1571- Kıbrıs Osmanlı devleti tarafından fethedildi ve ilk Türk cemaati adaya yerleştirildi..

1878- Ruslar karşısındaki yenilgide fazla ödün vermemek için, ada Britanya İmparatorluğu'na kiralandı (Osmanlı mülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte, yönetim tamamen İngilizlere geçti).

1914- İngiltere adaya tamamen el koydu.

1923- Lozan Barış Antlaşması'nın 20. Maddesi gereğince, Türkiye adanın İngiltere'ye ilhakını kabul etti.

1925- Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.

1931- Rumların Enosis isyanı başladı.

1943-
İngiltere güdümlü 'Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu' (KATAK) kuruldu, ancak gelişemedi.

1944- Doktor Fazıl Küçük, 'Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi'ni kurdu.

1950- Yunanistan hükümeti, Birleşmiş Milletler'e ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının Kıbrıs için de uygulanması yolunda başvuruda bulundu.

1954- Yunanistan, Birleşmiş Milletler'e Self-Determinasyon için başvurdu. Türkiye karşı çıktı. Birleşmiş Milletler, Yunan talebini reddetti.

1955- Türkiye ilk kez sorunda taraf olmayı kabul etti ve 29 Aralık'ta Londra'da İngiltere ve Yunanistan'ın katıldığı toplantıda, Türkiye de temsil edildi.
Yunan terör örgütü EOKA 1 Nisan'da adada faaliyete geçti.

1956- İngiliz hükümeti, Başpiskopos Makarios'u Seyschelles Adaları'na sürdü.
Birleşmiş Milletler'de Türkiye ilk kez, 'taksim' tezini açıkladı.
İngiltere, askeri üssünün kalması koşuluyla 'Self-Determinasyon'u kabul etmeye yanaştı.

1957- NATO arabuluculuk görevini üstlenince, EOKA geçici olarak ateşkes ilan etti.
Makarios serbest bırakıldı.
15 Kasım'da Türk Mukavemet Teşkilatı kuruldu.

1958- Kıbrıs'ın İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan'la da bağlara sahip olmasına dayalı 'MacMillan Planı' gündeme geldi.

1959- İngiltere Başbakanı ve üç devletin dışişleri bakanlarının katılımıyla Zürih Antlaşmaları onaylandı. Cemaat temsilcileri olarak Makarios ve Dr. Küçük de toplantıya katıldılar.

1960- Kıbrıs Anayasası imzalandı. Adaya simgesel Türk ve Yunan birlikleri yerleştirildi. Makarios cumhurbaşkanı, Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı yardımcısı oldu.

1963- 21 Aralık'ta Noel katliamı ile EOKA, Türk cemaatine karşı 'etnik temizleme ve adadan kaçırma' politikasını doruğa çıkardı. Eylemleri 1964 Ağustos'unun ortalarına kadar sürdü. 30 Aralık'ta ise Makarios 13 maddelik anayasa değişikliği önerisini açıkladı ama Türkiye buna karşı olduğunu bildirdi.

1967-
Yunanistan'da ordu yönetime el koydu ve 1974'e kadar iktidarda kaldı. Subaylar halkın desteğini elde etmek için Kıbrıs'ta EOKA'ya desteği arttırdılar. Türkler iyiden iyiye gettolara sıkıştırılmaya başlandı. Yunan ordusunun 15 bin askeri, gayri resmi olarak adaya yerleştirildi. Türklere karşı sürdürülen soykırımın kesilmesi için Türk ve Yunan başbakanları arasında düzenlenen toplantı da bir sonuç vermeyince, Türkiye askeri müdahalede bulunacağını açıkladı.
Yunanlılar üç Türk köyünden geri çekilirken arkalarında 24 ölü bıraktılar.
TBMM hükümete müdahale yetkisi verdi. Türk uçakları Kıbrıs üzerinde uçmaya başladı. Donanma ve çıkarma birlikleri harekete geçti. ABD'nin arabuluculuğuyla Yunan birliklerinin geri çekilmesi sağlanınca, Türk harekatı durduruldu.
1964'ten beri Türkiye'de bulunan Rauf Denktaş gizlice adaya gitti. Denktaş, Yunanlı bir polis tarafından tutuklandı ama Türkiye ve ABD'nin baskısıyla iade edildi.

