Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


Sayfa 6/6 İlkİlk ... 456
58 sonuçtan 51 ile 58 arası
  1. #51
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Cinsel yaşantımız ve çocuklar
    Kimi zaman kendimiz de farkına varmadan çocuklarımızın cinsel yaşantımızı karıştırmasına yol açarız. Bu konuyu durup doğru dürüst düşünmezsek cinsel yaşantımızdaki kısıtlanmayı sözüm ona mantıklı birtakım sebeplere bağlayabiliriz: "Çok yoruluyoruz. Çocukları yedir, yıka, yatır, ortalığa çekidüzen ver, derken başka bir şey yapacak halimiz kalmıyor."

    Ne var ki bu da gene çocukları bir tür siper olarak kullanmaktır. Cinsel yaşantımızı gölgeleyen sorunları kendi kendimize ya da eşimizle çözümleyeceğimiz yerde çocukların ardına saklanmaktayız. Çeşitli duygusal nedenlerle cinsel ilişkiden kaçınmaya dayanak arandığında "çocuklar" oldukça uygun bahane yaratır.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-6.html#post43584

    Çocukların cinselliğe siper olarak kullanıldığı çok daha karmaşık bir başka durum da, çocukların duygusal olarak karı ya da kocanın yerine konmasıdır: "Oğlumla ben birbirimize öyle yakınız ki! Kocamla aramdaki yakınlıktan çok daha ileri bir şey. Benim her şeyim o."

    İnsanın kendi çocuklarını eşinin yerine koyup, onu her şeyi yapmasının ardında yatan gerçek hayal, eşin yerine ana ya da babamızın konmasıdır. Böylece cinsel ilişkiden kaçınma isteğini oluşturan duygusal nedenler sağlanmış olur.

    Evlilikte çocuk eşe yeğlendi mi, eş doğal olarak buna kızar, gücenir. Karı koca arasındaki çekişme ve çatışmalar giderek yoğunlaşır. Çocuk da arada kaldığı için elbet ruhsal ve duygusal yönden sağlıklı yetişemez. Eşlerden biri öbüründen kaçınmak için ya da ikisi de birbirlerinden uzak durmak için çocuğu kullanmaktadırlar. Yuvadaki geçimsizlik ve mutsuzluk artar.

    Bu tür sorunlarımız olduğunu düşünüyorsak yapılacak en iyi iş bir uzmana başvurmaktır. Böyle bir uzmana başvurulsa da başvurulmasa da yapılacak en iyi iş, daha önce de belirttiğimiz gibi, eşlerin birbirleriyle konuşarak birbirlerinin duygularını paylaşmalarıdır:

    "Lütfen hayatım, birbirimize hatırlatalım. Sorunlarımızı konuşmak; tartışmak; gerekirse kavga etmek için birbirimize zaman ayırmalıyız."

    "Ama çocuklar bizi duyar."

    "Bu hiç önemli değil. Çocuklar da ana babanın insan olduğunu; onların tartışıp kavga edebileceğini; ama sonra anlaşıp yine birbirlerini sevebileceğini bilmeli."

    "Herhalde evliliğimizin bütün ayrıntılarını, çocukların yanında tartışmayı düşünmüyorsun?"

    "Haklısın. Onlara, birbirimize çok kızdığımızı ve içimizi boşaltmak istediğimizi, bizi biraz yalnız bırakmalarını söyleyebiliriz."

    Çocuklar bu tür duyguları anlamaya hazırdırlar. Konuştukça birbirimizi anne-baba rolünde oynattığımızı birbirimizden ana veya babamızdan istediğimiz şeyleri istediğimizi fark edebiliriz. Sonra kendimize şunu sorabiliriz. "Bu benim istediğim şeyler gerçekçi mi acaba?"

    Bu arada çocuklarımızın da birtakım eğilimlerinin ayırdında olmalıyız. Kız çocuklar çoğunlukla babaya, oğullar anaya düşkün olabilirler. Ya da herhangi bir nedenle çocuk ana babanın birinden birine daha bir yakınlık duyabilir. Hep onunla birlikte olmak isteyip ötekini dışlamak eğilimine kapılabilir. Çocuğumuzun bu gibi huylarını daha başlangıçta mimleyip törpülemek bizim görevimizdir. Ama tatlılık ve sevgiyle.

    "Hadi bakalım, kızım, sen arkaya! Biliyorsun benim yanımdaki yer annenin. Senin yerin arabanın arka kanepesi." "Oğlum, anneni çok sevdiğini biliyorum ama sofra başında fısıldaşmak yasak! Zaten söylediklerini hepimiz duymak istiyoruz!"

    Çocuğun bu masum, doğal (ve geçici) eğilimini birçok ana babanın, düzeltmek şöyle dursun, tersine kışkırttıklarına, eşleriyle kendi aralarındaki çatışmada silah niyetine kullandıklarına yazık ki tanık oluyoruz. Çocuklarını nasıl bir duygusal dengesizliğe ittiklerini ve çocuğun bu dengesizlikten belki de ömür boyu kurtulamayacağını bilmezler mi dersiniz?

    Çoğumuz için en büyük sorunlardan biri çocuklarımız, evlerimiz ve cinsel yaşantımız. Çağımızda hemen hepimiz dar apartman dairelerinde, ince duvarlı odalarda yaşadığımız için çocuklarımızın görüp duymayacağı, bilip anlamayacağı biçimde sevişebilmek gerçek bir sorundur.

    Birçok çocuk, ister istemez ana babalarının sevişmelerini duyar, ama genellikle hiçbir şey söylemez. Kaygı ve meraklarını içine bastırır. Bazen de korkulu bir rüya gördüklerini sanarak, "Babam annemin, annem de babamın canını yakıyordu," diyerek bize açılabilirler.

    Ana babanın cinsel ilişki sırasında çıkardığı sesleri duyan her çocuk korkuya kapılır. Bunu böylece bilip dikkate almamız gerek. Duyduklarını sanıyorsak konuyu biz açıp onları rahatlatmaya çalışmalıyız. Cinsellik konusundaki başka sorunlar gibi bu soruyu da çocuklarımız kendileri sorsunlar diye beklersek hiç sormayabilirler. Sormanın yasak olduğu izlenimine kapılarak tedirgin olurlar. Bizimle konuşamadıklarını arkadaşlarıyla konuşarak kafalarını yalan yanlış şeylerle doldurmaları da cabası.

