-
Eskiye özlem
Eskiden az şeye sahip olur, onunla huzurlu olurduk; şimdi, çok şeye sahibiz ancak mutlu değiliz.
Eskiden az konuşur çok iş yapardık; şimdi, cırcır böcekleri gibi sabahlara kadar konuşuyor, az iş yapıyoruz.
Eskiden kavi olan dostlukların sıcaklığıyla huzurluyduk; şimdi, çıkar arkadaşlıklarının soğuk birlikteliğiyle huzursuzuz.
Eskiden genç kızlar dantellere hayallerini işleyerek büyürlerdi; şimdi, hayallerini emanet ettikleri gençler tarafından hayal kırıklığına uğruyorlar.
Eskiden anaların babaların sıcak kanatları altında huzur bulurduk; şimdi, onları izbelerine terk ederek mutluluk oyunu oynuyoruz.
Eskiden mütevazılığın kıymetini bilerek yücelirdik; şimdi, kibrin alçaltan karanlığıyla yüceldiğimizi sanıyoruz.
Eskiden postacının kapımızı çaldığında uzattığı sarı zarfı hasretle açar, koklardık; şimdi, kapandığında gönlümüzde iz bırakmayan konuşmalar yapıyoruz.
Eskiden bayram akşamları yeni elbiselerimizi sabaha hazırlayarak bayram sevinci yaşardık; şimdi, kapımızın açılmadığı, kapılarını açmadığımız bayramları yaşıyoruz.
Eskiden her biri aşkla bestelenmiş türkülerle büyürdük; şimdi, tepinmeler müzik diye beğenilerimize sunuluyor.
Eskiden yoldan geçene tebessümle selâm derdik; şimdi, biz komşumuza, komşumuz bize somurtkan yüzle bakıyoruz.
Eskiden bir kuru ekmeği ortadan ayırtıp paylaşmasını bilirdik; şimdi, var gücümüzle avuçlarımızı kapatıyoruz.
Eskiden gönlümüz zengindi paylaşarak çoğalıyorduk; şimdi dar yüreklere sahibiz, biriktirerek azalıyoruz.
Eskiden çevresi açık arazilerde özgürce uçurtma uçururduk; şimdi, gökyüzünü kapatan apartmanlar arasında güneşe hasretiz.
Eskiden âlimlerin sohbetlerinde adâbı muaşeret öğrenirdik; şimdi, âlimlerin semtine uğramaz olduk.
Eskiden bostana yaklaştığımızda sebzelerin kokusu burnumuza vururdu; şimdi manavlardan hormonlu sebze meyve taşıyoruz evlerimize.
Eskiden bir suç işlediğimizde utancımızdan kızarırdık; şimdi, utanılacak suç kalmadı orta yerde.
Eskiden samimi yönelişlerle bağlı olduğumuz istikâmetimiz vardı; şimdi, nihilizmin bunaltan kıyısında yok oluşumuzu bekliyoruz.
Eskiden kağıda damlayan mürekkebin kokusunu ciğerlerimize çeker, yazıyı koklardık; şimdi, kalemi, kağıdı, mürekkebi bir köşede meyus bıraktık.
Eskiden varlık aynasına bakar insanı görürdük; şimdi, kalabalıklar içinde insan arıyoruz.