Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


Sayfa 6/7 İlkİlk ... 4567 SonSon
61 sonuçtan 51 ile 60 arası
  1. #51
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Kulak burun boğaz

    Soru 31: Trafik kazası gibi darbeler sonucu oluşan iç kulak sarsıntısı tinnitusa neden olur mu?

    Cevap 31: Röntgen ve muayene sonuçları normal olduğu halde trafik kazası, düşme vs. sonucu kafaya gelen şiddetli darbeler sonrası iç kulak bozukluğu ortaya çıkabilir. Bu bozukluğun belirtileri:
    Tinnitus,
    İşitme kaybı (özellikle 4000 Hz cıvarında) ve
    Dengesizliktir.
    Zamanla şikayetler azalır fakat tinnitus çoğu kez tam geçmez.


    Soru 32: Sıklıkla Tinnitus sebebi olabilen Presbiakuzi (=Yaşlılık Sağırlığı) nasıl bir hastalıktır?

    Cevap 32: 18. yüzyılda Avrupada ortalama insan ömrü 38 yaştı. Oysa günümüzde yaşayan 80 yaşını aşmış birçok kişi var. Yaşama koşullarının geliştirilmesi sonucu sağlanan bu yaşlı nufustaki artış, presbiakuzi sorununu giderek büyütmektedir. Yaşlılara en çok sıkıntı veren sorun, işitmedeki bozulma (presbiakuzi) sonucu çevreye ilgi ve bağlantının azalmasıdır.
    Yaşın, işitme kaybı üzerinde önemli bir etkisi vardır. İşitme kaybı, 50 yaşın üzerindeki yaşlarda hızla artar. Örneğin, daha iyi işiten kulakta 45 dB'den fazla işitme kaybı, 18-30 yaşlar arası nufusun binde ikisinde bulunurken 71-80 yaş arası nufusun binde 176 ' sında bulunur.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=40224

    55 yaşından büyük birçok kişi hafif işitme kaybından yakınır ve konuşmalar esnasında bazı kelimeleri anlayamaz, kaçırır. Yaşlılık sağırlığı her iki kulakta olur, eğilimi olan kişilerde daha ağır bir tablo ile ortaya çıkar
    Yaşlanma sonucu muhtemelen kanlanmanın yetersiz kalmasıyla:
    1. İşitme hücrelerinin sayısı azalır, yüksek frekans işitme kaybı oluşur.
    2. İşitme sinirinin liflerinin sayısı da azalır.
    Presbiakuzida işitme kaybı:
    a. Sensörinöraldir, giderek ilerler.
    b. Yüksek frekanslarda daha çok olur.
    c. Konuşmayı işittiği halde anlaması zorlaşır. Böyle kişilere net, açık, yavaş ve bağırmadan konuşmak gerekir.
    Tinnitus, presbiakuzide çok rahatsız edici bir sorun olabilmektedir.

    Soru 33: Meniere Hastalığı nedir? Tinnitussuz olur mu?

    Cevap 33: Tanımı gereği Meniere Hastalığında tinnitus daima olur. Nedeni henüz aydınlatılamamış olan Meniere Hastalığında
    a. Baş dönmesi
    b. İşitme kaybı
    c. Tinnitus
    d. Kulakta dolgunluk veya basınç duygusu
    yakınmaları hep bir arada nöbetler halinde gelir. İlk üç yakınmadan bir tanesinin eksik olması halinde Meniere Hastalığı tanısı konamaz. Meniere Hastalığında ilk dönemlerde baş dönmesi hemen hemen daima en önde gelen şikayettir. Her nöbetten sonra hem işitme hem de baş dönmelerinin şiddeti azalır. Yıllar sonra Meniere Hastası karşımıza baş dönmeleri bitmiş, işitmesi ileri derecede bozulmuş, fakat tinnitustan aşırı şikayetçi bir halde gelir.
    Bu hastalar maskeleme tedavisinden çok yararlanır
    Konu Mustafa Uyar tarafından (12.Nisan.2015 Saat 21:43 ) değiştirilmiştir.

  2. #52
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Kulak burun boğaz

    Soru 34: Akustik tümör nedir?

    Cevap 34: Akustik tümör, sekizinci kafa çifti adı da verilen "işitme ve denge sinirinden" çıkan selim bir tümördür, tüm kafa içi tümörlerin ondabirini, serebellopontin açı bölgesinde oluşan tümörlerin yarısını oluşturur. Tinnitus Akustik tümörde ilk ortaya çıkan işaret olabilir. Denge bozukluğu, telafi edildiği için, akustik tümörde bariz değildir. Tinnitus, tek taraflı işitme azlığı, hafif dengesizlik şikayetlerinden yakınan her hastada Akustik tümörün bulunmadığı mutlaka saptanmalıdır. Akustik tümörün erken dönemlerinde önce tinnitus, sonra işitme kaybı, sonra denge bozukluğu şikayetleri ortaya çıkar. Akustik tümör büyük hacimlere ulaştığında yüzde ağrı ve his azalması, konuşmada çeşitli bozukluklar, bayılma nöbetleri v.s. görülmeye başlanır. Geç saptanan Akustik tümörlerde hastanın kaybı büyük olur.

    Soru 35: Ani işitme kaybı nasıl bir hastalıktır?

    Cevap 35: İşitme sisteminde birkaç günde, odyogramda üç komşu frekansta en az 30dB işitme kaybı meydana gelmesine Ani İşitme Kaybı denir. Kulağın "acil" hastalıklarından biridir. Sağırlık hafif, orta veya çok ağır olabilir. Genellikle tek taraftadır. Sebebi bilinmez ise de viral iç kulak enfeksiyonu olduğu sanılmaktadır ve ona uygun acil tedavi uygulanır. Ani işitme kaybında tinnitus çoğu kez ilk farkedilen rahatsızlıktır. Bu hastaların başka sağlık sorunları genellikle yoktur. Ani işitme kaybı her üç hastadan ikisinde iyileşir. İyileşenlerin %70 inde tinnitus şikayeti devam eder. Maskeleme tedavisiyle başarılı sonuçlar alınır.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=40225

    Soru 36: Akustik travma nedir?

    Cevap 36: Akustik travma, çok kısa süreli ve çok şiddetli gürültünün sebep olduğu sensörinöral işitme kaybıdır. Top, tüfek, tabanca gibi ateşli silahlar ve patlayıcıların yaptığı gürültü Akustik travmaya neden olabilir. Bazı kişiler için tek bir patlama sesi dahi Akustik travma oluşması için yeterlidir. Genellikle patlayıcı ne denli güçlü ise sağırlık o denli çok olur. Kapalı ortamlardaki patlamalar açık havadakinden daha zararlıdır. Su altı patlamaları su içindeki kulağa havadakinden çok daha fazla zarar verir.
    İşitme kaybı, 5500Hz gibi yüksek frekanslarda birden başlar. Tinnitus şikayeti hemen hemen daima vardır.
    Akustik travmadan korunmak için parmaklarımızla kulaklarımızı tıkamak yeterlidir.
    Konu Mustafa Uyar tarafından (12.Nisan.2015 Saat 21:47 ) değiştirilmiştir.

  3. #53
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Kulak burun boğaz

    Soru 37: Gürültünün yol açtığı işitme kaybı nedir?

    Cevap 37: 85 dB'den yüksek ve uzun süren gürültü ve seslerin sebep olduğu sağırlıktır. İç kulak hasar görür. Tinnitus daima vardır. Süre ile sağırlık doğru orantılıdır. Hassas kişiler daha çok zarar görür. ( örnek: dokumacıların sağırlığı, rock'n roll müzisyenlerinin sağırlığı ). Bu tür işitme kaybı ilk zamanlar 1 saatten 2 haftaya kadar uzayabilen bir süre içinde iyileşme gösterir. Yıllar içinde gürültü devam ederse sağırlık artar ve devamlı bir hal alır. işitme kaybı 2000-6000 Hz arasında herhangi bir frekansta olabilir. En sık 4000 Hz te olur. Uzun süren gürültülerden gençler az, yaşlılar çok etkilenir. Tinnitus yakınması bu tür sağırlığı olan çoğu kişide ortaya çıkar.
    Gürültünün sebep olduğu sağırlık, gürültüyü veya maruz kalınan süreyi azaltarak önlenebilir.
    Bir işyerinde gürültüyle mücadelede, sırasıyla:
    1. Gürültüyü kaynağında azaltmaya çalışmalı
    2. Gürültünün size ulaşmasını önleyecek engeller yapılmalı
    3. Bir günde gürültüye maruz kalınan süreyi, izin verilebilir süreye azaltmalı. İş yerinde gürültünün çokluğuna göre izin verilebilir süreler aşağıdaki tabloda sunulmuştur:

    Tablo: Belli ses seviyelerinde izin verilebilir çalışma saatleri

    90 dB 8 saat
    92 dB 6 saat
    95 dB 4 saat
    100 dB 2 saat
    105 dB 1 saat
    110 dB 30 dakika
    115 dB 15 dakikadan az


    4. Gürültüye maruz kalınan gün, ay, yıl olarak toplam süreyi azaltmayı planlamalı
    5. Yukarıda sayılan şartları sağlayamıyorsanız kulağı gürültüden koruyucu araçlar kullanılmalıdır. Aşağıda sıralanan bu araçlar 20-40 dB ses zayıflatması sağlarlar.
    1. Kulak kepçesini de içine alan Kulak Kapatıcıları. İyi bir diskjokey kulaklığı da aynı amaçla kullanılabilir.
    2. Kulak kepçesinin konkasını ve dış kulak yolunun bir kısmını tam olarak kaplayan akrilik kalıplar. Bunlar işitme cihazları için yapılan kalıpların deliksiz şeklidir.
    3. Dış kulak yoluna tıkılarak kullanılan hamur kıvamındaki silikon veya vazelinli pamuk şeklindeki tıkaçlar.

    Uyarılar:
    Kuru pamuktan yapılan tıkaç sesi yeterince zayıflatmaz.
    Beklenmedik ani ve yüksek gürültülerden sakınmanın en kolay yolu parmakla kulağı tıkamaktır

    Soru 38: Çocuklarda tinnitus olur mu?

