4.DÜNYA-UKBÂ MUVAZENESİNİ TEMİN
Peygamberler dünya ve ukbâ muvâzenesini kurmak için gelmişlerdir.
Onların getirdiği muvâzene ile insanoğlu ifrat ve tefritten kurtulacak ve istikameti bulacaktır. Evet, ne papazlar ve ruhbanlar gibi bütün bütün dünyayı terkedip manastırlara çekilme, ne de her şeyiyle dünyaya dalıp ona kul-köle olma değil; sürekli orta yolu bulma ve yaşama ki, bu da ancak vahyin aydınlık dünyasında elde edilebilecek bir mazhariyettir. Yoksa akıl ve vicdanla böyle bir denge kurulamaz; hele mücerred ilim asla insanı bu seviyeye yükseltemez.
Kur’ân-ı Kerîm bu dengeyi şu şekilde anlatır :
“Allah’ın sana verdikleri ile ahiret yurdunun peşinde ol, dünyadan da nasibini unutma! Allah’ın sana ihsanda bulunduğu gibi sen de ihsanda bulun; yeryüzünde fesad peşinde olma. Şüphesiz ki Allah bozguncuları sevmez” (Kasas, 28/77).
Bu ilâhî dengenin bir tarafında, “Rabb’-inin nimetlerini anlat da anlat” (Duha, 93/11) hakikatının anlattığı kefe, diğer tarafında da “sonra kasem olsun, o gün bütün nimetlerden sorulacaksınız” (Tekasür, 102/8) âyetinin ikaz dolu ifadesiyle anlattığı kefe vardır. Ve, işte muvâzene bu ölçüler içinde korunacaktır..!
Hz. Ebu Bekir, bütün servetini Allah için harcamış ve bitirmişti. Zira sıddîkiyet bunu gerektiriyordu. Halifeliği döneminde kendisine bir bardak soğuk su verildi, içti ve ardından da hıçkıra hıçkıra ağladı. Hatta, etrafındakileri de ağlattı. O, ağlamayı kesti ama etrafındakiler hâlâ ağlıyorlardı.. ihtimal bir süre de onların ağlamalarına ağladı.. sonra yüzünü sildi ve kendine geldi. “Seni bu derece ağlatan neydi Ya Eba Bekr?” dediler. Cevap verdi: “Bir gün Allah Resûlü (sav) ile beraberken, eliyle bir şeyleri itiyor gibiydi. Ve sanki: ‘Benden uzak dur, benden uzak dur’ diyordu. Sordum Ya Resûlallah! Birşeyleri uzaklaştırıyorsun ama ben kimseyi göremiyorum. Buyurdular ki: ‘Dünya, içindeki bütün debdebesiyle karşımda temessül etti, bana kendini kabul ettirmek istedi; ben de ona (benden uzak dur) dedim. O da bir kıyıya çekilirken; ‘Vallahi sen benden kurtulsan da, senden sonrakiler benim elimden kurtulamayacaklar’ dedi. İşte bu bir bardak su ile dünya bana kendini kabul ettirdi endişesiyle ağladım.”
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=32918
Evet, o ve onun gibiler, her türlü ferah-feza bir hayat sürebilme imkânlarına rağmen, hep muvazene içinde bir hayat yaşamışlardı.. zira, Mukteda-ı Küll, Rehber-i Ekmel de öyle yaşamıştı.49