Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


2 sonuçtan 1 ile 2 arası
  1. #1
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Başarılı iletişimin temel koşulları

    BAŞARILI İLETİŞİMİN TEMEL KOŞULLARI

    Kişiler arası iletişim; kişilerin birbirlerine bilinçli veya bilinçsiz olarak iletmek istedikleri duygu ve düşüncelerini aktardıkları bir süreçtir. Başarılı bir iletişimin temel koşulları şunlardır:

    1. Karşımızdaki kişilere saygı duymak; onların varlığını kabul etmek, önemli ve değerli olduklarını hissettirmek, olduğu gibi benimsemek anlamını taşır.

    2. Gerçekçi ve doğal davranmak; abartıdan uzak, olduğu gibi davranmaktır.

    3. İletişimin belki de en önemli öğesi empatidir. Empati kavramını, dış dünyayı karşımızdakinin penceresinden görmeye çalışmak olarak tanımlayabiliriz. Kurulan bu duygu ortaklığı, iletişimin gücünü arttırır ve karşılıklı anlaşılma mesajlarının aktarılmasına olanak sağlar.


    İLETİŞİM SADECE KONUŞMA DEĞİLDİR

    Konuşmak ihtiyaç olabilir, fakat susmak bir sanattır.
    Madamme De Stael
    İletişim aynı zamanda;

    * Ne söyleyeceğimizi bilmek,
    * Bunu ne zaman söylemenin daha uygun olacağına,
    * Nerede söylemenin doğru olduğuna karar vermek,
    * En iyi nasıl söyleneceğini düşünmek,
    * Olayları basitçe anlatabilmek,
    * Akıcı bir dille ve karşımızdaki kişiyle göz kontağı kurarak konuşabilmek,
    * Dikkati yoğunlaştırmak ve verdiğimiz mesajların alınıp alınmadığını farkedebilmektir.

    İLETİŞİMİ ENGELLEYEN DAVRANIŞLAR

    • Yıkıcı eleştiriler
    • Genelleme yapmak
    • Akıl vermek
    • İşi yokuşa sürmek
    • Geçmişi getirmek
    • Kendini hep haklı göstermek
    • Sorumluluk almamak
    • Mantığı silah olarak kullanmak
    • Konuşurken ses tonunu yükseltmek
    • El kol hareketleri yapmak
    • Otuma ve bakış şekli
    • Hataları yüze söylemek
    • Karşıdakini utandırmak
    • Seçim hakkı tanımamak
    • Övgü ve onay vermemek
    • Yardım etme fırsatı vermemek
    • Gereksiz soru sormak
    • Giyim ve dış görünüş
    • İyi dinlememek

    ÇEVREDE OLUMLU İZLENİM YARATACAK TEMEL ÖZELLİKLER

    • İnsanların yüzüne bakanlar , bakmayanlardan daha çok hoşa gider. İnsanlarla onları rahatsız etmeyecek ölçüde ancak mümkün olduğu kadar göz ilişkisi kurun.
    • Canlı olun mümkün olduğu kadar sıcak ve dostça tebessüm edin ve gülün. Yüzünü çevrenize olan ilginizi yansıtsın. Donuk ve ifadesiz görünmekten kaçının.
    • Karşınızdaki konuşurken sık sık başınızı aşağı yukarı hareket ettirerek onu dinlediğinizi ve anladığınızı hissettirin söylelnenleri kabul etmemek önemli değildir. Sizinli konuşanının ‘’anlaşıldım’’ duygusunu yaşatın.Başınızı hafif dik tutun.
    • Çok aşırıya kaçmadan jestlerininzi kıllanın. Elinizi cebinizde tutmaktan va kollarınızı kavuşturmaktan , ellerinizle azınızı kapatmaktan kaçının. Ancak anlaşılır jestleri tercih edin.
    • Ayaktaysanız dik durun oturuyorsanız sandaliye ve koltuğunuzu tam olarak doldurun ve arkaya doğru yaslanın. Birisi ile konuşurken ve birisi doğrudan sizinle konuşurken önce eğilin ve elinizi gösterin.
    • İnsanlara daima onları rahatsız etmeyecek , mümkün olan en yakın mesafede durmaya gayret edin.
    • Daima, konuştuğunu veya sizinle konuşan insana dönük durun. İkiden fazla gurup oluşturuyorsanız sizin için önemli olanların dışındakilere merkezi kapatmayın.Mümkün olduğu kadar çok kişi ile yüz yüze oturabilecek şekilde durun.
    • Gurup normlarının toplumsal rol ve statüye uygun giyinin. Giyiminize mümkün olduğu kadar özen gösterin. Kendinize gösterdiğiniz özen kendinize verdiğiniz değerin ifadesidir.
    • Çok fazla ve çok hızlı konuşmaktan kaçının bir toplulukta dinlediğinize yaklaşık olarak eşit miktarda konuşmaya gayret edin.Sesinizin yüksekliğini ve tonunu bulunduğunuz çevreye göre ayarlayın.


    İLETİŞİMDE TEMEL İLKE KABUL ETMEDİR.

    Başkasını olduğu gibi kabul etmek, onu gerçekten sevmektir. Kabul edildiğini hissetmek, sevildiğini de hissetmektir. Ancak "kabul etme" kavramı, karşımızdakinin söylediği her şeyi onaylama, ileri sürdüğü fikirlere katılma veya tüm yorumlarını kabullenmeyle karıştırılmamalıdır. Burada sözü edilen; düşünce, fikir ya da yorumlarda tümüyle zıt kutuplarda bile yer alsak, karşımızdakinin duygularını anlama ve saygı gösterme çabasıdır. Kişiyi söyledikleri, düşündükleri ve hissettikleriyle birlikte bir birey olarak kabul etmek, onun bireyselliğine, farklılığına ve tekliğine saygı göstermek, söylediği her şeyi kendi değer sistemimizde onaylamamızı ve kabullenmemizi gerektirmiyor. Kendimiz için yanlış bulsak bile, her insanın kendine özgü oluşunu yadsımadan, onu kendimize uydurma çabasına girmememiz onu kabul ettiğimiz anlamını taşır.
    Voltaire'in dediği gibi "söylediklerini kabul edemem, ama konuşma hakkını ölene kadar desteklerim"...