    Çocuğa, "Dün gece bizim odamızdan sesler duydun, sanıyorum," diye giriş yapabilirsiniz. Bu ona kendi düşünce ve tahminleri konusunda açılıp konuşma fırsatı verecektir. Ama konuşsa da konuşmasa da sizin için bundan sonraki adım, ona bu konuda açıklama yapmaktır. Bunun da dünyanın en zor işi olduğunu belirtmeye gerek yok!

  2. #52
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Ağrılı cinsel ilişkiyi önemseyin
    (12-Mart-2005/ Ntvmsnbc) Ağrılı cinsel ilişki pek çok kadının sorunu. Tıpta “disparoni” olarak adlandırılan bu durum, basit bir enfeksiyondan kaynaklanabileceği gibi ciddi hastalıklara da işaret edebiliyor. Bu nedenle cinsel ilişki sırasında ağrıdan yakınan kadınların zaman kaybetmeden mutlaka bir doktora başvurmaları gerekiyor.


    Disparoni, kadınlarda cinsel ilişkiye genital ağrının eşlik etmesi şeklinde tanımlanıyor. Ağrı genellikle vajina ya da kasık bölgesinde gelişiyor. Disparoniden yakınan kadınlar, acının verdiği korkuyla cinsel ilişkiye girmekten kaçınabiliyor. Hatta ağrının çok şiddetli olması, vajinal kasların, ilişkiye girilmesine engel olacak kadar sıkı kasılmasına bile yol açabiliyor.
    Acıbadem Hastanesi Kozyatağı’ndan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Fuat Demirkıran, “Disparoninin kadınlarda hangi sıklıkta görüldüğüne dair net bir bilgi vermek zor. Çünkü ilişki sırasında ağrıdan yakınan kadınların önemli bir bölümü doktora başvurmaya gerek görmüyor.”

    DOKTOR MUAYENESİ ŞART
    Disparoni genellikle cinsel hayata yeni başlandığı dönemde ortaya çıkıyor. Doktora başvuran kadınlar da genellikle bu gruptan oluşuyor. Bunun nedeni ise bu dönemde vajinalarında darlık ya da organik bir bozukluk olabileceği endişesini taşımaları. Ancak bu sorunun altında genellikle kızlık zarındaki bir sorun ya da psikolojik nedenler yatıyor.
    Prof. Dr. Fuat Demirkıran, muayene sonucunda genital organlarında organik bir sorun olmadığı tespit edilen kadınların bu şikayetleri nedeniyle bir daha jinekologa başvurma gereği hissetmediklerini belirterek, “Oysa ileriki yıllarda bu sorunun altında pek çok sağlık sorunu yatabiliyor. Dolayısıyla cinsel ilişkide ağrı geliştiğinde kadınların doktora başvurmaları, sağlıklı bir yaşam sürmeleri açısından büyük önem taşıyor” uyarısında bulunuyor.
    Peki disparoni hangi sorunlara işaret ediyor?
    Prof. Dr. Fuat Demirkıran, disparoninin bir semptom, yani bir hastalığın belirtisi olarak geliştiğine dikkat çekiyor. Cinsel ilişkide ağrı yakınmalarında öncelikle genital bölgede anatomik bir bozukluk ya da enfeksiyon olup olmadığı araştırılıyor. Yapılan muayenede her iki soruna yönelik bulgu tespit edilemezse bu kez yumurtalık kisti, endometriozis ya da yumurtalık tümörü gibi ciddi sorunların varlığına yönelik incelemeler yapılıyor. Çünkü endometriozis ve yumurtalık kistleri cinsel ilişkide ağrıya en sık yol açan nedenleri oluşturuyor. Öyle ki endometriozis hastalarının yüzde 70’i cinsel ilişki sırasında ağrıdan yakınıyor. Bunun yanı sıra kanser tedavisinde özellikle pelvik bölgeye uygulanan cerrahi yöntem ve radyasyon terapisi de cinsel ilişkide ağrıya yol açıyor. Bu nedenle disparoni şikayetiyle doktora en sık başvuran bir diğer grubu da kanser hastaları oluşturuyor.

    NEDENE YÖNELİK TEDAVİ
    Prof. Dr. Fuat Demirkıran kimi vakalarda medikal tedavinin yeterli geldiğini, kimilerinde ise cerrahi yönteme başvurmak gerektiğini söyleyerek bu tedavi yöntemlerini şöyle sıralıyor:
    “Örneğin, sorun enfeksiyondan kaynaklanıyorsa antibiyotik tedavisi yeterli gelebiliyor. Eğer cinsel ilişkide oluşan ağrının nedeni yumurtalık kistleri, tümörleri, endometriozis veya miyom olarak düşünülüyorsa genellikle laparoskopik olmak üzere cerrahi yöntem ile sorun giderilebilir. Endometriozisin medikal tedavisi de vardır. Ancak disparoni nedeniyle operasyona ra verilirken disparoninin diğer nedenleri araştırılmalıdır. Çünkü her over kisti veya yukarda sayılan diğer sorunlar disparoniye neden olmaz. Kızlık zarı cinsel ilişki sırasında yırtılmayacak kadar kalınsa, basit bir cerrahi yöntemle hemen kesilerek sorun ortadan kaldırılıyor”
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-6.html#post43585
    Bazı disparoni vakaları kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ile psikiyatristin ortak çalışmasını gerekli kılıyor. Çünkü cinsel ilişkide oluşan ağrının kaynağında aslında çoğunlukla psikolojik etkenler yatıyor. Cinsel ilişki, kadında çok büyük bir acı yarattığı gibi cinsel yaşamla ilgili mitler, ileride gelişebilecek disparoninin en önemli nedenini oluşturuyor. Psikolojik nedenli disparonilerde sadece sorunu olan kadını tedaviye almak yeterli gelmiyor, eşin de terapiye katılımı gerekiyor. Terapi süresi ise sorunun altında yatan faktörlere bağlı olarak değişiyor. Günümüzde uygulanan psikoterapi yöntemleriyle disparoni sorun olmaktan çıkıyor.

