ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ İLİŞKİLERİ


Öğretmen – Öğrenci İlişkisinde Önemli Olan Nedir ?
Öğretme ve öğrenmenin iki değişik işlevi olduğunu özellikle vurgulamak gerekir. Çünkü öğretme bir kişi tarafından gerçekleştirilirken öğrenme bir başkasında oluşur. Bu olay çok açık görülse de düşünülmesi gereken bir durumdur. Öğretme – öğrenme sürecinin etkili olabilmesi için o iki kişi arasında çok özel bir ilişkinin kurulması gerekir. Başka bir deyişle öğretmen – öğrenci arasında bir tür özel bağ kurulmalıdır.
Bu özel bağ ancak etkili konuşma ile gerçekleştirilebilir. Konuşma , insan ilişkilerinde yapıcı olduğu kadar yıkıcı da olduğundan, öğrenciyi öğretmene yakınlaştırabildiği gibi uzaklaştırabilirde ... etkili olabilmesi, niteliğine ve öğretmenin değişik durumlar için seçtiği en uygun türe bağlıdır. Örneğin övgüyü ele alalım. Bir çok anne – baba ve öğretmen bu yöntemi kullanır. Ama bazı övgüler, öğrencide anlaşılmadığı ya da yanlış yönlendirildiği duygusunu yaratır. Alışılmış övgü dilinden az farklı bir ileti ise öğretmenin insancıl, içten ve öğrenciye önem veren bir kişi olarak görülmesini sağlayabilir.
Aynı zamanda yapılan araştırmalar, dinlemenin öğrenmeyi kolaylaştırmada ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Her anne-baba ve öğretmen biyolojik olarak çocukları dinleyecek organlarla donatılmış olduğunu bilir. Her zaman dinleseler de, duyduklarını sandıkları şey, çocuğun anlatmaya çalıştığı şey olmayabilir. Bu arada öğrencileri dinlemenin uygun zamanı da vardır. Kimi zaman sınıfta ya da teneffüste bir şey öğretirken öğrencinin davranışlarını düzen bozucu, kabul edilemez bulduğumuzda , “iyi dinle!” önerisini bir tarafa bırakmalıyız. Böyle durumlarda güçlü iletimizi göndermemiz ve öğrencilere haklarını çiğnediğini vurgulamamız gerekir. Bu tür iletileri, onları savunmaya itmeden ve duygularını incitmeden iletebileceğini göstermeliyiz.
Öğretmen – öğrenci ilişkisinin niteliğinin öğretilmesinde temel etken olduğunun benimsenmesi , bilinmesi gerekir. Herhangi bir konu, bir beceri, bir değer ya da inanç olabilir. Tarih , matematik, Türkçe, hayat bilgisi, fen bilgisi, el becerisi dersler olabilir. Bütün bu konuları heyecan verici ve ilginç kılması öğretmenin öğrenci ile iyi bir ilişki kurmayı öğrenmesine bağlıdır. Bu ilişki içinde öğretmenin gereksinimlerine öğrenci, öğrencinin gereksinimlerine de öğretmen saygı gösterir. Öğrenciler , öğretmenin kendilerini yanlış anladığını, güvenmediğini, bir kenara ittiğini, aşağıladığını, küçük düşürdüğünü ya da eleştirerek değerlendirdiğini hissederse, beden eğitimi, resim eğitimi gibi en ilgisini çeken derslerde bile sıkılır ve öğrenmeye inatla karşı koyarlar.
Her Zaman Karşılaşılan Disiplin Sorunu İle İlgili Ne Yapmalı ?
Öğrencilerin çoğu genelde kabul edilemez biçimde davranır, öğretmenleri ve arkadaşları için sorun yaratırlar. Öğretmenler için bu çok önemli bir sorundur. Okulda ve sınıfta karşılaşılan disiplin sorunu gözardı edilemez.
Öğretmenlerin sınıfa girdiklerinde, disiplin kurmak için zaman yitirmek yerine, öğretmek istemeleri doğaldır. Genç ve deneyimsiz öğretmenlerin çoğu kendilerini yeterli ve becerikli bulduklarından, sınıfta disiplin sorunu ile karşılaşmayı pek beklemezler. Deneyimli öğretmenlerin çoğu ise disiplin kurmaları gerektiğinde, bu olayın sevimsiz olduğunu öğrenmişlerdir. Onlarda uğraşmak değil öğretmek , öğrencilerin öğrendiklerini görmekten duyulan zevk ve gururu tatmak isterler.
Peki yanlış nerededir ? Neden bu kadar çok öğretmen öğretimle geçmesi gereken zamanın büyük bölümünü sınıfta düzeni kurmak için harcar? Çünkü, öğretmenler genelde disiplini ceza tehtidleri , cezalar ya da sözlü utandırmalarla ve suçlamalarla sağlamayı öğrenmişlerdir. Ne yazık ki bu yöntemler iyi sonuç vermez. Genelde bastırıcı ve güce dayanan yöntemler direnci, başkaldırmayı ve karşılık vermeyi kışkırtır. Bu tür baskılar öğrencilerin davranışlarında değişiklikler oluşturmakla birlikte, öğretmen sınıftan ayrılır ayrılmaz ya da tahtaya döndüğünde , çocuklar yine eski davranışlarına yönelirler.
Öğretmenler disiplin ve düzeni sağlamak için güç kullanmayı gerektirmeyen yöntemleri uygulama becerilerini arttırdıkça , disiplinle ilgili konuşmalarında yepyeni bir dil kullanmaya başladıklarını da göreceklerdir. Öğretmenler geleneksel güç dili olan ; “ denetim, yönlendirme, cezalandırma, gözdağı verme, sınırlar koyma, zorlama, kuralları hatırlatma, sert olma, kınama , emir verme, isteme vb.” disiplin sözcükleri yerine ; “sorun çözme, etkilenme, yüzleşme, işbirliği yapma, ortak bir amaçta birleşme, birlikte karar verme, öğrencilerle çalışma, karşılıklı anlaşmalar yapma, gereksinimleri karşılama, bir anlaşmaya varmak için tartışma, bir işi sonuçlandırma” gibi yeni deyişleri kullanmalıdır.


