Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


Sayfa 2/3 İlkİlk 123 SonSon
24 sonuçtan 11 ile 20 arası
  1. #11

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Asr-ı Saadette Türkler

    KUBBETU'T TÜRKİ / TÜRK ÇADIRI
    Şimdi gelelim Türk tarihinin en önemli noktalarından birine... Abdullah b. Mes'ud ve Abdullah b. Abbas, Efendimizin Bedr Savaşı'nda girdikleri yuvarlak bir çadırdan bahsetmektedir.(9) Yine 627'de Hendek Savaşı hazırlıkları yapılırken Efendimiz, kendisi için kurulan bir çadıra yerleşmişlerdi ki bu çadır Kubbetu't Türki / Türk Çadırı olarak isimlendirilmektedir. Sevgili Peygamberimiz çadırın kurulmasında yardımcı olmuşlar ve kuşatma süresince bu çadırda bulunmuşlardır. Başka bir ifadeyle Kubbetu't Türki Efendimizin otağı, karargahı olmuştur. Yine bu çadırın en büyük özelliklerinden birisi de Efendimizin ünlü İstanbul'un fethedileceğini müjdeledikleri hadisi şeriflerini kuşatma günlerinde bu çadırın gölgesinde buyurmuş olmasıdır. (10)Yine Efendimizin mescidde itikafa çekildikleri çadır, Kubbetu't Türki ismiyle anılmaktadır.(11) Ünlü Hudeybiye anlaşması, bu çadırda imzalanmıştır. Dahası, Mekke'nin fethine gidilirken de bu çadır Efendimizle birliktedir. İslam ordusu Mekke yakınlarındaki Merru'z Zahran mevkiine gelince çadırını kurdurmuşlar, eshabıyla burada istişare etmişlerdir. Mekke'nin yöneticisi olan Ebu Süfyan b. Harb'i bu çadırda kabul etmişlerdir. İslam ordusu birkaç koldan Mekke'ye girerlerken Sevgili Peygamberimiz bugün Cennetu'l Mualla kabristanının bulunduğu Hacun'da çadırlarını kurdurmuşlar, harekatı buradan idare etmişlerdi. Bu çadır, Efendimizin vefatlarından sonra şüphesiz muhafaza edilmiştir. Ancak akibetinin ne olduğu hakkında henüz bir kayda rastlanmamaktadır. Ancak Efendimizin her davranışını uygulamaya çalışan eshabı kiram, Onun bir Türk çadırında itikafa çekilmesini sünneti seniye olarak tatbik etmişlerdir. Mesela Eshabı Kiramdan Ebu'd Derda'nın hanımı Ümmü Derdâ, Şam'daki Emeviye Camiinde kurulan bir türk çadırında itikafa çekilmişti. Bu çadırın Efendimiz tarafından kullanılan çadır olup olmadığı bilinmemektedir.