    Cevap 38: Evet.Rahatsız edici subjektif tinnitus çocuklarda erişkinlerdeki kadar sık olduğu halde çocukların tinnitustan kendiliğinden şikayetine seyrek rastlanır. Literatür taramasında çocuklarda tinnitus ile ilgili yayın sayısı oldukça azdır. Normal okula giden sağlıklı çocuklarda tinnitus rastlanma oranı %29'dur ve sorulduğunda %10'u tinnitustan şikayetçidir. Orta ve ileri derecede işitme kaybı olan çocukların %66'sında, çok ileri derecede işitme kaybı olan çocukların %29'unda tinnitus olduğu bildirilmiştir. Diğer bir çalışmada işitmesi normal çocukların % 6-13'ünde, işitme özürlü çocukların %20-29'unda beş dakika veya daha uzun süren tinnitus olduğu bildirilmiştir.
    Çocuklarda tinnitus rastlanma oranının yüksek olduğu yayınlarda bildirilirken Pendik Devlet Hastanesinde tinnitus tedavisine başladığımız 1994 Ocak ayından Ağustos 1996 tarihine kadar tinnitus yakınması ile sadece beş yaşında bir çocuk hasta başvurusu olmuştur.
    Ülkemizde çocuklardaki tinnitusun ileri derecede ihmal edildiği görülmektedir. Çocuk hastamızla tetkiklerin tümü tamamlanmadan temasın kopması bunun açık bir örneğidir. Büyük bir ihtimalle, tinnituslu hasta çocuk, babasını daha fazla tetkik ve tedavi için zaman ve mali kaynak sağlamaya tekrarladığı yakınmalarıyla ikna edememiştir.
    Çocuklarda tinnitus şikayetinin nadir olması tinnitusun kısa sürmesine bağlı olabilir. Diğer bir ihtimal, bir çocuk, delikanlılık çağına veya vucut-imaj-bilinci gelişene kadar tinnitustan yakınmayabilir.
    Çocuklarda subjektif tinnitus sebepleri arasında gürültü, kafa travması, kulak enfeksiyonları ve ototoksik ilaç kullanımı önde gelmektedir. Çocuklar önemini kavrayamadıkları ve normal bir olay olarak kabul ettikleri için tinnitustan şikayetçi olmayabilir. Çocukların yaşam biçimi dikkate alındığında öğrendiklerinin çokluğu ve boş zamanlarını oyunla yoğun doldurmaları tinnitustan yakınmalarını önleyecektir. Bu durum muhtemelen çocuklarda kendiliğinden tinnitus şikayetinin az rastlanmasının sebeplerinden biridir.
    Tinnitusun objektif olmayan karakteri ana-babadan bilgi almayı kısıtladığı gibi konuya gereken önemin verilmesini de önlemektedir.

    Soru 39: Sesin kulaktaki ilerleyişi nasıldır?

    Cevap 39: Dış kulak yolunun boyutları nedeniyle sahip olduğu rezonans etkisi, frekansları 2000-3000 Hz arasında olan seslerin daha çok kuvvetlendirilmesini sağlar. Bu frekanslar, konuşma frekanslarının bulunduğu bölgedir. Kulak zarına gelen ses, onu titreştirir. Çekiç kemiğinin kolu kulak zarının bir parçası olduğu için zarın titreşimleri kemik zincire geçer ve üzengi kemiğinin tabanındaki eklemle iç kulak sıvısına basınç değişiklikleri olarak iletilir. Kulak zarının titreşen kısımlarının stapes tabanına oranı 17/1 olup 17 kez kuvvetlendirme sağlar. Örs ve çekiç kemikleri arası eklem de kaldıraç etkisiyle 1,3 kez kuvvetlendirme sağlar. Bu nedenle kulak zarındaki ses, iç kulağa 17X1,3=22 kez kuvvetlendirilmiş olarak verilir. Burada kulak zarının hareketli ve normal yapıda olması, kemikçiklerin hareketli ve kesintisiz olması, sesin iç kulağa iletilmesi için şarttır.
    Sesin bu yolla iç kulağa gidişine "hava yolu iletimi" adı verilir.
    Sesin kafatasının titreşimiyle iç kulağa gitmesine "kemik yolu iletimi" denir.


    Soru 40: Koklea (cochlea) nedir?

    Cevap 40: İç kulağın işitme ile ilgili kısmına, şekil benzerliği nedeniyle latince salyangoz anlamına gelen Koklea adı verilmiştir. Koklea, orta direk etrafında 2,7 kıvrım yapar, yatay durur, Tepesi orta kulağın iç duvarına doğru, tabanı iç kulak kanalına doğru durur. İşitme sinirinin düğümü olan Spiral gangliyon, orta direk yapısı içindedir. Spiral gangliyonun merkeze giden sinir lifleri İşitme Sinirini ( Nervus cochlearis) oluşturur. İşitme siniri iç kulak kanalı yoluyla santral işitme sistemine gider. Spiral gangliyonun perifere giden lifleri ise kemik içinden geçerek "Korti organına" girer.

    Soru 41: Korti Organı nedir, nasıl çalışır?

    Cevap 41: Korti Organı, 32 mm uzunluğundaki baziler membran üzerinde yer alır. Dış saç hücreleri ve iç saç hücreleri (işitme hücreleri) Korti organının en önemli parçalarıdır.(şekil 6)
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=40226
    Şekil 6: Kokleanın kesiti
    Dış saç hücreleri 15 000 tanedir ve üç sıra halinde dizilmiştir. Her birinin 100-120 tane saça benzer uzantıları (sterosilia) vardır ve uzantıların uzunlukları değişiktir. En uzun olanı Tektoriyal membrana sıkıca bağlantılıdır. Dış saç hücrelerinin aktif mekanik özelliği vardır. Devamlı kasılı kalabildiği gibi ses frekansına uygun olarak yüksek frekanslarda da kasılıp gevşeme şeklinde titreşimler yapabilir. Bu mekanik güç Baziler membranın titreşmesine yardım eder. Ses dalgaları Kokleada ilerlerken kendi frekans bölgelerine gelince dış saç hücrelerinin aktif katkısı ile dalga güçlenir. Baziler membranı sese uygun biçimde kuvvetle titreştiren asıl güç budur.
    İç saç hücreleri 5 000 tanedir ve bir sıra halinde dizilmiştir. Her birinin 60 saçsı uzantısı vardır ve hiç biri Tektoriyal membrana değmez, aktif hareket yeteneği yoktur. İç saç hücreleri Baziler membranın her titreşimini sezer ve sinirsel uyarı işaretine çevirir.
    Tektoriyal membran jel kıvamındadır.
    Kulak zarına gelen ses zarı ve kemikçikleri titreştirir. Üzengi (stapes) kemikciği piston veya kapı hareketine benzer şekilde titreşerek iç kulak sıvısını dalgalandırır. Baziler membran, çevresindeki iç kulak sıvısının titreşimlerine uygun olarak titreşir. Baziler membranın titreşmesiyle işitme hücrelerinin duruşu değişir ve uzantıları ileri-geri hareketlenir. İç saç hücreleri, uzantılarının hareketlerini elektriksel işaretlere çevirerek kendine bağlı işitme sinir lifine aktarır. Böylece ses, şekil değiştirmiş olarak sinirler yoluyla beyindeki işitme bölgesine (akustik korteks) gönderilir.
    Korti organındaki işitme hücreleri, baziler membran üzerinde bir piyanonun tuşları gibi dizilmiştir. Saniyede 20 ile 20.000 arasında titreşimleri olan sesler için ayrı işitme hücreleri çalışır. İnce sesler salyangozun tabanındaki, kalın sesler salyangozun tepesindeki işitme hücreleri tarafından işitilir.
    Böyle nazik ve hassas bir sistemin bozulması ve osilasyon yapması ihtimali elbette vardır. Bu ihtimal gerçekleştiğinde Tinnitus duyulmaktadır.
    Konu Mustafa Uyar tarafından (12.Nisan.2015 Saat 21:47 ) değiştirilmiştir.

  4. #54
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Kulak burun boğaz

    Soru 42: İşitme bozukluklarının temelindeki olaylar nelerdir?

    Cevap 42: İletim türü işitme kaybı esas olarak kulak zarı, çekiç-örs-üzengi kemikçiklerindeki sorunlar nedeniyle meydana gelir. Bu nedenle orta kulak sağırlığı da denilebilir. Odyogramda kemik yolu ile ses iletimi, hava yolu ile ses iletiminden daha iyidir.
    örnek:
    Kulak zarındaki çok büyük delikler
    Kemikçiklerin eriyerek birbirleriyle bağlantısının kopması
    Otoskleroz
    Timpanoskleroz (kemikçiklerin çevre yapılara tamir dokusu ile sabitleşmesi)
    Orta kulakta sıvı birikmesi (seröz otit)
    Sensörinöral işitme kaybı, koklea veya işitme sinirindeki bozukluklar nedeniyle sesin işitilememesidir. Odyogramda hem hava yolu ile, hem kemik yolu ile ses iletimi azalmış bulunur.

    Soru 43: Fısıltı testi işitme kaybının anlaşılmasında gerçekten yararlı mıdır?

    Cevap 43: Bir kişinin işitmesindeki azalma, konuşmalardaki bazı kelimeleri kaçırmaya başladığında, oldukça belirgin duruma gelir. Kaba bir test olmakla birlikte kolaylığı, Fısıltı testini, deneyimli hekimlerin etkin biçimde kullanmasını sağlar. Fısıltı, soluğumuzu verdikten sonra ciğerimizde kalan hava ile çıkarılır. Dudaklar gösterilmeden fısıldanmış kelimeleri hastanın doğru olarak tekrarladığı mesafe:
    Hafif işitme kaybında ====> 4 m de büyük, 6m den küçük
    Orta işitme kaybında ====> 1 m de büyük, 4m den küçük
    Ağır işitme kaybında ====> 25 cm de büyük, 1m den küçük
    Tam sağırlıkta ====> 25 cm den küçüktür
    Tam sağırlıkta sessiz bir odadaki normal konuşma hiç işitilmez

    Soru 44: Odyometre ile saf ses işitme testi (odyogram) nasıl yapılır?

    Cevap 44: İşitmesi ölçülecek kişi ses geçirmez bir özel odaya oturtulur ve kulaklıklar takılır. 250-500-1000-2000-4000-8000 Hz frekanslarındaki saf ton sesler sırasıyla dinletilir. Her sesin ancak işitilebildiği seviye o frekanstaki işitme eşiğidir. Bu işitme eşiklerinin bir grafik üzerine noktalar şeklinde işaretlenip yakın noktaların birleştirilmesiyle odyogram denilen işitme eğrileri elde edilir. Bu, hava yolu ile işitme ölçümüdür. Kulak arkasındaki kemiğe vibratör yerleştirilerek benzer şekilde kemik yolu işitmesi de ölçülür
    Konu Mustafa Uyar tarafından (12.Nisan.2015 Saat 21:46 ) değiştirilmiştir.

