Mehmet Şevket Eygi
ŞU gazete haberlerine ve yorumlarına bakınız: Bayrak satışları patlamış, bayrakçılar bayram yapıyormuş, halk terörü bayraklarla lanetliyormuş... Dışişleri bakanımız Kuzey Irak'a gitmiş, yapmayın etmeyin demiş... ABD "Sakın siz vurmayın, biz onları hallederiz" demiş... Esir alınan (veya rehin tutulan) sekiz askerimizin biran önce sıcak yuvalarına dönmesini bekliyoruz... Türkiye vurur mu? Vurur da vurmayabilir de...

Birtakım silâh, cephane, askeri araç ve gereç tacirleri şimdi ağızları kulaklarında ellerini ovuşturuyorlar. PKK'nın içteki teröründen çok ama çok para kazanmışlardı. Savaş Kuzey Irak'a sıçrarsa bunun on misli, yüz misli kazanacaklardır.

PKK terörü şimdiye kadar çoktan biterdi. Onlar bitirtmediler. Terör biterse ticaretlerine, kârlarına kesat gelecekti.

Vaktiyle, 1919'da Yunanistan'ı Türkiye'ye Bazil (Yahut Vasil) Zaharoff adında uluslararası bir silah taciri kışkırtıp saldırtmıştı. Savaş üç-dört yıl sürdü. Batı Anadolu harap oldu, nice canlar yandı. Sonunda Yunanistan mağlup oldu, askerleri denize döküldü. Bu savaş Türkiye'de yaşayan bir buçuk milyon Rum'un da sonu oldu.

PKK terörü, Kuzey Irak, savaş gibi konularda çalakalem yazanlar, bu işlerin ardındaki silâh ve cephane ticaretini, silâh kaçakçılığını, uyuşturucu trafiğini de dile getirmelidir.

ABD, Fransa, İsrail, Rusya, Çin ve diğer büyük silâh üretimi ve ticareti yapan ülkelerin etekleri zil çalıyor.

Hele bir savaş çıksın, hem Türkiye'ye, hem PKK'ya, hem Irak'a bol bol silâh satacaklardır. Bu işin yekûn cirosu 100 milyarlarca doları geçer.

Savaş tamtamları çalan bazıları bir taşla iki kuş değil, bir sürü kuş vurmak istiyor.

- Silâh, cephane, askeri araç ve gereç satışından milyarlarca dolar...

- İleride Türkiye'yi zayıf düşürüp parçalayacaklar...

- Boşalan, boşaltılan doğu ve güneydoğu bölgelerimize Ermeni nüfusu getirecekler...

- Doğu Karadeniz taraflarına Rum getirip Pontus'u ihya edecekler...

- Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesi için Türkiye'yi en az üç, en fazla yedi ayrı devlete ve ülkeye ayıracaklar...

- Türkiye'nin bir kısmı İsrail sömürgesi veya protektorası olacak. Haçlılar tekrar gelecek, öyle ya. Anadolu Hıristiyanlığın ilk beşiği değil mi?

Birileri büyük hatâlar yapıyor:

- PKK kesinlikle muhatap olarak kabul edilmemelidir.

- Gerekirse PKK ile görüşelim, rehin alınan askerleri serbest bıraktıralım diyenleri de muhatap olarak kabul etmemek gerekir.

- Gireriz... Top sivillerde... Top askere atıldı... Top ortada... gibi beyanlar kabak tadı vermiştir.

Barzanî Junior tehdit ediyor: "Türkiye'nin nice büyük şehrini yangın yerine çeviririz." Bunları maalesef biz bu kadar şımarttık, azdırdık.

Barzanî ve Talabanî saltanatı bugün vardır, yarın yoktur.

ABD ve İsrail'in desteğini kaybettikleri gün yokturlar.

Bu destek ilanihaye devam etmez. ABD Irak'tan mutlaka çekilecektir. İsrail'in de kolu kanadı kırılacaktır.

Son beş-altı yıl içinde İstanbul'un mafyatik yapısında köklü bir değişim yapıldı, mafya işleri belli bir etnik kesime verildi. İleride bunun kokusu çıkacaktır. Bekleyiniz. Analar babalar ciğerparelerine ağlıyor, silâh tacirleri sevinç içinde ellerini ovuşturuyor, binlerce gazeteci, yorumcu kuru sıkı atıp tutuyor... Bayrak satışları fayrap... Halk PKK'ya ölüm diye bağırıyor... PKK vurup kaçıyor... Toplantı üzerine toplantı yapılıyor... Güneydoğu'da köylerinden sürülmüş, şehirlere göçmüş milyonlarca halk sefalet, işsizlik, ümitsizlik içinde bekleşiyor. Uyuşturucu ve silah kaçakçılarının ağızları kulaklarında...Örtülü muslukları sonuna kadar açılmış, ulufeler dağıtılıyor... Tehditler, ricalar, yapmayın etmeyinler, asarız, keserizler, vururuz ha sesleri...
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/konusuz-konular/35312-silah-tacirlerinin-etekleri-zil-caliyor.html#post74814

Yukarıdaki satırlar, yazmam gerekenlerin yüzde biri bile değildir. Daha fazla yazsam zülf-i yâre dokunacak...