  2. #12

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Asr-ı Saadette Türkler

    ELÇİLER YILI
    Meşhur elçiler yılında Sevgili Peygamberimizi ziyarete gelen kabileler arasında türklerin olup olmadığı tam araştırılmamıştır ancak bundan çok daha önceki yıllarda Dicle yöresinde yaşayan Büğdüz-Aman Hanedanı temsilcisi,(12) çeşitli Türk boylarının ilbeği olarak, 622-623'de Medine'ye elçi olarak bir heyetle gelmiş ve Efendimizin huzuruna çıkarak müslüman olmuşlardır. Bu çok önemlidir. Zira Türklerin, Dicle yöresinde kuvvetli bir topluluk olarak bulunduklarını gösterir. Bunlar, İran Kisrası Nuşirevan tarafından Doğu Roma sınır boylarına yerleştirilmiş olan Türk boylarındandır. Bu sınır kuşağı İran'ın en nazik bölgesidir. Buraya, kendilerine bağlı savaşçı toplulukları yerleştirerek başkentleri Medayin / Ktesiphon'u emniyete almak istemişlerdi. İşte bu boylar Medine'ye elçi göndermişlerdir. Gelenlerin bir kısmının Medine'ye yerleşmesi kuvvetle muhtemeldir. O zaman Uhud ve diğer savaşlarda da Efendimizin eshabı arasında türklerin bulunduğu akla gelebilir. Dahası, Sevgili Peygamberimizin kullandıkları Kubbetu't Türki'nin kaynağı hakkında bir ip ucu verebilir.
    ÜZÜNTÜNÜN SEBEBİ
    Efendimiz 630 yılında bir gün Medine'de, hanımlarından Ümmü Seleme veya Zeyneb bnt. Cahş annemizin odasında iken, sıkıntı duyarak bunalırlar. Durumu farkeden annemiz sebebini sorar. Efendimiz, doğuyu işaret ederek; "Şu anda Zülkarneyn'in seddinden yüzük genişliğinde bir delik açıldı" diye üzüntüyle haber verirler. Efendimizin üzülmelerine sebeb olan hadise ne idi? Henüz bir açıklama getirilememiştir. Bu tarihte doğudaki en büyük olay Doğu Göktürk ordusunun devasa Çin ordusu tarafından imha edilmesidir. Bu savaşta Türk Hakanı esir düşmüş ve Doğu Göktürk Devleti yıkılmıştır. Bu yıkılma ile Orta Asya'daki dengeler altüst olur ve Türklerin dar bir alana hapsettiği Çin, tamamen serbest kalarak sınırlarını genişletmeye başlar. Batı Göktürk Devleti de kısa sürede yıkılır.(13)

  3. #13

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Asr-ı Saadette Türkler

    ..ve KÜRŞAD İHTİLALİ
    Esir edilen Göktürk ileri gelenleri Çin'e esir olarak götürülür. Tarihe Kürşad İhtilali olarak geçen ayaklanma, bu yıkılmadan hemen sonra Çin'de esir edilen Türk prensleri tarafından organize edilmiştir. Çinliler her zaman yaptıkları asimilasyonu esir türklerin üzerinde uygulamak ister. Ancak bir süre sonra buna karşı çıkan Kürşad ve 39 arkadaşı ihtilal planı yaparlar. Çin İmparatoru'nun geçeceği güzergahı tespit ederler. Ancak ihtilal günü müthiş bir yağmur yağar. Çin İmparatoru sarayından çıkmaz. Planı ertelemek isterler. Ancak Kürşad, Çinlilerin durumu haber almalarından korkarak planı ertelemez. Belirlenen saatte sarayı basarlar. Yüzlerce Çinli, bir avuç türkün eğri kılıçları altında can verirler. İmparator kıl payı hayatını kurtarabilir. Başarılı olamadıklarını anlayan Kürşad, arkadaşlarıyla birlikte kaçarsa da bir süre sonra etrafları çevrilir. Teslim olmayı kabul etmeyince de oklanarak öldürülürler.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=19878
    Göktürk Devleti'nin yıkılmasını, Oğuz Türklerinin Asya steplerinden tasfiye edilmesi takip etmiştir. Belki de Sevgili Peygamberimiz, gelecekte İslama hizmet edecek koca bir milletin atalarının zor durumda kalmalarına mübarek gönülleri elvermemiş, incinmişlerdi. Nitekim ilk müslüman türkler Göktürk boyları içinden çıkmıştır. Dahası ilk müslüman Türk devleti Karahanlılar, Göktürk Devletinin bir uzantısıdırlar. İslamiyetin etrafında çelik bir duvar örerek özünün dejenere olmasını önleyen İmam-ı Azam, İmam-ı Maturidi, İmam-ı Buhari, Bahaeddin-i Buhari vb. alimlerin ve talebelerinin kökeni araştırıldığında yine Türk oldukları görülür. Yine kurulan hemen tüm Müslüman Türk devletlerinin köklerinde Göktürklerin izleri görülür.