5 Temmuz 1974- Yunanlı subayların yönettiği Ulusal Muhafız Örgütü, Cumhurbaşkanı Makarios'u devirdi ve EOKA-B önderi Nikos Sampson'u 'cumhurbaşkan' ilan etti.
Bu hareketle, Enosis'in gerçekleştirilmek istendiğini anlayan Türkiye, garanti anlaşması uyarınca İngiltere'yi ortak eyleme davet etti. İngiltere'nin katılmaması üzerine, 19 Temmuz'da Türk çıkarma gemileri denize açıldı ve 20 Temmuz'da denizden çıkarma ve havadan indirmelerle Girne bölgesi kontrole alındı. Ancak Yunan birliklerinin adada garantör olarak bulunan Türk birliğine saldırması çarpışmaları bütün ada yüzeyine yaydı. 22 Temmuz'da Birleşmiş Milletler'in çağrısına uyularak ateş kesildi. Bu girişim sonucu, Kıbrıs'ta Nikos Sampson, Yunanistan'da ise askeri cunta devrildi ve Yunanistan demokrasiye döndü.

16 Ağustos 1974- Cenevre'de sürdürülen barış görüşmelerine rağmen Yunanistan hiçbir uzlaşmaya yanaşmak niyetinde olmadığını gösterdi. Aksine köylerdeki Türkleri öldürmeye devam ettiler. Bunun üzerine Türk ordusu adanın yüzde 37'sini kontrol altına alacak kadar ilerledikten sonra ikinci harekatı sona erdirdi.

1975-
13 Şubat'ta, Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu.
Ayrıca, aynı yıl içerisinde BM gözetiminde nüfus mübadelesi gerçekleşti.

1977-79-
Denktaş-Makarios (1977) ve Denktaş-Klerides (1979) ile Doruk Anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalarla, Kıbrıslı Rumlar ilk kez iki kesimli, iki toplumlu federal bir çözümü benimsedi.

1982- Papandreu, Şubat 1982'de Kıbrıs'ta yaptığı konuşmada "Kıbrıs'ın Helenizmin bir parçası" olduğunu söyleyerek, Kıbrıs sorunu ile ilgili bütün tarafların katılacağı bir "uluslararası konferans" toplanması gerektiğini ekledi.
BM Genel Kurulu, Rum tarafının başvurusu üzerine Ada'daki "işgal ordusu"nun derhal çekilmesini ve mültecilerin "isteğe bağlı olarak" geri dönmelerini tavsiye eden kararını aldı. Bunun üzerine KTFD Meclisi, 17 Haziran'da radikal bir adım atarak "Kıbrıs toplumunun self-determinasyon hakkı"na ilişkin bir karar aldı.

1983- 15 Kas1983'te, KTFD Meclisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adında bağımsız bir devlet kurulduğunu dünyaya ilan etti. KKTC'nin kurulması, Rum tarafının, Yunanistan'ın ve Batılı devletlerin yanısıra BM Güvenlik Konseyi'nin de tepkisini çekti.
Güvenlik Konseyi, 18 Kasım'da aldığı bir kararla bağımsızlık kararını kınadı. Türkiye'ye yakın bazı devletler KKTC'yi tanımanın eşiğine gelmişlerdi ki, ABD ve İngiltere'nin baskıları ile bu kararlarından vazgeçtiler. 13 Mayıs 1984'te de BM Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile KKTC'nin ilanını ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı.

1984-1990- KKTC'nin kurulmasından sonra toplumlararası görüşmeler yeniden başladı. KKTC kurulurken, 1977-79 Doruk Anlaşmalarına atıfta bulunularak, iki toplumlu, iki kesimli federal bir çözüme kapılar açık bırakılmıştı.
Görüşmeler sürecinde; New York'ta 17 Ocak 1985'te ve 29 Mart 1986'da BM Genel Sekreteri'nin hazırlamış olduğu 'Kıbrıs Üzerine Anlaşma Taslağı', Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edilip, Rumlar tarafından reddedildi.

