Buraya kadar sorun öğrencide ise uygulanması gereken yöntemlerden bahsettik. Bundan sonra sorun öğretmende ise ne yapılabilir konusuna bakılacak.


Öğretmenler Sorun Kendilerinde İken Ne Yapabilir?

Şimdide öğretmenlerin, sorunun kendilerinin olup olmadığını tanımlamalarının önemi üzerinde duralım.
Sorunun kendilerinin olduğunu anlatan ipucları kırgınlık, can sıkıntısı, dikkatin dağılması, yılgınlık, küskünlük, sinirliliktir. Bu içsel duyguların fiziksel belirtileri de gerginlik , baş ağrısı ve mide rahatsızlıklarıdır.
Öğretmen sorunlarına örnek olarak:
Bir öğrenci sırasının üzerini kazır

Bir öğrenci ile konuşurken ötekiler araya girer.
Bir öğrenci sürekli geç gelerek dersi böler.
Bir öğrenci sürekli arkadaşlarından yakınarak sürekli zamanını alır.
Birkaç öğrenci dersi bölecek kadar yüksek sesle tartışır.
Öğrenciler çöplerini yerlere atarlar.
Öğretmenler , bunun gibi yüzlerce öğrenci davranışıyla karşılaşırlar. Hiçbir öğretmen dersinin bölünmesini, sözünün kesilmesini, kirli bir ortamda ders yapmayı istemez; çünkü öğretmenlerde insandır ve bu davranışlar onların doğal gereksinimlerine ters düşer. Öğrencilerin bu tip davranışları, öğretmenlerin davranış penceresinin “kabul etmeme” alanındadır.
Öğretmenlerin üzerinde böyle gözle görülür biçimde olumsuz etki yapan bu tür kabul edilemez davranışlar ne Etkin Dinleme ile ne de yok sayılarak çözümlenebilir. Öğretmenin sorun öğrencideyken göstermesi gereken davranış arasındaki ayırım şöyledir:

Sorun Öğrencideyken Sorun Öğretmendeyken

Konuşmayı öğrenci başlatır. Konuşmayı öğretmen başlatır.

Öğretmen dinleyendir. Öğretmen konuşandır.

Öğretmen danışmandır. Öğretmen etkileyendir.

Öğretmen öğrenciye Öğretmen kendisi için yardım ister.
yardımcı olmak ister.
Öğretmen sonuçtan hoşnut olmalıdır.
Öğretmen öğrencinin
çözümünü kabul eder. Öncelikle kendi gereksinimleri ile
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=105463
ilgilidir.
Öncelikle öğrencinin
gereksinimleri ile ilgilidir. Öğretmen sorunun çözümünde
daha etkindir.
Öğretmen sorunun
çözümünde daha edilgendir.

Bu tablo öğretmenlere, öğrenci sorunlarını çözme ile öğrencilerin öğretmenlerde yarattıkları sorunları çözme davranışlarının birbirlerinden tümüyle ayrı olduğunu ve ayrı yaklaşımlar gerektirdiğini gösterir. Buna göre :
1. Her şeyden önce öğrencinin davranışı “davranış penceresi” nin doğru bölümüne yerleştirilmelidir.
2. Öğrencinin davranışı “sorun öğrencinin” alanındaysa, öğretmenin Etkin Dinleme uygulayarak danışmanlık yapması uygundur.
3. Öğrencinin davranışı “sorun öğretmenin” alanındaysa, Etkin Dinleme hem yararsız hem de yapay olacaktır.
Öğrencinin davranışı doğru belirlenip “ sorun öğretmenin” alanına yerleştirilmişse öğretmen ne yapmalıdır ?
1- Öğrencinin davranışına,
2- Çevreye,
3- Kendi davranışına.
Örnek olarak:
Dersini öğretmenin sürekli yardımı ve onayı olmadan kendi başına yapmayan bir öğrencinin davranışı, öğretmenin sorunu olmuştur. Öğretmen bu durumda ne yapabilir ?
1- Öğretmen çocukla yüz yüze konuşarak ona kendisini rahatsız etmemesini bildiren iletiler gönderebilir ( öğrenciyi değiştirmeye çalışır )
2- Öğrencinin çalışmasını tek başına yürütebileceği bir program hazırlayabilir ( Çevreyi değiştirmeye çalışır )
3- Kendi kendine, “ Bağımlı bir öğrenci, ama zamanla düzelecek” ya da “ Bana öbürlerinden daha çok gereksinimi var” diye düşünebilir. ( Kendini değiştirmeye çalışır )

Sen İletileri Neden Yanlıştır ?

