12 Eylül: 04.00

Evren başkanlığındaki Milli Güvenlik Konseyi, ihtilalden 46 gün sonra bir kanun çıkardı. Bu kanunun metinleri aslında birer "ferman" olsa da isimleri "kanun" olacaktı.12 Eylül 1980 günü Bayrak Harekâtı, öngörülen şekilde başarıyla tamamlandı. Orgeneral Kenan Evren, o günün sabahında TRT radyosunda yayınlanan sözlerinde şöyle demekteydi:

12 Eylül Darbesi'ne giden yol...







Evren başkanlığındaki Milli Güvenlik Konseyi, ihtilalden 46 gün sonra bir kanun çıkardı. Bu kanunun metinleri aslında birer “ferman” olsa da isimleri “kanun” olacaktı.

12 Eylül 1980 günü Bayrak Harekâtı, öngörülen şekilde başarıyla tamamlandı. Orgeneral Kenan Evren, o günün sabahında TRT radyosunda yayınlanan sözlerinde şöyle demekteydi: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikrî ve fizikî haince saldırılar içindedir. Anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasî partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak lüzumlu tedbirleri almamışlardır...”
Bu sebeple, Parlamento ve hükümetin feshedildiğini, Parlamento üyelerinin dokunulmazlıklarının kaldırıldığını, bütün ülkede sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı başladığını duyurdu.
Evren, sözlerinin bitiminde, saat 13.00’te TRT televizyonundan yayınlanacak konuşmasının beklenmesini, bu koruma ve kollama harekâtı hakkında detaylı açıklama yapacağını belirtip, “Sakin olun ve bize güvenin.” demekteydi.
Evren saat 13.00’teki konuşmasında da yine devletin “anayasal kuruluşları”nı eleştirdi:
“Ağızlarından düşürmedikleri hukuk devleti kavramı bir kısım anayasal kuruluşlarca devletin parçalanması pahasına da olsa yalnız kişilerin müdafaası olarak yorumlanmış, devletin ve milletin savunulması işi sahipsiz kalmıştır. Anayasanın kuvvetler ayrılığı ilkesinin birlikte getirdiği sorumluluk, uygulamada kuvvetler çatışmasına dönüştürülmüştür.”
Bütün yetkiler Milli Güvenlik Konseyi’nde
Bu sebeple başta Meclis ve hükümet olmak üzere bu anayasal kuruluşlar kapatılmıştı. Böylece işlemeyen kuvvetler ayrılığı ilkesi yerine devletin bütün yetkilerini Milli Güvenlik Konseyi kullanacaktı. Bir anlamda kuvvetler birliği ilkesi geçerli olacaktı. Anayasa, kanunlar, Meclis, hükümet, kısacası her şey, beş kişilik konseyden ibaret olacaktı.
Ancak, ihtilal yönetimi de olsa, Evren ve arkadaşlarının da bir hukuk zeminine ihtiyaçları vardı. Evren başkanlığındaki Milli Güvenlik Konseyi, ihtilalden 46 gün sonra bir kanun çıkardı. Bu metinler aslında birer “ferman” olsa da isimleri “kanun” olacaktı.
Kanunun başlığı şöyleydi: “Anayasa Düzeni Hakkında Kanun...”
Meclis kapatılmış, başbakan dahil politikacılar gözetim altına alınmış, partiler kapatılmış, anayasa askıya alınmıştı; ancak yine de bir anayasa düzeninden söz edilmekteydi.
Bu, yepyeni ve ilginç bir anayasa düzeniydi, birkaç yıl sonra yeniden demokrasiye geçildiğinde hukukçuların çokça sözünü edeceği 12 Eylül düzeniydi. Ya da Yargıtay Başkanı Sami Selçuk’un 1999 yargı yılı açış konuşmasında dediği gibi bir “ferman düzeni”ydi.
Kenan Evren hem Milli Güvenlik Konseyi başkanı hem de devlet başkanıydı.
Evren ve Konsey üyesi arkadaşları “kanun yapma” görevini de üstlenmişlerdi.
Anayasa Düzeni Hakkında Kanun’a göre,
1. 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren Meclis’in bütün yetkileri Konsey’e, cumhurbaşkanının bütün yetkileri de Kenan Evren’e geçti.
2. Milli Güvenlik Konseyi’nin yayımlayacağı bildiri ve kararlar ile çıkarılacak bütün Bakanlar Kurulu kararnameleri hakkında hiçbir şekilde dava açılamayacaktı,
3. İhtilal tarihinden itibaren devlet memurları hakkında yapılan işlemlerin ve alınan kararların yürütülmesinin durdurulması için dava açılamayacaktı,
