3. Perde
Muhtar Koreli Nuri
Recep
Süleyman
Avcı Mehmet
Çaycı Ali dayı
(Süleyman otuz beş yaşlarındadır. Esmer, bıyıklı, kirli sakallıdır. Başında siperli bir şapka vardır. Ceketin içine desenli bir gömlek giymiştir. Ayağında çamurlu lâstik ayakkabılar vardır.)

Sahne
(Sahne düzeni, 1. perdedeki gibi düzenlenmiştir. Köylüler kahvede oturmaktadır. Ali dayı da onlara çay dağıtmaktadır. Kapının açılıp kapanma sesi duyulur. Koreli Nuri içeri girer. Hafiften bir türkü sesi duyulur.)

Koreli Nuri— Selâmünaleyküm ağalar!
(Köylüler sağ ellerini sol göğüs üzerine değdirerek selâmı alırlar.)
Köylüler (hep bir ağızdan)— Aleykümselam!...
Koreli Nuri (Süleyman'a dönerek)— Senin Karaçayır'daki bostana domuz girmiş öyle mi?
Süleyman (üzgün)— He ya... Mısırları perişan etmiş meret!
Recep— Oğlum o kadar emek verdin madem, öyleyse ne diye başında beklemedin?
Süleyman— Beklemez miyim? Her gece elimde tüfek bekliyordum. Bir dün gece gitmedim. Onlar da bunu fırsat bildi.
Avcı Mehmet— Ah ben orada olacaktım ki... Ne sinsi i hayvan yahu... Sanki orada insan olmadığını haber aldı.
Muhtar— Oğlum, tahta çitler domuzlara dur diyemiyor artık. Çitleri dikenli telden yapmak lâzım.
Süleyman— Doğru dersin Nuri emmi. Bakalım, bir çaresine bakacağız mutlaka.
Avcı Mehmet— Siz onu bunu bırakın da şu bizim öğretmen meselesi ne oldu?
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/piyesler/69700-koylunun-umudu-post134215.html
Recep— Sahi ya...
Muhtar (canı sıkkın)— Hiç o. meseleyi açıp da canımı sıkmayın.
Avcı Mehmet— Ne oldu muhtar emmi? Gitmedin mi kaymakama?
Recep— Dün gideceğini söyledin ya muhtar emmi!
Muhtar— Canım gittim gitmesine de...
Koreli Nuri— Eee...
Muhtar— Ee si, bekleyeceğiz.
Süleyman (kızarak)— Ooo... Daha ne kadar bekleyeceğiz muhtar emmi?
Koreli Nuri— Kaymakam bey ne dedi?
Muhtar-— Kaymakam bey, beni çok iyi karşıladı. Oturup dertleştik sizin anlayacağınız.
Recep— Sonra?...
Muhtar— Sonrası... Köylünün sorunlarını o da en az bizim kadar iyi biliyor. "Ama şu an elimden bir şey gelmiyor." diyor.
Ali dayı— Ben artık ümidi kestim muhtar! Dün İstanbul'dan haber geldi. Bizim Hasan'ın oğlu orada ya... Ali ile Ayşe'yi gönderin diye yazmış mektupta.
Süleyman— Gönderecek misin Ali dayı?
Ali dayı— Valla bilmem ki. Akşamdan beri bir düşüncedir aldı bizi.
Koreli Nuri— Bana kalırsa gönder. Çocuklar cahil kalmasın bizim gibi.
Muhtar— Koreli doğru söyler Ali. Köyümüze ne zaman öğretmen geleceğini Allah bilir.
Süleyman— Onlar bari okuyup adam olsunlar.
Recep— Bir kişi okusa hepimizin kârına değil mi?
Ali dayı— Onlardan ayrılmayı hiç istemiyorum ama...
Avcı Mehmet— Ayrılmıyorsun ki. Nasıl olsa tatillerde gelirler.
Muhtar— Hem bizim köyümüze öğretmen gelse bile bunun bir de lisesi, üniversitesi var. Nasılsa yollayacağız yavrularımızı.
Süleyman—Allah bizim çocukların da yüzünü güldürür inşallah. Bir an önce köyümüze bir öğretmen gelir.
Avcı Mehmet—Ali dayı be... Şuradan bir demli çay ver de keyfimiz yerine gelsin.
Muhtar— Elbette bir öğretmenin yolu da bir gün bizim köye düşer. Çıkmadık candan ümit kesilmez. (Ellerini havaya kaldırır.) Ali be... Herkese benden birer bardak çay getir hele...
(Perde kapanır.)

