ÇOCUK RUHU
Yazar : İbrahim ALAADDİN
Yayınevi : Maarif Vekaleti Basımevi
Baskı : İstanbul / 1927 / 246

1.FASIL
1-RUHİYATIN TARİF VE TELAKKİSİ
Her mevzu gibi ruhta iki şekilde tetkik olunabilir: Ya bünyesi, cevheri ve aslı; ya da vazifeleri tezahürleri ve hadiseleri itibariyle. Ruhiyatın asıl meşgul olduğu saha; ruhi vazifeleri, tezahürleri ve hadiseleri itibariyle tetkik etmek ve kanunlarını tesbite çalışmaktır. Mamafih son zamanlarda asrın en büyük mütefekkirlerinden (Bergson) ‘ un ruhiyatı mafeykattabiyat vadisine doğru sevketmiş olduğunu, hatta onun tesiriyle(W-James) gibi evvelce tamamen fenni ruhiyat taraftarı olanların da ruhiyatı felsefe-i bir nazarla telakkiye temayül eylemiş bulunduğunu şurada işaret etmek lazımdır.
Ruhiyat-Felsefe: Ruhiyatın felsefeden bir kısım olmadığını tavzi ve ispat için muhtelif meseleleri ruhiyatın nasıl ve felsefenin nasıl mütaala ettiklerini gözden geçirmek kifayet eder. Ruhiyat aynı mevzuda tabiatı, felsefe tabiatın haricinde kalanı araştırıyor. Felsefe bu mevzu da kıymeti, ruhiyat şekil ve sureti düşünüyor. Bilfarz felsefe (nasıl olmalıyım?) sualine cevap verir, ruhiyat (neyim?) meselesini tetkik eder.
Ruhiyat ve İçtimaiyat: Müteakip bahislerde görüleceği gibi filhakika ferdi ruhun teşekkülünde içtimai muhit belki yegane amildir denebilir.(Durkheim-Ziya Gökalp)
Ruhiyat ve Giriziyat: Ruhiyat ile fizyolojinin bu kadar sıkı bir surette münasebettar olması son asırda iki ilim şubesinin tevellüdüne sebep olmuştur: ”psiko-fiziyolojik” ve psiko-fizik ki bunların mevzuları fizyolojik veya fizik ahval vasıtası ile tetkik ve mesuha etmektir.
Ruhi Hadiseler, Girizi Hadiseler:
  1. Evvelemirde girizi ve ruhi hadiseler mahiyetleri itibariyle farklıdırlar.
2) Fizyolojik hadiseler ihsasat ile ve ihsasatın kuvvetini artıran alat ile anlaşılır. Ruhi hadiseler ise şuurla anlaşılır.3) Fizyolojik hadiseler gayrişahsi, ruhi hadiseler ise şahsi enfusidir. 4) Girizi hadiselerin mutlak gayeleri ferdin bekasıdır.
2- RUHİYATIN KISIMLARI
Nazari ruhiyatın gayesi ruhun muhtelif hadiselerini tetkik ve bunları kanunlara raptetmektir. Ameli ruhiyatın gayesi de bu kanunları hayatın muhtelif cihetlerine tatbik ve onların müfit ve ameli neticelerini ihtihsal etmektir. Umumi hayat ruhi hadiseleri idare eden kanunları umumiyeti itibariyle keşfetmeğe uğraşır. Ruhi hadiseleri meneleri ve geçirdikleri safhalar itibariyle tetkik eder. Cem’i ruhiyat ruhi hadiselerin cemaatler içinde aldığı şekilleri ve tahavvüllerini tetkik eder. Fertler bir gurup cemiyet hatta herhangi bir kalabalık içinde bulundukları zamanı yalnız kaldıkları vakitlerde olduğundan başka türlü düşünürler ve başka tarzda hareket ederler. Ruhiyat, malumatına sahip olmaksızın terbiye ve talime teşebbüs: nebatatın bünyelerini bilmeksizin ziraat yapmaya benzer. Ruhiyat ahlakın mühim bir istinatgahı olduğu gibi tabiat ile hukukunda çok kıymetli bir muaunıdır. Ticaret eşyasının revacı için halk psikolojisinin muhtelif yerlerde ve zamanlarındaki istikametini tayin ve ilanların dikkat ve rağbet celbedecek surette tertibini temin içinde ruhiyata müracaat edilmektedir, filhakika halikı tanımak için evvela nefsimizi bilmemiz lazım geldiğine göre beşerin ruhuna nüfuz: eşyanın, sebeplerin, mebdelerin, nihayet eşyayı halk edenin mahiyetine nüfuz edebilmenin yolu oluyor.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/anne-baba-ve-cocuk/12099-cocuk-ruhu.html#post19678