1990- BM Güvenlik Konseyi, bu tarihte 649 sayılı kararını aldı. Bu kararla BM, Ada'daki her iki tarafı da, kabul edilebilir bir çözüm bulma yolunda çaba göstermeye çağırdı. Aynı karar böyle bir çözümün iki toplumlu, iki kesimli bir anlayışa sahip olması ve çözümün siyasi olarak iki eşit toplum liderinin direkt görüşmeleri yoluyla sağlanması gerektiğini vurguladı. Kararın, Kıbrıs Sorunu'nu 1974'te değil de, 1960'lara hatta öncelerine dayandırması bir başka önemli nokta idi. 1990 Temmuz'unun ilk haftası içinde Kıbrıs Rum Yönetimi "Kıbrıs" adına AB'ye üyelik için başvurdu. BM'nin ve Türk tarafının uyarılarına rağmen topluluk 11 Eylül 1990'da bu başvurunun normal süreç içinde değerlendirilmesini kararlaştırdı.

1991- Turgut Özal, 1991'de Kıbrıs konusunda bir 'dörtlü konferans' toplanmasını önererek, o güne kadar sorunun iki toplum arasında görüşülmesi gerektiğini savunagelmiş olan Türkiye'nin bu anlayışına da değişiklik getirdi. Özal'ın önerisine göre Kıbrıs sorunu; KKTC, Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye ve Yunanistan arasında ele alınmalıydı. 28 Haziran 1991'de BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, BM Güvenlik Konseyi'ne sunduğu raporda Türkiye'nin önerdiği Dörtlü Doruk Toplantısı'nı kabul ettiğini belirtti.

1992- 100 paragraftan oluşan BM Fikirler Dizisi, tarafların onayına sunuldu. New York'ta sürdürülen görüşmelerin ardından BM Genel Sekreteri Butros Gali, toprak düzenlemeleri ve anayasal konuların tümünü kapsayacak bir paket anlaşma hazırladı. Türk tarafı 100 paragraftan 91'ini onayladığını açıkladı. Rum tarafında ise, Kıbrıs Rum lideri Yorgo Vasiliu paketi onaylarken, daha sonra iktidara gelen Glafkos Klerides, bu pakete karşı çıktı.

1993- AB, Haziran 1993'te Kıbrıs'ın tam üyelik için gerekli şartları taşıdığını belirten görüşünü yayınladı. Aynı yıl Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi arasında Ortak Savunma Doktrini imzalandı.

1994- BM Genel Sekreteri Butros Gali'nin girişimleriyle ortak anlaşma zemininin oluşturulması amaçlı Güven Arttırıcı Önlemler Paketi' düzenlendi. ABD'nin destek verdiği pakete Rum tarafı karşı çıkınca 1994'te rafa kaldırıldı.

1996- 3 Haziran'da bir Kıbrıslı Rum asker, BM denetimindeki bölgede bir Kıbrıslı Türk asker tarafından vurularak öldü.
11 Ağustos 1996'da Kıbrıslı Rum motosikletçiler, Yeşil Hat'tı geçmeye kalkışınca Kıbrıslı Türk göstericiler ve Türk askerleri ile çatıştı. 70'ten fazla kişi yaralandı. Bir Kıbrıslı Rum öldü.
14 Ağustos 1996'da Kıbrıs'ta Derinya bölgesinde Türk güvenlik güçleri, Türk bayrağını indirmeye kalkışan bir Rum gencine ateş açtı. Rum genç hayatını kaybetti.
8 Eylül 1996'da Güney Kıbrıs tarafından açılan ateş sonucu bir Türk askeri öldü, biri yaralandı.
13 Ekim 1996'da Kıbrıs Türk kesimine geçen bir Rum, Kıbrıslı Türk askerlerince öldürüldü.
6 Şubat 1997'de Kıbrıslı Türk ve Rumlar birbirine ateş açtı. Ölen ya da yaralanan olmadı.

1997- 4 Ocak'ta Kıbrıslı Rumların, Rusya'dan S-300 yerden havaya 150 km. menzilli füze alımına ilişkin anlaşmaya imza koyması uluslararası arenayı ve dolayısıyla hassas Türk-Yunan ilişkilerini karıştırdı.
Türkiye, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini tehdit edecek herhangi bir gelişmeye göz yummayacağını açıkladı. İngiltere ve BM de anlaşmaya sert tepki gösterdi. 24 Şubat 1997'de AB, Kıbrıs'ın AB'ye tam üyeliğine ilişkin geleneksel tavrını değiştirerek, Kıbrıs'ın AB'ye tam üyeliğinin gerçekleşebilmesi için Ada'da önce siyasi bir çözümün şart olduğunu açıkladı. Yunanistan da bu açıklamaya tepkilerini bildirdi. AB, ilk defa topluluğa tam üyelik konusunda Kıbrıs Türklerinin de dikkate alınması gerektiğini, tam üyelik görüşmelerine Ada Türklerinin de katılması gerektiğini belirtmek suretiyle net bir şekilde ifade ediyordu. Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos, bu açıklamaların hemen ardından AB'nin Doğu'ya doğru genişlemesini veto edeceğini açıkladı.