    İLETİŞİM SİSTEMİNİN TEMEL ÖGELERİNDEN BİRİ DE DİNLEMEDİR

    İyi bir dinleyici, iletişim kurduğu kişinin yalnız söylediklerini değil, yüzü, eli, kolları ve bedeniyle yaptıklarını da "duyar"; çünkü yüz ifadeleri, el ve kol hareketleri, bedenin duruş tarzı, ses tonu gibi sözsüz mesajlar da iletişimin bir parçasıdır. Hatta bazen tek başına iletişimdir.
    Sözlü iletişimde, iletişim içinde olan insanların birbirlerini "duyduklarını" anlatmak için kullandıkları çeşitli yöntemler vardır. Bunların kullanılış biçimi, iletişimin gücünü ve süresini belirler. Bu bölümde dinleme becerileri ve yöntemlerine kısaca değineceğiz. Bunları okurken, kendinizi ve iletişim tarzınızı düşünmeninizi öneririm. Siz günlük yaş>ınızda en sık hangi dinleme yöntemini kullanıyorsunuz? Zaman zaman konuşmanın tıkandığını hissediyor musunuz? Bu tıkanmayı en çok hangi yöntemde yaşıyorsunuz? Kuşkusuz günlük yaş> içinde mola vererek kendimize bakmak, her zaman yaptığımız ya da yapabildiğimiz bir davranış değil. Ama bazen kişinin kendini, ilişkilerinde hangi konumda olduğunu sorgulayan bir gözlükle değerlendirmesi, güçlük yaşadığı durumları farketmesine ve yeni çözümler üretmesine olanak sağlayabilir. Aklınızda bulunsun....:-)

    1. Pasif (Edilgin) Dinleme;
    Sessizlik, karşımızdaki kişiye gerçekten kabul edildiğini duyumsatan ve bizimle duygularını daha fazla paylaşması için onu yüreklendiren, çok güçlü sözsüz bir iletidir. Ancak bir tehlikesi, her zaman anlatana gerçekten tüm dikkatimizi verdiğimizi kanıtlamaz. Bu nedenle dinlerken, özellikle duraklamalarda, gerçekten dinlediğimizi göstermek için sözlü ya da sözsüz belirtiler vermekte yarar olabilir. Kabul tepkileri (baş sallamak, gülümsemek, kaş çatmak, vb.) uygun zamanda kullanılırsa, anlatanı gerçekten duyduğumuz mesajını verirler.

    2. Kapı Aralayıcı Mesajlar;
    Bazı insanlar konuşmayı sürdürmek için yüreklendirilmeye gereksinim duyabilir. Bu tür bir destekleme için verilen mesajlara, kapı aralayıcılar denir;
    "Bu konuda daha fazla bir şey söylemek ister misin?"
    "İlginç, devam etmek ister misin?"....gibi mesajlar, doğru kullanıldığında iletişimin sürmesine yardımcı olabilir.

    3. Etkin (Katılımlı) Dinleme;
    Sessizlik, kabul tepkileri ya da kapı aralayıcıların dinleyenin, anlatanı anladığını göstermesi konusunda sınırlılıkları vardır. Dinleyenin, anlatanı yalnızca duyduğunu değil, aynı zamanda doğru olarak anladığını iletebilmesine olanak sağlayan etkin dinleme, en sağlıklı iletişim yöntemi olarak kabul edilmektedir.
    En temelde, konuşan bireyin söylediği sözleri açarak, tekrar etmekten oluşan etkin (katılımlı) dinleme, insanlar arasında yalın, daha anlamlı bir ilişkinin gelişmesine fırsat verir.
    Dinleyenin kendisini gerçekten duyduğunu gören anlatan, önce kendisine değer ve önem verildiğini, kabul edildiğini, buna bağlı olarak da sevildiğini düşünür.
    Etkin (katılımlı) dinlemede, dinleyen suskun ve pasif değildir. Tam tersine anlatanın duygu ve düşünceleriyle ilgili ve konuşmasını onaylayan bir görüntü içinde, kendi başına düşünmesine yardım eden kişi rolündedir. Sorumluluk, anlatana bırakılmıştır. Dinleyen sadece anlatanın, kendi çözümlerini bulmasına "yardımcı" olma çabasındadır.


    Çocuklar dinlenmemeleri ve ciddiye alınmamaları konusunda oldukça duyarlıdırlar. Dinlenmediklerini hemen farkederler. Anne-babalarından karşıt görüş duymayı, dinlenmemeye tercih ederler. Anne-babasının kendini gerçekten duyduğunu farkeden çocuk, sevildiği, önemsendiği ve anlaşıldığı duygusunu yaşar ve kendini rahat hisseder. Bu, çocuğun benlik saygısının ve anne-babasıyla yakınlığının artmasına ve aile içi iletişimin güçlenmesi ve sürekli olmasına zemin hazırlar. Unutmayın!...çocuklar, hangi yaşta olurlarsa olsunlar, kendilerini ifade edebilmek için anne-babalarının yardımına gereksinim duyarlar.
    Bu bölümde aynı konuşmanın iki değişik şeklini birlikte vererek, etkin dinlemenin üstünlüğünü ve nasıl kullanılabileceğini örneklemeye çalışacağım.

    ---Yarı dinlemek yerine...
    - Çocuk: Ahmet bana yumruk attı ve... Baba, beni duyuyor musun?
    - Baba (gözü televizyondaki maçta): Seni duyuyorum...Devam et.
    - Çocuk: Ve ben de ona vurdum. O da bana bir kez daha vurdu. Baba!! Dinliyor musun???
    - Baba (gözünü televizyondan ayırmadan): Kelimesi kelimesine dinliyorum.
    - Çocuk: Hayır dinlemiyorsun!!
    - Baba: Hayır hem dinleyip hem de maçı izleyebilirim. Sen devam et anlatmaya.
    - Çocuk: Boşver!!!!

