Öğrencinin aileden kaynaklanan ya da arkadaşları ile çevresi ile ilişkilerinden kaynaklanan öfke, düş kırıklığı, kızgınlık belirtileri ise öğrencinin sorunudur. Öğrencinin bu davranışları dikdörtgenin üst kısmına yerleştirilir. Öğretmene ve öğrenciye sorun yaratmayacak davranışlar ne olacak ? böyle davranışlar ilişkiyi bozmaz.
İyi ilişkilerin en önemli engellerinden biri, sorunun kimin olduğunun anlaşılmamasıdır. Öğretmenlerin , kendilerini doğrudan ilgilendirmeyen, yalnızca öğrencilere ait özel sorunlarla kendilerini doğrudan ilgilendiren öğrenci sorunlarını birbirinden kesinlikle ayırabilmeleri yaşamsal önem taşır. Öğrenme – öğretme etkinliği yalnız, ilişkinin sorun – yok bölgesinde etkili olabilir.
Kabul Etmeme Dili

Bir çok öğretmen, öğrenciye davranışının kabul edilemez olduğu iletisini verir; onun değişmesini, sanki sorunu yokmuş gibi davranmasını ve sorunu ne olursa olsun onu bir kenara bırakmasını ister. Öğretmenin bu yaklaşım diline “Kabul Etmeme Dili” denir. Her ne kadar öğrenci öğretmene sorun çıkardığı zaman kabul etmeme dilini kullanmak çoğunlukla doğru ise de , sorun öğrencideyken bu dili kullanmak ne uygun ne de yararlıdır.
Öğretmenin gönderdiği binlerce kabul etmeme iletisi 12 kümede toplanabilir. Bunlar, öğrencilerin öğrenmesini engelleyen sorunları çözmesinde gerekli olan iki yönlü iletişimi yavaşlatır, engeller ya da bütünüyle yok eder.
Örnek olarak , ödevini tamamlamakta zorluk çeken bir öğrenciyi ele alalım: sorunu olduğunu şu ya da bu şekilde dile getirecektir. Çünkü bu onu rahatsız etmektedir. Aşağıda kabul etmeme dilini ileten beş tipik öğretmenin cevabına bakalım.
1. Emir Vermek, Yönlendirmek: “Yakınmayı bırak da ödevini yap.”
2. Uyarmak, Gözdağı Vermek: “ Bu dersten iyi not almak istiyorsan, biraz kıpırdan.”
3. Ahlak Dersi Vermek : “ Okula ders çalışmak için geliyorsun. Kişisel sorunlarını evde bırakmalısın.”
4. Öğüt Vermek, Çözüm ve Öneri Getirmek: “Şimdi senin yapacağın şey, zamanını iyi planlamak. O zaman bütün ödevlerini bitirirsin”
5. Öğretmek,Nutuk Çekmek,Mantıklı Düşünceler Önermek: “Duruma bir bakalım. Ödevini yapmak için 34 günün kaldığını hatırlasan iyi olur”
Bundan sonraki üç küme yargılayıcı, değerlendirici ve bastırıcıdır. Pek çok öğretmen, öğrencilerin yanlışlarının, yetersizliklerinin ve aptalca davranışlarının yüzlerine vurulmasının, onlara yardımcı olacağına inanır ve bu amaçla aşağıdaki üç çeşit iletiyi kullanır:
6. Yargılamak, Eleştirmek, Suçlamak, Aynı Düşüncede Olmamak: Sen çok tembelsin ya da işi ağırdan alıyorsun.”
7. Ad Takmak, Alay Etmek:“ Ana Sınıfı öğrencisi gibi davranıyorsun, 4.sınıf öğrencisi gibi değilsin.”
8. Yoruımlamak, Analiz Etmek, Tanı Koymak: “ Sen açıkça bu ödevi yapmaktan kaçıyorsun”

Öğretmenin, öğrenciye iletmeye çalıştığı diğer iki tip ileti ise, öğrenciyi kendini daha iyi hissetmeye zorlamak, sorunu ortadan kaldırmak, giderek onun gerçek bir sorunu olduğunu bile yadsımaktır:
9. Övmek, Aynı Düşüncede Olmak, Olumlu Değerlendirme Yapmak: “ Sen geçekten çok yetenekli bir çocuksun, eminim bunu yapmanın bir yolunu bulursun.”
10. Güven Vermek, Desteklemek, Avutmak, Duygularını Paylaşmak: Böyle hisseden tek kişi sen değilsin. Zor görevlerde ben de aynı şeyi hissederdim, ama işin içine girince o kadar zor olmadığını göreceksin.”

