CANLILARDA SOĞUK VE SICAĞA KARŞI KORUNMA YOLLARI
Soğuğa dayanıklılığın kati sebebi vücut ısısının muhafaza edilmesidir. Bu konudaki çalışmalar, kalın vücut örtüsünün koruyucu gücünün sanılandan çok daha yüksek olduğunu göstermiştir. Kalın kürklü bir kutup tilkisi vücut metabolizmasında herhangi bir yükselme olmadan, yani bir yakıt gibi gıdaların metabolik yanmaları sonucu vücut ısısında bir artış meydana gelmeden —50°C’de rahatça durabilir. Hâlbuki aynı büyüklükte bir tropikal bölge tilkisi dış sıcaklık 20°C olduğu zaman metabolizmasını artırmak, vücuda ısı temin eden biyokimyasal hadiseleri hızlandırmak zorundadır. Bu kutup tilkisinin kürkünün fevkalade koruyucu bir güce sahip olduğunu göstermektedir.
Hayvanların cüsseleri küçüldükçe vücut örtüsü olarak kalın bir kürk taşıma kabiliyetleri azalır. Bunun için küçük hayvanlar kışı karın altında geçirirler. Vücudunun tamamı koruyucu kürkle kaplı hiçbir hayvan yoktur. Ayak, bacak ve burun gibi uzuvlar vazifelerini yapabilmeleri için açıkta bırakılmışlardır. Fakat bunlar vücut ısısının kaybına sebep olmazlar. Eğer böyle olsaydı soğuk iklim bölgelerin de ne bir kuş ne de bir memeli hayvan yaşayabilirdi. Donma derecesindeki sularda yüzen bir martı veya ördek, vücudunda meydana gelen ısıdan fazlasını perde ayaklarıyla kaybederdi. İşte burada İnayet Eli buraların ısı kaybını azaltacak basit fakat çok tesirli bir yol ile imdada erişir: Vücuda sıcak olarak dağılan atardamar kanı, soğuk olarak gövde uçlarından dönen toplardamar kanını ısıtır. Bu ısı mübadelesi hayvanın vücudu ile uçları arasında, eklemlere yakın bölgelerdeki fevkalade kılcal damar sisteminde olur. Az teknik malumatı olanlar bilirler ki, ısının mümkün olduğu kadar kanda fazla mübadelesi için, satıh mümkün olduğu kadar büyük olmalıdır. Kılcal damar sistemi «Isı transferi »ni artırıcı bu «yüzey büyütme»yi sağlar. Böylece gövde uçları gerek vücut ısısını ve gerekse kendilerinin vazife kabiliyetlerini kaybetmeden vücut ısısından çok daha düşük derecelerinde kalmış olurlar.

Başka hayvanlara da soğuğa karşı bir korunma vasıtası olarak koruyucu kalın yağ tabakası ihsan edilmiştir. İnsan derisinin normal vücut ısısından 7°C daha aşağı soğuduğunda rahatsızlık duymasına karşılık, seyrek kıllarla kaplı alan derisiyle bir insan kadar çıplak olan domuzların çevre ısısı donma derecesine düşünceye kadar metabolizmasında herhangi bir yükselme olmaz, Alaska’nın kışlarına tahammül edebilir. Bu korunma hatırı sayılır kalınlıktaki derialtı yağ dokusu sayesinde olur.