    ---Tüm dikkatinizi vererek dinleyin...
    - Çocuk: Ahmet bana yumruk attı ve... Baba, beni duyuyor musun?
    - Baba (tv'den başını kaldırıp çocuğa bakarak) Evet canım.
    - Çocuk: Ve ben de ona vurdum. O da bana hem de daha sert vurdu. O çok kötü biri!
    - Baba: Kaşlarını çatar...Başını sallar
    - Çocuk: Biliyor musun, bundan sonra Hasan'la oynayacağım. O insanlara yumruk atmıyor.

    İletişimi, dikkatini vererek değil de, sadece sesiyle katı> biriyle sürdürmeye çalışmak cesaret kırıcı olabilir. Dertlerinizi sizi gerçekten dinleyen birine anlatmak çok daha kolaydır. Bazen ebeveynin bir şey söylemesine bile gerek yoktur. Çoğu kez, bir çocuğun ihtiyacı olan tek şey, ona duygularının anlaşıldığını hissettiren, sıcak, sessiz bir ortam ve göz kontağıdır.

    ---Duyguyu reddetmek yerine...
    - Çocuk: Kaplumbağ> ölmüş. Oysa bu sabah yaşıyordu.
    - Baba: Bu kadar üzülme tatlım. Ağlama! Bu sadece bir kaplumbağa.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/seminer-calismalari/59417-basarili-iletisimin-temel-kosullari.html#post121134
    - Çocuk: Üüüüüüüüüüüü
    - Baba: Kes şunu!!! sana başka bir kaplumbağa alırım.
    - Çocuk: Başka bir tane istemiyorum!!!!
    - Baba: Bak, çok mantıksız davranıyorsun!!!

    ---Duyguyu isimlendirin...
    - Çocuk: Kaplumbağ> ölmüş. Oysa bu sabah yaşıyordu.
    - Baba: Yoo olamaz, ne kadar kötü.
    - Çocuk: O benim arkadaşımdı.
    - Baba: Bir arkadaşı kaybetmek çok acı verebilir.
    - Çocuk: Ona bir sürü oyun öğretmiştim.
    - Baba: İkiniz beraber bayağı iyi vakit geçiriyordunuz.
    - Çocuk: Onu hergün beslerdim....:(
    - Baba: O kaplumbağayı gerçekten seviyordun....:)

    Ebeveynler çocuklarını yaşadığı duyguya isim verdikleri koşulda, onun bundan olumsuz etkilenebileceği kaygısını yaşayabilirler. Ancak çocuğu olumsuz duygusundan uzaklaştırma çabasına -yaşadığı duyguyu inkar ederek- girdiğimizde, o daha çok üzülür. Oysa tam tersine çocuk, hissetmekte ve düşünmekte olduklarını, kısaca o anki yaşadıklarını, sözcükler halinde duyduğu zaman rahatlar. Bir başkası, onun iç dünyasında yaşadıklarını anlayabilmiş ve bunu dile getirmiştir.

    ---Açıklama ve mantık yerine...
    - Çocuk: Patlamış mısır istiyorum.
    - Anne: Hiç kalmadı hayatım.
    - Çocuk: İstiyorum, istiyorum işte!!!
    - Anne: Daha şimdi sana evde hiç kalmadığını söyledim!!! Gevreklerden al biraz.
    - Çocuk: HAYIR...MISIR İSTİYORUM..!!!
    - Anne: Bak şimdi tam bir bebek gibi hareket ediyorsun!!!

    ---Çocuğa isteklerini bir hayal dünyasında sunun...
    - Çocuk: Patlamış mısır istiyorum.
    - Anne: Keşke senin için evde birazcık kalmış olsaydı.
    - Çocuk: Onlardan istiyorum....:(
    - Anne: Ne kadar çok istediğini duyuyorum....:)
    - Çocuk: Keşke şimdi olsaydı....:(
    - Anne: Şöyle kocaman bir kutunun içinde bir sürü patlamış mısır belirmesini sağlayacak sihirli gücüm olmasını isterdim...)
    - Çocuk: O zaman... belki biraz gevreklerden alırım....:)

    Çocuklar elde edemeyecekleri bir şey istedikleri zaman, yetişkinler çoğunlukla, çocukların isteklerine ulaşamamalarına mantıklı açıklamalar getirerek karşılık verirler. Ama çocuklar, çoğu kez, açıklama yapıldığı oranda isyankar davranırlar. Bazen, sadece, bir şeyi ne kadar çok istediğinizi anlayan birinin olması, gerçeği kabullenmeyi kolaylaştırır.

    ---Sorular ve öğütler yerine...
    - Çocuk: Biri yeni kalemimi çalmış.
    - Anne: Kaybetmediğine emin misin?
    - Çocuk: Hayır kaybetmedim. Tuvalete giderken sıramın üstündeydi.
    - Anne: Eğer eşyalarını orada burada bırakırsan ne olacağını bekliyorsun ki! Önceden de eşyaların başkaları tarafından alınmıştı. Bu ilk değil! Sana her zaman değerli eşyalarını sıranın içine koymanı söylüyorum. Senin sorunun beni hiç bir zaman dinlememen!!!
    - Çocuk: Üffff...Beni rahat bırak!!!!
    - Anne: Küstahlaşma!!!