1999- AB'nin 10-11 Aralık 1999'da yaptığı Helsinki zirvesinde Türkiye'nin AB'ye tam üyelik için adaylığı resmi olarak kabul edildi. Türkiye için tarihi bir öneme sahip olan bu zirvenin sonuç belgesinde genişleme sürecindeki Türkiye'nin konumu ve Kıbrıs sorunuyla ilgili özel maddeler de yer aldı.
Buna kapsamda "Avrupa Birliği Konseyi, politik bir çözümün Kıbrıs'ın Avrupa Birliği'ne katılımını kolaylaştıracağının altını çizer. Üyelik müzakerelerinin tamamlanmasına kadar kapsamlı bir çözüme ulaşılamamış olursa, Konsey'in üyelik konusundaki kararı, yukarıdaki husus bir ön şart olmaksızın verilecektir. Bu konuda, Konsey tüm ilgili faktörleri dikkate alacaktır" ifadelerine yer verilmiştir.

2000- AB Komisyonu'nun 7 Kasım 2000'de açıkladığı ve Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecindeki "yol haritasını" çizen Katılım Ortaklığı Belgesi'nde (KOB) yer alan Kıbrıs'la ilgili ifadeler Türkiye-AB arasında büyük bir krize neden oldu.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turk-tarihi/53597-kibris-sorununun-tarihsel-gelisimi.html#post109865
Komisyon'un, Yunanistan'ın baskısıyla KOB'un kısa vadeli öncelikler bölümüne Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin baskıcı ifadeler eklemesi Türkiye tarafından "önkoşul" olarak algılandı. KOB'un içeriğinin Helsinki zirvesinin çizgisinde yer almasını isteyen Türkiye, AB'nin bu tutumuna sert tepki gösterdi.

2001- Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Romano Prodi, Kıbrıs sorunu çözülmeden de Güney Kıbrıs'ın üyelik başvurusunun değerlendirilebileceğini söyledi.
Rauf Denktaş ile Glafkos Klerides, 4 Aralık'ta Lefkoşa'daki 'Yeşil Hat'ta, BM gözetiminde biraraya geldiler.

15 Mayıs 2002- Ada, 1979 yılından bu yana ilk kez bir BM genel sekreterini ağırladı. BM Genel Sekreteri, Kıbrıs Rum kesimi lideri Glafkos Klerides'le görüştükten sonra KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'la da bir araya geldi.
Bundan sonraki süreç ise Annan planı ve Kıbrıs Rum Kesiminin AB ye üye olması ile devam etmiştir.

Düzeltmeler ve eklemeler sırasıyla 10 Aralık 2002, 26 Şubat 2003 ve 29 Mart 2004 tarihlerinde oldu. Genel Sekreter planın en son şeklini taraflara 31 Mart 2004 tarihinde İsviçre'de Bürgenstock kentinde verdi.

İki aşamalı müzakere sürecinin ardından 24-31 mart arası İsviçre’nin Bürgenstock kasabasında Türkiye ve Yunanistan’ın da katılımıyla yapılan zirvede, BM Genel Sekreteri Annan taraflara nihai belgeyi taraflara sundu.

Annan Planı, 24 nisan 2004'te Ada’da yapılan referandumlarla halkoyuna sunuldu. Ancak referandum sonuçları Kıbrıs sorununu çözmekten uzaktı.

Zira, Kıbrıs Türk halkının yüzde 64.91’i plana ‘evet’ derken, Kıbrıs Rum halkının çoğunluğu (yüzde 75.83) plana ‘hayır’ dedi. Bu, aylardır sürdürülen zorlu müzakere sürecinin tekrar çözümsüzlükle sonuçlanması anlamına geliyordu.