Fatih’in bu papalarla nasıl mücadele ettiğini, daha doğrusu papaların bu doğudan gelen kasırgaya karşı Hıristiyanlık gemisini parçalanmaktan kurtarmak için ne gibi acil önlemler aldıklarını öğrenmek ilginç olacaktır.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turk-tarihi/10190-sultan-fatihi-vatikan-mi-zehirledi.html#post15642
Önce genel bir tablo:
Latin Hıristiyanlığı yahut Katolikliğin hem İslam tarafından doğranan Avrupa atlasına balans ayarı çekmek, hem de o zamana dek giremediği kuzey ülkelerine sızmak için yeni bir atağa kalktığında karşımıza BİN yılı fenomeni çıkar. Bu bin yılını kazasız belasız atlatmak için kilise ne terler dökmüştür bilseniz. Kıyamet kopacak diye insanları bölük bölük dağlara mı sürmediler, kiliselere çağırıp tövbe mi ettirmediler!... Neyse.
İşte bu 1000 yılının yılbaşını Hıristiyan âlemi kazasız belasız atlatınca Papalık, demek ki kıyamet bir sonraki bin yılaymış diyerek kolları sıvadı ve genişleme projesini masanın üzerine açtı. Ondan sonra ver elini Litvanya, Polonya vs...
Bu arada Avrupa’nın baş belası(!) Müslümanlar ne olacaktı? Adamlar İber Yarımadasına çöreklenmişler, Avrupa topraklarından çıkmam da çıkmam diyorlardı. Onları ve himayelerindeki Yahudileri de temizlemek icap ediyordu.
“Christendom” (Hıristiyan âlemi) ilk bin yılında başaramadığını yeni bin yılda mutlaka başarmalıydı. Yoksa Tanrı’nın katına hangi yüzle çıkarlardı?
Bunun için kanlı savaşlar da dahil, elden gelen esirgenmedi. Kudüs’ten İspanya’ya, Urfa’dan “Hindistan”a kadar seferler düzenlendi. Bu, Hıristiyanlığın yeni atağı olacaktı. Nitekim 1492 yılı, Müslüman ve Hıristiyan âlemleri arasındaki iktidar dengesinin değişmeye başladığını işaret edecekti.
Ancak Avrupa’daki Katolik Çekirdek bu yüksek voltajı fişe takarken, genç bir hükümdar, sanki gelecekteki bir şeyleri sezmişçesine, başına geçtiği imparatorluğun yapısını muasır medeniyete ayarlamakla kalmıyor, bir süre o medeniyetin ihtiyar sakalını da peşinden sürüklüyordu. Ufuklardan ufuklara koşturması bundandı.
Yalnız Tebriz’den Bosna’ya, Belgrad’dan Rodos’a koşturmakla atlası buruşturmakla kalmıyor, aynı zamanda fikir ve bilim ve maneviyat ufuklarını da sürüklüyordu çizmesinin peşinden.
Homeros’u olduğu kadar İmam Gazalî’yi de, Papaların tarihini olduğu kadar İbn Rüşd’ün Gazalî’ye verdiği cevabı da merak ediyor, ‘72 parça gemiyi karadan nasıl yürütürüm de, Haliç’te yan yana dizersem bir yüzer köprü kurarım’ın planlarından yeni Kızıl Elma Şehr-i Roma’nın fetih hayallerine dalıyordu.
Fatih Sultan Mehmet’in Sinan Bey Tarafından Yapılan Minyatürü,
27x39cm, Çinili Köşk Fatih Müzesi