Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


3 sonuçtan 1 ile 3 arası
  1. #1
    yoLcu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    05 Aralık 2006
    Yer
    bartın
    Yaş
    50
    Mesajlar
    1,756
    Tecrübe Puanı
    67

    Standart ıslamda kadın hakları

    YAŞAMA HAKKI
    İslam'da can emniyeti sıkı tedbirlerle koruma altına alınmıştır. Kadın veya erkek
    her kim olursa olsun kesinlikle öldürülemez.
    Usame b. Zeyd şu olayı nakleder: "Peygamber Hurka Kabilesi ile savaşmak için bizi
    gönderdi. Bir sabah onlara baskın yaptık. Aralarında biri vardı ki bize göz
    açtırmıyordu. Ben ve Ensar'dan bir arkadaş ona yetiştik. O anda adam Kelime-i
    Şehadet getirdiği için Ensar'dan olan zat geriye çekildi. Ben ise dinlemedim ve onu
    öldürdüm. Peygamber (s.a.v) durumu öğrendi ve 'Usame, adam Lailaheillallah dedi ve
    sen onu öldürdün öyle mi?' dedi. Ben, 'Ya Resulallah! Ölüm korkusundan söyledi'
    dedim. Peygamber bu defa, 'Sen onun kalbini mi yardın ki ölüm korkusundan
    söylediğini öğrendin? Kıyamet günü seni bu vebalden kim kurtaracak?' buyurdu. Ve
    bunu o kadar çok tekrar etti ki, 'Keşke ben yeni Müslüman olmuş biri olsaydım'
    dedim".
    Can emniyetinin ve yaşama hakkının üzerinde bu derece hassasiyetle duran İslam,
    kadınların kendilerini savunma konusunda erkeklere nazaran daha güçsüz oldukları
    düşünüldüğünde onların can emniyetini çok sıkı tedbirlerle korumuştu. Esasen bir
    savaş durumunda veya başka herhangi bir tehlikeli durumda kocası, oğlu veya herhangi
    bir yakını bizzat kadını korumakla mükelleftir. Bu, erkeğin sorumluluğu ve en önemli
    vazifelerinden biridir. Allah'ın Resulü bir orduyu sefere gönderirken, yaşlılara,
    sakatlara, çocuklara ve savaşa bizzat iştirak etmedikleri müddetçe kadınlara
    dokunmamalarını emir buyururdu. Zira her kim olursa olsun İslam'da can mukaddestir.
    Ve buna dokunulamaz.
    MÜLK EDİNME HAKKI
    İslam'da kadın, dilediği şekilde mülk edinip, mülkünde istediği gibi tasarruf eder.
    Hz. Hatice, Mekke'nin en zengin hanımlarından biriydi. Cahiliye devrinde bile Tahire
    (temiz kadın) ve Tacire (kadın tüccar) lakaplarıyla anılırdı. İslam'ın zuhurundan
    sonra da İslam'ı canıyla olduğu kadar malıyla da desteklemiştir.
    YÖNETİME KATILMA HAKKI
    Kadınlar Hudeybiye Barışı'ndan önceki Rıdvan Beyatı'na katılmışlar ve Mekke'nin
    fethinden sonra da Allah'ın Resulü'ne tek tek beyat etmişlerdir. Ki bu beyat bir
    Peygambere olduğu kadar, aynı zamanda bir devlet başkanına da yapılıyordu. Hz. Ayşe
    bu durumu şöyle anlatır: "Mümin kadınlardan âyetteki şartları kabul edene, Hz.
    Peygamber 'Seninle beyat yaptım' diyordu".
    ÇALIŞMA HAKKI
    İslam'da kadınların hür tercihlerini kullanarak çalışma hayatına atılabileceklerini
    izah etmiştik. Nitekim, Mekkeli Müslümanlardan olan ve Resulullah'a beyat eden, ilk
    muhacirlerden Şifa Hatun'a Hz. Ömer, çarşı ve pazarları kontrol vazifesi vermiştir.