Mesleğe Yeni Başlayan Öğretmenlerin İdeali ve Yaşanılan Düş Kırıklığı
Bir öğretmen üniversite ortamında eğitim yöntem ve tekniklerini, her yaşa göre çocuk psikolojisini, öğretme tekniklerini vb. dersleri görmüş bir şekilde mesleğine büyük bir inanç ve idealist düşüncelerle başlar. Öğrencilerin okul ve sınıf ortamında “tembel, yaramaz, yalan söylemeleri, kopya çekmeleri, birbirlerini aşağılamaları, sürekli birbirlerinden şikayetçi olmaları, kavgacı olmaları, az çalışma ile sınıf geçmek istemeleri” gibi sürekli çekişmelerle dolu bir ortamda, öğrencilere karşı yaşam savaşı verirken bulurlar. Böyle ortamla karşılaşan öğretmenler, olanları anlamaya çalışırlar. Bir şeylerin yanlış gittiği ortadadır. En kötüsü de bazıları suçu kendisinde bulur ve “ öğretmenlik yeteneğinin kendisinde olmadığını düşünür.” Her ne kadar bütün bu açıklamaların geçerli bir tarafı varsa da , temelde öğretmen yetiştirenler çeşitli bilgi ve uzmanlıkla donanmış olsalar da , bireysel deneyimlerini öğretmen olacak öğrencilere aktaramazlar. Herkes okuldaki mesleki deneyimini kendine özgü bir biçimde edinir ve bu deneyim aktarılamaz.
Öğretmen ve öğretim ile ilgili çok kişi tarafından kabul edilmiş yaygın inançlar vardır. Bunlar ;
1- İyi öğretmen sakindir, telaşlanmaz, sinirlenmez. Her zaman soğukkanlıdır ve aşırı duygularını göstermez.
2- İyi öğretmen önyargılı ve yanlı değildir. Bütün öğrencilere eşit davranır. Cinsiyet ayırımı yapmaz.
3- İyi öğretmen gerçek duygularını denetler ve öğrencilere göstermez.
4- İyi öğretmen bütün öğrencileri aynı biçimde kabullenir. İyi öğretmenin her zaman gözde öğrencileri yoktur.
5- İyi öğretmen coşkulu, uyarıcı ve özgür bir öğretim ortamı yaratır, ama yine de bu ortamı her zaman düzenli tutar.
6- İyi öğretmen her şeyden önce tutarlıdır. Değişmez, unutmaz, çok neşeli ya da asık suratlı değildir ve hata yapmaz.
7- İyi öğretmen her sorunun yanıtını bilir. Öğrencilerden daha akıllıdır.
8- İyi öğretmenler birbirlerine destek olur, kendi duyguları, değer yargıları ve inançlarından etkilenmeden öğrencilerine karşı “birleşik cephe” oluşturur.
Kısaca iyi öğretmenler sıradan insanlardan çok daha iyi, çok daha anlayışlı, çok daha bilgili, çok daha kusursuz olmalıdır. Başka bir deyişle öğretmenlerden ermiş olmaları beklenmektedir. Buradaki temel yanlışa göre , öğretmenlerin insan olmayı kabul etmemeleri gerekmektedir. Bu ancak abartılı rol yapıp kendi kendini düş kırıklığına uğratma pahasına elde edilebilecek davranışlardır. Daha da kötüsü, pek çok öğretmen bu iyi öğretmen modelini kafalarının bir köşesinde destekler ve inançlardan hepsinin değilse bile çoğunun iyi bir öğretmende olması gerektiğine inanır. Sonuçta kendilerini bu modele göre değerlendirir ve doğal olarak başarısız olduklarına karar verirler.
Öğretmenler , öğrencileri ile iyi ilişkiler kurduklarında, rolden role geçmelerine, sert davranmalarına, insanüstü ve erdemli kişiliklere bürünmelerine gerek yoktur. Öğrencileri ile ilişkileri iyi olmadığı zaman, en iyi öğretim tekniklerinin bile yararsız olduğunu göreceklerdir.
Öğretmen ve öğrenci arasındaki ilişki ;
1- Açıklık
2- Önemsemek
3- Birbirine gereksinim duymak
4- Birbirlerinden ayrı olmak
5- Gereksinimleri karşılıklı olarak giderebilmek
Özelliklerini içerirse , iyi bir öğretmen – öğrenci ilişkisi kurulmuş olur.
Öğretmen Öğrenci İlişkisinde Yeni Bakış Açısı