    NELER YOL AÇIYOR?
    Vajinal bölgede ya da rahimde gelişen enfeksiyonlor. Örneğin herpes simpleks enfeksiyonu (genital uçuk) ya da vajinit.
    Vajinada, rahimde veya yumurtalıkta gelişen kitle ve tümörler.
    Vajinada yabancı cisimlere karşı oluşan alerjiler.
    Endimotriozis (iç genital bölgedeki organlarda oluşan yapışıklıklar.)
    Yeterince hazır olunmadan ilişkiye girme ve buna bağlı vajinada oluşan tahriş.
    Menopoz döneminde vajinada oluşan kuruluk.
    Kızlık zarıyla ilgili sorunlar. Örneğin kızlık zarının yapısal olarak sert olması.
    Ender olarak görülse de doğumsal vajina kusurları.
    Psikolojik sorunlar.

  3. #53
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Cinselliği sabote eden duygular
    Eşler arası ilişkide ortaya çıkan ve cinsellik açısından tahrip gücü yüksek bazı duygular vardır. Bu duyguların analizine geçmeden önce cinsel sorunların oluşumunda çevre ve etkileşimin rolüne kısaca değinelim.

    Ne kadar içe dönük hatta asosyal birisi olsak bile yine de bizi kuşatan bir çevre içinde yaşarız. Psikolojik sorunların genel olarak kişi ile içinde yaşadığı çevre arasındaki karşılıklı etkileşimin bir ürünü olduğu söylenebilir. Dolayısıyla bu tür sorunlara çözüm aranırken birey kadar çevresini ve birey-çevre etkileşimini de hesaba katmak gerekmektedir. Burada çevre kavramını biraz açmamız uygun olabilir. Bireyin en yakınlarından şu veya bu düzeyde etkileşimde bulunduğu tüm insanlar, kültürel ve sosyal doku hatta ekolojik yapı bu çevrenin unsurlarıdır.

    Cinsel sorunlar da diğer psikolojik sorunlar gibi kişinin kendi içinde ürettiği ve kendi başına yaşadığı sorunlar olmaktan çok çevre ile etkileşim içinde oluşan ve yaşanan sorunlardır. Cinsel sorunlarda çevre faktörünün ve etkileşimin önemini vurguladıktan sonra asıl konumuz olan eşler arası sorunlara dönebiliriz. Bir çift düşünelim; erkek ya da kadında şu veya bu düzeyde herhangi bir cinsel sorun olsun. Bu cinsel sorun yalnızca sorunlu eşle görüşülerek anlaşılabilir ya da tedavi edilebilir mi? Elbette hayır. Sorun her ne kadar yalnızca bir eşe aitmiş gibi görünse de aslında eşler arası etkileşim içinde ortaya çıkmakta ve yaşanmaktadır. Dolayısıyla sorunun anlaşılması ve çözümlenmesi için eşlerle birlikte görüşülmesi ve eşler arası etkileşimin doğasının ortaya konması gerekir.

    Şimdi eşler arası ilişkiden kaynaklanan cinsel sorunlara biraz daha yakından bakmaya çalışalım. Eşler arası ilişkiler bazen cinselliği tahrip eder niteliktedir. Bu neden böyle olmakta ya da eşler bu duruma neden düşmektedir. Burada cinselliği olumsuz etkileyen özellikle iki duygudan bahsetmek gerekir. Bunlardan biri öfke diğeri de reddedilme ya da terk edilme korkusudur. Aslında çoğu zaman bu iki duygu birbiriyle ilişkilidir. Eşler genellikle bu duyguların cinselliği ne kadar kötüleştirdiğinin farkında değildirler.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-6.html#post43586

    Yukarıda söylenenlerden de çıkartılabileceği gibi sağlıklı ve doyurucu bir cinsellik için eşler arasında müşfik ve güvene dayalı bir ilişki şarttır. Güven özellikle kadınlar için çok daha önemlidir. Kadınlarda genellikle bağımlılığa bir eğilim vardır. Kadında güven duygusunun oluşması için eşler arasındaki ilişki kadının bu bağımlılık ihtiyacını karşılar nitelikte olmalıdır.

    Güven duygusu eşlerin çocukluk dönemindeki anne baba etkileşimleriyle de yakından ilişkilidir. Anne ve babası sürekli kavga eden ya da ayrılan bir çocuğu düşünelim. Bu çocuk ister kız isterse erkek olsun erişkinlik döneminde karşı cinsle güvene dayalı bir ilişki kurması güçtür. Özellikle bu tür sorunlar kadınlar için daha da önemlidir. Çatışmalı bir aile içinden gelen bir kadında en küçük bir olay ondaki güvensizlik duygularını açığa çıkaracaktır. Güven duygusunun kadınlarda cinsel doyum kapasitesini belirleyen en önemli faktör olduğunu hesaba kattığımızda bu sorunun önemi de kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

    Cinsel yaşamı olumsuz yönde etkileyen bir diğer eşler arası sorun da güç-iktidar çatışmasıdır. Eşlerin birbiri üzerinde iktidar kurma ve yönlendirme çabaları çok sık karşılaşılan bir durumdur. Güç çatışmaları çoğu zaman eşlerde yoğun bir öfke duygusunu açığa çıkarır. Eşler ilişkinin başlangıcında daha kontrollü olduklarından bu tür çatışmalar zamanla su yüzüne çıkar. Güç mücadelesi bir çiftin ilişkisindeki en önemli unsur olduğu zaman yaşamın diğer yönleri önemsizleşir. Öyle ki örneğin bir erkek için eşi üzerinde hakimiyet kurmak sosyal hayatta başarı ya da iyi bir cinsel ilişkiden daha önemli hale gelebilir. İşin kötü tarafı çift bu tür duygularının sıklıkla bilincinde değildir.

    Güven tesis edilemediği ya da bir güç mücadelesi yapıldığı zaman söz konusu olan gerçek ilişki değil bir sağırlar diyaloğudur. Böyle bir ilişkide eşler isteklerini ifade etmekte cesaretsizdirler. İsteklerini dile getirseler bile karşı tarafca işitilmezler.Eşler birbirlerini sabote etmek için sürekli teyakkuz halindedir. Olumsuzluklar birbirini besleyerek süregider.