Öğretmenler, soruların kişiyi savunmaya ittiğini bilmelerine karşın 11. Gruptaki engeli sık sık kullanırlar. Çocuğa yardım edip sorununu kendisine çözdürmek yerine, sorunu daha iyi anlamak ve kendi bulacakları en iyi çözümü öğrenciye kabul ettirmek için soru sorma yöntemine başvururlar. Oysa öğrenciler sorularını kendileri çözmelidir.

11. Soru Sormak, Sınamak, Sorguya Çekmek, Çapraz Sorgulamak: “ Ödevin çok mu zor ?”, “Bu ödevi ne kadar zamanda yaptın?” , “ Yardım istemek için niye bu kadar bekledin?”


Son bölümdekiler ise öğretmenin konuyu değiştirmek, öğrenciyi başka yöne çekmek ya da ilgilenmekten kaçınmak için kullandıkları iletilerdir.

12. Sözünden Dönmek, Oyalamak, Alay Etmek, Şakacı Davranmak, Konuyu Saptırmak :“ Boşver, daha zevkli şeylerden konuşalım” , “Şimdi zamanı değil” , “Dersimize dönelim”, “Galiba birisi bu sabah yatağının ters tarafından kalkmış”

Öğretmenler, öğrencilere bir şey söylediklerinde, onun hakkında bir şey söylerler. Her ileti, öğrenci ile kurduğunuz ilişki binasına yeni bir tuğla ekler. Onunla ilgili düşündüklerinizi açığa çıkarır ve sonuç olarak kendisi hakkında ne düşünmesi gerektiğini tanımlar. Bu gün , onunla ilgili ona verdiğiniz iletiler, yarın, onun kendisi ile ilgili değer yargılarını oluşturacaktır. Bu nedenle konuşmanız, öğrencinin kendini değerlendirmesi ve sizin onunla ilişkileriniz açısından yapıcı da olabilir, yıkıcı da.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/seminer-calismalari/51072-ogretmen-ogrenci-iliskileri-post105462.html


12 engeli öğrencinin, okulda ya da okul dışındaki yaşamında bir sorunla karşılaştığını gösteren iletilerine verilen etkisiz yanıtlara örnek olarak gösterilmiştir. Bu 12 Engel , sorun öğrencideyken yardımcı ve kolaylaştırıcı değildir.

Övgü Nerelerde Yanlıştır ?

1. Öğrenci, davranışından ve kendisinden memnun değilse, sorunu varsa, övmeyi ya kulak ardı eder, ya öğretmenin kendini anlamadığını düşünür, ya da kendinde var olan aşağılık duygusu güçlenir.
2. Öğretmen , öğrencinin davranışına karşı doğal ve ani bir sözlü tepki verirse ve bu tepki öğretmen – öğrenci ilişkisindeki sorunsuz bölgede ise övgü bir engel olmayabilir.
3. Övgü, öğretmen tarafından bilinçli bir biçimde , öğrencinin davranışını değiştirmek amacıyla yapılıyorsa, öğrencinin övmeyi yapmacık ve yönlendirici bulması ve öğretmenin gereksinimlerini karşılamak için kullandığını algılaması doğaldır. “ her zaman böyle davranmamı istediğiniz için beni övüyorsunuz”
4. Sınıfta bir ya da birkaç öğrencinin övülmesi, diğer öğrenciler için olumsuz değerlendirme olarak kabul edilir. Devamlı övgü almaya alışmış bir öğrenci bile, övülmediği zaman olumsuz değerlendirildiği duygusuna kapılabilir.

Soru Sormanın Neresi Kötü ?

