YAŞAMA HAKKI
İslam'da can emniyeti sıkı tedbirlerle koruma altına alınmıştır. Kadın veya erkek
her kim olursa olsun kesinlikle öldürülemez.
Usame b. Zeyd şu olayı nakleder: "Peygamber Hurka Kabilesi ile savaşmak için bizi
gönderdi. Bir sabah onlara baskın yaptık. Aralarında biri vardı ki bize göz
açtırmıyordu. Ben ve Ensar'dan bir arkadaş ona yetiştik. O anda adam Kelime-i
Şehadet getirdiği için Ensar'dan olan zat geriye çekildi. Ben ise dinlemedim ve onu
öldürdüm. Peygamber (s.a.v) durumu öğrendi ve 'Usame, adam Lailaheillallah dedi ve
sen onu öldürdün öyle mi?' dedi. Ben, 'Ya Resulallah! Ölüm korkusundan söyledi'
dedim. Peygamber bu defa, 'Sen onun kalbini mi yardın ki ölüm korkusundan
söylediğini öğrendin? Kıyamet günü seni bu vebalden kim kurtaracak?' buyurdu. Ve
bunu o kadar çok tekrar etti ki, 'Keşke ben yeni Müslüman olmuş biri olsaydım'
dedim".
Can emniyetinin ve yaşama hakkının üzerinde bu derece hassasiyetle duran İslam,
kadınların kendilerini savunma konusunda erkeklere nazaran daha güçsüz oldukları
düşünüldüğünde onların can emniyetini çok sıkı tedbirlerle korumuştu. Esasen bir
savaş durumunda veya başka herhangi bir tehlikeli durumda kocası, oğlu veya herhangi
bir yakını bizzat kadını korumakla mükelleftir. Bu, erkeğin sorumluluğu ve en önemli
vazifelerinden biridir. Allah'ın Resulü bir orduyu sefere gönderirken, yaşlılara,
sakatlara, çocuklara ve savaşa bizzat iştirak etmedikleri müddetçe kadınlara
dokunmamalarını emir buyururdu. Zira her kim olursa olsun İslam'da can mukaddestir.
Ve buna dokunulamaz.
MÜLK EDİNME HAKKI
İslam'da kadın, dilediği şekilde mülk edinip, mülkünde istediği gibi tasarruf eder.
Hz. Hatice, Mekke'nin en zengin hanımlarından biriydi. Cahiliye devrinde bile Tahire
(temiz kadın) ve Tacire (kadın tüccar) lakaplarıyla anılırdı. İslam'ın zuhurundan
sonra da İslam'ı canıyla olduğu kadar malıyla da desteklemiştir.
YÖNETİME KATILMA HAKKI
Kadınlar Hudeybiye Barışı'ndan önceki Rıdvan Beyatı'na katılmışlar ve Mekke'nin
fethinden sonra da Allah'ın Resulü'ne tek tek beyat etmişlerdir. Ki bu beyat bir
Peygambere olduğu kadar, aynı zamanda bir devlet başkanına da yapılıyordu. Hz. Ayşe
bu durumu şöyle anlatır: "Mümin kadınlardan âyetteki şartları kabul edene, Hz.
Peygamber 'Seninle beyat yaptım' diyordu".
ÇALIŞMA HAKKI
İslam'da kadınların hür tercihlerini kullanarak çalışma hayatına atılabileceklerini
izah etmiştik. Nitekim, Mekkeli Müslümanlardan olan ve Resulullah'a beyat eden, ilk
muhacirlerden Şifa Hatun'a Hz. Ömer, çarşı ve pazarları kontrol vazifesi vermiştir.

ZULÜM KARŞISINDA İLTİCA HAKKI
Müslümanlar İslam'ın ilk yıllarında en ağır meşakkat ve zulümlerle karşılaşmışlardı.
Bunun üzerine iki kafile halinde ilk hicreti gerçekleştirip, Habeşistan'a gitmeye
başladılar. Kafilede 10 erkek ve 5 kadın sahabe vardı. Hz. Osman'ın eşi ve
Resulullah'ın kızı Hz. Rukiyye, Ebu Huzeyfe'nin hanımı Sehle, Hz. Ümmü Seleme, Amir
b. Rebia'nın hanımı Leyla bu muhacir kadınlardan bir kaçıydı.
Daha sonra yapılan Medine'ye hicret yolculuğunda da pek çok kadın bulunduğunu
görmekteyiz.
BAĞIMSIZ MAHKEMELERDE HAK VE KUKUKU SAVUNMA HAKKI
Kadınlar çok çeşitli meselelerini ve problemlerini bizzat Allah'ın Resulü'ne
iletiyorlar ve hatta O'nun huzurunda eşlerinden bile şikayetçi olabiliyorlardı. Bu
durum Dört Halife Devri’nde de aynen devam etmişti.
Halifeliği zamanında Hz. Ömer minbere çıkmış ve "Ey Nas! Bana kulak veriniz, bundan
böyle herhangi biriniz kadınların mehrinde aşırı gitmesin. Eğer ben, Peygamber
Efendimiz'in verdiği veya O'na verilen miktardan fazla verdiğinizi duyarsam, fazla
olanı Beytülmale devredeceğim" demişti. Kureyş'ten bir kadın: "Ya Emirül-Müminin
Allah'ın kitabı ile senin sözünden hangisine uyulmalıdır?" diye sordu. Hz. Ömer,
"Tabii ki Allah'ın kitabına uyulmalıdır. Fakat neden böyle bir şey söyledin?"
deyince kadın, "Sen demin kadınların mehrinde aşırı gidilmemesini söyledin. Oysa,
Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de, "Eğer kadınlardan herhangi birine bir yük altın bile
vermiş olsanız ondan bir şey geri almayın" buyurmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer:
"Bütün insanlar Ömer'den iyi bilir" diyerek sözüne devam etti ve "Ey Nas! Ben size
kadınların mehrinde aşırı gitmemenizi söylemiş isem de bu sözümden caymış
bulunuyorum. Bundan sonra kim ne kadar vermek isterse versin" dedi.