2.FASIL
ÇOCUK RUHİYATINDA USULLER
1-DAHİLİ TAFAHHUS HARİCİ TAFAHHUS
1) Dahili tafahhus: Herhangi ruhi hadisenin sahibi tarafından tetkik ve tahlil edilmesi demektir. Ruhun ilmi kendi ruhumuzdan başlar. Başkalarında geçen ruhi vakıaları eğer kendimizde geçmemişse tanımaya imkan yoktur. Dahili tafahhusun çocuk ruhiyatına yardımı yetişkin adamların çocukluk hatıralarını nakil ve tasvir etmeleri sureti ile de vaki olabilir.
2) Harici tafahhus: Ruh hadiselerini harici tezahürleri ve alametleri vasıtasıyla tetkik etmek usulüdür.
A) Simadaki ve azadaki hareketlerdir.
Kendi tahassüs tarzımıza esir olmamak şartı ile uzun işaretlerle ruhi hadiseleri tayin tarzı; çocuk ruhiyatında belki daha mühimdir. Çünkü onların simaları hislerine hıyanet etmek itiyadını henüz kazanmamıştır.
B) Ruhi tezahürleri eserlerden istihraç etmek yoludur. Hulasa insanların ruhunu iyice anlamak için medeniyet tarihini bilmenin büyük tesiri vardır.
C) Ruhu harici delaletler ile tetkik etmenin bir yolu da bünyeyi nazarı dikkate almaktır. Ruhun beden üzerine tesiri olduğu gibi bedeninde ruhu üzerine tesiri bulunduğu şüphesizdir. Malumdur ki sima ve kifayetin ahlak ve seciyeler ile münasebetlerinden bahsedilir. Mesela; filan renkteki gözlerin, yahut filan şekildeki kasların, burunların, ağızların, kulakların şu veya bu huya delaletini iddia eder. Sima ilmi denilen, henüz bir ilim addedilmeden uzaktır. Mamafih bazen tahminler dermeyan edilebilir.
D) Harici tafahhusun şekli ruh hadiseleri hareketin tarzında tetkik etmektir.
2-İSTİPSAR, TECRİP
İstipsar; tavi olan ruhi hadiseleri şahsa hissettirmeksizin tetkik ettirmektir ki bir maksat takip etmeyerek edindiğimiz ruhi vukufların çoğu bu tarzda temin olunmuştur.
Tecrip; celbolunmuş bir istipsar demektir. Ve en faideli olanı bize bu tecrübe edilen şahıs veya çocukların ne yaptıklarından ziyade ne yapmak kabiliyetinde bulunduklarını ispat edebilme sidir. Tetkik olunan mevzuun mahiyeti; noktai nazarı idi ki bu itibar ile usuller hasıl olur.
Tekevvüni Usul: Bir hadiseyi başlangıcından alıp geçirdiği tekamül devirlerini, istihalleri derpiş edererek mütaala etmek ilmin en esaslı müsmir bir usulüdür ki ruhiyata da tatbik edilebilir
Marazi Usul: Ruhi hadiseleri gayritabi cihetlerini nazarı dikkate alarak tetkik etmektirki başlıca Şarko ve Ribo ismindeki pisikolog doktorlar tarafından kullanılmıştır.
Tahlil ve Terkip Usullerine Gelince: Ruhi tetkikler bütün sair fenni tetkikler gibi iki esaslı şekil altında tecelli edebilir. Bu da tahlil ve terkiptir. Yani bir şahsı veya çocuğu ayrı ayrı kabiliyetlerini teftiş etmek suretiyle tatbik eylemek onu tahlil yolu ile anlamak demek olur.