Örnek:
Dersi ilk anlatışta anlayan bir öğrencinin anlamayanlar için yapılan tekrar sırasında can sıkıntısından öğretmeni rahatsız ettiğini varsayalım. Öğretmen bu engelleme sonucu, kendinde oluşan duyguları içinde saklayıp konuşursa bir kodlama yapacak ve dili “sen”li olacaktır: “Terbiyesizlik ediyorsun”
Eğer duygularını açıklayarak konuşursa ben diliyle konuşmuş olacaktır: “Çok rahatsız oldum
Öğrencinin kendisiyle iletişim kurma gereksiniminden rahatsız olan öğretmen Sen – iletisi göndererek – ki bu ileti onun tüm duygularını kodlasa bile (olmaz ya) – kendi engellenme duygusunun sorumluluğundan kaçıp suçu çocuğa yükler.
Sen –iletileri öğrenciyi olumsuz yargılayan, Ben – iletileri ise öğretmenin sorun karşısındaki duygularını dile getiren iletilerdir.


Ben – İletileri Neden Etkilidir ?

1- Ben – iletilerini gönderen öğretmen, kendi duygularının bilincinde olmak için önce kendini dinleme ve duygularını tüm açıklığı ile öğrencileriyle paylaşma yükümlülüğü taşır.
2- Ben – iletileri , davranışının yükümlülüğünü öğrencide bırakır. Aynı zamanda Ben –iletileri , Sen – iletileriyle birlikte gelen olumsuz etkileri içermez ve öğrenciyi kızgın, kinli, hırçın değil, yardımcı ve düşünceli olmada özgür bırakır.

Etkili Ben – İletisinin Üç Önemli Ölçütü Vardır:
1- Öğrencinin davranışını değiştirme olasılığı yüksektir.
2- Öğrenci ile ilgili çok az olumsuz değerlendirme içerir.
3- İletimi zedelemez.

Ben – iletileri öğretmenleri, saydam, dürüst, öğrencilerin kendileri ile anlamlı ilişkiler kurabilecekleri gerçek kişiler olarak gösterir ve yakınlığın gelişmesine yardım eder.




Ben – İleti Cümleleri Nasıl Kurulur ?

Öğrenciler üzerinde etkili olabilmesi için Ben – iletileri üç öğeyi içermelidir. Birinci öğe sorun yaratan davranışın tanımlanmasıdır. Her şeyden önce öğrenciler bu iletiden öğretmene neyin sorun olduğunu anlamalıdır. Öğrenci , öğretmeninin kendisi ile neden yüzleştiğini kestirmek zorunda kalmamalıdır. Böyle olursa ileti etkisini yitirir. Kabul edilmezliği suçlamayan, yargılamayan türde tanımlamak, Ben – iletisi için iyi bir başlangıçtır.
“ Yere atılmış bir kağıt gördüğüm zaman...”
“Yeni bir kitabın sayfalarını yırtık görünce...”
“Masamda bıraktığım ders gereçlerini bulamayınca...”
“Açıklamaları yaparken sözüm kesilince...”
“Sen hoplayıp zıplayınca...”
“Sen Metin’i itince...”
“Sen sözümü kesince...”
“Sınıfta sorun yaratan bazı kişilere güvenemeyeceğimi anlayınca...”
“Birbirinize karşı anlayışsız olduğunuz zaman...”
“Dikkatsizlik edip yerleri kirlettiğinizde...”
“Kabadayılık ettiğiniz zaman...”
Üç bölümlü Ben – iletisinin ikinci öğesi öğretmenler için uygulanması en zor olanıdır. Bu bölüm, iletinin birinci bölümünde tanımlaması yapılan öğrencinin kabul edilemeyen davranışının öğretmen üzerindeki kesin, gerçek ve somut etkisinin ona söylenmesidir: “Sen kapıyı kilitlemeyince ( yargılamayan tanımlama) , bazen eşyalarım çalınıyor...” (Somut etki)
“Siz dersten önce tahtayı temizlemeyince (yargılamayan tanımlama) ben çok zaman yitiriyorum...”(Somut etki)
Somut etki açıkça söylenmezse, çocuk bunu tam olarak algılayamayacağı için Ben – iletisi başarısız olur.
Ben – iletisinin üçüncü öğesi duyguların dile getirilmesidir:
“ Sen ayaklarını sıranın dışına çıkarınca (davranışın tanımı), arada yürürken onlara takılabilirim (somut etki) ve düşüp bir yerimi kırabilirim diye korkuyorum (duygu).”
Öğretmen burada davranışın olası etkisini söylüyor ve ortaya çıkardığı korku duygusunu dile getiriyor.