    ZULÜM KARŞISINDA İLTİCA HAKKI
    Müslümanlar İslam'ın ilk yıllarında en ağır meşakkat ve zulümlerle karşılaşmışlardı.
    Bunun üzerine iki kafile halinde ilk hicreti gerçekleştirip, Habeşistan'a gitmeye
    başladılar. Kafilede 10 erkek ve 5 kadın sahabe vardı. Hz. Osman'ın eşi ve
    Resulullah'ın kızı Hz. Rukiyye, Ebu Huzeyfe'nin hanımı Sehle, Hz. Ümmü Seleme, Amir
    b. Rebia'nın hanımı Leyla bu muhacir kadınlardan bir kaçıydı.
    Daha sonra yapılan Medine'ye hicret yolculuğunda da pek çok kadın bulunduğunu
    görmekteyiz.
    BAĞIMSIZ MAHKEMELERDE HAK VE KUKUKU SAVUNMA HAKKI
    Kadınlar çok çeşitli meselelerini ve problemlerini bizzat Allah'ın Resulü'ne
    iletiyorlar ve hatta O'nun huzurunda eşlerinden bile şikayetçi olabiliyorlardı. Bu
    durum Dört Halife Devri’nde de aynen devam etmişti.
    Halifeliği zamanında Hz. Ömer minbere çıkmış ve "Ey Nas! Bana kulak veriniz, bundan
    böyle herhangi biriniz kadınların mehrinde aşırı gitmesin. Eğer ben, Peygamber
    Efendimiz'in verdiği veya O'na verilen miktardan fazla verdiğinizi duyarsam, fazla
    olanı Beytülmale devredeceğim" demişti. Kureyş'ten bir kadın: "Ya Emirül-Müminin
    Allah'ın kitabı ile senin sözünden hangisine uyulmalıdır?" diye sordu. Hz. Ömer,
    "Tabii ki Allah'ın kitabına uyulmalıdır. Fakat neden böyle bir şey söyledin?"
    deyince kadın, "Sen demin kadınların mehrinde aşırı gidilmemesini söyledin. Oysa,
    Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de, "Eğer kadınlardan herhangi birine bir yük altın bile
    vermiş olsanız ondan bir şey geri almayın" buyurmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer:
    "Bütün insanlar Ömer'den iyi bilir" diyerek sözüne devam etti ve "Ey Nas! Ben size
    kadınların mehrinde aşırı gitmemenizi söylemiş isem de bu sözümden caymış
    bulunuyorum. Bundan sonra kim ne kadar vermek isterse versin" dedi.

  2. #2
    yoLcu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    05 Aralık 2006
    Yer
    bartın
    Yaş
    50
    Mesajlar
    1,756
    Tecrübe Puanı
    67

    Standart Yanıt: ıslamda kadın hakları

    EĞİTİM HAKKI
    İslam'da ilim öğrenmek ve öğretmek konusuna büyük önem verilmiştir. Eğitim görmek
    meselesi, denilebilir ki, bir haktan çok bir vazife, bir sorumluluk durumundadır.
    Allah Resulü sahabesini hep ilme teşvik etmiştir. Nitekim pek çok sahabi, ilim
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islami-bilgiler/55087-islamda-kadin-haklari.html#post112549
    aşkını yitirmemişler, hep öğrenip yaşamanın azmini ortaya koymuşlardır.
    Kabisa b. El Muharik şöyle anlatıyor: "Peygamber Efendimize gittim. Bana, 'niye
    geldin?' diye sordu. Ya Resulallah! Yaşım bir hayli ilerleyip kemiklerim artık
    incelmiştir. Sana Cenab-ı Hakk'ın yararlı kıldığı bir takım şeyleri bana öğretmen
    için geldim' dedim. Peygamber (s.a.v), 'Sen hangi taşın, hangi ağacın ve hangi
    toprak parçasının yanından geçmiş isen, sana Allah'tan mağfiret dilemiştir'
    buyurdu". Gerek Asr-ı Saadet'te ve gerekse daha sonraki dört halife devrinde, ilim
    öğrenme ve öğretme konusunda kadınların çok aktif bir rol üstlendiklerini görüyoruz.