3.FASIL
ÇOCUKLUK VE ÇOCUK
Çocuğun maddiyatı zafı mahz demektir. Diğer cihetten bu çelimsiz vücudun nemasındaki suret, tahavvülündeki harika hayrete şayandır. Bir an içinde nasıl olupta değiştiğine insanın inanmayacağı gelir. Hareket ve inkişafındaki kudret; temadisi ve telakisi ile hayale durgunluk verir.
Çocukluk Neye Yarar?
Edvar Klapared’in dediği gibi biz ihtiyarlarımızın tesiri altında kalarak insanların yetişkin adute bir halde doğmamalarını ve hayatın başlangıcında bir çocukluk devresinin bulunmasını pek tabi görüyoruz. Fakat düşünecek olsak bunda hiçbir mantıki mecburiyet olmadığına da hükmederiz. İnsanlar pekala hayata olgun bir halde girebilirlerdi. Mesela hasta bakıcılık sanatının öğrenilmesi için bilfarz üç veya altı ay çalışmak kafi iken tabib olmak için iptidai ve tali tahsilden sonra beş altı sene mesleki bir tahsile ve daha birkaç senede tecrübeye ihtiyaç vardır. Namzet olduğumuz san’at ve vazife ne kadar mudil ve mükemmel ise onun çıraklık devreside o kadar imtidatlı bulunmak tabidir. Mahlukatın en mükemmeli olmaya namzet bulunan insan yavrusunun da uzun bir çıraklık devresi geçirmeye mecburiyeti bundandır. Hatta kızların devrelerini daha evvel itmam etmeleri bazı mütefekkirlerin mütealalarına fıtri inkişaf derecesi itibariyle oğlan çocuklara nazaran biraz daha mahdut kalmaya namzet bulunmalarındandır.
Çocukta Bedeni Nema
Binaenaleyh ruhun gerek hariçten aldığı intibalar gerek harice verdiği inikaslar bedenin vasıflarına ve halleri kuvvetle merbuttur. Mesela; 14-15 yaşlarında İsveçli bir kız çocuğu henüz top oynar, çember çevirirken onun Suriye’deki bir hemcinsi belki ikinci bebeğinin beşiğini sallamakla meşgul bir hanım olmuştur.
Büyüme Buhranları
Büyüme ne kadar süratli olursa beden o derece mukavemetsiz bulunuyor. Nitekim hayatı ilk senesinde bilhassa ilk diş çıkarma esnasında bilahare ikinci çocukluğu daha sonra murahikliğe ve buluğa dahil olurken çocuklar daha çelimsizce hastalığa daha fazla maruz bulunurlar. Bu esnalardaki çocuk vefiyatı istatistiklerin delaletine göre şayanı dikkat derecede fazladır .
Çocukta Ruhi Nema
Belki çocuk bizzat kendi ruhunda temniye eder ve kendi neması için şuursuz olarak istimal ettiği iki vasıta vardır ki biri oyun diğeri taklittir. Sureti umumiyede denilebilir ki büyük ilim adamları ve dahiler, tabiatın umumi kanunlarını çok defa tabiat hadiseleri ile oynarken ve tetkiklerinde hiçbir maddi ferde istihdaf etmemişken keşfeylemişlerdir.
a) Oyun uzviyetin inkişafı için muhtaç olduğu bir müşevvik vazifesinide ifa etmektedir .
b) Oyun, bazı sevki tabilerimizi temizliyor, saflaştırıyor ve yumuşatıyor.
c) Oyun, ferdin şahsiyetinde bulunup ciddi sahada tahakkuk edemeyen temayülleri şaka dan izhara vesile veren bir faaliyettir.