  4. #14

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Asr-ı Saadette Türkler

    TÜRK ELİ'ne DOĞRU
    Sevgili Peygamberimizin vefatlarından sonra yeryüzüne dağılan eshabı kiramın önemli bir kısmı, genellikle kökenleri nere ise o bölgelere gidip yerleşirler. Bu dağılma, Efendimizin emri üzerine gerçekleşir. Efendimiz eshabına, yeryüzüne dağılmalarını, yerleştikleri yerlerde evlenmelerini ve özellikle gençlere sahip çıkmalarını emretmişlerdir. Bu sebeple eshabı kiram, gençlerle karşılaşınca; "Merhaba ey Sevgili Peygamberimizin bize emanet ettikleri" diye latife ederlerdi. Horasan'a düzenlenen seferlerin sadece birinde, ordu içerisinde 300 eshabın bulunduğu nakledilmektedir ki bunların büyük çoğunluğu Türkistan'a yerleşmişlerdir. Bunlardan en ilginci Türklerin Arslan Baba adını verdikleri bir sahabedir ki, asıl ismi unutulmuştur.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=19879
    Hazret-i Hüseyin, Kerbela'da ablukaya alındığında Kufeli Şiilerin ihanetini görünce Emevi komutanı Ubeydullah b. Ziyad'dan, kendisini bırakmasını ister ve Horasan'a gidip orada İslamiyete hizmet etmeyi istediğini bildirir. Hazreti Hüseyin tekrar Medine veya Mekke değil de Horasan'a gitmek istemesinin sebebi de Efendimizin bu bölge halkıyla ilgili eshabına çok önemli işaretler verdiklerini göstermektedir. Eshabdan bu bölgeye giden en ünlü isim, Büreyde b. Husayb'dır. Kabri, Merv şehrindedir. Kırgızistan'a yaptığımız bir gezide Kırgızlar, Oş bölgesinde bir mevkiyi göstererek, "Sevgili Peygamberimizin arkadaşlarına ait bazı kabirler burada idi, ancak zamanla kaybolmuş" dediklerine şahit olmuştuk.
    Horasan'a yerleşen eshabı kiramın rahle-i tedrisinden geçen türkler müthiş bir ivme kazanırlar. Birkaç kuşak sonra bütün İslam dünyasına kan kusturan Şii devletçiklerini teker teker düşürerek vefa borçlarını ödemeye başlarlar. Asya kendilerine dar gelir. Birbiri ardınca cihan devletleri kurarak Batının en batısındaki Kızıl Elma'ya doğru koşarlar. Osmanlılar döneminde ise her bakımdan zirveye erişirler.
    Eshabı Kiram Türkistana giderken, Türkistan'dan da Medine'ye gelenler olmuştur. Mesela Ozanların Piri diye tanınan Korkut Ata, Medine'ye gelerek Hazreti Ebubekr ile görüşerek müslüman olmuştur.(14)

  5. #15

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Asr-ı Saadette Türkler

    TÜRKLERE İLİŞMEYİN
    Sevgili Peygamberimizin, Türklerle sıcak temasa geçilmemesini emrettiklerini bizzat eshabı kiramın uygulamasında da görebilmekteyiz. Hazreti Ömer döneminde yıkılan Sasanilerin de kışkırtmasıyla bazı Türk boyları İslam topraklarına hücum ederler. Bunlar, Göktürk Devletinin yıkılmasından sonra desteksiz kalan Batı Göktürk Devleti bünyesinde yaşayan küçük devletçiklerdir. Bunlara karşılık vermek için Türkistan içlerine akın yapan İslam orduları komutanı Ahnef b. Kays, zafer kazandıklarını ve harekata devam etmek istediklerini bildirir. Hazreti Ömer, bu isteği kesin bir dille reddeder ve "Keşke onlarla aramızda ateşten bir deniz olsaydı" diyerek ileri harekata izin vermez. Yerine eshabdan Büreyde b. Husayb'i komutan olarak tayin eder. İslamın, organize olarak en güçlü olduğu ve peşpeşe dünyanın iki süper gücüne bir arslan gibi atıldıkları bir dönemde, dağınık türklerden korktukları için böyle bir harekata izin verilmediğini düşünmek mümkün değildir. Hazreti Ömer gibi birisini ancak Efendimizin emri durdurabilirdi. Benzeri bir başka olay Hazret-i Muaviye döneminde yaşanmıştır. Horasan valisi Abdurrahman b. Semüre'ye bağlı İslam ordusunun bir kısmı, Türklerin hücumuna karşılık vermek için Ubeydullah b. Ziyad komutasında Türkistan içlerine akınlar yaparlar. Buhara ve çevresini ele geçirirler. Abdurrahman bunu hoş karşılamaz.(15) Ubeydullah da direkt Halife'ye yazarak kazandığı zaferi bildirir. Övgü ve taltif beklerken, Hazret-i Muaviye'nin sert bir cevabıyla karşılaşır; "Anan sana matem tutsun. Harekatı derhal durdur. Onlara neden ilişiyorsun. Vallahi Rasulullah'tan işittim ki, Türkler yavsan otu biten yerlere kadar hakim olacaklardır."