    Olumsuz etkileşimlerden doğan bu tür sorunların çözümü ancak uygun bir terapi ortamında mümkün olabilir. Daha önce de değinildiği gibi bu tür durumlarda yalnızca bir eşle yapılan görüşmeler sonuçsuz kalır. Her iki eşin de terapi sürecinde, daha önceden farkında olmadıkları ve cinselliği tahrip eden olumsuz duygularının bilincine varabilmeleri gerekir. Kısacası cinsel sorunlar eşler arası olumsuz etkileşimlerden kaynaklandığı zaman çözüme ancak ilişkinin düzeltilmesiyle ulaşılabilir.

    Hayrettin KARA

  4. #54
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Emzirme döneminde doğum kontrolü
    Emzirme döneminde doğurganlık azalır. Doğumdan sonra doğurganlığın yeniden kazanılması emzirme süresi, sıklığı adetin başlaması ile ilgili olarak değişir.

    Anne sütü bebek için doğal ve oldukça değerli bir besindir. Emzirme sırasında hastalıklara karşı koruyucu olan protein yapılı maddeler (antikorlar) bebeğe geçer ve ishal, solunum yolu enfeksiyonu, orta kulak iltihabı, idrar yolu enfeksiyonu ve zehirlenmelerden bebeği korur. Emzirme sırasında salgılanan hormonlar annenin rahim adelesinin kasılmasını rahimin küçülmesini ve kanamanın azalmasını sağlar. Emzirme anne ile bebek arasındaki iletişim ve bebeğin psikososyal gelişimi için de önem taşır.Bu dönemde yeni doğan bebeği ile ilgilenmek isteyen anne için yeni bir gebelik düşüncesi ürkütücü olmaktadır.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-6.html#post43587


    Emzirme döneminde doğurganlık (fertilite) azalır. Doğumdan sonra doğurganlığın (fertilite) yeniden kazanılması emzirme süresi, sıklığı adetin başlaması ile ilgilidir. Ovulasyon (yumurtlama) genellikle ilk adetten birkaç hafta sonra başlar. Bebek anne sütü alıyorsa 6 ila 8 ay koruyabilir. Fakat bebek ek gıda (mama) alıyorsa doğumdan sonra 3. haftadan itibaren korunma yöntemi uygulanmalıdır. Emziren kadınlarda bu risk % 1-2 den az olmakla beraber ilk adetten önce ovulasyonun başlayabildiği de gösterilmiştir.

    Emzirme döneminde adet olamama (amonere) gebelikte korur mu?
    Emzirme veya pompa ile sütün sağılması yumurtlama ve yumurtlama gelişimini baskılayan prolaktin hormonunu arttırır ve gebelikten koruyabilir. Dünya sağlık örgütünün yaptığı çok merkezli bir çalışmada; bebek sadece anne sütü ile besleniyorsa, 6 aydan küçükse, annenin adeti başlamamışsa %98,1 oranında gebelikten koruduğu gösterilmiştir. Gündüz ve gece emzirme olmalıdır (günde en az 6 kez). Bu yöntem çalışan annelerde başarılı değildir.Bebeğe 6. aydan sonra ek gıdalara başlanması ile emzirme devam etse de koruyuculuk azalır.

    Memorial Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Figen Taşer Güney emzirme döneminde uygulanabilecek doğum kontrol yöntemleri ile ilgili şu bilgileri verdi;

    Bariyer yöntemi ;
    Başarısızlık oranı %10 civarındadır.Prezervatif kullanımı gebelikten koruduğu gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklardan da korur.Diafram (Vajinaya uygulanan esnek kap) doğumdan sonra 6 haftadan önce kullanılamaz. Vaginal tablet(spermisit) kullanımı emzirme döneminde oluşan vaginal kuruluğu arttırır.


    Hormonal Yöntemler ;
    Doğum kontrol hapları(kombine haplar) : Östrogen ve progesteron içerirler.Yapılan çalışmalarda bu hapların östrogen içeriğinin süt miktarını azalttığı gösterilmiştir. Östrogen içerdiği için gebelikte oluşan kanın pıhtılaşma eğilimi nedeniyle damar tıkanıklığı riski taşır doğumdan sonra 6 haftadan önce başlanmamalıdır. Anne emzirmese bile doğum kontrol hapına başlamak için en az 6 hafta beklenmelidir.
    Sadece progesteron içeren doğum kontrol hapları : Doğumdan 6 hafta sonra başlanmalıdır.Emzirme döneminde güvenle kullanılabilir.
    Progesteron İçeren İğne (3 aylık iğne) : Uzun yıllardır denenmiştir. Yan etkisi yoktur sütü az da olsa arttırdığı saptanmıştır.Adet görmemeye neden olur ve bu durum iğne kesilince düzelir.
    Aylık İğneler : Östrogen içerdiği için sütü azaltır ve bu emzirme döneminde kullanım konusunda yeterli bilgi yoktur.
    İmplant : Kolda cilt altına uygulanan hormon içeren yaklaşık 3 cm lik çubuk şeklinde bir yapıdır. Üç yıl koruyuculuğu vardır. Süte geçen az miktarda hormon bebeği etkilemez.Adet görmemeye neden olabilir.

    Rahim içi araç (spiral) : Başarısızlık oranı % 1-3 olarak saptanmıştır. En erken doğumdan 4-6 hafta sonra uygulanabilir. Daha erken uygulanırsa rahim kasılmaları ile atılabilir. Hormonlu veya bakırlı spiral uygulanabilir.Hormonun vücuda geçişi çok azdır ve sütü etkilemez.

    Cerrahi Yöntem : Kalıcıdır. Erkek kısırlaştırılması (vazektomi) anne sağlığını ve emzirmeyi etkilemeyen , kolay, riski olmayan daha ucuz bir yöntemdir.Kadının kısırlaştırılması batın boşluğu açıldığı için enfeksiyon, kanama, karın içi organlarda yaralanma riski taşır ve genel anestezi gerektirir.Doğum sonrası göbek altından veya sezaryende uygulanımı emzirmeyi etkilemez.

    Sonuç olarak emzirme döneminde uygulanacak doğum kontrol yöntemi seçimi bir çok faktöre bağıdır. Bunlar önceden kullanılan alışılmış metod, gelecekte çocuk isteği, eşin katılımı, emzirme durumu gibi faktörlerdir. Hangi yöntemin uygun olduğu bu faktörlere göre belirlenmelidir.