Kutup denizlerinde yaşayan balina, fok ve mors balıkları donma derecesindeki sularda gayet rahatlıkla yüzerler. Nasıl oluyor da bu hayvanların donma derecesine kadar soğumuş dokuları vücuttaki normal vazifelerini yürütebiliyorlar? Hayvani yağlar soğutulduğunda sertleşir ve gevrek bir hal alır. Kutuplarda yaşayan kara memelilerinin iç yağları da aynı özelliktedir. Şayet ayaklar gibi gövdenin uç noktaları da böyle olsa soğuk havalarda bu organlar vazifelerini yapamayacak kadar sertleşirlerdi. Fakat İnayet Eli’nin burada da imdada yetiştiği görülür. Bu organlardaki yağların diğer yağlardan farklı bir hususiyeti vardır. Laboratuarda yapılan tecrübelerde ren geyiği kemiklerinden elde edilen yağın sıfır derecede hile donmayıp yumuşak kaldığı tespit edilmiştir. Bu özelliğinden dolayı sığırın saf ayak yağı çizme ve deri koşum takımlarını soğuk havalarda yumuşak tutmada kullanılır. Vücuttaki fazla ısının dışarı atılması içinde deri yine vazife başındadır. Deri damarları genişler, böylece vücudun yüzeyine daha fazla kan hücum eder ve ince damarlarda daha hızlı akmaya başlar. Modern bir otomobil soğutucusu prensip bakımından bu sistemi taklit ederek geliştirilmiştir ve aynen bunun gibi çalışır. Ardından ter bezleri çalışmaya başlar. Ter ifrazatı aynı anda iki vazife birden yapar. Birincisi; normal kuru deriye nazaran nemli deri iki kat daha fazla ısı geçirir. Ve ayrıca terin buharlaşması esnasında gerekli ısı deriden çekilerek fazla ısı uzaklaştırılır. Ne muazzam bir sistem...
İnsan derisinin en alt tabakası güneş enerjisine karşı korunmayı sağlayan boya hücreleriyle teçhiz edilmiştir. Bu bir ışık filtresi gibi çalışır.
O küçücük vücutlarıyla böceklerin soğuğa karşı korunmaları akıllara hayret veren bir mekanizma ile olur. Sıcaklık düşüp sular donmaya başladığında otomobil radyatörlerindeki suyun donmasına mani olmak için antifriz denen bir madde ilave edilir, Bunu insanlar bulmuşlardır. Fakat bu, daha canlılar yaratıldığında Yaratıcı tarafından bu nazik hayvanlara ihsan edilmiştir. Yoksa kışın o şiddetinde o küçücük mahlûklar yaşayamayacaklardı. Biyokimyacılar, ağaç delen böceklerin, kıl kanatların, kış uykusuna yatan kurtçukların sürfelerini, böceklerin üzerinde yaşadıkları selülozu sindiren enzimleri ayırmak maksadıyla incelediler. Kurtçuklar meydana çıkarılınca onların iç suları bir analize tabi tutuldu. Ve işte o zaman büyük bir sürprizle karşılaşıldı. Bunlar oldukça fazla gliserol (gliserin) ihtiva etmekteydiler. Bu, otomobillerde kullanılan antifrizlerin çoğunun esası olan etilen glikol’e çok benzeyen kimyevi bir maddedir. Hareketli yaz kurtçuğunda gliserol bulunmamaktadır. İlim adamları kurtçuğun kendisini kışın donmaktan koruyacak bir mekanizmaya sahip olduğunu ve bunun şiddetli kışlarda dokuların korunması için gliserin istihsal ettiği neticesine vardılar, Ne müthiş bir muhafaza... Bu nazariyeyi kontrol etmek için ABD Minnesota Üniversitesi’nden Prof. Smith, siyah karıncalar üzerinde tecrübeler yaptı. Kış uykusuna dalan yetişkin karıncaların vücutlarında % 10 kadar gliserol vardı, fakat karıncalar yavaş yavaş ısıtıldıkları ve harekete başladıkları zaman artık antifrize ihtiyaç kalmadığından gliserolden de eser kalmıyordu. Karıncalar birkaç gün sıfır derecenin biraz üstünde bırakılınca yeniden giserol teşekkül etmeye başlıyordu. Daha sıcak yerlerde yaşayan güneyli karıncalarda gliserol yoktu. Fakat bunlar kuzeye, daha soğuk yerlere götürüldükleri zaman onlarda da aynen kuzeyli akrabaları gibi gliserol teşekkülatı başlıyordu.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/24860-canlilarda-soguk-ve-sicaga-karsi-korunma-yollari.html#post47204
Bütün bu misaller hayvanat âleminin soğuk ve sıcağa karşı korunmasından birkaç numunedir. Araştırmalar arttıkça bu gibi akıllara hayret veren daha nice hususlar bulunmakta ve mahlûkatın en küçük ihtiyaçlarına anında cevap veren Muhteşem Yaratıcı önünde hakiki ilim adamı hürmetle eğilmektedir.
Dr. Muvaftak Ayvaz