli gebe kalıp, düşük yapan kadınların bu durumunu inceliyoruz. Eğer anne adayının bağışıklık sisteminde bir sorun varsa tedavisine başlayıp, düşük yapmasını engelliyoruz. Bunun yanı sıra tüp bebek tedavisi gördüğü halde gebe kalamayan anne adaylarını tedavi ediyoruz. Yaptığımız sadece kan tahlili yapmak. 10 gün içinde sonuç elimize ulaşıyor ve çiftin neden çocuk sahibi olamadığını buluyoruz. Daha sonra ilaç, iğne, serum ve daha ileri tedavi yöntemlerini uygulamaya başlıyoruz. Reprodüktif İmmünoloji tüp bebeğin alternatifi değil, aksine tüp bebek tedavisiyle birlikte uyguluyoruz. Yöntem tüp bebek tedavisinde başarı oranını yüzde 40 artırıyor."
    Reprodüktif İmmünoloji yöntemini Türkiye'de ilk kez kendisinin uygulamaya başladığını belirten Buyrukçu, bu yöntemle çocuk sahibi olmanın eskisinden daha kolay olacağını kaydetti.

  9. #29
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Prostat Kanserinde 'Brakiterapi Yöntemi'

    --------------------------------------------------------------------------------

    Son yıllarda, impotans ve idrar kaçırma gibi yaşam kalitesini olumsuz etkileyen komplikasyonlara yol açmadığı için yoğun olarak tercih ettiğimiz Brakiterapi yöntemi, yaklaşık bir yıl boyunca prostat dokusunun ortasına yerleştirilen ve düşük dozda ışın veren iyot 125 radyoaktif kaynakları ile kanserli dokunun yavaş ve sürekli ışınlanması esasına dayanmaktadır.


    Prostat kanserinin organa sınırlı evrelerinde cerrahi girişime alternatif olabilen, hastada minimal travmaya sebep olan bir tedavi yöntemidir.

    Brakiterapi yöntemi ile küçük radyoaktif kaynaklar (seed'ler) prostatın içine yerleştirilir. Her seed 4,5 mm. uzunluğundadır. Tedavi, kanser hücrelerinin radyasyona karşı normal hücrelerden daha fazla hassasiyet göstermesi esasına dayanır. Her seed çevresindeki dokuya belirli bir dozda radyasyon yayar. Bu seedleri belirli mesafelerde prostatın her tarafına yayarak, kanserli hücreleri yok etmek üzere tam gereken ölçülerde radyasyon ulaştırılmış olunur. Bu işlem doğrudan prostatın içerisinde gerçekleştirildiğinden çevredeki organ ve dokulara hiçbir zarar verilmemektedir. 60000 Seed implants Brakiterapinin başarısı, uygulanan hasta sayısında hızla artmaya yol açmaktadır. ABD'de 1996'da 190000 prostat kanserli hastanın sadece 8000'ine(%4.2) brakiterapi yapılırken, 2001'de bu rakam 45000(%27) üzerindedir.2006'da ise hastaların %50'sine yapılacağı öngörülmektedir.

    Brakiterapi Amerika Birleşik Devletleri'nde standart bir tedavi şeklidir. Türkiye'de ise ilk olarak 2000 yılında İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi'nde uygulanmıştır. Hattat Hastanesi bu tedavinin uygulandığı ilk özel merkez olma niteliğindedir. Hasta ve hekimlerin bu tedavi konusunda bilgilendirilmesi ile hasta sayısının hızla artacağı düşünülmektedir.

    Bu işlem için bilgisayar bağlantılı 3 boyutlu özel bir ultrason kullanılır. Üroloji uzmanı ile radyasyon fizikçisi bir ekip olarak, bilgisayar tarafından işaretlenen tümörlü hücrelerin bulunduğu bölgelere seedleri yerleştirir. Diğer dokulara hiçbir zarar verilmeden tümörler yok edilir.

    İşlem sonunda röntgen filmi ile alınan görüntüde taneciklerin dağılımı kontrol edilir:

    Tüm bu işlem yaklaşık 1 saat sürer. Hasta hemen akabinde normal hayatına devam eder. Bu yöntem için uygun hasta seçimi büyük önem taşımaktadır. Bu işlem,

    -Erken safhada teşhis edilmiş,
    -Tümörün kapsül dışına yayılmadığı
    -Prostat volümünün 50ccm'den küçük,
    -PSA'nın 10'dan küçük olduğu hastalarda rahatlıkla uygulanabilmektedir.

    Bu tedavi hastalara son derece önemli avantajlar sağlamaktadır:

    -Klasik ışın tedavisine göre çok daha yüksek doz radyoterapi yapmak mümkündür.

    -Cerrahi risk son derece düşüktür.: Ameliyat kesisi yoktur, tek seansta yapılır, kanama ve tromboemboli(pıhtı ile damar tıkanması) riski yok denecek kadar azdır.