    ---Bir sözcükle onaylayın (öyle mi?...hımmm...gibi)...
    - Çocuk: Biri yeni kalemimi çalmış.
    - Anne: Öyle mi?
    - Çocuk: Tuvalete giderken sıramın üzerindeydi ve biri onu almış.
    - Anne: Hııımmm
    - Çocuk: Bu üçüncü kalem çaldırışım oldu.
    - Anne: Yaaa
    - Çocuk: Biliyorum. Bundan sonra sınıftan çıkarken, kalemlerimi sıramın içine koyacağım. Sen bana bunu söylemiştin.
    - Anne: Tamam canım...:)

    Herhangi bir tarafından sorgulandığı, suçlandığı veya öğüt verildiği zaman, çocuğun yapıcı ve olumlu düşünmesi zordur. Basit bir "yaaa...hııımmm...anlıyorum...." bile bazen çok işe yarar. Bu tür onaylamalar, anlayışlı, sıcak bir "hımm" la da pekiştirildiğinde, çocuğa kendi duygu ve düşüncelerini keşfetmesi için ortam hazırlar ve kendi çözümlerine ulaşmasını sağlar.
    Günlük yaş> içinde anne-baba-çocuk üçgeninde yaşanan, "yap"lar, "yapma"lar, ağlamalar, bağırışlar, isyanlar, yüksek ses tonu, kızmalar, küsmeler, cezalar, tehditler...vb. davranış ve tutumlar zaman içinde ilişkileri uzak ve tek yönlü iletiler haline getirebilir. Oysa iletişim, karşılıklı mesaj akışı anlamını taşır. Güç mücadelesine girmek yerine, pratik ve daha az yorucu olan yöntemi seçmeye ne dersiniz?

    ---Bunun yerine...
    - Baba: Banyoda işin bittikten sonra ışığı söndürmeni sana kaç kere söylemek zorundayım!!!

    ---Durumu anlatın...
    - Baba: Banyodaki ışık açık kalmış.

    ---Bunun yerine...
    - Anne: Şu köpeği hala dışarı çıkarmadın. Bir köpeğin olmasını hak etmiyorsun!!!

    ---Durumu anlatın...
    - Anne: Fatoş, Elvira kapının dibinde bir aşağı bir yukarı yürüyüp duruyor.

    İnsanlar size nerede hatalı olduğunuzu söylerken, gerekeni yapmak zordur. Yetişkinlerin sorunu dile getirip, açıklık kazandırmaları, çocukların o anda yapmaları gerekeni, kendi kendilerine bulmalarına yardımcı olacak bir ortam hazırlar.

    ---Bunun yerine...
    - Baba: Eğer seni bir daha duvarlara yazı yazarken yakalarsam, sopayı yiyeceksin!!!

    ---Bilgi verin...
    - Baba: Duvarlara yazı yazılmaz. Yazmak için kağıt kullanabilirsin.

    ---Bunun yerine...
    - Anne: Ev işlerine birazcık yardımcı olmak hiç aklına gelmez değil mi?

    ---Bilgi verin...
    - Anne: Şimdi aksam yemeği için sofra kurulmuş olsaydı, gerçekten çok iyi olurdu.

    Bilgi verilmesini kabullenmek, suçlamaya katlanmaktan daha kolaydır. Çocuklar, olan biten hakkında bilgilendirildikleri zaman, çoğunlukla yapılması gerekeni anlarlar.

    ---Bunun yerine...
    - Anne: Deminden beri size pijamalarınızı giymenizi söylüyorum. Oysa sizin yaptığınız tek şey, etrafı dağıtmak. TV izlemeye başlamadan pijamaların giyileceğini konusunda anlaşmıştık. Fakat ben buna yönelik davranışta bulunan birilerini göremiyorum...

    ---Bir sözcükle özetleyin...
    - Anne: Çocuklar...PİJAMALARRR!!!!

    Ayrıntılardan arındırılmış mesajlar, çocuğun sorunun çözümüne yönelik davranmasını hızlandırır.

    ---Bunun yerine...
    - Anne (okuldan yeni gelen çocuğuna): Öğretmen kompozisyonunu nasıl buldu? Matematik yazılısından kaç aldın? Bugün hangi derslere çalışman gerek? Oynamaya çıkacak mısın? Hırkan neden kirlendi? Düştün mü yoksa?....

    ---Çok fazla soru sormayın...
    - Anne (okuldan yeni gelen çocuğuna): Selam tatlım. Seni gördüğüme sevindim.
    Çok fazla soru, kişinin özel yaş>ına fazlasıyla karışılıyormuş hissine kapılmasına neden olabilir. Çocuklar, konuşmak istedikleri zaman onu dinleyecek birinin olduğu güvenini duymak isterler, konuşmaya zorlanmak değil!

    Önerilen kaynaklar:
    Atabek, E. (1995). Çocuklar, Büyükler ve Tavşanlar. Altın Kitaplar: İstanbul.
    Aydoğmuş, K. ve arkadaşları (1992). Ana-Baba Okulu. Remzi Kitabevi: İstanbul.
    Clarke, J. I. (1996). Çocuk Bakımı ve Eğitimi – I. Papirüs Yayın Dağıtım: İstanbul.
    Gordon, Thomas (1996). E.A.E. Etkili Anababa Eğitimi: Aile İletişim Dili. Sistem Yayıncılık.
    Gordon, Thomas (1996). E.A.E. Etkili Anababa Eğitiminde Uygulamalar. Sistem Yayıncılık.
    Navaro, Leyla. Beni Duyuyor Musun? Ya-Pa yayınları: İstanbul.
    Yavuzer, Haluk (1996). Çocuk Eğitimi El Kitabı. Remzi Kitabevi: İstanbul.

  2. #2
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Başarılı iletişimin temel koşulları

    ETKİLİ İLETİŞİM BECERİLERİ

    Kabul Etmeme Dili

    Bir çok öğretmen, öğrenciye davranışının kabul edilemez olduğu iletisini verir; onun değişmesini, sanki sorunu yokmuş gibi davranmasını ve sorunu ne olursa olsun onu bir kenara bırakmasını ister. Öğretmenin bu yaklaşım diline “Kabul Etmeme Dili” denir. Her ne kadar öğrenci öğretmene sorun çıkardığı zaman kabul etmeme dilini kullanmak çoğunlukla doğru ise de, sorun öğrencideyken bu dili kullanmak ne uygun ne de yararlıdır.