    Asr-ı Saadet kadınları içerisinde Hz. Ayşe'nin ilmî sahada çok ayrı bir yeri vardır.
    Zira, Hz. Ayşe validemiz son derece zeki, bilgili ve dirâyetli bir kadındı.
    Peygamberimizin yaşam tarzını çok iyi bildiği için, fıkıh ilminde pek çok âlimin
    hatalarını düzeltirdi. Pek çok hadisin de mükemmel bir tarzda izahlarını yapmıştır.
    Ona 'ilk kadın müçtehit' desek yanlış olmaz.
    Ebu Musa El Eş'ari diyor ki: "Biz Resulullah'ın ashabı olarak bir hadisi anlamakta
    güçlük çektiğimizde onun anlamını Hz. Ayşe'ye sorar ve ondan muhakkak bir cevap
    alırdık".
    Urve Hazretleri de Hz. Ayşe için, "Fıkıh, tıp ve şiir ilminde Hz. Ayşe'den ileri bir
    kadın görmedim" demektedir.
    Hişam b. Urve'den nakledildiğine göre; "Bir gün Hz. Ayşe'nin huzuruna çıktım ve ona
    şöyle dedim: 'Ey anacağım, fıkıh ilmini Peygamber hanımı olduğun için, nesep ilmini
    ve tarih olaylarını da Ebu Bekir gibi asil birinin kızı olduğun için biliyorsun.
    Bunlara şaşmıyorum. Ama tıp ilmini nereden biliyorsun, doğrusu bunu merak ediyorum'.
    Şöyle cevap verdi: 'Resulullah'ın son günleri hep hasta geçiyordu. Bense onu
    rahatlatmaya çalışıyor ve tedavi yolları arıyordum. İşte tedavi ilmini böyle
    öğrendim".
    Hz. Ayşe Arapça'yı çok güzel konuşan, etkileyici üsluba sahip, abide bir kadındı.
    Ahnef b. Kays şöyle diyor: "Ebu Bekir'in, Ömer'in, Osman'ın, Ali'nin hutbelerini
    dinledim. Fakat Hz. Ayşe'nin sözlerinden daha etkileyici sözler söyleyen bir Allah
    kulu görmüş değilim".
    Hz. Ayşe, Allah'ın Resulü'nden 2210 hadis rivâyet etmiştir. En fazla hadis rivâyet
    eden sahabelerin ikincisidir.
    Peygamberimizin amcası Hz. Abbas'ın hanımı olan Ümmü-l Fadl da devrinin ilim sahibi
    kadınlarındandı. Hz. Abbas'ın Müslüman oluşunda, zeki ve bilgili bir kadın olan
    Ümmü-l Fadl'ın büyük etkisi olmuştur.
    Resul-i Ekrem kadınların okuma yazma öğrenmelerini ister ve buna teşvik
    buyururlardı. Okuma yazma bilen zeki ve tecrübeli bir kadın olan Şifa Hatun'dan,
    kendi eşi Hafsa'ya yazı yazmayı öğretmesini istemiştir.
    Medineli kadınlar Resulullah'ın huzuruna varmış ve "erkekler her zaman yanınıza
    gelip ilim öğreniyor, bilmediklerine vâkıf oluyorlar. Biz ise onlardan fırsat
    bulamıyoruz. Bize özel bir gün ayırın da gelip sizi dinleyelim ve bilmediklerimizi
    öğrenelim" demişlerdi. Resulullah da onlara bir gün tahsis etmişti. O gün kadınlara