Terapistler, danışmanlar sorunlu kişiye soru sorup araştırmanın genelde engelleyici veya iletişimi durdurucu olduğunu görmüşlerdir. Bunun nedenleri şu şekilde açıklanabilir: İnsanlar paylaşmak istemedikleri duygularının sorgulandığını anlarlarsa, tehdit edilmişlik duygusuna kapılırlar. Kişi iç dünyasına girildiğinde, genellikle kendini koruma kaygısı ile içine kapanır.


Neden Kabul Dilini Kullanmalıyız ?

“ 12 Engel” kabul etmeme dilidir, çünkü sorunu olan kişiye değişmesi gerektiğini, sorunlu olmanın kabul edilemeyeceğini ve sorunlu kişide bir sorun bulunduğunu iletir. Engellerden bazıları, kişinin sorununa aldırış bile edilmediği duygusunu verebilir. Bütün bu etkiler nedeniyle 12 Engel, ilişkilere yardımda çok etkisizdir.
Bir kişi, başka birini içtenlikle kabul eder ve bunu iletebilirse, o kişide yardım etme yeteneği var demektir. Başkalarını oldukları gibi kabul etmek, ilişkileri kuvvetlendirmede önemli bir etmendir. Böyle bir ilişkide diğer kişi büyüyebilir, gelişebilir, olumlu yönde değişebilir, sorunları çözmeyi öğrenebilir, psikolojik sağlığı düzelebilir, daha üretici, daha yaratıcı olabilir ve gizli gücünü tümüyle kullanabilir. Bu , yaşamın basit ama güzel çelişkilerinden biridir. Başkası tarafından, olduğu gibi içtenlikle kabul edildiğini anlayan bir kişi kendini özgür hisseder ve nasıl değişeceğini düşünmeye başlar. Nasıl büyüyeceğini, nasıl farklı olacağını, yapabileceğinden fazlasını nasıl yapabileceğini tasarlar. Kabul çocukları açar, onları duygularını ve sorumluluklarını paylaşmak için yüreklendirir.
Başkasını olduğu gibi kabul etmek, gerçekten sevmektir. Kabul edildiğini hissetmek sevildiğini de hissetmektir. Psikolojide, sevildiğini hissetmenin görkemli gücünü yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Sevgi, bedenin ve aklın büyümesini sağlayan, fiziksel ve ruhsal yaraları iyileştiren bir güçtür.


Sorunlu Öğrencilere Yardım Etmenin Etkili Yolları


Edilgen Dinleme ( Sessizlik)
Sessizce dinleme gerçekte kabul etmeyi gösterir. Sessizlik – “Edilgen Dinleme” – öğrenciye gerçekten kabul edildiğini duyumsatan ve sizinle daha fazla paylaşması için onu yüreklendiren çok güçlü bir sözsüz iletidir. Hep konuşan siz olursanız, öğrenci kendisini rahatsız eden şeyleri anlatma fırsatı bulamaz.


Kabul Ettiğini Gösteren Tepkiler

Sessizlik, iletişim engelini ortadan kaldırmakla birlikte, sık yinelendiğinde öğrencinin iletilerinin kabul edilmediği izlenimini uyandırır. Sessizlik , her zaman anlatana gerçekten tüm dikkatinizi verdiğinizi kanıtlamaz. Bu nedenle dinlerken, özellikle duraklamalarda, onu gerçekten dinlediğinizi göstermek için sözlü ya da sözsüz belirtiler vermeniz son derece yardımcı olacaktır. Bunlara kabul tepkileri diyoruz. Baş sallamak , öne eğilmek, gülümsemek, kaşını çatmak ve başka davranışlar uygun olarak yapılırsa, onu gerçekten dinlediğiniz iletisi verirler.