Taklit
Nitekim çocuk konuşulduğunu işitmemiş olsa yani taklide imkan bulamasa dilsiz olur. Hatta bundan dolayı çocukluk insanlığın maymunluk devridir derler. Şahsiyet ve şuuruna sahip diğer bazı fertler bulunabilir ki başka medeniyetlere temas ettikleri zaman sebep ve lüzumunu bilerek ve iradelerine istinad ederek yalnız fertler addettikleri mevaddı taklit ve iktibas eylerler. Bilhassa bu nevi taklit (insan cemiyetlerinin ) inkişaflarında büyük bir vazife görür. Yani çocuk bir taraftan taklidi öğrenmek için yapar, diğer taraftan da hayatı öğrenmek için taklit eder. Amerikalı ruhiyatçı “talebesine fiilen iyi misal veren bir muallim; bin ahlak kitabına müreccahtır” diyor. Taklidin kudretini bilen ana, baba ve mürebbi yalnız çocuğuna iyi numuneler teminine çalışmakla iktifa etmemeli bir taraftan da onda teemmül teşebbüs kabiliyetleri hasıl etmeye ve bir şahsiye vücuda getirmeyede uğraşmalı. Taki çocuk munhasıran muhitinin iyi veya fena bir kopyasından ibret kalmasın.
4.FASIL
VERASET VE ÇOCUK RUHU
İnsanların cisim ve ruh itibariyle bu kadar ayrı seciyeler vasıflar göstermesine sebep olan en mühim amiller: Veraset, tabiat ve cemiyettir.
1) İnsanın bir madde bir de manevi hayatı olduğunu biliyoruz. Maddi hayatı uzviyetini manevi hayatı ise kuvaniyetini teşkil eder. Şu halde ebeveynden çocuğa geçmesi melhuz olan seciyeler hem cismani hem manevi sahada olabilir. Acaba hangi bedeni hassalar ve hangi manevi seciyeler verasetle geçer.?
2) Çocuklar babalarından veya annelerinden yahut her ikisinden veya ebeveynlerinin akrabasından, yahut cetlerinden ırklarından maddi ve manevi veraset alabilirler mi ?Bu muhtelif verasetlerin hisselerini tayin mümkün müdür ?
Cismani Veraset
Veraset baştan tırnağa kadar bütün aza üzerinde müessir olabilir. Bilhassa simada çok barizdir. Cümle-i asabiyenin nisbeti de verasetle geçebilir.
Fakat aynı ameliyeye uzun bir zaman zarfında devam edilmekten husule gelen arızi, müktesep noksanlıkların ve değişikliklerin bazen intikal ettiğinede tesadüf olunmuştur. Mesela histeri, sara cinnet gibi cümle-i asabiye hastalıkları ekseriyetle ırsidir. Yani fikren çok yüksek vasıflar gösteren ebeveynin çocukları ekseriyetle mutavassıf olurlar. Filhakika veraset yüksek vasıfları mütemadiyen ve mütezayiden nakletseydi bütün adamlar çocuklarında ve torunlarında daha ziyade büyüyerek payidar olacaklardı. Halbuki müşahedeler hemen hemen bunun aksini gösteriyor. Yani fevkalade insanların evladı hemen ekseriyetle alelade veya vasfın dununda bulunuyor.
Veraset kanunları
Birincisi: Her mahlukun kendi nevine mahsus olan bedeni ve ruhi evsafa tevarüz ettiği muhakkaktır.
İkincisi: Çocuk; ebeveyninin maddi, manevi seciyelerine varis olabilir. Eskiden bazıları verasette yalnız babanın bazıları da münhasıran annenin hakim olduğunu zannederlerdi. Kezalik oğlanın anneye kızın babaya benzediğini ileri sürenler de olmuştur. Bu hususta hiçbir kati kanun yoktur.