  5. #55
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Kulak burun boğaz

    Soru 45: Tinnitusun maskelenmesiyle ilgili bilinen bazı özellikler nelerdir?

    Cevap 45: Biri maskeleyen diğeri maskelenen olmak üzere özellikleri bilinen iki gerçek ses normal bir kulağa verildiğinde kişinin neler duyabileceğini tam olarak kestirebiliyoruz. Oysa maskelenen sesin yerini tinnitus aldığında hiçbir şey önceden kestirilememektedir. Bunun nedenlerini bilindiği kadarıyla sıralayalım:
    a. Tinnituslu kulağın maskeleyen sesi nasıl algıladığı, işitmede yüksek frekanslarda kayıplar ve bozulmalar olduğu için tam olarak bilinememektedir. Ayrıca tinnituslu kulak yorgunluk ve işaret erimesi özellikleri de taşır.
    b. Tinnituslu kulakta maskelenen işaret tinnitustur. Tinnitusun frekansı, spektrumu, yüksekliği ve zaman içindeki yükseklik ve frekans değişmeleri gerçek sesler kadar iyi belirlenemez. Bu yüzden maskeleme işleminin nasıl gelişeceği önceden belirlenemez.
    c. Tinnitus hiç bir zaman gerçek bir ses gibi davranmaz.
    d. İki gerçek sesin etkileşmesi ancak aynı kulakta olur. Oysa bir kulaktaki tinnitus, diğer kulağa verilen uygun bir sesle maskelenebilir.
    e. İki gerçek ses arası etkileşim uzun süre değişmeden devam eder. Oysa tinnitusun maskelenmesinde etki uzun süre devam edebileceği gibi yorgunluk da oluşabilir, veya maskelenme hiç gerçekleşmeyebilir.
    Soru 46: Tinnitusun mekanizmalarını açıklayan tezler hakkında genel bilgi verebilirmisiniz?
    Cevap 46: Tinnitus işitme sisteminin çalışmasındaki bir bozukluğun işaretidir. işitme sistemi oldukça karmaşık organ, yollar, bağlantılar ve sinirsel yapılardan oluşur. Bu yapıların tümünün oluşturduğu sistem tanıma, belleme, öğrenme ve habituasyon gibi yüksek düzeyde işlevlere sahiptir. Böyle tümüyle açıklanması bile henüz gerçekleşmemiş bir sistem içinde tinnitusun oluştuğu yeri kesinkes saptamak mümkün değildir.
    Örneğin, otoskleroz yüzünden ameliyat (stapedotomi) olan bir hastanın yaşadıkları çok çarpıcıdır. Başlangıçta tinitusun yeri kulakta üzengi kemikçiğinin tabanındaki otoskleroz odağıdır. Fakat ameliyattan sonra tinnitus katlanılmaz dereceye çoğalmıştır. Daha sonra bir dizi ameliyatla koklea iptal edilerek tümüyle çıkarılmış ve işitme siniri kesilmişse de hiç yarar sağlanmamıştır. Tinnitus, her ameliyattan sonra azalmışsa da kısa bir süre geçince eskisinde daha çok olarak ortaya çıkmıştır. Benzeri hiç bir hasta ameliyatla tinnitustan kurtulamamıştır. Öyle gözüküyor ki her ameliyat ile tinnitusun yeri işitme sisteminde biraz daha beyine doğru kaymıştır.
    Subjektif tinnitustan sorumlu mekanizmalarla ilgili spekülasyonları sıralayalım:
    1. Kokleadaki mekanik işlemler
    2. İşitme siniri liflerinin anormal faaliyeti: Bu görüşe göre bazı tinnituslar işitme siniri liflerindeki anormal faaliyetten kaynaklanır. Sinirlerin kılıflarındaki bozukluklar anormal faaliyetlerin ortaya çıkmasında asıl sorumlu sebeptir. Bu anormal faaliyetler tinnitus sesi olarak duyulur.
    3. Kokleada efferent (beyinden kulağa) kontrol

    Tükrük bezi iltihapları

    Tükürük Bezleri

    Ne Normal, Ne Anormaldir?

    Tükürük Bezleri Nerelerde Bulunur?

    Bezler ağız ve boğaz çevresinde yerleşmişlerdir. Başlıca tükürük bezleri parotis (kulak önünde), submandibüler (çene altında) ve sublingual (dil altında) bezlerdir.

    Hepsi de ağız içerisine tükürük salgılarlar. Parotis bezi üst azı dişlerin yanından, submandibüler bez dilin altında ön taraftan ve sublingual bez ağız tabanında birçok ufak noktadan tükürük salgılar.

    Bu bezlerle birlikte, dudaklar, yanakların iç kısmı ve ağız ile boğazın bütün yüzeylerinde yüzlerce ufak tükürük bezi bulunur. Tükürük bezleri, ağızınızı ıslak tutan, sindirimi başlatan ve dişleri çürükten koruyan tükürüğü salgılarlar.

    Anormal Bezlere Ne Yol Açar?

    Klinik olarak rahatsızlık oluşturan tükürük bezi anormallikleri şu şekilde gruplandırılabilir:

    1-Tıkanıklık

    Tıkanıklık, çoğunlukla taş oluşmasına bağlı olarak parotis ve submandibüler bezlerde görülür. Şikayetler tipik olarak yemek yerken görülür. Yemek yerken tükürük oluşması hızlanır fakat tıkanıklıktan dolayı akamaz ve bazen iltihabın da eşlik ettiği şiddetli ağrı ve şişliğe yol açar.

    2-Şişlik, Ödem

    Şayet taşlar tam olarak tıkanıklık meydana getirmemişlerse yemek yerken bezler şişer ve bir süre sonra yavaş yavaş inerler, ta ki bir sonraki yemeğe kadar. Biriken tükürük içerisinde mikroplar daha kolay ürerler ve daha şiddetli ağrı ve şişlik oluştururlar. Şayet yeterli sürede tedavi edilmezlerse apse oluşturabilirler.

    Bazı kişilerde tükürük bezlerinin ana kanalları anormal olabilir. Bu kanallar darlıklar yaratarak tükürük akımını azaltarak iltihap ve tıkanıklık şikayetlerinin oluşmasına yol açabilirler.

    3-İltihap

    En sık görülen tükürük bezi iltihabı parotis bezini etkileyen "kabakulak"tır. En sık çocuklarda görülmesine rağmen yetişkinlerde de görülebilir. Mamafih bir yetişkinde parotis bezi bölgesinde bir şişlik olursa bunun tıkanıklıktan veya tümörden olma şansı daha fazladır.

    Kanal darlığından ve tükürük akımının azalmasından kaynaklanan iltihaptan daha önce bahsedilmişti.

    Komşu lenf bezlerinin iltihabından dolayı tükürük bezlerinde de ikincil iltihap olabilir. Bu lenf bezleri boğazın üst kısmında boğaz ağrısı sonrası görülen hassas lenf bezleridir. Bu lenf bezlerinin bir kısmı gerçekte parotis bezinin üzerinde, içerisinde ve altında veya submandibüler bezin yanında bulunurlar. Lenf bezleri iltihaplandığı zaman kızarıklık ve ağrılı şişlik oluştururlar. Lenf bezleri tümör ve ödem dolayısı ile de büyürler.

    4-Tümörler

    Tükürük bezlerinin birincil tümörleri başlangıçta çoğunlukla ağrısız şişme ile kendilerini gösterirler. Tümörler nadiren birden fazla bezde bulunurlar ve kulak önü, ağız içi, damak, ağız tabanı, yanaklar ve dudaklar üzerinde bulunabilirler. Bu şişlikler kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahları tarafından değerlendirilmelidirler.

    Büyük tükürük bezlerinin habis tümörleri hızlı büyürler, ağrılı olurlar ve o taraf yüz hareketlerini engelleyebilirler. Bu şikayetler hemen araştırılmalıdırlar.

    Tükürük bezleri bazı özel hastalıklarda da şişerler. Hastalarda genellikle göz ve ağız kuruluğu görülür. Buna eklem romatizması eşlik edebilir. Şeker hastalığı özellikle parotis bezinde şişliğe yol açabilir. Genellikle iki taraflı parotis bezi şişliği alkoliklerde de görülür.

    Doktorunuz Nasıl Teşhis Koyar?

    Tükürük bezleri hastalıklarının teşhisi dikkatli bir hikaye, fizik muayene ve laboratuar testleri ile konur. Büyük tükürük bezlerinde bir taş tıkanıklığından şüphe edilirse bezin açıldığı ağız uyuşturularak kanalı genişletilip taşın çıkıp çıkmadığına bakmak gerekebilir. Bu tür bir işlemden önce röntgen filmi ile kireçlenmiş taşın nerede olduğu tespit edilebilir.

    Şayet tükürük bezinde bir kitle tespit edilmişse, bilgisayarlı tomografi ile buranın röntgeninin çekilmesi yararlı olur. Bu tomografi ile kitlenin gerçekten tükürük bezinden mi yoksa komşu bir lenf bezinden mi kaynaklandığı bulunur.

    Birçok vak'ada muayene odasında yapılabilen ince iğne aspirasyon biyopsisi yardımcı olur. Bu testin doğruluğu % 80 ile 90 arasındadır. Kitleden cilt kesisi ile bir parça alarak incelenmesi, muayene odasında tavsiye edilmez. Parotis bezi ile birlikte seyreden yüz sinirinin hasar görme ihtimalindan dolayı açık biyopsi operasyon odasında yapılmalıdır.

    Tükürük Bezi Hastalıklarının Tedavisi

    Başlıca iki bölüme ayrılır: İlaçla ve operasyonla. Tedavi şeklinin seçimi problemin ne olduğuna bağlıdır. Şayet problem bütün vücut ile ilgili bir hastalıktan kaynaklanıyorsa bunu tedavi etmek lazımdır. Bu diğer branştaki hekimlerle konsültasyonu gerektirebilir. Şayet hastalık tıkanıklık ve iltihap ile ilgili ise antibiyotikler kullanılır. Bazen kanallara müdahale gerekir.