Kapı Aralayıcı İletiler

Öğrenciler, bazen daha çok konuşmak, derine inmek ve başlamak için bile ek yüreklendirme beklerler. Bu iletilere “kapı aralayıcılar” denir. Örnek :
“ Bu konuda konuşmak ister misin?”
“ Bu konuda daha fazla bir şey söylemek ister misin ?”
“ Söylediklerin çok ilginç”
Bu iletilerin, sonu açık sorular ve düz tümceler olduğuna dikkat edin. Hiçbiri söylenenle ilgili bir değerlendirme içermemektedir.
Etkin Dinlemenin Gereği

Sessizlik, kabul ettiğini gösteren tepkiler ve kapı aralayıcıların kullanılmasında sınırlamalar vardır. Karşılıklı etkileşime olanak vermezler. Tüm işi konuşan yapar. Konuşan , dinleyenin yalnızca dinlediğini bilir, anlayıp anlamadığını hiçbir şekilde öğrenemez.

Özet olarak, bu üç dinleme yolu edilgin yöntemlerdir. Dinleyicinin anladığını göstermezler. Etkin dinleme daha fazla etkileşim ve dinleyenin yalnız duyduğunu değil, aynı zamanda doğru olarak anladığını da gösterir. Bu nedenle usta bir dinleyici “Etkin Dinleme”yi daha yaygın kullanır.



Etkin dinlemede iletişim çok önemlidir. Örneğin:

Gün boyunca dikkatini derse vermiş bir öğrenci olsun. Bu öğrenci son derste acıktığı için davranışlarında bir huzursuzluk, dengesizlik başlar ve öğretmene “saat kaç?” diye sorar. Eğer öğretmen direk soruyu muatab alırsa ve “saate bakmasını biliyorsun” karşılığını verirse iletişim o anda kesilmiş demektir. Bunun yerine olumlu cümleler kurarak iletişim kurabilir:

Öğretmen – sanırım ders sıkıcı geldi.
Öğrenci --- hayır
Öğretmen – o halde tuvalete gitmek istiyorsun
Öğrenci – hayır , acıktım

Etkin Dinlemenin, öğrenme – öğretme etkinliklerinde daha çok zaman kazandırdığı görülmüştür. Bunun nedenleri şöyle açıklanabilir.
1. Etkin dinleme öğrencilerin sorunları ile başa çıkabilmelerine ve onları çözümlemelerine yardım eder. Sorunlarını anlatmak, onlardan kurtulmalarını ve dersleri ile yeniden ilgilenmeleri için ruhsal rahatlamayı sağlar.
2. Etkin Dinleme öğrencilerin duygularından korkmamalarına ve duyguların kötü olmadığını anlamalarına yardım eder. Etkin Dinleme ile öğretmenler öğrencilerin “duygularla dost olabileceklerini” anlamalarına yardımcı olur.
3. Etkin Dinleme öğrencinin sorun çözmesine yardımcı olur. Çünkü yöntem öğrencilerin konuşmasına yardımcı olmada o denli etkilidir ki, onların içlerini dökmelerine, yüksek sesle düşünmelerine, sorunlarını çözmelerine yardım eder.
4. Etkin Dinleme, sorunu çözümleme ve çözme sorumluluğunu öğrencide bırakır.
5. Öğretmenin kendilerini dinlerken düşünce, görüş ve duygularını anladığını ve kabul ettiğini görür, bu nedenle onun görüşlerini almaya hazır olurlar. Öğrencilerin kendisini dinlemediğini söyleyen öğretmenin, aslında kendisinin öğrencilerini dinleme alışkanlığı yoktur.
Etkin Dinleme öğrenci ile öğretmen arasında daha yakın ve anlamlı bir ilişkinin kurulmasını da sağlar. Öğretmenin kendisini dinlediğini bilen öğrencide kendine değer ve önem verme duygusu gelişir. Kendine saygı artar ve anlaşılmaktan mutlu olduğu için, kendisini dinleyen öğretmene daha sıcak duygular beslemeye başlar. Açık yürekle dinlemek, öğrenci ile yaşamda birlikte olmak ve onu olduğu gibi kabul etmek, önem vermek, saygı göstermek ve sevmek demektir. Sonuçta öğretme, bir sevme işi olur. Öğretmenle öğrenci arasında “karşılıklı olarak önem verme”, “saygı gösterme” ve “sevme” ilişkisi gelişirse disiplin sorunu da azalır. Çocuklar sevip saydıkları öğretmene fazla sorun çıkarmazlar. Böylece disipline harcanan zaman öğretmeye ve öğrenmeye kalır.