    Öğretmenin gönderdiği binlerce kabul etmeme iletisi 12 kümede toplanabilir. Bunlar, öğrencilerin öğrenmesini engelleyen sorunları çözmesinde gerekli olan iki yönlü iletişimi yavaşlatır, engeller ya da bütünüyle yok eder.

    Örnek olarak , ödevini tamamlamakta zorluk çeken bir öğrenciyi ele alalım: sorunu olduğunu şu ya da bu şekilde dile getirecektir. Çünkü bu onu rahatsız etmektedir. Aşağıda kabul etmeme dilini ileten beş tipik öğretmenin cevabına bakalım.

    1. Emir Vermek, Yönlendirmek: “Yakınmayı bırak da ödevini yap.”

    2. Uyarmak, Gözdağı Vermek: “ Bu dersten iyi not almak istiyorsan, biraz kıpırdan.”

    3. Ahlak Dersi Vermek : “ Okula ders çalışmak için geliyorsun. Kişisel sorunlarını evde bırakmalısın.”

    4. Öğüt Vermek, Çözüm ve Öneri Getirmek: “Şimdi senin yapacağın şey, zamanını iyi planlamak. O zaman bütün ödevlerini bitirirsin”

    5. Öğretmek,Nutuk Çekmek,Mantıklı Düşünceler Önermek: “Duruma bir bakalım. Ödevini yapmak için 34 günün kaldığını hatırlasan iyi olur”

    ***Bundan sonraki üç küme yargılayıcı, değerlendirici ve bastırıcıdır. Pek çok öğretmen, öğrencilerin yanlışlarının, yetersizliklerinin ve aptalca davranışlarının yüzlerine vurulmasının, onlara yardımcı olacağına inanır ve bu amaçla aşağıdaki üç çeşit iletiyi kullanır:

    6. Yargılamak, Eleştirmek, Suçlamak, Aynı Düşüncede Olmamak: “ Sen çok tembelsin ya da işi ağırdan alıyorsun.”

    7. Ad Takmak, Alay Etmek: “ Ana Sınıfı öğrencisi gibi davranıyorsun, 4.sınıf öğrencisi gibi değilsin.”

    8. Yoruımlamak, Analiz Etmek, Tanı Koymak: “ Sen açıkça bu ödevi yapmaktan kaçıyorsun”

    ***Öğretmenin, öğrenciye iletmeye çalıştığı diğer iki tip ileti ise, öğrenciyi kendini daha iyi hissetmeye zorlamak, sorunu ortadan kaldırmak, giderek onun gerçek bir sorunu olduğunu bile yadsımaktır:

    9. Övmek, Aynı Düşüncede Olmak, Olumlu Değerlendirme Yapmak: “ Sen geçekten çok yetenekli bir çocuksun, eminim bunu yapmanın bir yolunu bulursun.”

    10. Güven Vermek, Desteklemek, Avutmak, Duygularını Paylaşmak: “ Böyle hisseden tek kişi sen değilsin. Zor görevlerde ben de aynı şeyi hissederdim, ama işin içine girince o kadar zor olmadığını göreceksin.”

    ***Öğretmenler, soruların kişiyi savunmaya ittiğini bilmelerine karşın 11. Gruptaki engeli sık sık kullanırlar. Çocuğa yardım edip sorununu kendisine çözdürmek yerine, sorunu daha iyi anlamak ve kendi bulacakları en iyi çözümü öğrenciye kabul ettirmek için soru sorma yöntemine başvururlar. Oysa öğrenciler sorularını kendileri çözmelidir.

    11. Soru Sormak, Sınamak, Sorguya Çekmek, Çapraz Sorgulamak: “ Ödevin çok mu zor ?”, “Bu ödevi ne kadar zamanda yaptın?” , “ Yardım istemek için niye bu kadar bekledin?”

    ***Son bölümdekiler ise öğretmenin konuyu değiştirmek, öğrenciyi başka yöne çekmek ya da ilgilenmekten kaçınmak için kullandıkları iletilerdir.

    12. Sözünden Dönmek, Oyalamak, Alay Etmek, Şakacı Davranmak, Konuyu Saptırmak : “ Boşver, daha zevkli şeylerden konuşalım” , “Şimdi zamanı değil” , “Dersimize dönelim”, “Galiba birisi bu sabah yatağının ters tarafından kalkmış”

    Öğretmenler, öğrencilere bir şey söylediklerinde, onun hakkında bir şey söylerler. Her ileti, öğrenci ile kurduğunuz ilişki binasına yeni bir tuğla ekler. Onunla ilgili düşündüklerinizi açığa çıkarır ve sonuç olarak kendisi hakkında ne düşünmesi gerektiğini tanımlar. Bu gün , onunla ilgili ona verdiğiniz iletiler, yarın, onun kendisi ile ilgili değer yargılarını oluşturacaktır. Bu nedenle konuşmanız, öğrencinin kendini değerlendirmesi ve sizin onunla ilişkileriniz açısından yapıcı da olabilir, yıkıcı da.

    12 engeli öğrencinin, okulda ya da okul dışındaki yaş>ında bir sorunla karşılaştığını gösteren iletilerine verilen etkisiz yanıtlara örnek olarak gösterilmiştir. Bu 12 Engel , sorun öğrencideyken yardımcı ve kolaylaştırıcı değildir.

    Övgü Nerelerde Yanlıştır ?

    Öğrenci, davranışından ve kendisinden memnun değilse, sorunu varsa, övmeyi ya kulak ardı eder, ya öğretmenin kendini anlamadığını düşünür, ya da kendinde var olan aşağılık duygusu güçlenir.

    Öğretmen , öğrencinin davranışına karşı doğal ve ani bir sözlü tepki verirse ve bu tepki öğretmen – öğrenci ilişkisindeki sorunsuz bölgede ise övgü bir engel olmayabilir.

