Eskiden az şeye sahip olur, onunla huzurlu olurduk; şimdi, çok şeye sahibiz ancak mutlu değiliz.

Eskiden az konuşur çok iş yapardık; şimdi, cırcır böcekleri gibi sabahlara kadar konuşuyor, az iş yapıyoruz.

Eskiden kavi olan dostlukların sıcaklığıyla huzurluyduk; şimdi, çıkar arkadaşlıklarının soğuk birlikteliğiyle huzursuzuz.

Eskiden genç kızlar dantellere hayallerini işleyerek büyürlerdi; şimdi, hayallerini emanet ettikleri gençler tarafından hayal kırıklığına uğruyorlar.

Eskiden anaların babaların sıcak kanatları altında huzur bulurduk; şimdi, onları izbelerine terk ederek mutluluk oyunu oynuyoruz.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/hikayeler-yazilar/5747-eskiye-ozlem.html#post8505

Eskiden mütevazılığın kıymetini bilerek yücelirdik; şimdi, kibrin alçaltan karanlığıyla yüceldiğimizi sanıyoruz.

Eskiden postacının kapımızı çaldığında uzattığı sarı zarfı hasretle açar, koklardık; şimdi, kapandığında gönlümüzde iz bırakmayan konuşmalar yapıyoruz.

Eskiden bayram akşamları yeni elbiselerimizi sabaha hazırlayarak bayram sevinci yaşardık; şimdi, kapımızın açılmadığı, kapılarını açmadığımız bayramları yaşıyoruz.

Eskiden her biri aşkla bestelenmiş türkülerle büyürdük; şimdi, tepinmeler müzik diye beğenilerimize sunuluyor.

Eskiden yoldan geçene tebessümle selâm derdik; şimdi, biz komşumuza, komşumuz bize somurtkan yüzle bakıyoruz.

Eskiden bir kuru ekmeği ortadan ayırtıp paylaşmasını bilirdik; şimdi, var gücümüzle avuçlarımızı kapatıyoruz.

Eskiden gönlümüz zengindi paylaşarak çoğalıyorduk; şimdi dar yüreklere sahibiz, biriktirerek azalıyoruz.

Eskiden çevresi açık arazilerde özgürce uçurtma uçururduk; şimdi, gökyüzünü kapatan apartmanlar arasında güneşe hasretiz.

Eskiden âlimlerin sohbetlerinde adâbı muaşeret öğrenirdik; şimdi, âlimlerin semtine uğramaz olduk.

Eskiden bostana yaklaştığımızda sebzelerin kokusu burnumuza vururdu; şimdi manavlardan hormonlu sebze meyve taşıyoruz evlerimize.

Eskiden bir suç işlediğimizde utancımızdan kızarırdık; şimdi, utanılacak suç kalmadı orta yerde.

Eskiden samimi yönelişlerle bağlı olduğumuz istikâmetimiz vardı; şimdi, nihilizmin bunaltan kıyısında yok oluşumuzu bekliyoruz.

Eskiden kağıda damlayan mürekkebin kokusunu ciğerlerimize çeker, yazıyı koklardık; şimdi, kalemi, kağıdı, mürekkebi bir köşede meyus bıraktık.

Eskiden varlık aynasına bakar insanı görürdük; şimdi, kalabalıklar içinde insan arıyoruz.