Irkın ıslahı
Canlı mahluk yumurtaları iki nevi hayati maddeden plazmadan mevcuttur. Biri hayatın vücudunu teşkil etmeye hadim fakat fenaya namzet olan bedeni hayat maddesi, diğeri tenasüle delalet eden ve nesilden nesile geçip payidar kalan tohumlu hayat maddesidir. Verasetin menşei ve nakili bu olup o da müktesep vasıfları ihtiva etmez. Doğuş şartlarını düzeltmek suretiyle insan neslini ıslah etmeyi gaye edinen ilim şubesi ojenik adı altında toplanmıştır. İşte bu içtimai veraset dolayısıyla hayatın harici şartları asırdan asıra mudil bir şekil alıyor, halbuki bizim mevruz tabiatımız değişmiyor. Bütün ahlakçılar, dinler; içtimai ve ahlaki gayelerle insan fıtratı arasındaki bu ahenksizliği hissetmişlerdir.(Huxley)
O halde ırkın ıslahı için ne gibi çarelere tevessül edilebilir. Menfi çareler meyanında zayıfların erken, kavilerin geç teehhülden men edilmelerini söylüyor. Onun yaptığı istatistiklere nazaran 33’e bedel 22 yaşında teehhül edenler bir asır zarfında evvelkilerden 4 defa fazla mahsül vermektedir. Şu halde cemiyetin kuvvetli mütefekkir ve ihtiyatlı sınıfı teehhül hususunda geç kalacak olursa 2-3 asır zarfında kuvvetsiz, düşüncesiz ve ihtiyatsızların nesilleri hakim olacaktır.
5.FASIL
CEMİYET VE ÇOCUK RUHU
Bir çocuğu, bir insanı teşkil eden ruhi unsurları tetkik ettiğimiz zaman görürüz ki o unsurlardan hemen hepsi içtimai hayatın izini taşır. İntibalarımız ve fikirlerimiz içinde yaşadığımız içtimai hayatın mahsulüdür İnsan yavrusu cemiyetten uzak kalsa ve faraza bu suretle yaşayabilse ruhi kabiliyetleri itibariyle galip ihtimalle hayvanlardan daha düşük olurdu. (İnsan içtimai bir hayvandır). İçtimai münasebetlerimiz medeniyetimizin derecesi ile mütenasiptir.
Ruhi Sirayet
Mitinglerin, matbuatın, sinema filmlerinin tesirleri hislerin sirayeti hususunda açık misaller ihzar ederler. Ruhi sirayet yukarıdan aşağıya müessirdirler. Yani mevki sahiplerinin, gıpta edilenlerin sevilenlerin sirayet tesirleri vardır.
Telkin
Telkin kabiliyeti; maddeten ve manen zayıf olanlarda daha fazla bulunur. Tabii insanlarda telkin edilen unsurlar yarı şuuri bir hale gelmez çok defa bir mahcubiyete ve muaraza arzusuna müradif olur. Telkin kudreti, ruhi sirayette olduğu gibi insanlar üzerine toplu iken daha fazla müessirdir. Telkinin derecesi telkini yapan şahsın nazarımızdaki mevki ve hürmetine tabidir. Yani bizzat inanmayan kolayca inandıramaz.
Çocuk ve içtimai hayat
Psikologların çocuklar için içtimai olmayan mahluktur derler. Bütün mahlukat gibi insanlar da iki esaslı sevki tabiine muttasıftırlar. Biri nefsin muhafazası, diğeri neslin muhafazasıdır. Görülüyor ki çocuğun içtimai bağları sathidir. Halbuki muharriklerin dostlukları pek şiddetli oluyor. 14-18 yaşları arasında bağlanan münasebetler bazen bütün hayata sürüyor
İctimaiyat
Bir cemaate karışan her fert; alelade zamanlarda kendisine yabancı olan fiillere ve fikirlere kabiliyeti oluyor.
6.FASIL
CÜMLEİ ASABİYE
Nöronlar:
Cümle-i asabiyeyi teşkil eden örgü iki nevi asabi cevherden mürekkeptir ki birine sincabi diğerine beyaz cevherdendir. Asabi hücre koyu renktedir.
Dimağ kıtası
Kafada bulunan bütün asabi merkezleri iktifa eden kafatasını dolduran uzvudur.
Vazifesi: İnsana has olan akıl ve irade kabiliyetleri vardır. Bu kabiliyetler dimağ aracılığı ile tecelli eder. Böyle bir hayvan işitir, fakat dinlemez, görür, fakat bakmaz. Eskiden zannedildiği gibi başın büyüklüğü ile zeka arasında pek münasebet yoktur. Ancak antropoloji mütehassıslığının tecrübelerine göre başın intizamı ve biçimiyle ruhi kabiliyetler arasında münasebet ihtimali mevcut olabilir. Umumi surette dimağ üzerinde üç mıntıka tefrik ederler: Hareket, his ve lisan mıntıkası.