  6. #16

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Asr-ı Saadette Türkler

    TÜRK HAKANI'nın KIZI
    Efendimiz, peygamberlikle şereflendiklerinde İran Sasani İmparatorluğunun başında kisra olarak Nuşirevan vardır. Bu zat adaletiyle ün yapmıştır. Sadece İranlılar değil komşu ülke insanları dahi onun adaletine hayran kalmışlardı. Nuşirevan, o yıllarda hayli güçlü olan Göktürk Hakanı'nın kızıyla evlenmiştir. Bu evlilikten peşpeşe üç kız dünyaya gelir ki, İslam tarihinin en önemli şahıslarından olurlar. Hazreti Ömer döneminde yıkılan Sasani İmparatorluğu'na mensup önemli kişiler esir olarak Medine'ye getirilir. Aralarında Nuşirevan'ın kızları da vardır. Anneleri Türk Hakanı'nın kızı, Babaları da İran kisrası olan bu nazenin kızlara Hazreti Ömer kıyamaz. Eshabı kiramdan üç ünlü zatın çocuklarıyla evlendirir.(16) Bunlardan Şehr Bânû Ğazele, Hazreti Ali'nin oğlu Hazreti Hüseyn ile evlendirilir. Bundan Zeynel Abidin hazretleri dünyaya gelir.(17) Birisi Hazreti Ömer'in oğlu Salim (veya Asım) ile evlendirilir. Bunun kızından da Emevi halifelerinden Ömer b. Abdülaziz dünyaya gelir ki; adaleti ile ün yaptığı için ikinci Ömer diye anılır. Üçüncü kız Hazreti Ebubekr'in oğlu Muhammed ile evlendirilir. Bu evlilikten Kasım b. Muhammed hazretleri doğar.(18)
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=19881
    SONSÖZ
    Biz kaynaklardan ulaşabildiklerimizi sizlere aktarabiliyoruz. Ancak bunların çok sınırlı olduğunu da hemen ifade etmek durumundayız. Bu konuda asıl hizmet verecekler, konuya profesyonel olarak eğilebilecek türk tarihçileri ve hadisi şerif uzmanları olacaktır şüphesiz. Bizim yaptığımız bir kibrit yakmaktan öte değildir. Ehil eller harekete geçerlerse tarihimizde karanlık kalmış noktalar aydınlanmış olacaktır.

