Bunlar:
a) Her bir ferde bakış. Dolayısıyla ihtiyaçları doyurmak noktasında o ferdidir.
b) Esasî ihtiyaçları külli bir şekilde doyurmaya bakış. Böylece her ferdin hayatı
korunmuş olsun.
c) Rızk için çalışmanın mubah oluşu ve tebaanın bütün fertleri arasındaki mubahtaki
eşitliğe bakış. Çünkü bu, her bir kimseye servetten dilediğini alma imkânı verir ve
onu refaha doğru seyrettirir.
d) Yüksek değerlerin, bütün fertler arasında kaim olan alakalar üzerine egemen
olmasına bir bakış.
Buradan hareketle İslâm’daki iktisat siyaseti, her bir ferdin insan olması
itibariyle esasi problemlerini çözmek ve her bir ferdin de fert olması itibariyle
kendi refahını gerçekleştirmek ve yaşam seviyesini yükseltmeye imkân vermek içindir.
Böylece her ferde refaha ulaşma ve bu refahtan bilfiil dilediği nasibi alma olanağı
verir. Yine İslâm’daki iktisat siyaseti, fertler arasında kaim olan alakalar
üzerine yüce değerleri egemen kılmak içindir.
Buna binaen İslâmî âleme konması gereken iktisat siyaseti gayri safi milli hâsılayı
artırmak veya sosyal adalet veya serbest piyasa v.s icat etmek olmamalıdır. Aksine
iktisat siyaseti, ümmetin bütün fertlerine ülkenin dâhili ve harici servetlerini
dağıtmayı garanti etmesi gerekir. Şöyle ki, tebaanın bütün fertlerinin esasi bütün
ihtiyaçlarını külli bir şekilde doyurmayı garanti etmeli ve bütün lüks ihtiyaçlarını
doyuracak şekilde her bir ferde en azami olanağı sunmalıdır. Mademki servetlerin
dağıtımından maksat, onların kaynaklarına haiz olma keyfiyetini beyan etmektir.
Öyleyse servetleri geliştirmek, tâbi olarak bu haiz olma keyfiyetinden gelmelidir.
Meselâ kendisiyle toprağa sahip olma keyfiyeti doğal olarak ondan faydalanmaya ve
üretimini artırmaya sevk eder... Bu yüzden İslâmî ülkelerdeki iktisat konusunun
çözümü birbirinden kopuk ve birinin diğeriyle alakası olmamak üzere iki kısımda
toplanmalıdır.
Birincisi: İktisat siyaseti
İkincisi: Servetleri artırmak yani iktisadi gelişme.
İktisat siyasetinin çözümü şu iki hususta gizlidir:
A. İktisat kaynakları için genel hatlar.
B. Esasi ihtiyaçları garanti etmek için genel hatlar.
Servetleri artırmanın çözümü ise, başka bir konudur. O, servetleri çoğaltmak
içindir. Yoksa insanın iktisadi problemlerini çözmek için değildir. Dolayısıyla o,
bir ülkeden başka bir ülkeye göre değişir... İslâmî ülkelerdeki servetleri artırmak,
sanayi üretimdeki bir devrime bitişik olarak ziraî üretimdeki artırmayı icat etme
esası üzerine çözümlenir. Ta ki sanayi, iktisadi gelişmede köşe taşı olsun. Bu da
dört bahiste çözümlenir. Bunlar:
1) Ziraat siyaseti,
2) Sanayi siyaseti,
3) Projeleri sübvanse etmek,
4) Dış Pazar icat etmek,
1) Ziraat siyaseti; o, aslında ziraî üretimi artırma üzerine kuruludur ve bunun için
âdeten şu iki yol takip edilir:
Birincisi: AR-GE yoluyla toprağın üretimini artırmak.