    Şayet tükürük bezinin içerisinde bir kitle oluşmuşsa bunun çıkartılması gerekebilir. Parotis bezi içerisindeki kitlelerin çoğu selimdir. Operasyon gerekince bu bezin içerisinden geçen yüz sinirine çok dikkat edilmesi gerekir. Parotis bezi içerisinde habis tümör varsa, yüz sinirinin büyük kısmına zarar verilmeden kitle çıkartılabilir. Operasyon sonrası sıklıkla radyasyon ctedavisi önerilir. Bu tedavi operasyondan tipik olarak dört ile altı hafta sonra başlanır bu sürede dokuların iyileşmesi beklenir.

    Ağız ve boğazdaki küçük tükürük bezleri için de aynı prensipler geçerlidir. Selim hastalıklar en iyi tek olarak başına operasyon ile tedavi edilirler, habis tümörler ise hem operasyon hem de radyasyon tedavisine ihtiyaç gösterirler. Şayet kitle tükürük bezinin konşuluğundaki bir lenf bezi kanseri ise o zaman tedavi şekli elbetti ki değişir. Bu tür bir tedavi yöntemi yine en etkin olarak kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahı tarafından yönetilebilir.

    Özet olarak, tükürük bezi hastalıklarının birçok sebebi vardır. Bu hastalıklar hem ilaçla hem de cerrahi olarak tedavi edilirler. Bu tür tedaviler bu alanda deneyimli kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahı tarafından gerçekleştirilir


    Antihistaminikler, Dekonjestanlar ve

    Soğuk Algınlığı İlaçları

    Burun tıkanıklığı, dolgunluğu, sinüs problemleri ve soğuk algınlığı için kullanılan ilaçlar en sık kullanılan ilaçlardandır. Akıllıca kullanıldıkları zaman birçok kimseyi hayatları boyunca en az bir kere rahatsız eden ve birçok kimseye de sürekli sıkıntı veren şikayetlerin önüne geçebilirler.

    Bu gruptaki ilaçlar, alerjinin, üst solunum yolu enfeksiyonlarının (soğuk algınlığı, sinüzit gibi) ve vazomotor rinitin (ruhsal gerginlik, tiroid hastalığı, hamilelik ve diğer bazı sebeplerle ortaya çıkan burun tıkanıklığı gibi) şikayetlerinin düzeltilmesinde kullanılırlar. Alerjiyi, enfeksiyonu tedavi etmezler, sadece hastaya rahatsızlık veren durumları ortadan kaldırarak kişilere konfor sağlarlar.

    Antihistaminikler

    "Histamin", kişinin alerjik olduğu madde ile karşılaştığında veya iltihap durumlarında ortaya çıkan önemli bir kimyasal ajandır. Antihistaminikler histaminin etkisini önlerler ve böylece alerjinin oluşturduğu şikayetlere iyi gelirler. En iyi sonuç için bu ilaçlar alerji şikayetleri ortaya çıkmadan alınmalıdırlar.

    Antihistaminiklerin ortaya çıkardığı en sıkıcı yan etki "uyku hâli" vermeleridir. Bu durum gece yatmadan önce alındığında iyi olabilse de gündüz sıkıntı yaratabilir. Hatta bazen zararlı olabilir. Araba veya tehlikeli olabilecek makina kullananlara bu ilaçlar önerilmez. İlk dozlar en fazla uyku verirler, sonraki dozlarda biraz bağışıklık gelişir.

    Günümüzde yeni çıkan antihistaminik türleri ile kısmen de olsa bu şikayetlerin önüne geçilebilmektedir.

    Dekonjestanlar

    Burun ve hava pasajlarında bulunan dokudaki kan damarlarının şişmesi ile burun, sinüs ve göğüste oluşan tıkanıklığa "konjesyon" denir. Buradaki dokularda çok geniş kan kapasitesine sahip olan damarlar vardır. Daha önce bahsedildiği gibi "histamin" buradaki damarları uyararak genişlemelerine sebep olur.

    Dekonjestanlar ise kan damarlarının büzülmesine yol açarak hava pasajlarını yeniden açarlar.

    Dekonjestan ilaçların yan etkisi, kişide "sinirlilik hâli" yaratmalarıdır. Uykuya dalmada zorluk yapabilirler, kan basıncı ile nabız sayısını yükseltebilirler. Yüksek tansiyonu, kalp ritm (nabız) bozukluğu ve kalp rahatsızlığı olan kişilerde dekonjestanlar kullanılmamalıdırlar. Göz tansiyonu olan kişilerde de kullanılmamalıdırlar. Dekonjestan alan bazı hastalarda idrar yapmada zorluk olabilir. Hatta, zayıflamak için kullanılan ilaçların içerisinde dekonjestan maddeler de bulunabilir. Etkileri üst üste eklenmesin diye diyet ilacı kullananlarda dekonjestanlar veya dekonjestan kullananlarda diyet ilaçları beraber kullanılmamalıdırlar.

    Birlikte Kullanma

    Teorik olarak etkileri iyi dengelenirse, antihistaminiklerin verdiği uyku hâli dekonjestanların verdiği uykusuzluk ile giderilebilir. Bundan dolayı birlikte üretildikleri ilaçlar piyasada bulunmaktadır.

    Bir hasta bir ilaçtan aylar veya yıllar boyunca fayda görebilir fakat artık etkisi azalmışsa diğer bir ilaca geçerek onun etkisinden faydalanabilir.

    Herkesin bu tür ilaçlara verdiği cevap farklı olabileceği için kişi kendine iyi gelen dozu ayarlayabilir. Meselâ, antihistaminiği akşam, dekonjestanı sabah alabilir. Veya her ikisini de alır fakat akşamları antihistaminiğin dozunu artırabilir, gündüz tersini yapabilir.

    İLAÇ İYİ GELDİĞİ
    ŞİKAYETLER YAN ETKİLERİ

    --------------------------------------------------------------------------------
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=40228

    Antihistaminikler Hapşırma
    Burun akıntısı
    Burun tıkanıklığı
    Göz kaşıntısı
    Konjesyon Sersemlik
    Ağız ve boğaz kuruluğu

    --------------------------------------------------------------------------------

    Dekonjestanlar Burun tıkanıklığı
    Konjesyon Uyarı
    Uykusuzluk
    Nabız artışı

    --------------------------------------------------------------------------------

    Birlikte Hepsi Az veya çok hepsi

    Soğuk Algınlığı İlaçları

    Dekonjestanlar ve antihistaminikler, "soğuk algınlığı" ilaçlarının vazgeçilmez içeriğidirler, fakat, kurutucu ajanlar, aspirin (aspirin türevleri) ve öksürük baskılayıcı maddeler de ilaçlara eklenmiş olabilir. Kişi, kendi şikayetlerine en uygun gelebilecek içeriği olan ilacı seçmelidir. Şayet ilacın üzerinde kmyasal maddeler ve neye iyi geldikleri tam olarak açıklanmamışsa, kişi bunları açıklamasını eczacıdan istemelidir.

    Burun Spreyleri

    Burun spreyleri, genel olarak iki gruba ayrılmaktadırlar. "Alerji, vazomotor rinit veya polip" için son zamanlarda piyasada bulunan ve hekim kontrolü altında uzun süre rahatlıkla kullanılabilen burun spreyleri vardır. Bizim burada bahsedeceklerimiz eskiden beri

    bilinip kullanılan dekonjestan (burun açıcı) burun spreyleridir. Burundaki kan damarlarını büzerek ani rahatlama sağlarlar. Fakat ağızdan alınan dekonjestanların aksine burun damarları üzerinde direkt etki yaptıkları için çok kuvvetlidirler ve birkaç saat sonra burun damarları refleks olarak tekrar genişlerler. Buna "rebound etki" denir. Kişi spreyi tekrar kullanma ihtiyacı hisseder ve bu kısır döngü devam eder gider.

    Yetişkinlerde bu etkinin ortaya çıkması yaklaşık bir hafta alsa da bebeklerde iki gün içerisinde gelişebilir. Bebeklerde 12 ilâ 24 saat bu damla kesildiğinde genellikle normale dönüş olur fakat yetişkinler hemen toparlamayabilirler ve ağızdan alınan dekonjestanlar veya kortizonlu burun spreyleri ile takviye edilmeleri gerekebilir. Hatta yıllar boyu bu spreyleri kullanan yetişkinlerde tedavi için burun içerisinden bir operasyon da yapılabilir. Bundan dolayı spreylerde şuna dikkat edilmesi lazımdır: "Bu ilacı üç günden uzun kullanmayınız."

    Dekonjestan özellikli burun spreyleri acil ve kısa süreli durumlarda tercih edilmelidirler.

    (Daha önce de belirtildiği gibi, bahsedilen bu durumlar "alerji, vazomotor rinit, polip" gibi durumlarda kullanılan burun spreyleri için geçerli değildirler.)
    Konu Mustafa Uyar tarafından (12.Nisan.2015 Saat 21:46 ) değiştirilmiştir.

  6. #56
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Kulak burun boğaz

    Araç Tutması

    Araç Tutması Nedir? Bazı kimseler, uçakta, arabada, dönme dolaplarda bulantı hisseder hatta kusarlar. Birçok kişi botta, gemide aynı rahatsızlığı yaşar.

    Araç tutması, çoğunlukla sadece can sıkıcı bir durum olarak ortaya çıkar ve altında önemli bir hastalık yoktur; bazı yolcular ise kendilerini bu durumlarda hiçbir şey yapamayacak kadar kötü hissedebilir, hatta bu hisleri yolculuktan birkaç gün sonraya kadar sürebilir.

    Ne Yapabilirsiniz?

    1-Seyahat ettiğiniz araçta, vücudunuzun ve iç kulağınızın hissettiği yönü görmeye çalışınız. Arabada önde oturunuz ve ileriye, yola bakınız; gemide güverteye çıkarak ufka bakınız; uçakta pencere kenarına oturarak dışarıya bakınız. Uçakta, hareketin nispeten en az olduğu kanat üzerinde oturunuz.

    2-Araç tutmanız varsa, seyahat ederken okumayınız ve gidiş yönünün tersi yönde oturmayınız.

    3-Araç tutması olan yolcuya bakmayınız ve onunla konuşmayınız.

    4-Seyahatten hemen önce veya seyahat esnasında, size dokunan, sert kokulu, baharatlı ve yağlı yiyeceklerden sakınınız. Halk arasında itibar gören "soda, gazoz, buzlu kola" gibi içeceklerin faydalı olduğu henüz tıp bilimince ispatlanmamıştır.