4. Perde
öğretmen Ayşe - 10 Kız öğrenci 10 Erkek öğrenci - 1. Kadın - 2. Kadın
3. Kadın - 4. Kadın
Süleyman - Recep - Avcı Mehmet
Muhtar - Çaycı Ali dayı - Koreli Nuri
(öğretmen Ayşe, yirmi yaşlarında, dalgalı, kısa saçlı, uzun boylu, esmer biridir. Üzerinde bisiklet yaka bir bluz, altında pileli koyu renk bir etek vardır. Hafif topuklu bir ayakkabı giymiştir.
Kız ve erkek öğrencilerin hepsi önlüklüdür. 1., 2. ve 3. kadın orta yaşlıdır. Üzerlerinde bir bluz vardır. Altına şalvar ve lâstik ayakkabılar giymişlerdir. Başlarında renkli yemeniler vardır. 4. kadın yaşlıdır. Kıyafet aynıdır. Sadece sırtında bir yelek vardır. Başını beyaz bir yemeniyle örtmüştür. Daha önceki sahnelerde yer alan oyuncular yaşlanmıştır. Kıyafetleri aynıdır.)

Sahne
(Sahne, bir sınıf şeklinde düzenlenmiştir. öğretmen Ayşe tahtanın önünde durmaktadır. öğrenciler sıralarda oturmaktadır.)
öğretmen Ayşe— Bugün benim için çok güzel bir gün Çocuklar! Çünkü ilk görev günümdeyim. Hem de kendi köyümde sizlerle, öğrencilerimle bir aradayım. Mutluluğumu sizlere nasıl anlatsam bilmem ki...
(Sınıfın içinde dolaşmaya başlar.)
Siz yaşlardaydım. öğretmen olmak istiyordum. Kardeşim Ali de doktor olacaktı. Ama biz ne yazık ki sizler kadar şanslı değildik. Çünkü öğretmenimiz yoktu. Tam bir yıl bekledik. Hiç bıkmadan, usanmadan, umutla... Fakat gelmedi.
Sonra amcamın oğlu bizi İstanbul'a çağırdı. Köyümüzden, sevdiklerimizden ayrılmak öyle zor geldi ki... Ama bunu yapmalıydık. Okumalıydık. Yıllar su gibi akıp geçti. Çabalarımız boşa Çıkmamıştı. Sonunda kardeşim Ali, doktor oldu, bense öğretmen...
(Biraz hûzünlenir.) Biz okuyabildik ama ya geride kalanlar? Onlara ne oldu? Bir ikisinin, bizim gibi akrabalarının yanına gittiğini duyduk. Gidebilenler okudular. Kalanlarsa... (Yutkunur ve başını sallar.) Ne yazık ki okuyama-dılar.
(Bir anda heyecanlanır.) Ben istiyorum ki artık okumayan çocuk kalmasın!
(1. Erkek çocuk parmak kaldırır.)
1. Erkek çocuk (hevesli)— Ben okuyacağım öğretmenim! Hem de sizin gibi bir öğretmen olacağım.
1. Kız çocuk (yüksek sesle)— Ben de... (Birkaç kişi daha art arda bağırırlar.)
2. Kız çocuk (kısık bir sesle)— Ben doktor olacağım.
2. Erkek çocuk (yüksek sesle)— Ben mühendis olmak istiyorum.
öğretmen Ayşe (sevecen)— Ne yapacaksın mühendis olunca?
2. Erkek çocuk— Evlerimize su getireceğim. O zaman annelerimiz çeşmelerden su taşımayacak.
3. Erkek çocuk— Ben kaymakam olmak istiyorum. öğretmen Ayşe (Sevgiyle gülümser.)— Niçin?
3. Erkek çocuk— Kaymakam olunca bu kasabadaki köylere öğretmen, doktor göndereceğim. O zaman herkes okuyabilecek, okumayan kalmayacak köylerimizde. Hastalarımız inim inim inlemeyecek, yollarda acı çekmeyecek.
öğretmen Ayşe (Sınıfa göz gezdirir.)— Başka kimse yok mu?
(Eliyle işaret eder.)