  7. #17

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Asr-ı Saadette Türkler

    ASR-I SEADETTE
    TÜRKLER
    DİPNOTLAR
    1 Eski insanları toptan putperest görmek isteyenler buna bir de yer tanrısı ilave etmişlerdir. Eski Türklerde yer tanrısı, dağ tanrısı gibi putperest bir zihniyet yoktu. Zaten bu, onlardaki tek tanrı inancıyla ve yaratıcının sıfatlarıyla çelişmektedir. Eski insanların toptan putperet oldukları, daha sonra tek tanrıcılığa ulaşıldığı fikri, "tek tanrıcılığa Tevrat ile ulaşıldı" iddiasında bulunan batılı bilim adamlarının tezidir.
    2 Şecere-i Terakime; Ebul Ğazi Bahadır Han, s. 239, Haz. Z. K. Ölmez, Ankara-1996
    3 Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye; s. 1157, 72. Baskı, İstanbul-1997
    4 Türk Dünyası Tarihi, II. Baskı, s. 36, Nevzat Kösoğlu, İstanbul-1991
    5 Kutadgu Bilig'de Kut ve Töre; S. Başer, s. 1, Ankara-1990
    6 Amasya Târihi; II/56-61
    7 Cahiliye dönemi şairlerine ait şiirler, 1900-1940 yılları arasında batılı müsteşriklerce derlenip çeşitli dillerde yayınlanmıştır. Çoğunlukla Polonya'nın Leipzig şehrinde basılmışlardır.
    8 Dilleri anlaşılmazdan kasıt, yörede kimse tarafından bilinemeyen bir dildir. Arabistan'da Arapçanın değişik versiyonlarının dışında, Farsça, Habeşçe, Koptça, Rumca ve İbranice konuşulmaktadır. Bu dil, bunlarla da akraba değildir.
    9 İslam Tarihi; Medine dönemi, M. Asım Köksal
    10 Mu'cemu'l Buldân'da çadırın, Hendeğin kazılı bulunduğu köşelerden biri olan Seyhân mevkiinin Zübab tepesinde kurulduğu kayıtlıdır. O günün hatırasına burada Zübab Camii inşa edilmiştir.
    11 Sahihi Müslim; Muhtasar; I/293, I/631, İstanbul-1984
    12 Büğdüz'ün anlamı, Hizmet eden demektir.
    13 Bu tarihten itibaren asyanın en kuvvetli devleti olan Çin'in önü yıllar sonra yine Türklerin yardımıyla İslam ordusu tarafından Talas'ta kesilebilmişti.
    14 Kutadgu Bilig'de Kut ve Töre; S. Başer, s. 77, Ankara-1990
    15 Abdurrahman b. Semüre eshabdandır. Türklerle sıcak temasa geçilmemesiyle ilgili Efendimizin emirlerini muhtemelen biliyordu. Ubeydullah b. Ziyad sahabi değildir.
    16 Tarih ve Medeniyet; 57/59, Nûşirevân, Doç. Dr. Ahmet Şimşirgil
    17 Kerbela Faciasında Hazreti Hüseyn ve bütün çocukları şehid edilir. Bu sırada Zeynel Abidin'e, çok hasta bir çocuk olduğundan nasılsa ölür zannıyla ilişilmez. Seyyid adı verilen Efendimizin soyu bununla devam eder. Bu nedenle ona, Seyyidlerin Nuh'u adı verilir. Zeynelabidin hazretleri faciadan hemen sonra Şam'a götürülür. Burada doktorlar adeta seferber edilerek tedavi ettirilir.
    18 Kasım b. Muhammed hazretleri tasavvufta 33 altun halka olarak bilinen tarikat zincirinin 4. südür. (Muhammed aleyhisselam, Hazret-i Ebu Bekr, Selman-ı Fârisî, Kasım b. Muhammed...) Küçücük yaşında iken Selman-ı Farisi hazretlerinin yanında yetişir.

