3. SAHNE
Dede medreseye gider. (Hüzünlü, coşkulu)
Sahnede talebeler,hoca içeri girer.
DEDE: Selamün aleyküm. Hassasiyetimi bağışlayın evlatlarım, dün torunumu şubeye teslim ettim. Vatan, en kara gününde çocuklarından vefa, fedakarlık istiyor. Bugüne kadar yediğimiz vatan ekmeğinin hakkını vermeliyiz. Okumak kolay, iş tatbikte. Öğrendiklerimizle amel etme zamanı.
İşgal altındaki milletimizin durumunu bir düşünün. Annelerimizin başörtüsü kime emanet. Gök kubbemiz ezansız mı kalacak? Binlerce şühedanın kanları ile sulanmış topraklarımız, küffarın ayakları altında mı kalacak. İçinde bulunduğumuz savaş sıradan bir savaş değil. Çekileceğimiz yer kalmadı. Kaderimizin saati çalmıştır. Ya yok olacağız yahut da şerefimizle yaşayacağız. Davet büyük yerden evlatlarım. ( Döner kimse kalmaz. )
Elhamdülillah ki davet icabetsiz kalmadı. Artık bundan sonra bize düşen de en güzel şekilde sabırdır. Yusuf’u kaybeden Yakub gibi…
Yıl 624.. yer Bedir. Arslanlar savaş meydanında. Yürekler de iman, gözlerde kıvılcım ve başlarında eşsiz kumandan.. yürüyorlar Bedir’in arslanları.. gökyüzünde melekler yeryüzünde neferler..
4. SAHNE
KOMUTAN: Gönüllüler, savaşın seyrine bakılırsa zorlu hücumlar bizi bekliyor. Unutmayın, Çanakkale’nin anlamını bilerek geldiniz. Doğan her canlının muhakkak öleceğini de biliyorsunuz. Şimdi Çanakkale’de ölmenin kutsallığını öğrenecek ve yaşayacaksınız. Size başka vaadler vermediğim için üzgün değilim. Bir milleti yurdunda esir yaşatmak için gelenler gibi yaşayarak aşağılanmaktansa Çanakkale’yi geçilmez yapıp ölmek bin kat daha hayırlıdır. Savaştan sonra ne olacak bilemem fakat siz yaşarsanız şerefle yaşayacaksınız.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/piyesler/69693-bir-destandir-canakkale.html#post134196
MEHMED: Selamün Aleyküm. Komutanım harbiye nezaretinden gönüllü er olarak bu cepheye gönderildim.
KOMUTAN: Gazan mübarek olsun yiğidim. Nerelisin?
MEHMED: Konyalıyım komutanım.
KOMUTANIM: Hey gidi hey bütün Anadolu burada vatanın kalbi burada atıyor. Ateşkes bitti, herkes siperde yerlerini alsın sende Yusuf’un yanındaki sipere geç.
YUSUF: Savaşın şiddeti iyice arttı.
KOMUTAN: Askerlerim görüyorsunuz değil mi düşman gittikçe yaklaşıyor.
ALİ: Mermimiz bitmek üzere.
HASAN: Komutanım diğer tabyalardan yardım istersek çok zorlanacağız.
KOMUTAN: Dayanın hava kararmak üzere. Az sonra çekilmeye başlarlar.
ALİ: Komutanım görüyor musunuz?
HASAN: Bu askerde ne yapıyor. Tek başına çarpışmanın ortasına atlayıverdi.
KOMUTAN: Hayret tek kişilik bir basın olamaz. Ya cinnet geçirdi ya da bu işin içinde başka bir iş var. (Yusuf vurulur.)
MEHMED: Yusuf vuruldu komutanım.
KOMUTAN: İşte çekilmeye başladılar. Mehmed sen Yusufla ilgilen. (Mehmed Yusuf’u arkaya çeker yaralarını sarmaya başlar.)
KOMUTAN: Bugünü de selamete çıkaran Allah’a hamd olsun. Tamamen çekildiler. Hüseyin sen nöbette kal. Sen de Ali siperin önüne düşen şu askeri buraya getir. Yarası yarasını sar. Biz de namazımızı kılalım.
ALİ: Yardım edin. (Yardıma gelirler.)
HASAN: Hiç Anzaklı’ya benzemiyor. Künyesine bakalım.
ALİ: Komutanım!
KOMUTAN: Ne oldu Ali?
ALİ: Cebinden Kur’an çıktı komutanım!
KOMUTAN: (Çok müteesir.. Sahneden çıkarken) Bu İngiliz pisliklerinin işi. Zavallı Müslüman olduğumuzu anlayınca bize sığınmaya çalışmış. Ne var ki biz anlayamadık. Allah şehadetini kabul etsin. Cenaze namazı kılınsın. (der ve iner)
……..
MEHMED: Al kardeşim! Güçten düştün ye şu ekmeği.
YUSUF: Kardeşim benim bu ekmeği yemem doğru değil. Ölümümün iyice yaklaştığını hissediyorum. Bu ekmeği Allah yolunda çarpışan yiğitlere verin.
(Sahne kapanmaz. Askerler yemek yer, Kur’an okuyor olurlar. Sunucu kenardan yazı okur.)
MEHMED: Hasan gel Yusuf’u taşıyalım..
(sahne açık sonradan komutan sahneye gelir. Elinde Kur’an okumaya başlar.)
KOMUTAN: Sadakallahul azim. (sağına bakar.) buyurun ne istiyorsunuz.
HZ. : Yarın ki savaşa hazır mısınız?
KOMUTAN: hazırız.
HZ. : İngilizler 3 taraftan kuşattılar.
KOMUTAN: Peki Siz Kimsiniz? Nereden biliyorsunuz?
HZ. : Bizi Allah’ın Rasulü gönderdi. Ben Ebu Bekir Bu da Allah’ın arslanı Ali..
(hz. Gider, komutan sahneden çıkar.)
ŞEHİTLER! Ölen diriler, ölmeyen diriler. Allah’a kavuşan dostlar ölümsüz hayata giden canlar.
İşte Çanakkale Harbi’nde ancak Peygamberlere ve yüksek velilere ait olan infakın en üst noktasındaki isar yaşanıyordu. İlahi Rahmet bir bahar yağmuru halinde idi. 'Çanakkale Kahramanları' diye başlayan mesajda 43'üncü Alay, 1'inci Piyade Taburu, 1'inci Bölüğünün 1917 yılı yaz aylarındaki yemek listesi yer alıyor.
Mesela 15 haziran da askerler sabah sadece üzüm hoşafı içmiş. Öğle yemeği hiç çıkmamış. Akşam yağlı buğday çorbası verilmiş. Tam ekmek, 21 temmuzdan itibaren 500 grama indirilmiş. Böyle olmasına rağmen Allah’ın yardımı hep mücahidlerimizle birlikteydi..