3. Kız çocuk— Ben ressam olmak istiyorum. öğretmen Ayşe (gülümseyerek)— Çok güzel... Nasıl resimler yapacaksın?
3. Kız çocuk (sıkılgan)— En çok sizin resminizi yapmak istiyorum. Sonra da köyümün resmini... Ağaçlan, kuşları...
öğretmen Ayşe— O zaman şimdiden yapmaya başla olur mu?
(Biraz duraklar. Çocuklar birbirleriyle konuşur. Uğultular yükselir. öğretmen Ayşe tekrar sınıfa göz gezdirir.)
Başka... Başka konuşmak isteyen yok mu?
(Arka sıralardan bir çocuk parmak kaldırır. öğretmene kendisini gösterebilmek için arada sırada ayağa kalkar.)
4. Erkek çocuk (sesini duyurmaya çalışarak)— öğretmenim, öğretmenim!...
(Sonunda öğretmen onu görür. Çocukların uğultusu devam etmektedir.)
öğretmen Ayşe (yüksek sesle)— Bir dakika çocuklar! Arkadaşınız konuşacak. (Çocuklar susarlar.)
öğretmen Ayşe— Senin adın ne bakalım?
4. Erkek çocuk— Erdem... Adım Erdem!
öğretmen Ayşe— Peki sen ne olmak istiyorsun?
4. Erkek çocuk— Ben büyüyünce başbakan olacağım.
öğretmen Ayşe (Gülerek alkışlarlar.)— Ooo...
(Bütün çocuklar dönüp çocuğa bakarlar.)
öğretmen Ayşe (meraklı)— Başbakan olunca neler yapacaksın?
4. Erkek çocuk— Demin kaymakam arkadaş dedi ki...
(Bütün sınıf gülüşür. öğretmen de gülümser. Çocuk devam eder.)
Dedi ki: "Bu kasabadaki bütün köylere öğretmen, doktor göndereceğim. "
Ama ben başbakan olunca ülkemin bütün köylerine öğretmen ve doktor yollayacağım. Yeni öğretmenler, doktorlar, mühendisler yetişecek. Artık okuma yazma bilmeyen kalmayacak. Okulsuz, yolsuz, susuz köy kalmayacak.
öğretmen Ayşe— Aferin Erdem! Adın gibi erdemli bir insan olursun inşallah!
(Sonra geri geri gider. Tahtanın yanına gelir.) Hepinize güveniyorum çocuklar! Bir gün iyi yerlere geleceğinize ve ülkenize, milletinize, hatta bütün insanlığa hizmet edeceğinize inanıyorum. Umarım mesleklerinizde dürüst insanlar olursunuz ve hep böyle kalırsınız. (Biraz duraklar, sınıfın içinde dolaşır. Sonra el çırparak yeniden söze girer.) Çocuklar! Şimdi size bir sürprizim var! (Çocukların merakları yüzlerinden okunur. Sabırsızlanırlar.) Sizlerden benim yardımcım olmanızı istiyorum. Çünkü bugünden itibaren anne babalarınıza, hatta dedelerinize ve ninelerinize hep birlikte okuma yazma öğreteceğiz oldu mu?
Çocuklar (hep bir ağızdan)— Olduuu!...
öğretmen Ayşe— öyleyse herkes kendi evindeki büyüklere her gün ders çalıştıracak. Ben de bu sıralarda onları kontrol edeceğim anlaştık mı?
Çocuklar (hep bir ağızdan) Anlaştık!...
Ayşe— O zaman yeni arkadaşlarınızla tanışmaya ne dersiniz?
Çocuklar (hep bir ağızdan)— EveetL. ; (Sahneye teker teker köylüler girmeye başlar. Koreli Nuri'nin elinde baston vardır, iki büklüm yürür. Muhtar ve Ali dayı da yavaş yavaş yürürler. Köy kahvesindekilerin hepsi burada toplanmıştır. Birkaç köylü kadın da onlarla birlikte gelmiştir. öğretmen Ayşe ve çocuklar hep birlikte onları alkışlarlar.
(Perde kapanır.)

Sema Devir