    Övgü, öğretmen tarafından bilinçli bir biçimde , öğrencinin davranışını değiştirmek amacıyla yapılıyorsa, öğrencinin övmeyi yapmacık ve yönlendirici bulması ve öğretmenin gereksinimlerini karşılamak için kullandığını algılaması doğaldır. “ her zaman böyle davranmamı istediğiniz için beni övüyorsunuz”

    Sınıfta bir ya da birkaç öğrencinin övülmesi, diğer öğrenciler için olumsuz değerlendirme olarak kabul edilir. Devamlı övgü almaya alışmış bir öğrenci bile, övülmediği zaman olumsuz değerlendirildiği duygusuna kapılabilir.

    Soru Sormanın Neresi Kötü ?

    Terapistler, danışmanlar sorunlu kişiye soru sorup araştırmanın genelde engelleyici veya iletişimi durdurucu olduğunu görmüşlerdir. Bunun nedenleri şu şekilde açıklanabilir: İnsanlar paylaşmak istemedikleri duygularının sorgulandığını anlarlarsa, tehdit edilmişlik duygusuna kapılırlar. Kişi iç dünyasına girildiğinde, genellikle kendini koruma kaygısı ile içine kapanır.

    Neden Kabul Dilini Kullanmalıyız ?

    “ 12 Engel” kabul etmeme dilidir, çünkü sorunu olan kişiye değişmesi gerektiğini, sorunlu olmanın kabul edilemeyeceğini ve sorunlu kişide bir sorun bulunduğunu iletir. Engellerden bazıları, kişinin sorununa aldırış bile edilmediği duygusunu verebilir. Bütün bu etkiler nedeniyle 12 Engel, ilişkilere yardımda çok etkisizdir.

    Bir kişi, başka birini içtenlikle kabul eder ve bunu iletebilirse, o kişide yardım etme yeteneği var demektir. Başkalarını oldukları gibi kabul etmek, ilişkileri kuvvetlendirmede önemli bir etmendir. Böyle bir ilişkide diğer kişi büyüyebilir, gelişebilir, olumlu yönde değişebilir, sorunları çözmeyi öğrenebilir, psikolojik sağlığı düzelebilir, daha üretici, daha yaratıcı olabilir ve gizli gücünü tümüyle kullanabilir. Bu , yaş>ın basit ama güzel çelişkilerinden biridir. Başkası tarafından, olduğu gibi içtenlikle kabul edildiğini anlayan bir kişi kendini özgür hisseder ve nasıl değişeceğini düşünmeye başlar. Nasıl büyüyeceğini, nasıl farklı olacağını, yapabileceğinden fazlasını nasıl yapabileceğini tasarlar. Kabul çocukları açar, onları duygularını ve sorumluluklarını paylaşmak için yüreklendirir.

    Başkasını olduğu gibi kabul etmek, gerçekten sevmektir. Kabul edildiğini hissetmek sevildiğini de hissetmektir. Psikolojide, sevildiğini hissetmenin görkemli gücünü yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Sevgi, bedenin ve aklın büyümesini sağlayan, fiziksel ve ruhsal yaraları iyileştiren bir güçtür.

    Sorunlu Öğrencilere Yardım Etmenin Etkili Yolları

    Edilgen Dinleme ( Sessizlik)

    Sessizce dinleme gerçekte kabul etmeyi gösterir. Sessizlik – “Edilgen Dinleme” – öğrenciye gerçekten kabul edildiğini duyumsatan ve sizinle daha fazla paylaşması için onu yüreklendiren çok güçlü bir sözsüz iletidir. Hep konuşan siz olursanız, öğrenci kendisini rahatsız eden şeyleri anlatma fırsatı bulamaz.

    Kabul Ettiğini Gösteren Tepkiler

    Sessizlik, iletişim engelini ortadan kaldırmakla birlikte, sık yinelendiğinde öğrencinin iletilerinin kabul edilmediği izlenimini uyandırır. Sessizlik , her zaman anlatana gerçekten tüm dikkatinizi verdiğinizi kanıtlamaz. Bu nedenle dinlerken, özellikle duraklamalarda, onu gerçekten dinlediğinizi göstermek için sözlü ya da sözsüz belirtiler vermeniz son derece yardımcı olacaktır. Bunlara kabul tepkileri diyoruz. Baş sallamak , öne eğilmek, gülümsemek, kaşını çatmak ve başka davranışlar uygun olarak yapılırsa, onu gerçekten dinlediğiniz iletisi verirler.
    Kapı Aralayıcı İletiler

    Öğrenciler, bazen daha çok konuşmak, derine inmek ve başlamak için bile ek yüreklendirme beklerler. Bu iletilere “kapı aralayıcılar” denir.

    Örnek :
    “ Bu konuda konuşmak ister misin?”
    “ Bu konuda daha fazla bir şey söylemek ister misin ?”
    “ Söylediklerin çok ilginç”

    Bu iletilerin, sonu açık sorular ve düz tümceler olduğuna dikkat edin. Hiçbiri söylenenle ilgili bir değerlendirme içermemektedir.

    Etkin Dinlemenin Gereği

    Sessizlik, kabul ettiğini gösteren tepkiler ve kapı aralayıcıların kullanılmasında sınırlamalar vardır. Karşılıklı etkileşime olanak vermezler. Tüm işi konuşan yapar. Konuşan , dinleyenin yalnızca dinlediğini bilir, anlayıp anlamadığını hiçbir şekilde öğrenemez.
    Özet olarak, bu üç dinleme yolu edilgin yöntemlerdir. Dinleyicinin anladığını göstermezler. Etkin dinleme daha fazla etkileşim ve dinleyenin yalnız duyduğunu değil, aynı zamanda doğru olarak anladığını da gösterir. Bu nedenle usta bir dinleyici “Etkin Dinleme”yi daha yaygın kullanır.

    Etkin dinlemede iletişim çok önemlidir.