    5-Hekiminizin size tavsiye ettiği, araç tutması için olan ilaçlardan yolculuğa başlamadan önce alınız.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=40229

    Unutmayınız: Araç tutması vak'alarının çoğu, hafif ve tedaviye cevap veren türdendir. Fakat, ağır ve gitgide kötüleşen vak'aların, bu konuda uzman, kulak, burun, boğaz, denge ve sinir sistemi ile ilgilenen hekimlerden yardım alması gerekir.

    ANESTEZİ

    Anestezi (Narkoz), hastaların ağrı duymadan ameliyat olmasını sağlayan bir bilim dalıdır. Anesteziden korkmayınız. Anestezi, bayılmak değil kontrollü olarak bir anestezi uzmanı tarafından uyutulmak ve ameliyat bittikten sonra yine kontrollü olarak uyandırılmak demektir. Ameliyatınız süresince anestezi uzmanınız yanınızda olacak, solunum ve kalp başta olmak üzere tüm hayati fonksiyonlarınızı takip edecek ve ameliyat bitiminde uyandırıp yatağınıza gönderecektir.

    Ameliyat için gerekli testler, hastanın ve ameliyatın durumuna göre operatör doktor veya anestezi uzmanınız tarafından istenecektir. Ameliyat olacak kişi ameliyattan 6 saat öncesinden hiç bir şey yememiş ve içmemiş olmalıdır (aynı oruç gibi). 5 gün öncesinden sigara içiminin kesilmesinin ameliyat sonrası şikayetleri azaltacağını unutmayınız.

    Anestezi az veya çok; ağır veya hafif değil her zaman hastaya göre ayarlanır. Hastalar genellikle ameliyathanede ellerine takılacak küçük bir iğneden verilecek ilaçlarla uyutulur (Narkoz, maske, kara balon v.s. gibi şeylerle değil).

    Anesteziden çıkan hastalar ameliyattan sonra ilk saatlerde verilen ağrı kesicilerin etkisi ile uykuya eğilimli ancak sorularınıza cevap verecek, şikayetlerini söyleyebilecek halde olurlar endişelenmeyiniz
    Konu Mustafa Uyar tarafından (12.Nisan.2015 Saat 21:46 ) değiştirilmiştir.

  7. #57
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Kulak burun boğaz

    Üst solunum yolu enfeksiyonları


    Üst Solunum Yolu Ne Demektir: Üst solunum yolu diyince burun, sinüsler, yutak (farinks) ve gırtlak (larinks) anlaşılır. Bu bölgelerin iltihaplarına da üst solunum yolu infeksiyonu (genel olarak ÜSYE şeklinde kısaltılır) denir. Üst solunum yolu; kulak ve alt solunum yolları ile bağlantılıdır.

    Üst Solunum Yollarında Ne Gibi İltihaplar Olur: Aslında teorik olarak nezle, grip, farenjit, sinüzit, larenjit, gibi iltihapların hepsi üst solunum yolu infeksiyonu kapsamına girer. Gribal enfeksiyon veya rinofarenjit gibi isimlerde aynı anlamda kullanılır. Ancak uygulamada sinüzit veya bazı spesifik iltihaplar bu kavramın dışında tutulur. ÜSYE'ye daha çok virüsler neden olsa da hemen her zaman bakteriler de üzerine eklenir. ÜSYE diyince genel olarak nezle veya grip anlaşılır. Farenjitte bu durumlarla beraber sıklıkla vardır.

    ÜSYE Sebepleri Nelerdir: ÜSYE genel olarak soğuk algınlığı nedeniyle olur. Bu durum vücut direncini düşürerek virüs ve bakterilerin hastalık yapacak duruma gelmesine neden olur. Ancak ÜSYE'yi kolaylaştıracak bazı faktörlerde vardır. Bunlar arasında alerji, septum deviasyonu, burunda et büyümesi, ÜSYE olan hastalarla sıkı temas ve bağışıklık sisteminin bozukluğu sayılabilir. Havada bulunan virüslerin solunum yolları aracılığı ile vücuda girmesi şeklinde bulaşır.

    Ne Gibi Belirtiler Olur: ÜSYE'de belirtiler virüslerin tipine ve gücüne ayrıca vücut direncine göre değişir. Nezlede gribe göre daha hafif belirtiler olur. Nezleye neden olan virüsler en sık olarak Rhinovirüs adı verilen virüslerdir. Nezlede burun tıkanıklığı, burun akıntısı, boğazda gıcık ve yanma, hapşırma, ses değişiklikleri, öksürük, baş ağrısı gibi şikayetler olur. Grip ise daha çok İnfluenza virüs adı verilen virüslerle oluşur. Gribin belirtileri olarak nezleye ilave olarak, daha çok baş ağrısı, ateş ve vücut kırgınlığı oluşur. Kas tutulmasına bağlı bel ve bacaklarda ağrı olabilir. İnfeksiyonun, kulak, sinüsler veya akciğerlere yayaılımına bağlı olarak bu organ lara ait belirtilerde gelişebilir (kulak ağrısı, işitme azlığı, balgamlı öksürük, nefes almada zorlanma gibi).

    Muayanede Neler Görülür: Burun muayenesinde, kızarıklık, ödem ve bazen sulu bazen koyu akıntı görülür. Eğer deviasyon veya et büyümesi varsa bunlarda saptanır. Boğaz muayenesinde yine kızarıklık, genizden gelen akıntı ve ödem saptanabilir. Eğer kulağa yayılım yani bir orta kulak iltihabı varsa kulak zarında kızarıklık ve bombeleşme ya da çökme görülebilir. Hastadaki ses değişikliği dikkati çeker.

    Ne Gibi Tetkikler Yapılır: ÜSYE teşhisi genel olarak muayene ile konur. Ancak bir yayılmadan yani komplikasyondan şüpheleniliyorsa sinüzit filmleri, akciğer filmleri, kan sayımı gibi tetkikler yapılabilir.

    Nasıl Tedavi Edilir: ÜSYE genelde kendi kendini sınırlayan bir hastalıktır. Ancak hastaların çoğunda bakterilerde iltihabın içinde olduğundan antibiyotik verilmesi gerekir. Bunun dışında hastanın şikayetlerini azaltmak amacıyla ağrı kesici-ateş düşürücüler, antihistaminik ilaçlar ve burun açıcı (dekonjestan )ilaçlar verilir. Bu sayılan ilaçların hepsini içeren tek ilaç şeklinde hazırlanan ilaçlar vardır. Bunlar antibiyotiklerle beraber verilebilir.

    Ne Gibi Komplikasyonları Vardır: ÜSYE komplikasyonları genellikle iltihabın yayılmasına bağlıdır. Eğer sinüslere yayılmışsa sinüzit, bronşit veya zatürre (akciğer iltihabı), kulağa yayılmışsa orta kulak iltihabı veya iç kulak tutulumuna bağlı baş dönmesi, çınlama hatta nadiren kalıcı işitme kaybı yapabilir

    Nelere Dikkat Etmeliyim: ÜSYE hemen herkesin sıklıkla yakalanabileceği bir hastalıktır. Korunmak için bazı uygulamalar yapılsa da tamamen engellenemez. Hastanın dikkat edebileceği en önemli şeyler soğuktan korunma ve ÜSYE olan başka hastalarla yakın temasta olmamaktır.

    Grip Aşısı Olmalımıyım: Grip aşısı gribe neden olan virüslerden hazırlanmış bir aşıdır. Özellikle grip olmasının ciddi problemlere yol açması muhtemel kişilerde uygulanabilir. Ancak grip virüsü sürekli kendini değiştiren bir virüstür. Bu nedenle aşının koruyuculuğu %100 değildir. Ancak yinede hastalığa yakalanma sıklığını azaltır ve belirtilerin hafif geçmesini saplayabilir. Aşı vurulurken grip olunmamasında fayda vardır.

    YUTMA GÜÇLÜĞÜ: DİSFAJİ

    Yutma güçlüğüne (Disfaji) özellikle yaşlılarda olmak üzere tüm yaş gruplarında yaygın olarak rastlanır. Disfaji terimi yemeklerin ve sıvıların ağızdan mideye geçmesi sırasında zorluk hissetmedir. Bu duruma çoğu tehlikeli olmayan ve geçici olan birçok faktör neden olabilir. Yutma güçlüğü nadiren tümör veya ilerleyici nörolojik hastalık gibi daha önemli patolojiye işaret eder. Kısa bir süre içerisinde yutma güçlüğü kendiliğinden iyileşmez ise kulak burun boğaz uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.

    Yutma işlemi nasıl olur?

    İnsanlar katı yiyecekleri yemek sıvıları içmek ve vücudun ürettiği tükürük ve mukusu yutmak için günde yüzlerce kez yutma işlevini gerçekleştirirler. Yutma işlevinin dört fazı vardır:

    1) Birinci faz yiyecek ve içeceklerin çiğnenerek yutmaya hazır hale getirildiği dönem.

    2) Ağız fazı boyunca, dil yiyecek ve içecekleri ağızın arka bölümüne iterek yutma yanıtını başlatır.

    3) Yutak fazında yiyecek ve içecekler hızlıca yutaktan yemek borusuna geçer.

    4) Son faz olan yemek borusu fazında yiyecek ve içecekler yemek borusundan mideye geçer.

    Birinci ve ikinci fazlar istemli kontrol altında oluşurken,üçüncü ve dördüncü fazlar kendiliğinden oluşur.

    Yutma Hastalıklarının Nedenleri Nelerdir?

    Yutma işlevi sırasındaki herhangi bir kesinti yutma güçlüğüne neden olabilir. Yutma güçlüğü sağlıksız dişler, uygun olmayan takma dişler veya soğuk algınlığı gibi basit nedenlere bağlı olabilir. Yutma güçlüğünün en yaygın nedenlerinden biri mideden yemek borusuna geri kaçıştır. Bu durum mide asitinin yemek borusundan yutağa doğru yukarı hareketinin sonucu oluşur. Diğer nedenler arasında felç, ilerleyici nörolojik hastalık, trakeostomi tüpü varlığı, hareketsiz ses teli, ağız, gırtlak veya yemek borusu tümörü ile baş boyun bölgesine uygulanan cerrahi operasyonlar sayılabilir.