    vaaz eder, emir verirdi. Hz. Ayşe şöyle der: "Ensar kadınları ne iyi kadınlardır.
    Sıkılganlıkları dinlerini öğrenmelerine mani olmamıştır".
    Tabiin kadınları da ilmî konularda gâyet bilgiliydiler.
    Süfyan-i Sevri'nin annesi oğluna her zaman şöyle nasihat ederdi: "Ey oğlum, sen ilmi
    elde et. Ben yün eğirerek, iplik satarak geçimimi sağlarım. Sakın ilim yolundan
    ayrılma. Ey oğlum! On cümle yazdığında bir bak kendine. Yürüyüşünde, oturuşunda,
    kalkışında bir değişme var mı? Eğer ilim seni olumlu yönde değiştirmemişse, sana ne
    faydası, ne de zararı dokunmayan abes bir şey yapmaktasın".
    Basra'da Tabii'nden Afsa ibn-i Şirin isminde bir kadın vardı ki ibadete
    düşkünlüğünün, zühd ve takvasının yanında, fıkıh ve hadis bilgisiyle de şöhret
    bulmuştu. Rivâyetlere göre 12 yaşında Kur'an-ı Kerim'i hıfzetmişti. Kardeşi, o
    devrin büyük alimlerinden olan İbn-i Şirin, çözemediği çoğu meseleyi ona havale
    ederdi. Bilhassa Kur'an kıraatı hususunda bir meseleyle karşılaştığında şöyle derdi:
    "Gidin Hafsa'ya sorun. Bakın bakalım nasıl oluyor?" Zira Hafsa Hatun'un Kur'an
    kıraatı pek çoğundan yüksek bir düzeyde idi. Aynı zamanda zekası ve nükteleriyle de
    meşhur olmuş bir hanımdı. Çağdaşları bu büyük kadını birçok ünlü âlimden üstün
    tutmaktadır. Hişam b. Hassan, "Ben Hasan El Basri'yi, İbn-i Şirin'i görmüş biriyim.
    Ama Hafsa Hatun'dan daha akıllı birini tanımıyorum" der.
    Rabiatü'l Adeviyye Hazretleri de, tasavvuf ilminde çığır açmış büyük mutasavvıf
    kadınlardan biri idi. Hicri II. asırda tasavvuf onunla birlikte yeni bir yoruma
    kavuştu, Basra'dan Bağdat'a yayıldı.
    Rabiatül Adeviyye, tasavvufta Hasan-ı Basri'nin başını çektiği Havfullah (Allah
    korkusu) kavramının yanında Muhabbetullah (Allah aşkı) ekolünü getirmiştir. Daha
    sonraki asırlarda İmam-ı Gazali kendisinden etkilenerek tasavvuf sistemini
    kurmuştur.
    Rabia, Basra'nın biraz dışında bir evde otururdu. Kendisine gelen insanları eğitir,
    onlara öğüt verirdi. Süfyan-ı Sevri, Hasan El Basri, Malik b. Dinar gibi zamanın en
    zeki ve en âlim zatları kendisinden öğüt dinlerdi.
    Bu örnekler pek çoktur. Biz bu esere yalnız belli başlılarını almakla yetindik.
    İslamî ilimlerin öğrenilmesi, gelişmesi, yayılması ve sistemleşmesi yolunda
    kadınların önemli bir rolü olmuştur. İslam tarihinin ilk beş asır içinde yalnız
    hadis rivâyeti ve öğretimiyle meşgul olan kadınların sayısı üçyüzellinin üstündedir.