  5. #55
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    Kadın ve erkeklerdeki cinsel sorunlar
    Sağlıklı bir cinsel birliktelik, hem özel hem de sosyal yaşamın uyumlu bir biçimde sürdürülmesinde etkili rol oynuyor.


    CİNSEL SORUNLARLA İLGİLİ BİLİNÇ DÜZEYİ
    Çiftler, ya da kadın ve erkekler cinsel fonksiyon bozukluklarını herhangi bir hastalık olarak görüp, hekime başvurmalarının çok önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, cinsel sorunlarla ilgili bilinç düzeyi konusunda şunları söyledi: “Cinsel fonkisyon bozukluğunu ülkemizde hangi oranda rastlanıyor.

    Bu konuda bu çalışma var, Türk Androloji Derneği olarak. 40 yaş üzerindeki erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluğu oranının yüzde 70’e kadar çıktığını tespit ettik. Bunu üçe ayırdık, hafif, orta, ağır olarak... Ağır derecede cinsel fonksiyon bozukluğundan yakınanlar doktora mutlaka başvuruyorlar. Çünkü bunların cinsel hayatını sürdürmesi için bir yardım almaları gerekiyor. Ama ikinci grup hafif ve orta derecede olan gruptaki insanları halen doktor yardımı alması söz konusu değil. Bu grupta sıkıntı şu..

    Bu insanlar cinsel sorunları olduğunun farkında değil. Farkında olsalar bile belki de tedavi edilebileceğini bilmiyorlar. O yüzden biz Türk Andoloji Derneği olarak bu sene ciddi bir duyuru yapmayı planlıyoruz. Ve cinsel fonksiyon bozukluğunun erkeklerde hafif ve orta da olsa bir şekilde tedavi edileceğini halka duyuracağız.”


    Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şöyle devam etti: “Kadınlarda ise Türkiye’de henüz bir çalışma yok. Ama dünyadaki rakamlar kadın cinsel fonkisyon bozukluğunun erkekten çok daha fazla gözüktüğü yönünde. Örneğin ortalama bir rakam vermek gerekirse, erkekte cinsel fonksiyon bozukluğu oranı yüzde 31 iken kadında yüzde 43 oranında rastlanıyor. Demek ki kadının cinselliği, cinsellik fizyolojisi çok daha komplike olduğu için bu ince ayar kadında erkekten çok daha çabuk bozuluyor. Dernek olarak yine kadında cinsel fonksiyon bozukluğunun yüzdesini saptamak üzere bir projemiz var.”

  6. #56
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    KADIN CİNSELLİĞİNİN FİZYOLOJİSİ
    Cinselliğin fizyolojisiyle ilgili araştırmalar son yıllarda arttı. Bugüne kadar hep erkek cinselliği konuşuldu ve tartışıldı.

    Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, kadın cinselliğinin fizyolojisini değerlendirerek, erkeklerle benzeşen ve farklı olan noktalara değindi: “Kadın cinselliği üzerine çok az şey biliyoruz. En azından fizyoloji üzerine çok az şey biliyoruz. Ve bu konuda son iki-üç yıldır ciddi bir araştırma var. Bu araştırmayı da genelde ürologlar yürütüyorlar. Ürologlar son 20 yılda erkek cinselliği konusunda bayağı bir yol aldılar. Ve erkek cinsel fonksiyon bozukluğu, sertleşme sorunu, artık ciddi şekilde tedavi edilmeye başlandı.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-6.html#post43589

    Ürologlar 20 yıl erkekleri tedavi ettikten sonra dönüp baktılar, kadınlar ne durumda diye. Aslında kadınla ilgilenmesi gereken disiplinlerin bu konuda fazla araştırma yapmadıkları ortaya çıktı. Laboratuvarda ilk önce ürologlar, deneklerdeki cinsi değiştirdiler. Yani erkek tavşanla yaptığı çalışmayı kadın tavşana aktardılar. Ve kadın tavşandaki bulgulara baktılar. Sonra klinik çalışmalar başladı. Ve kadınla erkek arasında ciddi bir örtüşme olduğu ortaya çıktı. Şöyle bir bakarsak organlara, erkekte penis var, kadında klitoris var, küçük bir penis. Kadında overler var, yumurtalık dediğimiz. Erkekte testisler var. Bu organların çalışması ciddi bir şekilde birbirine benziyor.”


    Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, konuyla ilgili olarak şöyle devam etti: “Cinsel faza baktığımız zaman dört ayırıyoruz. İstek fazı, uyarılma fazı, orgazm fazı, daha sonra rahatlama fazı. Bu dört faz, erkekte ve kadında tamamen örtüşüyor. İstek duyması gerekiyor, erkek ve kadın için geçerli, uyarılma olması gerekiyor. Uyarılma sırasında erkekte sertleşme oluyor. Kadında uyarılma sırasında yine bir sertleşme oluyor fakat bu sertleşme klitoriste oluyor. Kadında uyarılma sırasında vajinada kayganlık oluşuyor. Ve genital organlar dışında meme uçlarında sertleşme oluşuyor.

    Kadında ve erkekte vücudun değişik bölgelerinde bir takım kızarıklıklara rastlıyoruz. Yani, kadındaki ve erkekteki mekanizma tamamen örtüşüyor. Orgazm sırasında erkekte boşalma oluyor. Kadında boşalma yok. Bu konuda henüz bir konsensüs yok. Acaba kadında orgazm sırasında erkekteki meniye benzer bir sıvı geliyor mu sorusu daha cevaplandırılmadı. Bu konu lehine ve aleyhine bir takım yayınlar var. Bu konuda araştırmalar sürüyor. Demek ki orgazm fazı da aslında kadın ve erkekte benziyor. Yalnız bir cinsel ilişkide birden fazla orgazm yaşayabiliyor. Orgazm süresi biraz daha uzun kadında. Erkekte 5-15 saniye iken kadında 20 saniye kadar sürebiliyor. Ve birden fazla orgazm yaşıyor. Orgazm sonrası mutluluk duygusu kadında ve erkekte aynı. Çünkü bunu sağlayan hormon seratonin ve orgazmdan sonra bu mutluluk hormonu salgılayarak her iki cinste de bu cinselliği mutlu bir şekilde anımsamasını sağlıyor.”