    Yutma Hastalıklarını Kim Değerlendirir ve Tedavi Eder?

    Yutma güçlüğü inatçı ise ve nedeni bilinmiyor ise bir kulak burun boğaz uzmanı, söz konusu hastanın hikayesini ele alarak muayenesini yapacaktır.

    Bu muayene, aynalar veya özel optik sistemle görüntüleme sağlayan endoskoplar kullanarak dilin arka bölümünün, boğaz ve larenksin incelenmesi yoluyla yapılır. Eğer gerekli ise yemek borusu, mide ve oniki parmak bağırsağı incelemesi, kulak burun boğaz uzmanı veya mide ve barsak hastalıkları uzmanı tarafından yapılır.

    Bunun sonucuna göre baryumlu yemek borusu geçiş filmi ile yutma mekanizması fonksiyonlarının değerlendirilmesi gerekebilir.

    Eğer özel patolojiler söz konusu ise,üst mide- barsak sistem filmi veya videofloroskopi ile beraber radyologla temasa geçilebilir. Böylece yutmanın her dört fazınında değerlendirmesi yapılır. Değişik kıvamda yiyecek ve içecekler kullanarak ve hastaya değişik pozisyonlar verdirerek, yutma yeteneğini değerlendirilebilir. Eğer yutma güçlüğü felç veya ilerleyici nörolojik hastalıklara bağlı ise nörolog tarafından değerlendirilmelidir.

    Belirtiler

    Yutma güçlüğünün belirtileri şunlardır.

    Ağızda tükürük artışı

    Yiyecek ve içeceklerin boğaza takılması hissi

    Boğaz ve göğüste rahatsızlık hissi( Mideden yemek borusuna kaçış var ise - Reflu)

    Boğazda yabancı cisim veya parça hissi

    Uzamış veya belirgin yutma güçlüğüne bağlı yetersiz beslenme ve kilo kaybı

    Yutma sırasında kolayca geçmeyen yiyecek parçaları sıvı ve tükürüğe ve bunların akciğerlere aspire edilmesine bağlı olarak gelişen öksürük ve boğulma hissi

    Mümkün Olan Tedaviler:

    Neden belirlenebilmişse, yutma güçlüğü tıbbi tedavi, yutma tedavisi veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir.

    Bu hastalıkların birçoğu tıbbi tedavi ile tedavi edilebilir. Mide asit salgısını engelleyen ilaçlar kas gevşeticiler ve asit gidericiler var olan ilaçlardan birkaçıdır. Tedavi yutma hastalığının nedenine göre düzenlenir. Mideden yemek borusuna kaçış sıklıkla beslenme ve yaşama alışkanlıklarını değiştirerek tedavi edilebilir. Örneğin :

    Hazmı kolay yiyeceklerden oluşan bir diyet ile sık aralıklarla ve az miktarlarda beslenmek

    Alkol ve kafeinden uzak durmak

    Kilo ve stresi azaltmak

    Uyku vaktinden önceki üç saat boyunca yemek yemekten sakınmak

    Geceleri yatağın başını yükseltmek.

    Eğer bunlar yardımcı olmazsa yemekler arasında ve uyku vaktinden önce asit giderici kullanmak rahatlama sağlayabilir.

    Birçok yutma hastalığı yutma tedavisinden yarar görebilir. Yutma kaslarının beraber çalışmasını sağlayan ve yutma refleksinin oluşmasını sağlayan sinirleri uyaran özel egzersizler yaptırılabilir.

    Hastalara ayrıca yutma işleminin başarılı şekilde yapılmasına yardımcı olacak vücut ve baş pozisyonlarını öğretebilir.

    Yutma güçlüğü olan hastalardan bazıları yetersiz beslenme problemi ile karşılaşırlar. Mesleki terapist beslenme teknikleri hakkında hasta ve ailesine yardımcı olabilir. Bu teknikler hastayı olabildiğince bağımsız kılar. Diyetisyen veya beslenme uzmanı hasta için gerekli olan yiyecek ve içecek miktarını ve ek besinlerin gerekli olup olmadığını belirler.

    Cerrahi tedavi belirli bazı problemlerin tedavisinde kullanılır. Darlık veya yapışıklık varlığında söz konusu alanın genişletilmesi gerekli olabilir. Kasların ileri derecede kasılması varlığında ilgili kasların genişletilmesi ve hatta serbestleştirilmesi gerekli olabilir. Bu yöntem kas kesilmesi olarak adlandırılır ve kulak burun boğaz uzmanı tarafından gerçekleştirilir.


    YÜZ FELCİ: BELL PARALİZİSİ

    Yüz Felci Ne Demektir: Yüz hareketlerini (dudak, yanak, kaş,göz çevresi) yapmamızı yüz siniri (fasial sinir) aracılığı ile sağlarız. Beyinden gelen hareket emirlerini yüz siniri, yüz kaslarına ileterek istediğimiz hareketleri yapmamızı sağlar. Eğer beyindeki veya yüz sinirindeki bazı hastalıklar bu iletiyi engellerse yüz felci oluşur ve yüz hareketleri kısmen ya da tamamen ortadan kaybolur. Yüz felci tıbbi olarak fasial paralizi olarak ismlendirilir.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=40230

    Yüz Siniri Nerededir: Beyin ile beyin sapı arasında yüz sinirini oluşturacak lifler karışık bir şekilde gelir. Bu bölüm daha çok Nöroloji ile ilgilidir. Beyin sapından sonra yüz siniri kıvrımlı biryol izler. İç kulak yolundan geçerek, orta kulağında çevresini dolaşır ve kulak arkasından doğru birkaç dal halinde yüz kaslarına ulaşır. Yüz kaslarına ulaşmadan önce kulak önündeki tükrük bezinin içinden geçer. İç kulak yolundan geçerken işitme siniri ile birlikte bulunur. Yolu boyunca bazı dallar verir ve bu dallar çeşitli görevler yaparlar. Gözyaşı bezinin salgısını, çene altındaki tükrük bezlerinin salgısını ve dilin tat hücrelerinin görev yapmasını da yüz sinirinin dalları sağlar.

    Yüz Felcinin Nedenleri Nelerdir: Yüz felci beyinle beyin sapı arasındaki veya beyin sapından yüz kaslarına kadar olan bölümdeki birçok hastalığa bağlı olarak gelişebilir. Beyin-beyin sapı arasındaki yüz felci nedenleri genellikle beyin kanamasına bağlıdır ve nöroloji bölümünde incelenirler. Bu nedenlerle oluşan yüz felcine merkezi yüz felci denir. Beyin sapından sonraki yüz siniri hastalıklarında oluşan yüz felcine ise periferik yüz felci denir. Periferik yüz felci yapabilecek bir çok sebep vardır:
    -Bell Paralizisi: En sık görülen yüz felci nedenidir. Nedeni aslında kesin değildir. Yüz sinirinin iç kulak çevresindeki bir bölümünde iltihap oluştuğu düşünülmektedir. Soğuk ve rüzgara maruz kalmanın etkili olduğu bilinmektedir.Sinirin fonksiyonunun kaybolması dışında bir bulgu yoktur. Başka nörolojik bulgu olmamasıyla teşhis konur. Genellikle tam olarak iyileşir.
    -Ramsay-Hunt Sendromu: Virüslerin neden olduğu bir hastalıktır. Bell paralizisindeki bulgulara ilave olarak ağrı ve dış kulak yolunda bazı lezyonlar vardır. Tam iyileşme oranı Bell paralizisine göre biraz daha azdır.
    -Orta Kulak İltihapları: Çocuklarda akut orta kulak iltihabı büyüklerde de kronik orta kulak iltihabı çevresindeki kemiği eriterek ya da mevcut açıklıklardan ulaşarak yüz sinirine ulaşabilir ve yüz felci yapabilir.
    -Sistemik Hastalıklar: Şeker hastalığı, hipertansiyon, nörit(sinir iltihabı), vitamin eksikliği gibi vücudun diğer bölgalerinide ilgilendiren hastalıklar.
    -Tümöral Hastalıklar: Yüz sinirinin kendisinde veya yolu boyunca geçtiği bölgelerdeki tümörler de yüz felci yapabilirler. Bu sinirler iyi ya da kötü huylu olabilirler. Yüz siniri, kaslara gitmeden önce kulak önündeki tükrük bezinin içinden de geçtiği için, bu tükrük bezi tümörleri de yüz felci yapabilir.
    -Travmalar: Kulak çevresine veya yüze gelen travmalar (darbeler) yüz sinirini hasara uğratarak yüz felci yapabilirler.
    -Ameliyatlar: Kafa içinde, kulakta veya tükrük bezinde başka sebeplerle yapılan ameliyatlar sırasında yüz siniri yaralanabilir.

    Ne Gibi Belirtiler Olur: Yüz sinirinin çalışmamasının en belirgin bulgusu yüz hareketlerinin azlması veya kaybolmasıdır. Kaş kaldırma, göz kapama, diş gösterme, gülme, yanak şişirme gibi hareketler bozulur. Bunun dışında gözyaşı azalması, tükrük salgısının azalması, tat duyusunun bozulması, gürültüye duyarlılık artışı gibi bulgularda bulunabilir. Yüz felcini yapan asıl sebebe göre ilave bulgular görülebilir.

    Muayenede Ne Görülür: Muayenede ilk göze çarpan hastanın yüz hareketlerini yapamamasıdır. En sık yüz felci nedeni olan Bell paralizisinde başka bulgu yoktur. Ancak diğer sebeplerde ilave bulgular olabilir. Bunlar arasında dış kulak yolunda lezyonlar, orta kulak iltihabı bulguları, diğer nörolojik bulgular sayılabilir. Orta kulak iltihabı veya bir orta kulak tümörü yoksa kulak muayenesi normal görülür.

    Ne Gibi Tetkikler Yapılır: En sık görülen Bell paralizisi için muayenede başka bir hastalıktan şüphelenilmiyorsa genellikle bir tetkik yapılmaz. Ancak tedavide verilen ilaçların yan etkisi olarak tansiyon ve şeker yükselmesi olabildiği için tansiyon ve açlık kan şekeri ölçümleri yapılabilir. genel olarak yapılabilecek tetkikler şunlardır:
    -Açlık kan şekeri, tansiyon, kolesterol ölçümleri
    -Kafa içinde veya tükrük bezi tümörlerinden şüpheleniliyorsa bilgisayarlı tomografi veya manyetik resonans
    -İşitme testleri
    -Gözyaşı miktarının test edilmesi (schirmer testi)
    -EMG
    -Elektrofizyolojik testler adı verilen ve sinir ileti hızını yada sinirin hastalanma yüzdesini göstermeye yarayan testler (Bu testler özellikle tedavi için ameliyat düşünülüyorsa uygulanır).