  3. #3
    yoLcu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    05 Aralık 2006
    Yer
    bartın
    Yaş
    50
    Mesajlar
    1,756
    Tecrübe Puanı
    67

    Standart Yanıt: ıslamda kadın hakları

    SEYAHAT ETME HÜRRİYETİ
    İslam'da, bir kadının en önemli vasfı namusu ve hayasıdır. Nasıl bir kadının namus
    ve şerefine bir zarar gelmeden çalışmasında bir mahzur yoksa, seyahat etmesinde de
    can ve namus emniyeti her türlü tecavüzlerden korunduğu takdirde bir mahzur yoktur.
    Bu bakımdan yanında oğlu, kocası veya kardeşi gibi herhangi bir mahremi olmadan
    seyahat etmesi uygun görülmemiştir. Bu tamamen kadının can, mal ve namus emniyetini
    korumaya yönelik bir tedbirdir. İslam'ın 5 temel şartından biri olan hac ibadetini
    yerine getireceği zaman bile kadının yanında bir mahreminin olması şarttır. Buradan
    İslam'ın kadının can, mal ve namus emniyetine ne derece önem verdiğini anlamamız
    mümkündür.
    EVLENME VE YUVA KURMA HAKKI
    İslam'da evlenecek olan tarafların birbirlerini görmeleri, meşru şartlarda
    konuşmaları onların hakkıdır. Kadın da evlenirken bağımsız tercihini kullanır ve
    kimse kadını istemediği bir istikamete zorlayamaz. Bu bakımdan nikah akdi yerine
    getirilirken kadın "aldım, kabul ettim" gibi hüküm beyan eden cümlelerle kararını
    bildirir. Bunun aksi durumlarda nikah bâtıl olur. Bir başka ifadeyle, evlenecek
    olanların rızasının bulunmadığı bir nikah geçerli olamaz.
    Hz. Ayşe zorla evlendirilen bir kızla ilgili olarak Allah Resulü'nün uygulamasını
    şöyle anlatır: "Ensar'dan Hıdam'ın kızı Hansa, Hz. Ayşe'ye gelerek babam aile
    şerefini arttırmak için beni kardeşinin oğlu ile evlendirdi. Ben ise bu evliliği
    istemiyorum" dedi. Hz. Ayşe de ona, "Resulullah gelinceye kadar bekle" dedi.
    Resulullah gelince, Hz. Ayşe ona durumu anlattı. O da kızın babasını çağırdı ve
    kadına seçme hakkı verdi. Bunun üzerine kadın şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü!
    Babamın akdettiği nikahı kabul ettim. Fakat bu davranışımla kadınlara babalarının
    evlilikte böyle bir yetkisinin olmadığını bildirmek istemiştim".
    1917 tarihli Osmanlı Aile Hukuku Kararnamesi'nde de Şafii mezhebinin görüşü esas
    alınarak zorlanan kişinin nikahı resmen geçersiz sayılmıştır.
    NAFAKA HAKKI
    Kocası, kadını evlilikleri süresince geçindirmeye mecburdur. Boşanma halinde ise
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islami-bilgiler/55087-islamda-kadin-haklari.html#post112550
    kadına nafaka vermekle mükelleftir. Kadının şahsî mülkünün veya herhangi bir
    gelirinin bulunması durumu değiştirmez.
    "Boşanan kadınları, gücünüz yettiği kadar ikamet ettiğiniz yerlerde oturtun. Evleri
    başlarına dar etmek ve onları çıkmaya mecbur etmek için kendilerine zarar vermeyin.
    Eğer onlar hamile iseler çocuklarını doğuruncaya kadar nafakalarını da verin. Eğer
    onlardan doğacak çocuklarınızı sizin lehinize olarak emzirirlerse onlara ücretlerini
    veriniz. Aranızda bu hususta güzelce müşavere ediniz".
    Görülüyor ki, kadın, doğacak çocuğunu emzirmekle bile mükellef tutulmamış, bu onun
    kendi tercihine bırakılmıştır.
    Burada dikkati çeken en önemli husus, ister evli, ister boşanmış, ister bekar olsun,
    kadının her halükarda geçiminin teminat altına alınmış olduğudur. Bundan da İslam'ın
    kadınlara ne derece geniş haklar tanıdığını anlamış oluyoruz

Benzer Konular

  1. Kadın hakları, TSK'nın ders kitabında
    By Mustafa Uyar in forum Kadınlar Kulübü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 26.Nisan.2013, 19:19
  2. İslamda çalışmanın önemi
    By haberal in forum Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 09.Ekim.2008, 16:37
  3. İslamda Aile ve Akrabalık İlişkileri
    By yoLcu in forum Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 25.Haziran.2007, 05:59
  4. İslâmda ilk öğretmen: MUS'AB BİN UMEYR
    By yoLcu in forum İslami Bilgiler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 02.Mart.2007, 09:16
  5. İslamda Annenin Makamı..!
    By Gezgin in forum İslami Bilgiler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 23.Aralık.2006, 14:13

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.