    Örneğin: Gün boyunca dikkatini derse vermiş bir öğrenci olsun. Bu öğrenci son derste acıktığı için davranışlarında bir huzursuzluk, dengesizlik başlar ve öğretmene “saat kaç?” diye sorar. Eğer öğretmen direk soruyu muatab alırsa ve “saate bakmasını biliyorsun” karşılığını verirse iletişim o anda kesilmiş demektir. Bunun yerine olumlu cümleler kurarak iletişim kurabilir:
    Öğretmen – sanırım ders sıkıcı geldi.
    Öğrenci --- hayır
    Öğretmen – o halde tuvalete gitmek istiyorsun
    Öğrenci – hayır , acıktım

    Etkin Dinlemenin, öğrenme – öğretme etkinliklerinde daha çok zaman kazandırdığı görülmüştür. Bunun nedenleri şöyle açıklanabilir.

    Etkin dinleme öğrencilerin sorunları ile başa çıkabilmelerine ve onları çözümlemelerine yardım eder. Sorunlarını anlatmak, onlardan kurtulmalarını ve dersleri ile yeniden ilgilenmeleri için ruhsal rahatlamayı sağlar.
    Etkin Dinleme öğrencilerin duygularından korkmamalarına ve duyguların kötü olmadığını anlamalarına yardım eder. Etkin Dinleme ile öğretmenler öğrencilerin “duygularla dost olabileceklerini” anlamalarına yardımcı olur.
    Etkin Dinleme öğrencinin sorun çözmesine yardımcı olur. Çünkü yöntem öğrencilerin konuşmasına yardımcı olmada o denli etkilidir ki, onların içlerini dökmelerine, yüksek sesle düşünmelerine, sorunlarını çözmelerine yardım eder.

    Etkin Dinleme, sorunu çözümleme ve çözme sorumluluğunu öğrencide bırakır.

    Öğretmenin kendilerini dinlerken düşünce, görüş ve duygularını anladığını ve kabul ettiğini görür, bu nedenle onun görüşlerini almaya hazır olurlar. Öğrencilerin kendisini dinlemediğini söyleyen öğretmenin, aslında kendisinin öğrencilerini dinleme alışkanlığı yoktur.

    Etkin Dinleme öğrenci ile öğretmen arasında daha yakın ve anlamlı bir ilişkinin kurulmasını da sağlar. Öğretmenin kendisini dinlediğini bilen öğrencide kendine değer ve önem verme duygusu gelişir. Kendine saygı artar ve anlaşılmaktan mutlu olduğu için, kendisini dinleyen öğretmene daha sıcak duygular beslemeye başlar. Açık yürekle dinlemek, öğrenci ile yaşamda birlikte olmak ve onu olduğu gibi kabul etmek, önem vermek, saygı göstermek ve sevmek demektir.

    Sonuçta öğretme, bir sevme işi olur. Öğretmenle öğrenci arasında “karşılıklı olarak önem verme”, “saygı gösterme” ve “sevme” ilişkisi gelişirse disiplin sorunu da azalır. Çocuklar sevip saydıkları öğretmene fazla sorun çıkarmazlar. Böylece disipline harcanan zaman öğretmeye ve öğrenmeye kalır.

    İSTENMEYEN ÖĞRETMEN DAVRANIŞLARI

    1. Notla tehdit etme
    2. Ceza olarak ödev verme
    3. Sadece anlatım yöntemini kullanma derse güdülememe,cesaretlendirmeme, espiritüel olmama
    4. Ödevleri kontrol etmeme
    5. Sınıfa sırtını dönme
    6. İstenmeyen davranışları düzeltmeme
    7. Sadece başarılı olanlara söz hakkı verme
    8. Yanlış davranışı veya yanıtı aşırı eleştirme, olumsuz sözlerle etiketleme
    9. Öğretmediği konularda sınav yapma
    10. Dersi iyi planlayamama, öğrencileri boş bırakma
    11. Zorlama ile disiplin sağlama
    12. Sınıfta herkesin görebileceği yerde durmama
    13. Öğrencilerin psikolojik,sosyal,akademik yeterlik ve gelişim dönemleri gibi özelliklerini tanımama
    14. Öğrencilerin ekonomik durumuna bakmadan araç gereç isteme
    15. İstenen davranış hakkında bilgilendirmeme
    16. Öğretmenin kendi davranışları ve diğer öğretmenlerin davranışları arasındaki tutarsızlık
    17. Öğrencinin davranışı yerine kişiliğini eleştirme
    18. İstenen davranış için uygun ortam oluşturmama
    19. İstenen davranış için uygun pekiştireci zamanında vermeme
    20. Haklı ile haksız öğrenciyi ayırt edememe
    21. Cinsel,sosyal,ekonomik ve başarı durumu vb. özelliklere göre ayrım yapma,sürekli aynı öğrencilere sosyal alanlarda görev verme
    22. Başarı zevkini tattıramama
    23. Derse girip dersi işleyip dersten çıkma; kitap öğretmeni olma,dersi soğuk atmosferde işleme
    24. İstenmeyen davranışlar üzerinde istenenlerden daha fazla durma, an konuyu kesip ayrıntılarla fazla ilgilenme
    25. Bazı öğrencilere ismi ile hitap ederken diğerlerine hitap etmeme
    26. Ödül ve cezayı adil kullanmama
    27. Körü körüne itaate alıştırmak için disiplin cezası verme, başarısız olarak değerlendirme
    28. Ana dilini iyi kullanmama ( örn. Argolu konuşma )
    29. Başarılı ile başarısız öğrencileri akademik açıdan ayırt edememe ( örn. Her ikisine de aynı notu verme )
    30. Fiziksel ceza verme