Dimağcık: Dimağcığın çıkarılması ile zeka, hassasiyet ve irade hiçbir zarar görmüyor. Fakat hareketler intizamını kaybediyor ve gevşiyor.
Asabın Vazifesi: Asab esas itibariyle ister hissi olsun, ister hariki olsun intibaatı nakledici uzuvlardır.
Çocukta cümle-i asabiye
Eğer bıngıldağın kemikleşmesi vaktinden evvel vaki olursa dimağın neması tevakkuf demektir. O takdirde çocuk bütün hayatında ruhen müteahhir kalır. Erkeklerde 55 yaşına doğru, kadınlarda da 45’ine doğru dimağın sıkleti eskimeye başlar. Küçük çocuklar mükemmel bir nebati faaliyete mazhardırlar. Yani akli fillerin haricinde olan hayati fiiller, çocuklarda fevkalade bir mükemmeliyet ve süratle cereyan eder. Akli fiiller ise sevk-i tabiye uzvi ihtiyaçlara tabi olmaktan ibaretir. Yavaş yavaş bu nebati hayata bir takım melekeler munzam olur. Uzuvlar neşvü nema bularak kuvvet kazanır. İfra, tetebbü, tefekkür erbabı dimağlarının alın tekamülü bütün hayat müddetlerinde ihtiyarlık zamanlarında bile devam eder. Maamafih istihtalelerin en fazla inkişaf ettiği zaman 14 yaşına doğrudur. Nitekim ilk gençlikte ve buluğ esnasında çocuğun ruhi hayatı büyük bir değişiklik ve inkişaf gösterir.
7.FASIL
ŞUUR
Şuur, nefsimizde geçen hadiselerin kendiliğinden vuzuh ile bilinmesidir. Onun için şuura “dahili idrak” dahi denir. Gözümüz, kulağımız hülasa ihsaslarımızdan her biri harici ait hususlarda ne vazife görüyorsa şuurda nefsimiz dahilindeki hadiseler hakkında aynı vazifeyi ifa ediyor.
Tavi Şuur, Müteemmil Şuur
Fertler için terbiye, cemiyetler için de medeniyet mütemmil şuurun tav’i şuur hayatına galebesini temine uğraşır. Şuurun en şeffaf derecesi bir dikkat esnasında mevcuttur. Halletmek istediğimiz bir meseleyi bulmak istediğimiz bir ismi zihnimizde bazen arar, yorulur, terkederiz. Bir müddet sonra o meselenin nasıl halledileceği fikrimize ve cismin lafızları dudaklarımıza kendiliğinden geliverir. İnsan daima kendini tahlil etmek ihtiyacında ve kudretinde bulunmazsa nefsini kolayca tanımaz. Kendimizi kanaatkar ve mütevazi zannederken farkında olmadığımız birtakım tesirlerle en muhteris bir adam gibi hareket etmemiz vakidir.
Şuurun Terbiyesi
Gerek kendi ruhumuzun, gerek etrafımızdaki insanların ruhlarının sırlarını mümkün olduğu kadar nüfuz edilebilmek için arada kendimizi dinlemeye ve muhitimizdeki insanları tetkik ve müşahedeye alışmalıyız. En iyi muallim çocuğu etrafı kadar, hatta etrafından ziyade bizzat kendisini öğretebilen bir insandır. Çünkü kendini mümkün olduğu kadar bilgilerin başıdır
8. FASIL
Şu halde ruhi hadisler heyeti umumiyesi itibariyle 3 şekli esasi gösteriyor.
1) Zihni hayat
2) Teessüri hayat
3) Fiili hayat
Zihni Hayat
Fikirlerin vücuda gelebilmesi ve zihni hayatın başlayabilmesi için iki ameliyeye ihtiyaç vardır.