    CİNSEL İSTEKSİZLİK
    Cinsel isteksizlik konusunda ise Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şunları söyledi: “Cinsel isteksizliği ikiye ayırmak lazım. Biri psikolojik sebepleri, iki organik sebepleri. Cinsel isteği sağlayan hormon kadında ve erkekte aynı, testesteron, erkeklik hormonu. Hem erkekte cinsel isteği yönlendiriyor. Kadında da erkeklik hormonu cinsel isteği yönlendiriyor. O yüzden testesteron düzeyine bakmakta yarar olabilir. Onun dışında psikolojik bir takım sebepleri olabilir. Çocukluğunda yaşadığı bir takım deneyimler. Cinsellikten tiksinme. Bir takım psikolojik sebepleri olabilir. Biz böyle bir hastaya ilk önce hormon testleri yapıyoruz. Ondan sonra eğer hormon testleri düşükse, bu hastayı 6-8 hafta tedaviyle cinsel isteğini arttırmak mümkün olabilir. Eğer organik temeli yoksa, o zaman bu kişinin psikiyatrlar tarafından sebebe yönelik tedaviyle değerlendirilmesi uygun olur.”

    İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ İLE SERTLEŞME SORUNU
    Depresyonda veya panik atakta kullanılan ilaçların bir kısmının cinsel fonksiyon bozukluğuna, sertleşme sorununa yolaçabileceğini belirten Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, konu ile ilgili olarak şunları söyledi: “İlaç değiştirilebilir. Eğer mutlaka bu ilaçta sebat etmek gerekiyorsa o zaman yardım alınabilir. Nasıl yardım alabilir. Bir takım oral ilaçlar var, ağızdan alınan ilaçlar. Bu ilaçlar, cinsel ilişkiden bir buçuk saat önce alınırsa, cinsel fonksiyon bozukluğu restore edilebilir. Yani panik atağa geçinceye bir yardım almasında yarar var. Veya eğer psikiyatrı uygun görürse aldığı psikotik veya ilaçlar değiştirilmesi uygun olabilir.”

    KADINLARDA GÖRÜLEN CİNSEL FONKSİYON BOZUKLUKLARI
    Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, kadınlarda en sık görülen cinsel fonksiyon bozukluklarını şöyle açıkladı: “Kadında cinsel fonksiyon bozukluğunu dört safhaya ayırmak mümkün. İstek bozukluğu, uyarılma bozukluğu, orgazm bozukluğu ve ağrı bozukluğu... En sık gördüğümüz istek bozukluğu... Kadınlar, hayatlarının bir döneminde bir şekilde cinsel isteksizlik yaşıyorlar. İkinci sırada uyarılma bozukluğu geliyor. Üçüncü sırada orgazm bozukluğu var. Orgazm konusu enteresan. Orgazm konusunda çok az şey biliyoruz. Kadınların yüzde 10’u, Türkiye rakamları değil, orgazmı hiç bilmiyorlar. Yüzde 25’inde ise cinsel fonksiyon bozukluğu olan kadınların yüzde 25’inde ise orgazm sorunu oluşuyor. Yani, cinsel fonksiyon bozukluğu olan kadınların yüzde 10’unun orgazmı hiç bilmemesi son derece enteresan. Geriye kalan yüzde 15’inde de bir şekilde orgazm sorunuyla karşılaşılıyor. Üçüncü sırada ağrı bozuklukları... İlişkiden önce, ilişki sırasında veya ilişkiden sonra olabilir. Bunun bir çok sebepleri var. Bu sebeplerini araştırıp, ortaya konulmasında yarar var.”


    Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, konuyla ilgili olarak şöyle devam etti: “Dediğiniz gibi kadınlar ikinci planda gibi ama bu konuda uğraşırken gördüğüm bir osmanlı minyatürü beni son derece heyecanlandırdı ve kadınların bu konuda erkeklerden çok daha fazla dirayetli olduğu, sorunlar için doktora başvuracakları izlenimini uyandırdı bende. O minyatürde, bir kadın cinsel fonksiyon bozukluğu olan erkeğini kadıya şikayet ediyor. Ve elinde suni penis var. Yani, kadınlar aslında cinsellik konusunda Osmanlı imparatorluğundan beri geride değiller. Cinselliği bir hak olarak görüyorlar. Ve yaşamak istiyorlar. Yalnız bunun belki tabu olarak kabul edilmesi sonucunda bir baskı var. Ama dediğim o minyatür kadınlar aslında cinsel hayata son derece önem verdiklerini, erkeğin cinsel hayatı sağlayamazsa, bir takım suni araçlarla kendilerini tatmin ettiklerini, bunun için hukuki yollara bile başvuracaklarının göstergesi. Dediğim gibi kadınlar konusunda beni son derece heyecanlandırdı.”

  7. #57
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    CİNSEL UYUŞMAZLIK
    Eşi ile cinsel olarak uyuşmadığını belirten çiftlerle ilgili olarak ise Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şu açıklamayı yaptı: “Cinsellik bir kişi tarafından yaşanan bir hadise değil. Yani iki kişi tarafından yaşandığı için cinsel ilişkinin sonucunda her iki taraf ta bir şekilde doyuma ulaşmalı. Tabi ki tüm cinsel ilişkilerde bu geçerli değil. Tüm cinsel ilişkilerin hepsinde doyuma ulaşmak söz konusu olamaz. Ama sonuçta genel olarak cinsel ilişkiden her iki taraf da aylar içinde yıllar içinde tatmin olmalı. Eğer bir sorun varsa eşinde, o zaman bu sorunun üstesinden gelinebileceğinin bilinmesi ve bir üroloğa başvurmasında yarar olduğu düşünüyorum.”

    ORGAZM SORUNU OLAN KADINLAR
    Orgazm problemi olan kadınlarla ilgili olarak Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şu açıklamaları yaptı: “Kadında orgazm sorunu için bir kere o cinsel fazların tam olarak gerçekleşmesi lazım. Yani, istek olmalı, uyarılma olmalı ve orgazm olmalı. Orgazm bozukluğu olan kadınlarda şunlar değerlendirilebilir. Bir kere uyarılma fazı normaldir. Yani, sertleşme, vajina kayganlığı, meme uçlarının sertleşmesi normaldir. Eğer normal değilse bu faza müdahale edilebilir.