İkincisi: Ziraat alanlarını genişletme çalışması,
AR-GE yoluyla toprağın üretimini artırma hususu, ziraatçılar arasında modern
üslupları yaymak, kimyevî maddeler kullanmak, tohumları artırmaya ve geliştirmeye
önem vermekle hâsıl olur. Devlet, aciz kimselere üretimi artırmak amacıyla
kendilerine lazım olan mekanik parçaları, tohumu ve kimyevi maddeleri satın almaları
için borç olarak değil, hibe olarak parasal yardımda bulunur. Sonra bunları satın
almaya muktedir olanları da etkin bir şekilde teşvik eder.
a) Ziraat alanlarını genişletme çalışması ise, ölü arazileri ihya etmeye ve onları
parsellemeye teşvik etmekle ve devletin ziraata muktedir olup ta toprağa sahip
olmayanlara veya az ekim alanlarına sahip olanlara arazi ikta etmesiyle hâsıl olur.
Bu sadece devletin eli altındaki arazilerden ve üç sene peş peşe arazisini ihmal
eden her kimseden derhal ve cebren araziyi almasıyla olur. İşte bu iki hususla:
Geliştirme ve genişletme ile ziraî üretimin artırımı hedeflenir ve ziraat
siyasetindeki asıl gerçekleşir. Fakat burada ziraat siyasetinin furuatı konumunda
olan hususlar vardır. Bunlar üretimi artırma düşüncesinden sonra gelirler. Bunlar da
bir üretim türüdür. Aynı şekilde bunun yanında ziraat siyasetindeki serveti artırma
siyaseti maddi ilerleme esası üzerine kurulu olmalıdır. İlerlemede sanayi, köşe taşı
olması şartıyla ziraat devriminin yanında sanayi devrimde yapılır. Bütün bunlardan
dolayı, ziraat siyaseti şu üç hususta üretimi artırmayı hedeflemesi gerekir:
b) Yiyecek maddelerinde üretimi artırmak. Çünkü bu maddeler halkın yiyeceğini
artırmak, kıtlık veya kuraklık veya ekonomik ambargo halinde ülkeden açlık
tehlikesini uzaklaştırmak için zaruri ihtiyacı maddelerdir. Buradan hareketle ister
ziraî servette ister hayvanî servette olsun gıda maddeleri alanında üretimi artırma
amacıyla bütün gayretin harcanması zorunludur.
c) Yün, ipek ve keten gibi giyim için lazım olan maddelerde üretimi artırmak. Zira
dışarı bağımlı olmamamız, insanları çıplak bırakmamak ve ekonomik ambargo halinde
giyeceğe ihtiyaç bırakmamak nedeniyle bunlar olmazsa olmaz esasi
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islami-bilgiler/36388-islam%B4-iktisat-siyaseti-post77968.html
ihtiyaçlardandırlar.
d) İster gıda maddeleri türünden olsun isterse giyim maddeleri türünden olsun veya
isterse turuncugiller, hurmalar, meyveler, konserve yiyecekleri gibi v.s...
türlerden olsun ülke dışında pazarı olan maddelerde üretimi artırmak.
Yapılan bu açıklama üretimi artırma bakımındandı. Mimari ve medeni projelere
gelince; meselâ barajlar, kanallar, kuyular, artezyen kuyuları ve benzeri hususlar,
bunlardan zaruri olanların yapılması kaçınılmazdır ve bunlar olmazsa olmaz
türlerindendirler. Çünkü maksat sadece, ziraat serveti kurmak değildir. Aksine hedef
sanayi servet kurmaktır. Ziraat servetine önem vermek, üretimi artırmak için
yeterlidir. Zira gaye maddi ilerleme meydana getirmektir. Bu da ancak sanayi
devrimle olur.
İslamî ülkeler, maddi olarak geri kalmış ülkelerdir. Oraların serveti genelde
ziraata dayalıdır. Nerdeyse sanayi yok denecek kadar azdır. Bunun içindir ki, sanayi
devrimi yapmak ve sömürgeci devletlerin, İslamî ülkeleri sürekli batıya muhtaç
bırakmak nedeniyle sanayi ilerlemelerine engel olup, ziraata yönlendirme planlarına
muhalefet etmek amacıyla bütün gayretler sarf edilmelidir. Bu hususla ilgili
şer’i hükmü gözetmek gerekir. Şer’i hüküm diyor ki: “Parasal
harcama karşılıksız olarak maslahat ve menfaat tahakkuk ettiriyor ve ümmette onun
yokluğundan zarar görmüyorsa parasal harcama yokluk halinde değil, varlık haliyle
mukayyettir.”