1) Marifetin iktisabı
2) Marifetin hızı
9. FASIL
Zihni hayatın, hatta tekmil ruhi hayatın başlangıcı ihsaslarıdır. İhsaslar tebadül etmedikçe temin edilen intibalar çok mahdut olur. Tenbihin şiddeti çoğaldıkça ihsasın derecesi azalır. Yani tesirin nisbeti teessürün nisbetiyle mütenasip değildir. Mesela; elimize batırdığımız bir iğne 1 mm’ye bedel 2 mm batırıldığı taktirde husule gelen elemin tezayüt nisbeti iki misli değildir.
Muhtelif Hasseler
  • <LI class=MsoNormal style="mso-margin-top-alt: auto; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-list: l0 level1 lfo2; tab-stops: list 36.0pt">Lamise <LI class=MsoNormal style="mso-margin-top-alt: auto; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-list: l0 level1 lfo2; tab-stops: list 36.0pt">Basıra = Nitekim kırmızıya dikkatle bakınca ve ondan sonra beyaz satıh üzerine nazarımızı tesbit edince mavi görürüz. <LI class=MsoNormal style="mso-margin-top-alt: auto; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-list: l0 level1 lfo2; tab-stops: list 36.0pt">Samia
  • zaika ve samme
Bir de zaikanın samme ile irtibatı vardır. Koku duymadığımız zaman zaikadan nasibimiz mahdut kalır.
10. FASIL
İDRAK
İdrak yahut ittila ihsasların bizde birikmiş olan hayallerle imtizacıdır; şeklinde kabataslak bir surette tarif olunabilir. Zihnimizde birikmiş olan hayaller ihsaslarımızın adetleri ile mütenasiptir. Zihin için en zengin temsil basari hayallerden teşekkül edenleridir.
İdrakin Galatları
Kezalik orta parmağınızı şehadet parmağınızın üzerine koyupta arasına yuvarlak bilye gibi birşey sıkıştırdığımız zaman parmaklarınızın arasında bir yuvarlağa bedel iki yuvarlağın bulunduğunu zannetmemiz amisenin aldanmasına atfedilen bir idrak galatıdır. Çünkü biz birşeyi parmaklarımızın bu vaziyetinde tutmak itiyadında olmadığımız için mutadımız hilafındaki bu temas, idrak galatına sebep olur. İdrak hatasının bir nevi de beersamlar, vehimlerdir. Bu nevi hatada şu fark var ki diğer galatlarda haricin çok veya az tesiri olduğu halde bunda hiç yoktur.
Çocukta İdrak
Çocuk zihniyetinin, çocuk muhakemesinin yetişkin insan muhakemesiyle kıyas edilemeyecek derecede ayrı olması hep bu ıttıla ve idrak farkından ileri geliyor.
İdrakin Terbiyesi: İshasların terbiyesi idrakin terbiyesi demektir ve terbiyenin başlangıcı budur. Fikri hayatın istinatgahı doğru ıttıla almaktan ibarettir. İhsas ve idrakin terbiyesinden bahseden hadsi usul meselesi üzerine kuvvetle dikkati celbetmek lazımdır. Hatta usul, ders verirken talebenin mümkün olduğu kadar fazla ihsaslarını alakadar etmek demektir. Hayatımızın muvaffakiyetleri çok defa müşahedelerimizdeki kudret ve isabetle mütenasiptir.
11.FASIL
HAFIZA
Hafıza şuurumuzda geçen hadiselerin tespiti ve temyizi kabiliyetidir. Ruhumuzda geçen bütün hallerin tekrarı mümkün olduğunu kendi ruhi hayatımıza dikkat etmek suretiyle kolayca teslim ederiz.
Hafızanın şekilleri
Tav’i hafıza eski bir ruhi hadisenin kendiliğinden zuhur ve tekerrür etmesi demektir. İradi hafıza geçmiş bir ruhi hadisenin ancak bir tefekkür gayretiyle zuhur ve tekerrür etmesidir. Hafıza kezalik, hıfız, tahattur, teşhis ve hatıraların mekanlarının tayini gibi devreler ve şekiller irae eder. Temrin ile de hafızanın ihtisas peyda etmesini bazı sanat sahibinin gösterdikleri şaşılacak hafıza kabiliyeti ispat eder.