    Genellikle bu hastalarda uyarılma fazında bir takım sorunlar çıkıyor. Orgazm için ise şunlar yapılabilir. İlişkiden önce bir takım ilaçlar alınabilir. Yani, erkekler için kullanılan ilaçlar var. İlişkiden bir buçuk saat önce alınan ilaç, erkeklerde sertleşmeyi sağladığını biliyoruz. Kadında genital sistem, erkekler gibi çalıştığına göre kadında da 1.5 saat önce alınan ilaç, kadın orgazmını kolaylaştırabilir. Ayrıca başka bir cihazımız daha var. Vakum cihazı diyoruz. El kadar küçük bir negatif basınç yaratan cihaz. Kitorise belirli süre uygulanıyor. Belli protokollerle...

    Erkeklere de vakum cinsi var. Tabi ki kadında kullandığımız vakum cihazı, basınç yaratan cihaz biraz daha narin ve hassas. Belli protokollerle bu sorun çözülebilir. Cinsel fonksiyon bozukluğuyla uğraşan bir merkeze başvurmasında yarar var. Ama bu merkezin bu hastamıza çağdaş, yeni yöntemleri de sunması önemli.

    KADINLAR İÇİN TEDAVİ
    Cinsel sorunlar nedeniyle kliniğe ulaşan kadınlar için uygulanan yöntemi Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şöyle açıkladı: “Türkiye’de, aslında dünya da aynı şekilde düşünüyor. Kadınlar, kadınlara karşı sorunlarını daha rahat aktarıyorlar. Ürologlar, kadın cinsel fonksiyon bozukluğuyla uğraşmaya başladılar. Ürologların çoğu da erkek. Hatta Türkiye’de hiç kadın ürolog yok. O yüzden bir sürü model geliştirdik. Kadınların bulunduğu ortamda, kadınlardan cinsel öyküyü almak. Bu konuda bir uzman hemşire yetiştirdik.

    Uzman hemşire bizim bulunduğumuz ortamda kadınla konuşup, ondan ilk öyküyü alıyor. Daha sonra biz müdahale ediyoruz cinsel öyküye. Ve kadınlar bu modelde son derece rahatlar. Yani dediğim gibi osmanlıdan beri aslında cinsel hakkını arayan kadın, bu modelde son derece rahat ve Türkiye’de bu modelin öncü olacağını düşünüyoru. Yurt dışında ürologların çalışması şöyle: Onlar da kadının kadına sorunlarını daha rahat aktardığının bilincindeler. O nedenle kadın ürologlar istihdam ediyorlar. Ama ülkemizde kadın ürolog olmadığı için biz uzman bir hemşire tanımıyla cinsel öyküyü alıyoruz.”


    Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, konuyla ilgili olarak şöyle devam etti: “Bir takım testler var. Cinsel öyküden sonra fizik muayene gerekiyor. Örneğin kadında yeni hastalık tipi tarif edildi. Klitorisin aynı peniste olduğu gibi klitorisi saran kılıfın, derinin yeteri kadar genişleyememesi ve cinsel uyarılma fazında klitorisin bu deriden yeteri kadar dolmaması söz konusu. O fizik muayeneyi yapıyoruz. Ondan sonra kadının duyusal sistemini kontrol ediyoruz. Sonra, kadının genital yollarının, damarlarının haritasını çıkarıyoruz. Ondan sonra vajinanın basınç ve hacmini ölçmek mümkün. Bütün bunların hepsinde tabi ki uzman hemşire yeralıyor. En azından test sırasında orada mutlaka bulunuyor.”
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-6.html#post43590

    ERKEKLERDE GÖRÜLEN CİNSEL SORUNLAR
    Erkeklerde en sık görülen cinsel sorunlar hakkında ise Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şunları söyledi: “Erkekte cinsel fonksiyon bozukluğunda en fazla karşılaşılan sorun sertleşme sorunu. Erkeklerin enteresan bir şekildeyüzde 95’i orgazm oluyor. Yani, onlarda orgazm sorunu yok. Hatta bu yüzde 95’in üstünde de olabilir. O yüzden daha sık gözüken sorun sertleşme sorunu ve erken boşalma... Erken boşalmaya yüzde 40-50 oranında rastlıyoruz. Sertleşme sorununda 40 yaş üzerinde yüzde 70’e kadar çıkıyor. Erkeklerde yaklaşımımız ilk önce bir değerlendirmek. Değerlendirmede iki şeye dikkat ediyoruz. Sorun psikolojik mi organik mi? Psikolojik ise tedavi edilebilir mi? Organ ise mutlak olarak tedavi edilebilir. Bu sorunun cevabını aramak için bir takım testler yapıyoruz. Sonra tedaviye geçiyoruz.”

  8. #58
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Cinsel sağlık

    DİABET
    Diabetin kontrol, süresinin çok önemli ve diabetin bir çok organı etkilediğini belirten Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, “penisi de etkiliyor” diyerek devam etti: “Penisin damarını etkiliyor, sinirini etkiliyor, düz kasını etkiliyor. Bizim 1994 yılında yaptığımız bir çalışma var. Cinsel fonksiyon bozukluğu olmayan diabetik erkeklerde cinsel fonksiyonlara baktık. Yani, bu erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluğu yok. Herhangi bir şekilde doktora başvurmamışlar. Diabetiklerde cinsel fonksiyona baktık. Ve klinik öncesi dediğimiz bir takım bulgular elde ettik. Klinik öncesi patolojik bulgular. Yani, bu diabetik grup çok önemli...Diabetik grupta biliyoruz ki, sertleşme sorunu yüzde 75’e kadar çıkıyor. İşte bu diabetik grup aynen diğer organlarını kontrol ettirir gibi, gözlerini, böbreklerini, mutlaka üroloğa başvurup, bu kontrol üzerinde kalmalılar. Yani, penisin diabetikten etkileneceği bilinmesi. Penisin bir takım testleri yapılması ve gerekirse klinik öncesi yani cinsel fonksiyon bozukluğu ortaya çıkmadan bu tedavi edilebilmeli. Bu konuda İtalyan bir arkadaşımızın bir protokolü var. Biz de bu protokolü uyguluyoruz. Penisi mümkün olduğu kadar çalıştırmak. Yani, işleyen demir ışıldar meselesiyle antrenman yaptırıyoruz penise. Ve gece antrenmaları ve cinsel ilişki sırasında cinsel tekniği de geliştirerek penisin sürekli olarak çalışması söz konusu. Ve bu hastalar daha sonra cinsel fonksiyon bozukluğuyla karşılaşmıyorlar.”
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/22795-cinsel-saglik-6.html#post43591