    -Radikal prostatektomi ile eş değerde başarı oranları sağlamaktadır.

    -1 günlük bir prosedürdür.: Ayaktan yapılabilir, erken iyileşme ve normal aktiviteye dönüş sağlar.

    -Sağlık koşulları ameliyata uygun olmayanlarda dahi uygulanma şansı vardır.

    -Prostat çevresindeki sağlam dokulara(barsak, mesane ve üretra) zararı çok azdır

    -Tedavi sonucu impotans (sertleşme sorunu) görülme oranı son derece düşüktür.

    -Tedavi sonucu inkontinans (idrar kaçırma) görülme oranı son derece düşüktür.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-3.html#post43335

    800 civarında takip edilen brakiterapi hastasında 18 ile 156 aylık bir zaman diliminde hastalıksız yaşam yüzdesi %77 ile %85 arasındadır.

  10. #30
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Tüp Bebek

    --------------------------------------------------------------------------------

    Ulusal Üreme Tıbbı ve Tüp Bebek Cemiyeti Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Yaralı, gereksiz yere hiçbir şekilde yumurtalıklara dokundurulmaması gerektiğini belirterek, ''Doğurganlık çağında birtakım kistler olur ve kaybolur. Bunlara gereksiz cerrahi müdahale yapılmaması fevkalade önemlidir'' dedi.


    Yaralı, 35 yaşından sonra gebe kalamama süresinin uzun olması veya evliliğin geç yaşta yapılması halinde, ''yan yollarda dolaşmadan'', tüp bebek başta olmak üzere etkin tedavi yöntemlerini önerdiklerini bildirdi.

    Gebelik ve tüp bebek konusunda bilinmesi gerekenler hakkında bilgi veren Yaralı, tüp bebekte yumurtalık rezervinin, başarıyı etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğunu söyledi.

    Erkekte sperm yapımının sürekli olduğunu, ama kadınların var olan yumurtayı kullandıklarını, yeni yumurta yapma şanslarının olmadığını anlatan Yaralı, anne karnındaki 5 aylık bir kız bebeğin her iki yumurtalığında 7 milyon yumurta bulunduğunu, bunların daha doğarken 6 milyonunun kaybedilerek bir milyona, 13 yaşındayken 700 bine, 35 yaşında ise 25 bine indiğini anlattı.

    35 yaştan sonra daha hızlı bir kayıp yaşandığını bildiren Yaralı, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''Örneğin bir marketten 100 kilo elma alıyorsunuz ve başka elma alma hakkınız yok. Her misafir geldiğinde elma ikram ediyorsunuz, zaman içinde elma stoğunuz azalıyor. Hem de hataya yatkın elmalar geride kalıyor. Çünkü bir yumurta birinci ve ikinci olgunlaşma bölünmelerini yaptıktan sonra döllenebilir hale gelir. Yumurtaların 35, özellikle de 38 yaştan sonra birinci olgunlaşma bölünmesi esnasında hataya yatkınlığı artar. Bu nedenle 35-38 yaşları arasında düşük oranları da artmaktadır.''

    -YUMURTALIK REZERVİ ÖNEMLİ-

    Tüp bebekte başarının koşullarını da değerlendiren Yaralı, her bir basamağın verimliliğinin yüzde yüz olmadığını söyledi.

    Olgun yumurta elde edilecek yapılara ''folikül'' adı verildiğini ifade eden Yaralı, 16 milimetre çapından büyük foliküllerden olgun yumurta elde edilebildiğini bildirdi.

    Yumurtalık rezervinde, başka bir deyişle çok yumurta veya folikül yapma yeteneğinde azalma bulunduğu takdirde, bunun derecesine göre gebelik şansının da azaldığını ifade eden Yaralı, şunları kaydetti:

    ''Kadının yaşının yanı sıra, birtakım bağımsız risk faktörleri vardır ki, bunlar da yumurtalık rezervini azaltırlar.

    Bunlardan biri yumurtalıklarda geçirilmiş kist cerrahisidir. Hastalarımızın şunu çok iyi bilmeleri gereklidir ki, gereksiz yere hiçbir şekilde yumurtalıklara dokundurulmaması gerekiyor. Doğurganlık çağında birtakım kistler olur ve kaybolur bunlara gereksiz cerrahi müdahale yapılmaması fevkalade önemlidir. Elbette bazı kistler vardır ki, cerrahi tedavi gerektirir. Ama bu cerrahi tedavi esnasında mikrocerrahi prensiplerine göre yumurtalığa en az zarar verecek şekilde kistin çıkarılması esastır. Bu ne kadar iyi koşullarda yapılsa da yumurtalığa bir travmadır. Bunun vermiş olduğu hasarın derecesi de daha sonraki yumurta rezervi açısından belirleyicidir.''