  8. #18

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Asr-ı Saadette Türkler

    ASR-I SEADETTEN PORTRELER
    EBU BEKRE: (....-671) Asıl adı Nüfeyy b. Mesruh'tur. Babası Mesruh, meşhur Taifli tabib Haris b. Kalede'nin kölesidir. Annesi Sümeyye, İran Kisrası Nuşirevan tarafından kendisine ziyarete gelen Yemen Meliki Ebu'l Hayr'a cariye olarak hediye edilir. İran kisrasının bir İranlıyı köle veya cariye yapması mümkün değildir. Eğer Çinli veya Moğol olsaydı, Arabistan'da az görülür bir sima olacağından kaynaklara mutlaka geçerdi. Bu nedenle Sümeyye'nin Türk olduğu düşünülebilir. Sümeyye ismi, muhtemelen araplarca verilmiş bir isimdir. Nitekim asıl ismi kaynaklarda Bâmıh (Pamuk) olarak geçer.
    Ebu'l Hayr, Yemen'e dönerken Taif'e uğradığında hastalanınca Haris b. Kalede tarafından tedavi edilir. (Haris, aynı zamanda Efendimizin azılı düşmanlarından Nadr b. Haris'in babasıdır.) Ebu'l Hayr bu nedenle Sümeyye'yi Haris'e hediye eder. Haris te kölesi Mesruh ile evlendirir. Mesruh ta İran'dan getirilmiştir. İşte bu evlilikten Ebu Bekre doğar.
    Kızkardeşi Ezde de eshabdandır. 8 H/630'de Taif kuşatmasında teslim olan esir ve kölelerin azad edileceği haberi üzerine kaleden kaçan 23 kişiden biridir. Kaleden aşağıya kuyu çıkrığı (Bekre) ile indiği için Efendimiz kendisine Ebu Bekre diye iltifat eder. Bu isimle tanınır.
    Ehl-i beytin hizmetlilerinden olur. Sevgili Peygamberimizden 132 hadis-i şerif nakletmiştir. Efendimizin vefatlarından sonra bir süre Bahreyn'de oturur. 51/671 veya 52/672'de Basra'da vefat eder. Namazını eshabdan Medine'deki kardeşliği Ebu Berze el Eslemi kıldırmıştır.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=19883
    Asrı Seadet döneminde iki Sümeyye vardır. Birisi, Ammar b. Yasir hazretlerinin annesi ve ilk hanım şehid Sümeyye, diğeri de Ebu Bekre'nin annesi Sümeyye'dir. Asrı Seadet dönemini iyi araştırmayanlar bu iki ismi karıştırırlar. M. Hamidullah ta bunlardan birisidir. Bunun etkisinde kalan günümüz ilim adamlarından bazıları da aynı yanlışı tekrar edip durmaktadırlar.

  9. #19

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Asr-ı Saadette Türkler

    SALİM: (605-633) Aslen Horasanlıdır. Asıl ismi bilinmemektedir. Salim ismi ona Arabistan'da verilmiş bir isimdir. Kaynaklarda "Salim mevla Ebi Huzeyfe / Ebu Huzeyfe'nin azadlısı Salim" ismiyle anılır. Henüz küçük bir çocukken İran'ın İstahar bölgesinden köle olarak Mekke'ye getirilir. Bu bilgiye bakarak onun İranlı olduğu söylenir. Ancak Arabistan'da İranlılara Farisi lakabı takılıyordu. Eğer Salim de bunlardan birisi olsaydı Farisi lakabıyla anılırdı. Aynen Selmân-ı Farisi gibi...
    Salim, eshabdan Ebu Huzeyfe b. Utbe'nin hanımı tarafından satın alınıp büyütülür. Çok zeki, akıllı ve terbiyesi çok kolay karakteriyle tanınır. Daha sonra da azad edilir. Sadakati ve dirayeti sebebiyle Ebu Huzeyfe tarafından oğul ilan edilir. Yine Ebu Huzeyfe, kardeşinin kızı Fatıma (Hind) bnt. Velid ile evlendirir. Hazreti Salim, Kur'ân-ı Kerîm'in tamamını ezbere bilen ve en iyi okuyanlardandır. Bu özellikleri sebebiyle, Sevgili Peygamberimizin övgülerini ve hayır dualarını almıştır. Hicrette, Mekke'den ayrılan ve Hazret-i Ömer gibi ileri gelenlerinin de bulunduğu Muhacirlere imâm olur.
    Bedr dahil bütün savaşlara katılır. Sevgili Peygamberimizin, "Kur'an-ı kerim'i şu dört kişiden öğreniniz" diyerek övdüklerinden birisidir. Hz. Ebû Bekir zamanında Müseylemet'ül Kezzâb'a karşı yapılan Yemâme gazâsında Muhâcirlerin sancaktarıdır. Sâlim'in sancağı taşıması dolayısıyla tehlikeye hedef olacağını gören Eshâb; "Senin başına bir zarar gelmesinden korkarız" deyince; "Eğer ben sancağı taşımayacak olursam Kur'ân-ı Kerîm ehlinin en bedbahtı olurum" cevabını verir. Mürtedler, sancağı düşürebilmek için Salim'e çok şiddetli hücumlar yaparlar. Sâlim, en şiddetli kılıç darbeleri altında bile "Ve mâ Muhammedün illâ resûl... / Muhammed aleyhisselam ancak Allah'ın resulüdür" (Al-i imrân; 144) âyet-i kerîmesini okumaktadır. Bu sırada ağır yaralanıp düşer. Yanına koşan Eshâb-ı kirâm, onun hala bu âyeti okuduğunu işittiler. Şehid olunca Ebû Huzeyfe ile birlikte defnedilir.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=19884
    İlim ve irfânı Eshâb-ı kirâm tarafından kabûl ve tasdik edilmekle beraber Hz. Ömer'in, özel bir muhabbeti ve hürmeti vardır. "Eğer sağ olsaydı Salim'i halife olarak yerime bırakmak isterdim" demiştir. Bir gün Sevgili Peygamberimizin yanında Sâlim'in ismi zikredilir. Efendimiz şöyle buyururlar; "Muhakkak ki Sâlim, Allahü teâlâyı çok sever. Eğer Allahü teâlâdan korkusu olmasaydı yine sevgisinden dolayı Allahü teâlâya isyân etmez, günâh işlemezdi." Sevgili Peygamberimiz yine bir gün şöyle buyururlar; "Kıyâmet günü birçok kimseler Tihâme dağı gibi sevâblarla gelirler. Allahü teâlâ onların amellerini boşa çıkarır ve onları şiddetli bir şekilde Cehenneme atar. Bu dehşetli durumdan ürperen Sâlim atılır; "Anam babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah; biz o kavmi nasıl tanıyacağız? Seni hak Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâya yemin ederim ki, ben onlardan olmaktan çok korkuyorum." Bunun üzerine Efendimiz şöyle cevap verirler; "Ey Sâlim onlar namaz kılarlar, oruç tutarlar, fakat kendilerine harâmdan bir şey teklif edildiği zaman Allahü teâlâdan hiç korkmadan o harâmı işlerler. Allahü teâlâ da onların amellerini, ibâdetlerini kabûl etmez."