4. Eğer Milli Güvenlik Konseyi’nin bildiri ve kararlarında, eski anayasaya aykırı hükümler varsa, bunlar “anayasa değişikliği” olarak, eski kanunlara aykırı hükümler varsa bunlar da kanun değişikliği olarak kabul edilecek ve yürürlüğe girecekti.
5. Son olarak, bu kanun 28 Ekim 1980 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmasına karşılık, 46 gün öncesinden, 12 Eylül 1980’den itibaren geçerli olacaktı. Böylece ihtilal kendisine sağlam bir hukuk zırhı da oluşturmak amacındaydı.
Evren’in ağzından çıkan kanun oluyor
Görüldüğü gibi, bu yeni ‘anayasa düzeni’, aslında Evren ve arkadaşlarının ağzından çıkan sözler ve yayınladıkları bildirilerdi. Eğer anayasa ve kanunlar bu sözlere uymuyorsa, hemen değişmiş kabul edilecekti. Gerçek anayasa iradesi Milli Güvenlik Konseyi’nin ve Devlet Başkanı Kenan Evren’in iradesiydi.
Şüphesiz, devletin bütün yetkilerini beş kişinin üstlendiği bu garip anayasa düzeni uzun süre devam edemezdi. Kenan Evren cumhurbaşkanı olacak, dört arkadaşı da Milli Güvenlik Konseyi üyesi olarak devlet yönetiminde söz sahibi olmalarını sürdürecekti; ama devlet yönetimi de artık sivil bir yönetime devredilecekti.
Yapılış biçimi yıllar yılı tartışma konusu olacak olan 1982 Anayasası’nı yapma çalışmaları işte böyle başladı. 12 Aralık 1980 günü, Milli Güvenlik Konseyi’nin konumu da kanuna bağlandı ve “Milli Güvenlik Konseyi Hakkında Kanun” çıkarıldı.
Kurucu Meclis formülü
Ancak ortada temel bir sorun vardı. Yeni anayasa nasıl yapılacaktı?.. Belki, Milli Güvenlik Konseyi bir bildiriyle yeni bir anayasa da yayınlayabilirdi; ama bu yeterince inandırıcı olmayacaktı.
Bunun yerine, tıpkı 30 yıl önce 27 Mayıs 1960 ihtilali döneminde yapıldığı gibi bir “Kurucu Meclis” oluşturulması formülü ortaya atıldı ve benimsendi.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=43173
Buna göre çeşitli meslek gruplarından 160 kişilik bir Danışma Meclisi oluşturuldu. Ama Konsey’in anayasa yapma yetkisini bütünüyle Danışma Meclisi’ne devretmeye hiç de niyeti yoktu. Anayasal kuruluşların yeniden acziyet içine düşmemesi için anayasaya son şeklini yine Konsey vermeliydi.
Ancak bunun için de yine bir hukuk zemini oluşturmak gerekliydi. Bu da hiç zor olmadı.
Hemen yeni bir kanun çıkarıldı. Başlığı şöyleydi:
“Kurucu Meclis Hakkında Kanun.”
Kanun, ihtilalin üzerinden 10 ay geçtikten sonra, 30 Haziran 1981 tarihinde çıkarıldı.
Yani Kurucu Meclis’in iki organı vardı.
Birincisi, 160 kişiden oluşacak Danışma Meclisi,
İkincisi, beş kişiden oluşan Milli Güvenlik Konseyi.
Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği’ne ve il valiliklerine 11 bin 640 kişi Danışma Meclisi üyeliği için başvurdu. Konsey, 160 kişinin 80’ini işte bunların arasından seçti, 40 üyeyi ise doğrudan istediği isimlerden belirledi.
Danışma Meclisi’nde de anayasa yapma çalışmaları hemen başlamadı. Önce 15 kişilik bir Anayasa Komisyonu oluşturuldu. Başına da anayasa profesörü Orhan Aldıkaçtı getirildi. Prof. Aldıkaçtı başkanlığındaki komisyon bir “anayasa taslağı” hazırladı.
İşte bu taslak Danışma Meclisi’nde 1982 Anayasası olarak görüşülmeye başlandı.
Danışma Meclisi 23 Ekim 1981 günü Devlet Başkanı Kenan Evren’in açış konuşmasıyla başladı. Evren, demokratik ve laik bir hukuk devletinin yeniden kurulacağını söyledi. Meclis’in, siyasî partilerin devleti nasıl işlemez hale getirdiğini yine anlattı. “Şimdi amacımız Türk toplumuna yaraşır bir anayasa, partiler kanunu ve seçim kanunu yapmaktır.” dedi.
Oluşturulacak yeni devlet yapısını ise şöyle formüle etti: “İnsan hak ve hürriyetlerine saygılı, milli dayanışma içinde sosyal adaleti gerçekleştirecek, ferdin ve toplumun huzur, güven ve refahını ön planda tutan, demokratik, laik ve sosyal hukuk kurallarına dayalı sağlam bir devlet yapısı...”