    ERKEN BOŞALMA
    Erken boşalma sorunu ile ilgili olarak Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şu açıklamaları yaptı: “Türkiye’deki erken boşalma oranını bilmiyoruz ama Güney Amerika’da yapılan bir çalışmada yüzde 40-50 arasında erken boşalma oranı. Erken boşalmaya gelişimsel biyoloji içinde bakarsak, aslında erken boşalma bir avantaj. Mesela bir kurt sürüsü düşünün. Bu kurt sürüsünde dişi kurtlar var, erkek kurtlar var. Erkek kurt, kısa sürede menisini dişi kurta aktarıp, bu cinsel ilişkiyi çok kısa tutmak zorunda. Erken boşalma doğada bir avantaj. İnsanda ise cinsel hayatın başlamasıyla erken boşalma bir dezavantaj haline geçiyor. Belki 50 bin yıl sonra erkeklerde erken boşalma sorunu olmayacak. Biz bu aşamada nasıl yardımcı olabiliriz, erken boşalma sorunu olan hastalara. İkiye ayırıyoruz boşalmaya. Bir penisi hassas olan erkekler, penisi heyecanlı olan erkekler. Penisi hassas olan erkeklerde penis hassasiyetini giderici, peniste heyecanlı olan erkeklerde de heyecanını giderici ilaçlar vermek mümkün. Ayrıca seks teknikleri yine cinsel terapilerle erken boşalmayı önlemek mümkün.”

    ANATOMİK BOZUKLUKLAR
    Anatomik bozukluklar, şekil bozuklukları konusunun aslında son derece fazla merak edilen bir konu olduğuna değinen Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, şöyle devam etti: “Birincisi, penis boyutu tam olarak ne olmalı? Penisteki bir takım şekil bozukluklarının cinsel fonksiyon etkisi ne? 9 cm.lik bir penis cinsel fonksiyon için yeterli. 9 cm hatta 7 cm altındaki penislere küçük penis diyoruz. Bu yüzden erken genç erkeklerin penis boyutuyla fazla ilgilenmemelerinde yarar var. Şöyle bir yanlış mit var. Penis boyutuyla yaşanılan hazzın arasında doğru bir orantı var. Bu doğru değil. Penisin boyutu genişliğiyle, yaşanan hazzın arasında hem erkekte hem kadında doğru bir orantı yok. O yüzden penisin boyutlarından ziyade penisin fonksiyonu önemli. İyi fonksiyon eden yeterli boydaki bir penis cinsel ilişkide her iki tarafı da tatmin edebilir. İkincisi penisteki bozuklukları ikiye ayırıyoruz. Birincisi doğuştan karşılaşılan bozukluklar. İkincisi 50-55 yaşlarında ortaya çıkan peröni hastalığı. Peröni hastalığı konusunda Amerika’da yapılan bir çalışmada yüzde 1 oranında bulunmuş. Bu peröni hastalığı, peniste şekilde bozukluğu, elektron sırasında ağrı, peniste ele gelen bir kitle ve cinsel fonksiyon bozukluğuyla karşımıza çıkıyor. Dediğim gibi Amerika’da oranı yüzde 1-2 arasında. Fakat İtalyanlar bir çalışma yaptılar. Peröni hastalığı oranını yüzde 7 buldular. Yani, Amerika’dan İtalya’ya gelinceye kadar oran 7 kat arttı. Peröni hastalığının sebebinde biraz vahşi seks dediğimiz sorun yatıyor. Yani, cinsel ilişkiyi biraz sert yaşayan erkeklerde, peniste küçük küçük travmalar oluşuyor. Ve ona bağlı olarak penisin içinde kanamalar oluşuyor ve penis bir şekilde o bölge taşlaşıyor, taşlaşma olduğu tarafa doğru dönüyor. Türkiye’deki oranını bilmiyoruz ama İtalya’da yüzde 7 olduğuna göre bu oran, genelde Türkler Akdeniz ülkesi ve İtalyanla da biraz olsa da benzerler. O yüzden bu civarda olduğunu düşünüyorum. Bu grupta eğilim derecesi önemli. 40 derecenin üzerindeki eğrilikleri cerrahi olarak tedavi ediyoruz. Ve tedavi protokolümüz, bacaktan aldığımız bir damarı eğrilik bölgesine yamayarak, eğriliği ortadan kaldırmak.”

    HEKİME BAŞVURMA SÜRESİ
    Kadın ve erkekler için bir değerlendirme yapan Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, hekime başvurma zamanı ile ilgili bilgiler verdi: “Aslında Dünya Sağlık Örgütü’nün ve cinsel fonksiyon bozukluğuyla uğraşan derneklerin şeyi son derece açık. Altı aylık bir süreyle cinsel fonksiyon bozukluğu yaşayanlar, doktora başvurmalılar. Hatta bu süreyi iki aya kadar düşürme eğilimi var. Yani, iki aylık sürekli sebat eden bir cinsel fonksiyon bozukluğu yaşanıyorsa, mutlaka hekime başvurulmalı ve tedavi seçeneklerinin geniş bir yelpazede olduğu bilinmeli. Ve tıbbın hastanın emrine sunduğu bu tedavi seçeneklerinden mutlaka yararlanılmalı.”

Sayfa 6/6 İlkİlk ... 456

Benzer Konular

  1. Doğum sonrasında cinsel sorunlar , cinsel terapi
    By Mustafa Uyar in forum Sağlık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 06.Haziran.2007, 12:20
  2. Annelere sorulan Cinsel sorular
    By Mustafa Uyar in forum Sağlık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11.Mayıs.2007, 12:50
  3. sağlık ocağı
    By Kıvırcık in forum Komik Yazılar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 23.Kasım.2006, 11:50
  4. Oruçta sağlık var!
    By vergun in forum İslamın Şartları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.Ekim.2006, 02:58
  5. Cinsel gücünüzü artırın!
    By ReLaKsT in forum Sağlık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.Ekim.2006, 13:22

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.