  10. #20

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Asr-ı Saadette Türkler

    HABBAB B. ERET: Mekke'de yaşayan azadlı kölelerdendi. Aslen Kufe'liydi. (Muhtemelen Sasaniler tarafından Doğu Roma sınır boylarına yerleştirilen Türk boylarına mensuptu.) Kılıç yapmakta usta bir demirciydi. Ümmü Enmar isimli bir kadının himayesinde yaşıyordu. Sevgili Peygamberimiz Habbab'ın dükkanına sıkça uğrar kendisiyle sohbet ederdi.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=19885
    Hicreten önce Hazret-i Ebubekr'in eliyle müslüman oldu. Müslüman olduğu için çok işkence gördü. Sırtındaki feci işkence izlerini ömür boyunca taşıdı. Efendimizin pek çok hayır dualarını aldı.
    Hazret-i Ömer'in kızkardeşi Fatıma bnt. Hattab ile kocası Said b. Zeyd'in Kur'an öğretmeni oldu.
    Medine'ye Hicret etti. Bedr Savaşına katıldı. Bu savaşta Efendimize, islam ordugahına en yakın kuyu hariç bütün kuyuların kapatılması tavsiyesinde bulundu. Bu tavsiye aynen uygulandı. Bundan sonra bütün savaşlarda bulundu.
    Hazret-i Ebû Bekir devrinde, yalancı peygamberlerle yapılan savaşlarda ve Suriye'nin fethinde bulundu.
    657’de Kûfe şehrinde vefât etti.

Sayfa 2/3 İlkİlk 123 SonSon

Benzer Konular

  1. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.Temmuz.2008, 15:41
  2. Asr-i Seadette Türkler
    By yoLcu in forum Türk Tarihi
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 13.Mayıs.2007, 16:48
  3. türkler uzayda
    By :aşksız_genç: in forum Komik Yazılar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 08.Şubat.2007, 11:55
  4. Tek örnegi Türkler
    By Beyza in forum Komik Yazılar
    Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 31.Ocak.2007, 15:07
  5. bir zaman biz TÜRKLER
    By çawuş in forum Türk Tarihi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 29.Ocak.2007, 13:51

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.