    Teşhis Nasıl Konur: Yüz Felci teşhisi hastanın yüz hareketlerinin bozulduğunun görülmesi ile konur. Ancak önemli olan asıl sebebin ne olduğudur. Bunu araştırmak için şüphelenilen duruma uygun tetkikler yapılır ve bir hastalık bulunursa onun tedavisi yapılır. Eğer ilk muayene sırasında yüz felci dışında bir bulgu bulunmadıysa kan şekeri ve tansiyon ölçümleri yapılır ve Bell paralizisi olduğu düşünülerek tedaviye başlanır. İlaç tedavisi ile geçmeyen veye tekrar eden durumlarda özellikle bilgisayarlı tomografi veya manyetik resonans gibi tetkikler başta olmak üzere araştırmalar yapılabilir.

    Nasıl Tedavi Edilir: Yüz felcinin tedaviside yine sebebe göre yapılır. Bell paralizisinde tedavi ilaç tedavisidir. Hastanın diğer hastalıkları izin verirse (tansiyon, şeker yüksekliği veya mide problemleri) kortikosteroidler ve B vitamini ilaçlar verilir. Buna ilave olarak mide için ilaçlar, göz kurumalarını önlemek için yapay gözyaşı veya antibiyotikli kremler verilir. Hastanın dikkat etmesi gereken durumlar olarak yüz kasları üzerine masaj yapılması, sıcak uygulamaları, yüz kaslarını hareket ettirmek için sakız çiğnenmesi sayılabilir. Ramsay-Hunt sendromunda ilave olarak virüslere karşı da ilaç verilir. Eğer yüz felcinin başka bir sebebi bulunursa bu hastalık ilaç ya da ameliyatla tedavi edilir. Bu tedaviler o hastalıkla ilgili bölümlerde anlatılmıştır. Örneğin iç kulak tümörleri veya kronik orta kulak iltihaplarına bağlı yüz felçleri ameliyat gerketiren hastalıklarken, akut orta kulak iltihabına bağlı yüz felci kulak zarını çizmek ve antibiyotik ile tedavi edilir.

    Ameliyat Gerekli midir?: Yüz felcinin bazı sebepleri ameliyat gerektirir. Yukarıda da bahsedildiği gibi tümör (kafa içinde veya tükrük bezlerinde), kronik orta kulak iltihapları ameliyat gerektirir. Ancak genellikle ilaçla tedavi edilen Bell paralizisi gibi hastalıklarda bazen ameliyat gerektirir. Ne zaman ameliyat gerektiği kesinlik kazanmış bir konu değildir. Buna karar verirken ilaca ne derece yanıt alındığı, yüz felcinin derecesi, elektrofizyolojik testlerin sonuçları ve başlangıçtan beri geçen zaman dikkate alınarak karar verilir. Bu karar doktorunuz tarafından uygun şekilde alınacaktır.

    Ne Gibi Ameliyatlar Yapılmaktadır: Yüz felci sebebine göre değişik ameliyatlar yapılmaktadır. İç kulak tümörlerinde kafa kemiklerini açarak ya da kulak arkasından girerek tümör çıkartılmaya çalışılır. Bazı iç kulak tümörlerinde henüz yüz felci gelişmemişse de ameliyat sonrası oluşabilir. Yüz sinirinden kaynaklanan bir tümör varsa tümörle beraber sinirin bir kısmıda çıkarılır. Geride kalan sinir kısmı onarılmaya çalışılır ancak bunu için bazen başka sinirleri yüz sinirleriyle birleştirmek gerekebilir. Kronik orta kulak iltihaplarına bağlı yüz felcinde orta kulaktaki iltihap temizlenir ve yüz sinirini saran kılıf açılarak iltihabın temizlenmesi sağlanır. Tükrük bezi tümörlerine bağlı yüz felcinde tükrük bezi ile beraber yine sinirin tümörle tutulan kısmıda çıkarılır. Bell paralizisi veya Ramsay-Hunt sendromundaki yüz felcinde ilaç tedavisinin sonucuna göre eğer ameliyat gerekirse genellikle yapılan işlem kulak arkasından girilerek sinire ulaşmak ve etrafındaki kılıfı açmaktır.
    Yüz sinirinin ilaçla ya da ameliyatla tedavi edilemeyeceği görüldüğünde bazı yardımcı ameliyatlar yapılır. Bunlar arasında başka sinirlerle hareket eden kasların yüze transferi, başka sinirlerin yüz sinirine birleştirilmesi, göz kapaklarına altın ağırlık yerleştirilmesiile gözlerin kapanmasının sağlanması gibi ameliyatlar yapılabilir.

    Fizik Tedavi Gerekli midir?: Yüz kaslarına fizik tedavi yöntemlerinin uygulanması yüz sinirine yeniden fonksiyon kazandıran yöntemler değildir. Ancak özellikle uzun süren yüz felçlerinde yüz kasları hareketsizlikten güçsüzleşirler ve daha sonra yüz siniri çalışsa bile yüzde asimetri ve güç kaybı olabilir. Bu nedenle hastanın kendi kendine uygulayabileceği masaj ve sakız çiğneme dışında fizik tedavi uygulanması önerilmektedir.
    Konu Mustafa Uyar tarafından (12.Nisan.2015 Saat 21:45 ) değiştirilmiştir.

  8. #58
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Kulak burun boğaz

    YÜZÜCÜ KULAĞI

    Kulak Kaşıntısı ve Mantar Enfeksiyonu

    "Yüzücü Kulağı" Ne Demektir?

    Dış kulak yolu iltihaplarından birine verilen isimdir. Kulağın mantar enfeksiyonu da denir. Bazen mantarlar tarafından oluşturulsa da, özellikle ağrılı vak'alarda doğada sık rastlanan bir bakteri tarafından oluşturulur.

    Nasıl Korunursunuz?

    Su kulağınıza girdiğinde beraberinde mantar ve bakterileri de getirebilir. Çoğunlukla su geri gelir, kulak kurur ve bakteri ile mantarlar problem oluşturmazlar. Fakat su bazen dış kulak yolunda hapsolur ve buradaki cildi yumuşatır. Nemli ortamda bakteri ve mantarlar ürer, beslenir ve kulağı iltihaplandırabilirler.

    Başlangıçta kulaklarda tıkanıklık hissedilir ve kaşıntı olabilir. Kısa zamanda dış kulak yolu şişer, tıkanır ve bazen süt gibi bir akıntı olur. Çok ağrı yapmaya başlar. Kulak kepçesi ve önü çok hassaslaşır. İltihap bu duruma geldiğinde hekim tedavisi gerekir. Bu, boyun bezleri şişerse de geçerlidir.

    Kulağınızda su hapsolduğunu hissettiğinizde koruyucu antiseptik damlalardan kullanarak bütün bu olaylar zincirini önleyebilirsiniz.

    Şayet kulak hekiminiz kulak zarınızın normal ve güvenli olduğunu söylerse, yüzme sonrası kulak damlalarınızı kullanabilirsiniz. Basit alkol damla kullanmak önerilebilir. Alkol, suyu emer, dış kulak yolunun kurumasına yardımcı olur ve aynı zamanda yüzücü kulağında oluşabilecek bakteri ve mantarları öldürebilir. Asetik asit ihtiva eden beyaz sirke de kullanılabilir. Eczaneden alkol veya sirkeyi muhafaza edecek damlalık alabilir ve çantanızda taşıyabilirsiniz.

    "Yüzücü Kulağı"ndan Korunmak

    Şayet yüzme, duş veya banyo sonrası kulağınızda suyun hapsolduğunu veyahut kulağınızın nemli kaldığını hissederseniz, bu kulağınız yukarıda kalacak şekilde başınızı eğiniz ve kulak kepçenizi yukarı ve geriye doğru çekerek damlalarınızı damlatınız.

    Damlaların heryere ulaşmasını sağlamak için kulağınızı ovalayınız, daha sonra kulağın kuruması için kulağınızı aşağı yönde çeviriniz.

    Şayet kulak probleminiz tekrarlayan bir eğilim gösteriyorsa, kulak, burun, boğaz hekiminiz yüzmeden önce kulaklarınızı nasıl koruyacağınızı anlatacaktır.

    Dikkat!

    Şayet kulağınız hâlen iltihaplı, kulak zarınız delinmiş veya önceden delik ise, hasar görmüşse veyahut kulak operasyonu geçirmiş iseniz, yüzmeden ve kulak damlası kullanmadan önce kulak, burun, boğaz hekimine danışmanız lazımdır.

    Kulaklar Neden Kaşınır?

    Kaşınan her türlü kulak, kişiyi deli eder. Ani oluşan kaşıntılara sıklıkla mantar enfeksiyonu sebep olur, daha uzun süreli durumlarda sıklıkla kronik dermatit denilen deri inflamasyonu kaşıntının sebebidir. Başta oluşan kepek gibi dış kulak yolunda da kuru, ince ve bol miktarda kepek oluşabilir, buna "seboreik dermatit" adı verilir. Bazı kişiler, yiyeceklerinde değişiklik yaparak (yağlı yiyecekler, karbonhidratlar, çikolata gibi yiyeceklerden uzak durarak) bu durumun önüne geçebilirler. Hekimler kulaklar kaşındığında genellikle yağlı veya kortizonlu damlalar önerirler. Uzun süreli tedavisi olmasa da kontrol altında tutulabilirler. Nadir olarak kulak kaşıntısı alerjik de olabilir ve bu durumun tedavisi farklıdır.

    Kaşıntılı, kepekli kulaklar veya kulak akıntısının biriktiği kulaklar, "yüzücü kulağı"nın gelişmesine yatkındırlar. Bu kişiler özellikle kulakları ıslak kaldığında koruyucu kulak damlaları kullanmaları konusunda bilinçli olmalıdırlar. Yüzme mevsimi başlamadan önce kulaklarını temizletmeleri de çok yardımcı olur.



    Tatarcık, Sinek ve Yabancı Cisimler?