Takiyye Yapan İslâmcılar

DAHA önce de yapılıyordu ama seçimlerden sonra hayli arttı. Birtakım Müslüman politikacılar, gazeteciler, yazarlar, düşünürler, hattâ bazı ilâhiyatçılar ve din görevlileri, yüce İslâm dininin izin vermediği şekilde ve ölçüde takiyye yapmaya başladılar. Ehl-i sünnet İslâmlığında takiyye, ancak zaruret hallerinde caizdir.

Şimdi bay Filan politikacıya soruyorum:

Sayın Efendi, siz bu kadar aşırı takiyye yapmak için fetva aldınız mı, elinizde ruhsatınız var mı? İslâm'ın kesinlikle kabul etmediği, izin vermediği şeyleri nasıl kolayca, sere serpe söylüyorsunuz?

İslâm'ın tahkirini emr ettiği şeyleri tâzim etmek (onları ululamak), hürmet göstermek küfürdür.

Yine, İslâm'ın tâzim edilmesini istediği şeyleri tahkir etmek, o da küfürdür.

Din dilinde kâfir (KFR kökünden gelir) gerçeği örten, inkâr eden mânâsınadır. Allah'a karşı gelen, Hz. Peygamber Efendimizi yalanlayan ve O'na düşmanlık eden, Kur'ân'ı tekzib eden, İslâm dinine saldıran bir kimse, Müslümanın gözünde hürmete, sevgiye, ihtirama layık değildir.

Lakin bizim filan Müslüman politikacı için önemli olan kendi nefsidir, şanı ve şöhretidir, makam ve mevkiidir. Dikkat etsin, ulu orta takiyye yaparken dinden çıkar, ebedî saadetini kaybeder ve belâsını bulur.

Yine birtakım Müslüman yazarlar da, dünya menfaatleri ve hırsları için aşırı şekilde takiyye yapıyor. Onlar da Mevlâlarını değil, belâlarını arıyor.

İslâm dinine açıkça cephe almış, Peygambere düşmanlık etmiş, Kur'ân'a karşı gelmiş hiç kimse ihtirama layık bir büyük olamaz.

Gafiller, zalimler, cahiller, kâfirler onları övebilir, baş tacı edebilir ama şuurlu, vicdanlı, firasetli bir Müslüman böyle bir şey yapamaz.

Müslümanın her söylediği doğru olmalıdır. Lakin her doğruyu söylemek doğru olmayabilir. Söyleyemiyorsa susar.

Birtakım haram yiyici, kirli ve kara servet edinici bozuk Müslümanlar yaptıkları kötü işlere maalesef Yüce İslâm dinini âlet etmek istiyorlar. Onlara hatırlatıyorum: Bu Din-i Mübin Yüce Allah'ın koruması altındadır. Yaptıkları kâfirâne takiyyeler ve diğer fısk ve fücurlar, günahlar, isyanlar, tuğyanlar döner dolaşır ve başlarına bir sille gibi iner.

Bu memleketteki kaşarlanmış İslâm düşmanları o kadar aptal değildir ki, birtakım İslâmcıların, sahte dindarların takiyyelerine hemen kanıversinler.

Bazı konular vardır ki, onları övmekte veya yermekte iki sille vardır:

Kötüleri överseniz elh-i dünyanın memnuniyetini celb eder, fakat Allah'ın gazabına uğrarsınız. İyisi mi bu konuda susmak gerekir.

İslâm dini kumaş, bizim takiyyeciler makas... Yağma yok!.. Uyanık Müslümanlar onların yalanlarına kanmaz.

Hindistan'da bundan dört asır önce Ekber Şah diye bozuk bir hükümdar vardı. Bu adam İslâm, Hıristiyan, Hindu dinlerini karıştırmış, yeni bir din uydurmuştu. İslâm'daki selâmı kaldırmış, yerine "Allahu Ekber" diye bir selâm koymuştu. Camilerin yerine ibadethane denilen mabetler yapmıştı... Bir Müslüman bu adamı övebilir mi? Överse ne olur? Kâfir olur.

Stalin büyük adammış... Yok canım!.. Tarihte Stalin denilen canavar kadar İslâm'a düşmanlık etmiş, on milyonlarca Müslüman öldürmüş kaç zalim vardır?

Müslüman elbette aşırılık yapmaz. Müslüman elbette, söylenmesi ve yazılması fitne ve fesat çıkartacak şeyleri beyan etmez. Lakin Müslüman, dinin kabul etmediği şekilde takiyye de yapmaz. Hikmetli bir şekilde susar.

Efendiler!.. Allah'ın ilmi, takdiri, iradesi sizi ve hepimizi kuşatmıştır. O'nun razı olmayacağı, O'nun hoşnut kalmayacağı lâflar etmeyin. Takiyye yaparak kalplerini ve sevgilerini kazanmak istediğiniz ehl-i dünya sizi kurtaramaz. Allah'ın gazabı ve azabına uğrarsanız perişan olursunuz. Ne makamınız ve mevkiiniz kalır, ne riyasetiniz, ne servet ve samanınız, ne de mahdum ve kızlarınız, ne de damatlarınız ve dünürleriniz...

Ve sevgili Müslüman kardeşlerim:

Dinin hoş görmediği, kabul etmediği takiyyelerden uzak durunuz. Allah, dost ve yardımcı olarak bize yeter...