    -''SİGARANIN YUMURTALIK REZERVİNE ETKİSİ''-

    Yumurtalardan birinin alınmış olmasının da yumurtalık rezervini etkilediğini bildiren Yaralı, ağır sigara tiryakiliğinin de bunu etkileyen en önemli etkenler arasında bulunduğunu söyledi. Yaralı, ''Günde 10'dan fazla sigara içiminin, gerek hayvan gerek insan çalışmalarında yumurtalık rezervini fevkalade olumsuz yönde etkilediğine dair kesin deliller var'' dedi.

    Yaralı, rahimdeki endrometriosis hastalığının da yumurtalık rezervini azalttığını söyledi.

    Söz konusu 5 bağımsız risk faktörünün, derecesine göre yumurtalıkların yumurta yapma yeteneğinde azalma olduğunu, bunun da derecesine göre gebelik şansında azalma yarattığını ifade eden Yaralı, şunları belirtti:

    ''Aslında 35 çok genç bir yaş ama doğurganlık kapsamında orta şeker bir yaş. 38 yaşından sonra da ayların hesabını yapıyoruz. Dolayısıyla saygın bir tüp bebek merkezinde ortalama olarak başarı şansı, 30 yaşın altında yüzde 54-58'ler arasında, 30-35 yaş arasında ise yüzde 50 civarındadır. 35-38 yaş arasında azalmaya başlar.''

    38-40 yaş arasında oranların yüzde 35-40'lara düştüğünü, 40 yaşından itibaren de yaklaşık olarak yüzde 25'ler civarında olduğunu anlatan Yaralı, 44-45 yaşında ise tüp bebekte başarı şansının, sıfıra indiğini belirtti. Yaralı, ''35 yaşından sonra gebe kalamama süresinin uzun olması veya evliliğin geç yaşta yapılması halinde, çok fazla vakit geçirmeden, hızlı ve yan yollarda dolaşmadan, tüp bebek başta olmak üzere etkin tedavi yöntemlerini öneriyoruz'' diye konuştu.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-3.html#post43336

    -''38'DEN SONRA AYLARIN HESABINI YAPIYORUZ''-



    Normal yollardan gebe kalamama süresi çok uzun olmasa bile, 38 yaşından sonra ayların hesabını yaptıklarını anlatan Yaralı, bu nedenle bu yaş grubundaki kadınlara öncelikle tüp bebeği düşünmelerini önerdi.

    Yumurtalık rezervini anlamak için kan testi yapılabildiğini ve ultrasonda ''antral folikül'' denilen küçük yumurtaların sayılabildiğini ifade eden Yaralı, bunun kendilerine çok iyi yol gösterebildiğini, ama antral folikül sayısının az olması ve kan tetkiklerinin olumsuz olması halinde bu hastaların vakit geçirmeden tüp bebeği düşünmelerinde yarar olduğunu bildirdi. Yaralı, 38 yaşındaki bir kadının normal yollarından hamile kalmak için kendisine ne kadar bir süre tanıması gerektiği sorusu üzerine, ''Bunda bir dolu parametreye ihtiyaç bulunduğunu'' yanıtını verdi.

    Yaralı, bu kişilerin ne kadar süredir evli olduğu, daha önce bir gebelik öyküsünün olup olmadığı gibi parametrelere bakılarak, diğer faktörlerde de bir problem yoksa beklenebileceğini kaydederek, şöyle devam etti:

    ''Tüp bebek öncesi yumurtlatma, aşılama gibi basit, kolay, ucuz ama başarı şansı sınırlı tedavi seçenekleri denenebilir. Ama sadece şunu söylemek istiyorum, aylar, yıllar boyu yan yollarda dolaşmasınlar. Acil, hemen bu ay, gelecek ay tüp bebek demiyorum ama bu hastalarda 38 yaş sonrasında ayların hesabının yapıldığını, çok fazla yan yollarda dolaşma lüksü olmadığını ifade etmek istiyorum.''

    Yaralı, ancak yaşla ilgisi olmayan, tüplerde ağır zedelenme ya da ağır sperm probleminin bulunması gibi hallerde, tüp bebek tedavisine yönelmenin şart olduğunu söyledi.

Sayfa 3/6 İlkİlk 12345 ... SonSon

Benzer Konular

  1. Doğum sonrasında cinsel sorunlar , cinsel terapi
    By Mustafa Uyar in forum Sağlık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 06.Haziran.2007, 12:20
  2. Annelere sorulan Cinsel sorular
    By Mustafa Uyar in forum Sağlık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11.Mayıs.2007, 12:50
  3. sağlık ocağı
    By Kıvırcık in forum Komik Yazılar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 23.Kasım.2006, 11:50
  4. Oruçta sağlık var!
    By vergun in forum İslamın Şartları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.Ekim.2006, 02:58
  5. Cinsel gücünüzü artırın!
    By ReLaKsT in forum Sağlık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.Ekim.2006, 13:22

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.