    Kulak içerisine giren birçok böcek vardır, tatarcık, güve, hamamböceği bunların başında gelir. Tatarcıklar kulak akıntısı içerisinde hapsolur ve uçamazlar. Daha büyük böcekler kulak içerisinde dönemezler ve geri çıkamazlar. Bu yüzden sürekli hareket ederek kişide kulak ağrısına, sese ve korkuya sebep olurlar.

    Tatarcıklar ılık su ile yıkanarak kolayca çıkartılabilirler (Yıkadıktan sonra hem kulağın kuruması hem de antiseptik amaçla alkol damlatmayı unutmayınız). Büyük böcekler için ilk yapılacak şey kulağın mineral yağ ile doldurulmasıdır, yağ böceğin nefes deliklerini tıkayarak ölmesine sebep olur. Bu durum 5 ilâ 10 dakikada gerçekleşir. Bundan sonra böceğin çıkartılması için hekime başvurmanız gerekir.

    Boncuklar, kalem uçları, silgiler, plastik oyuncak parçaları, kuru fasulyeler çocukların kulaklarına soktukları sık yabancı cisimlerdendir. Bunların çıkartılması çok hassas bir iştir ve mutlaka bir kulak burun boğaz hekimince yapılmalıdır.

    Kulaklar, Yükseklik ve Uçak Yolculuğu

    Uçak yolculuğu sırasında niçin kulaklarınızda "pop" diye bir basınç hissettiğinizi hiç merak ettiniz mi? Veya niçin basınç hissetmediğiniz zaman kulak ağrınız olduğunu düşündünüz mü? Uçaklar inişe geçtiğinde çocukların niçin yaygara çıkartıp ağladığını hiç merak ettiniz mi?

    Uçak yolculuğu sırasında karşılaşılan en sık tıbbi problem kulak problemleridir. Çoğunlukla basit rahatsızlıklar olur, nadiren geçici ağrı ve işitme kaybı oluşur. Bu broşür uçak yolculuğunuz esnasında karşılaştığınız hafif kulak problemlerinizi ve nasıl korunacağınızı anlamanız için hazırlanmıştır.

    Yapı

    Kulak genel olarak üç bölüme ayrılır:

    a)Dış kulak: Başın yan tarafında görülen kulak kepçesi ile içeriye kulak zarına kadar devam eden dış kulak yolundan oluşur.

    b)Orta kulak: Kulak zarı ile iç kulak arasında kalan ufak boşluktur. Burada üç adet kemikçik, kulak kemiğinin hava boşlukları bulunur.

    c)İç kulak: Kulak kemiğinin iç kısmında bulunan ve işitme ile denge sinir uçlarını ihtiva eden bölümdür.

    Hava yolculuğu sırasında probleme yol açan, orta kulak bölümüdür. Ufak bir hava boşluğu olduğu için, basınç değişikliklerinden etkilenir.

    Normal olarak her yutkunduğunuzda (veya ikinci üçüncü yutkunduğunuzda) kulaklarınızda ufak bir çıt sesi veya basınç oynaması hissedersiniz. Bu esnada geniz ile orta kulak arasındaki östaki borusu vasıtası ile orta kulağınıza hava kabarcığı geçmiştir. Orta kulaktaki hava burayı döşeyen doku tarafından sürekli emilir fakat "östaki borusu" her yutkunuşta sürekli hava sağlar. Bu sayede kulak zarının her iki tarafındaki hava basıncı eşitlenir. Şayet bir şekilde basınç farkı oluşursa, kulaklar tıkalı imiş gibi hissedilir.

    Östaki Borusu ve Kulakların Tıkanıklığına Neler Sebep Olur?

    Östaki borusu, birçok sebepten dolayı tıkanabilir veya ağzı kapanabilir. Bu durumda, orta kulak basıncı eşitlenemez.

    Orta kulaktaki hava sürekli emilir ve yenilenemediği için vakum oluşur, kulak zarı içeri doğru çöker. Gergin kulak zarı normal olarak titreşemez ve sesler donuk, az gelir. Kulak zarının gerginleşmesi de ağrı oluşturabilir. Şayet bu durum bir süre devam ederse, ota kulaktaki basıncı eşitleyebilmek için, orta kulağı döşeyen dokudan kan serumuna benzer bir sıvı sızarak burayı doldurur. Bu duruma "orta kulakta sıvı", "seröz otit" veya "aero-otit" ismi verilir.

    Östaki borusunu tıkanmasına yol açan en sık sebep basit soğuk algınlığıdır. Sinüs iltihapları ve burun alerjileri de (saman nezlesi gibi) sık sebeplerdendir.

    Östaki borusu ve onu döşeyen döşeyen doku, burun ve genizin devamıdır. Bu devamlılıktan dolayı çoğunlukla burunun tıkalı olması, kulakların da tıkalı olmasına ve böyle hissedilmesine sebep olur.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=40231

    Östaki borusunun tıkanmasının bir diğer sebebi dokularda şişliğe yol açan orta kulak iltihaplarıdır.

    Östaki borusu yetişkinlere göre daha dar olduğu için çocuklar tıkanıklığa daha yatkındırlar.

    Hava Yolculuğu Nasıl Problem Yaratır?

    Hava yolculuğu esnasında ani basınç değişiklikleri olur. Bu basınç değişikliklerinin eşitlenmesi için östaki borusunun o esnada hemen açılıp kapanabilmesi lazımdır. Bu olay özellikle uçak inişe geçtiğinde görülür.

    İlk dönemde basınç eşitlenmesi sağlanamayan uçaklarda bu gerçek bir problem oluşturmaktaydı. Günümüzde bu olay en aza düşürülmüştür. Buna rağmen hâlâ bazı önlenemeyen basınç değişiklikleri olabilmektedir.

    Gerçekte, basınç değişikliğine yol açan her türlü durum problem yaratır. Aynı durumla, yüksek binalarda hızla hareket eden asansörlerin içinde veya suya dalarken karşılaşırsınız. Derine dalan dalgıçlara ve pilotlara bu durumla nasıl başedecekleri öğretilir. Siz de kendi metodunuzu öğrenebilirsiniz.
    Konu Mustafa Uyar tarafından (12.Nisan.2015 Saat 21:45 ) değiştirilmiştir.

  9. #59
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Kulak burun boğaz

    Kulaklarınızın Tıkanmasını Nasıl Önlersiniz?

    Yutma işlemi östaki borusunu açan kasları harekete geçirir. Sakız çiğnerken veya naneli şeker yerken daha sık yutkunursunuz. Bunlar inişe geçmeden önce yapılabilecek iyi egzersizlerdir. Esnemek daha bile iyidir. Esnerken bu kas daha iyi uyarılır. İniş sıasında uyumamaya dikkat etmeniz gerekir çünkü uyurken yutkunma işlemi çok yavaşlar (uçuş ekibi inişe geçildiğinde sizi uyandırmak ister).
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=40232

    Şayet yutkunmak ve esnemek etkili değilse şu metod en iyi sonucu verir: 1)Burun kanatlarınızı elinizle sıkıca kapatınız 2)Ağızdan kuvvetli bir soluk alınız 3)Ağzınız ve burnunuz kapalı olduğu halde bu nefesi yanak ve yutma kaslarınızı kullanarak dışarı üflemeye çalışınız, böylece basınçlı hava östaki borusundan orta kulağa geçebilir. Kulağınızda basınç veya ses hissttiğinizde başardınız demektir. İniş sırasında bunu birçok kez yapmanız gerekebilir.

    Bebekler bu işlemi yapamazlar fakat bir şey emerlerse rahatlarlar. İniş sırasında bebeğinizi emziriniz veya besleyiniz ve uyumalarına müsaade etmeyiniz.

    Hangi Tedbirleri Almalısınız?

    Kulaklarınuıza hava ile basınç yaparken karnınızı ve göğsünüzü kullanmayınız çünkü bu durumda çok fazla basınç oluşur. Uygun basınç sadece yanak ve yutma kaslarınızı kullanarak sağlanır.

    Soğuk algınlığınız, sinüs iltihabınız veya alerjiniz varsa en iyisi uçuşu ertelemektir.

    Son günlerde bir kulak müdahalesi geçirmişseniz, doktorunuzdan uçuş hakkında bilgi alınız.

    Burun Açıcı İlaçlar ve Burun Spreyleri?

    Deneyimli yolcular inişe geçmeden yaklaşık bir saat önce burun açıcı bir ilaç veya sprey kullanırlar. Bu ilaçlar kulağa giden dokuları büzerek orta kulak havalanmasına yardımcı olurlar. Aynı sebepten dolayı alerjisi olan kişiler de alerji ilaçlarını uçuş öncesi almalıdırlar.

    Burun açıcı ilaçların yüksek tansiyonu, kalp problemi, kalp ritm bozukluğu, tiroid hastalığı, aşırı sinirliliği olan kişilerce kullanılmadan önce mutlaka bir hekime danışılması gerekmektedir. Aynı şekilde hamile bayanlar da hekimlerine danışmalıdırlar.

    Kulaklarınız Açılmazsa Ne Yapılmalı?

    İnişten sonra da basınç eşitleyici hareketler yapabilir ve burun açıcı ilaçlara devam edebilirsiniz (burun açıcı spreyleri kullanmayı alışkanlık haline getirmeyiniz ve uzun süre kullanmayınız aksi takdirde daha fazla tıkanıklığa yol açabilirler). Kulaklarınız hâlâ açılmıyor ve ağrıyorsa kulak hekimine başvurmanız gerekir. Hekiminiz, kulak zarınızı çizerek orta kulağınızdaki basıncı veya sıvıyı boşaltmaya ihtiyaç duyabilir.
    Konu Mustafa Uyar tarafından (12.Nisan.2015 Saat 21:45 ) değiştirilmiştir.

  10. #60
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Kulak burun boğaz

    EMeğe saygı duyalım yorum yamayı unutmayalım
    Konu Mustafa Uyar tarafından (12.Nisan.2015 Saat 21:44 ) değiştirilmiştir.

Sayfa 6/7 İlkİlk ... 4567 SonSon

Benzer Konular

  1. Boğaz reflüsüne dikkat!
    By hw414 in forum Sağlık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.Temmuz.2008, 14:00
  2. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 13.Şubat.2008, 08:07
  3. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.Mayıs.2007, 13:09
  4. Burun Tıkanıklığı
    By Mustafa Uyar in forum Sağlık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 25.Nisan.2007, 18:40
  5. Boğaz Ağrısı
    By Mustafa Uyar in forum Sağlık
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 25.Nisan.2007, 18:38

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.