İlişkide bulunduğumuz bir öğrencinin tüm davranışlarını , yani gözümüzün önünde söyleyip yapabileceği her davranışı, çizeceğimiz pencere içerisine yerleştirelim. Öğrencinin yapıp söyleyebileceği her şey ancak bu pencereden baktığımızda olduğu gibi gözükür.


ŞEKİL 1
Şimdi bu pencereyi ikiye bölelim ve bu bölüm çizgisine kabul çizgisi diyelim. Kabul çizgisinin üzerinde kalan bölümdeki davranışlar kabul edilebilir davranışlar, altında kalan davranışlar ise kabul edilemez olsunlar.




Öğrenci sessizce * * öğrenci sizin
Ödevini yapar. Kabul emirlerinize uyar
Edilebilir

Öğrenci başka * Davranışlar * öğrenci resim yaptıktan
Bir öğrenciye sonra etrafı temizler
Yardım eder.



Öğrenci gürültü * * öğrenci kullandığı
Yaparak öbür araç gereci yerine koymaz.
Öğrencileri Kabul
Rahatsız eder. Edilemez
Davranışlar
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=105461

Öğrenci öbür öğ- * * öğrenci bir arkadaşı ders

rencileri itip kakar anlatırken onun sözünü keser
ŞEKİL 2


Bu şekle göre , öğrencinin davranışlarının tam tamına yarısının kabul edilebilir, diğer yarısının da kabul edilemez olduğunu düşünebiliriz. Ancak böyle bir şey gerçekleşse bile rastlantısaldır. Kabul çizgisinin her zaman dikdörtgenin tam ortasında bulunmayışının sebebi, insanların başkalarını kabul edişlerinin değişkenlik göstermesidir. Aynı durum öğretmenler içinde geçerlidir. Farklı zamanlarda kabul edilebilir davranışı bu kez kabul edilemez olarak görebilir. Ya da bir öğrencide kabul edilemez davranışı , diğer bir öğrencide kabul edilebilir
olarak görebilir.







Öğrencilerin kabul edilebilir ve edilemez davranışları arasındaki ayrımları ortaya çıkarmakta kullanılan bu dikdörtgen, aynı zamanda öğretmen – öğrenci ilişkilerinde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sorunların, öğretmenler tarafından tanınıp üstesinden gelmesinde yardımcı olarak da kullanılabilir. Önce dikdörtgenin alt bölgesindeki kabul edilemez alanını ele alalım. Bu alan öğretmenin gereksinimlerine yanıt vermeyen davranışları içeren bölgedir. Bu davranışlar öğretmende sorun oluşturur. Öğretme ve öğrenmenin tekrar başlayabilmesi için bu tür sorunların her birinin oluştuğu anda öğretmen tarafından çözülmesi gerekir. Eğer öğrencinin davranışı “çizginin altında” (kabul edilemeyen davranışlar alanında) ise öğretmenin bir sorunu var demektir. Bu sorun “ona aittir