    ÖĞRENME BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARIN ÖĞRETMENLERİ İÇİN ÖNERİLER

    Bu çoçukların çoğu...
    1-Kolay anlayabilecekleri,kıs kelimelerden oluşan,detaysız ve kesin yönergelere ihdiyaç duyarlar.
    2-Kolaylıkla seçim yapamadıkları için,sıklıkla yönlendirilmelidirler.
    3-Diğer çoçuklarla çalışırken güçlük çekerler.Bir gurupla çalışmak için istekli gözükebilirler,fakat kolaylıkla başlarına derde sokarlar ve grubun çalışma verimini düşürebilirler.Bunu engelmek için,grupla çalışmaya başlamadan önce onu yönlendirebilir ve üstesinden gelebileceğine inandığınız görevler verebilirsiniz.
    4-Anlatılanları dinleyerek anlayabilirler.fakat anlayıp,anlamadıkları kontrol etmek istediğinizde yazılı olarak iyi cevaplar veremeyebilirler.Bu durumda çocuğun daha ziyade dinleyerek öğrenmesine ve sorularınızın çoğuna sözlü olarak cevap vermesine izin vermelisiniz.
    5-Pek çok sembolü birbirine karıştırırlar (harf,rakam,işaret v.b.) Bu durumda tahtadan bakarak birşeyler kopye etmek bu çoçuklar için güçtür.Bu durumda ona diğer çocuklara nazaran daha toleranslı davranabilirsiniz.
    6-Sürekli hareket halindedirler, konuşurlar ve bu konuda kendilerine engel olamazlar.Bu durumda sınıfın düzenini bozmamaları için sürekli gözleyebileceğiniz sakin çalışabileceğine inandığınız bir oturma konumunda olmasında yarar vardır.
    7-El-göz ve vücut koordinasyonları fizik olarak gelişmemiştir. Ara sıra koordinasyonları artırıcı oyunlar oynatabilirsiniz.
    8-Arkadaşları tarafından sıklıkla reddedilirler. Gruba dahil olmaları konusunda onlara yardımcı olmalısınız.
    9-Bazı görevleri tek başına yapmayı tercih edebilirler. Başkaları ile çalışmayı zor buluyorsa bunu görmezlikten gelmemelisiniz, yanlız çalışması için fırsatlar vermelisiniz.
    10-Çok kısa bir süre dikkatlerini toplayabilirler. Bu durumda onlara daima kısa görevlar verebilirsiniz. Sık sık kontrol edilmeye de ihtiyaç duyarlar.
    11-Yapılması gerekenler sınıfa söylendikten sonra ona sabırla tekrar tekrar söylemekte yarar vardır. Daha sonra söylediklerini size tekrar etmesini ve açıklamasını da isteyebilirsiniz.Bunu yaparken özellikle açık ve net olmaya dikkat etmelisiniz.
    12- Sınav sorularını çabuk okuyamaz ve cevapları yazamazlar. Bu nedenle önemli sınavlarınızı sözlü olarak yapınız. Çoktan seçmeli testlerde daha başarılı olurlar.
    13-Zaman kısıtlaması altında çalışamazlar. Ona kendi çalışma hızını göz önünde bulundurarak, daha fazla zaman vermelisiniz. Zaman baskısı altında kalırlarsa kilitlenirler.
    14-Çalışma zamanı dar ise, yapılacak çalışmalar basit ve kısa olmalıdır.
    15-Öğrendiği konuların devamlılığı ve sürekliliği korunmalıdır. Bir konudan başka bir konuya geçerken, bir önceki konuyu tam olarak öğrenip öğrenmedikleri konusunda dikkatli olunmalıdır.
    16-Bilgileri aktarırken modeller, objeler, resimler kullanarak anlatırsanız, konular onun için daha çekici hale gelecektir.
    17-En önemlisi, onun farkında olduğunuzu, onun değerli bir insan oluğunu hissettirmenizdir. Gösterdiği her çaba ve başarıyı sevginizle ödüllendirebilirsiz. Sevginizi hissederse çabalarınızın ve sabrınızın meyvasını çabuk alabilirsiniz.





    ETKİLİ SUNUŞ AŞAMALARI
    GİRİŞ
    Ortak noktaları vurgulayın (Biz).
    Kendinizi tanıtın
    Amatör/Profesyonel tavır
    Konu çerçevesini çizin
    Coşkulandırın
    Herkesin dikkatini çekin (Hişt)

    GELİŞME
    Ara özetler
    Dozunda tekrar

    SONUÇ
    “Daaan” diye bitirmeyin
    Son özetlemeyi yapın
    Soru/katkıları alın
    İleriye yönelik coşkulandırın
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/seminer-calismalari/59417-basarili-iletisimin-temel-kosullari.html#post121136

    BÜYÜK GAFLAR

    Dinleyiciyi kaybetme
    Aynı dil, aynı ruh, aynı amaç

    Zaman hırsızlığı
    Uzatmak, araları kaçırmak

    Görsel malzeme faresi olmak
    Asetat arkasına saklanmak

    Kep giymemek
    Katılım, Etkileşim, Paylaşım

    Sesi Kötü Kullanma
    Iııııı.... –Eeeeeee... –Şeeyyyy...

    Monotonluk
    40 yıllık evliyiz nasılsa beni boşamaz.

    Hazırlanmak
    %1=%100

    Bedeni unutmak
    Söz %7 Ses %38 Beden %55

    KONUŞMA

    Şahıs zamirlerini kullanın
    Kısaltmalar kullanmayın
    Günlük kelimelere dayalı konuşun
    Argo konuşmayın!...
    Olumluları kullanın
    Kısa cümleler kullanın
    Mizah katın
    Dinleyicileri sunuşa dahil edin

    ‘Ne insanlar gördüm üzerinde elbise yoktu,
    Ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu.’
    Mevlana

    alıntıdır

Benzer Konular

  1. Başarılı PhotoShoplar
    By Mustafa Uyar in forum İlginç Resimler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 23.Nisan.2013, 19:54
  2. Başarılı Olmak
    By yoLcu in forum Kişisel Gelişim
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 04.Haziran.2009, 18:59
  3. Yüksek tansiyon aşısı başarılı
    By RüZGaR in forum Sağlık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 27.Haziran.2008, 08:32
  4. Annelere Başarılı Emzirme Önerileri
    By Mustafa Uyar in forum Sağlık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11.Mayıs.2007, 12:54
  5. Nefis Savaşında Başarılı Olmak
    By yoLcu in forum İslami Bilgiler
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 24.Mart.2007, 18:54

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.