Pazartesi sendromu...

Neyse ki bugun sali...
Pazartesi geride kaldi...
Sendromu da...
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/konusuz-konular/2993-pazartesi-sendromu.html#post3927
Aslinda en iyi cozum pazartesiyi takvim yapraklarindan kaldirmak olmali.
Her sey dogrudan salidan baslamali.
Boyle yapildiginda durumun degismeyecegini ve bu kez sali sendromunun yasanacagini soyleyenler fena halde yaniliyorlar.
Cunku hicbir sey pazartesinin yerini alamaz.
Avrupa'da bazi ulkelerde yapildigi gibi; pazartesi gunleri mesaiye ve okullara ogleden sonra baslanmasi cozum olabilir mi? Kismen...
Yine de, en iyisi pazartesinin hic olmamasidir.


Neden korkulur pazartesiden?
Cunku her pazartesi, nasil gececegi ve nasil sonuclanacagi bilinmeyen bir baslangictir.
Nasil gececegine ve nasil sonuclanacagina dair bilinmezlerin yarattigi gerilimdir.
Yasanacaklarin, yasanmadan yarattigi "olcusuz ve belirsiz" yorgunluktur.
Ne tuhaf!
Hayatin genelinde boyle bir korku yasanmiyor oysa...
Yani koskoca bir hayatin nasil gececegine ve nasil sonuclanacagina dair sorular, zihin kivrimlarinda yer bulamiyor kendine.
Onundeki bes calisma gunu yoruyor.
Onundeki yetmis bes yillik insan omru yormuyor.
(Sahi bizde kac yila cikti ki ortalama omur?)
Hayatin baslangic sendromu, pazartesi sendromu kadar yormuyor...
Yoksa yoruyor mu?
Eger yoruyorsa... Eger oyleyse, su ana kadar; hayatin butunune ait, suraya kaydettigimiz "hissiyat"; tumuyle bize, yani bu satirlarin yazarina dair bir keyfiyettir.
Baskalarini gerginliklere ve erken yorgunluklara "ducar" etse de... Bizi, yani bu satirlarin yazarini yormuyor "omrun pazartesileri" ...
Korkutmuyor, yeni haftanin pazartesileri kadar...
Sirrini da cozduk: Cunku, bu satirlarin yazari, hayata asla "Pazartesi"den baslamadi.
Hep "omrun hafta ortasi"ndan girdi isin icine. Hep "gec" basladi.
Pazartesileri atladi. Yorulmaya ve korkmaya vakti olmadi.
Simdilerde neredeyse 17 yaslarinda baslanan televizyonculuga, taa 27 yasinda "merhaba" dedi.
Ehliyetini 37 yasinda aldi mesela... (Ancak o zaman gerekli olmustu cunku!) O nedenle, korkmadi gaz pedalina sonuna kadar basmaktan asla! 42 yasinda "yurtdisi muhabiri"; 45 yasinda "anchorman" oldu ekranlarda.
Baskalarinin muzigi birakmaya karar verdigi yasta, kalkti "turku albumu" de yapti, iyi mi? Daha fazlasi da yazilabilir. .. Lakin...
Bu yaziyi, bugun buraya yazdiran asil vesileyi zikretmeden olmaz:
Bu satirlarin yazari...
Hafta sonunda katildigi; "Kariyerin Ilk Adimlari" baslikli konferansta, kendi omur hikayesini "tecrube-i hayat" olarak dinleyenlere sunarken, ilk adimlarin "zaman"i olmadigini anlatti merakli bakislara. Ilk adimlarin gunu ille de "Pazartesi" degildi yani.
Ve dedi ki:
"Yakinda universite siralarinda dirsek curutmeye de baslayacaktir yeni bastan. Hukuk Fakultesi'nin ucuncu sinifinda... "
(Konuyla ilgili haberlerdeki "kayit silinme gerekcesi"nin karsisina yazilan "siyasi nedenler" gerekcesi, bize de oldukca "havali" gorunse de "devamsizlik" gibi siradan bir bahaneydi ne yazik ki!)
Ozetle... Kissanin hissesi suydu dinleyenlere:
"Hayata yeniden baslamanin yasi yoktur!"


Lakin... Asil sebebi zikretmeden hic olmaz: Daha 19 yasinda; Turkiye'yi ve dunyayi degistirebilecegini sanarak "hayli" erken bir "Pazartesi"den hayata baslangic yapan biri icin; kendi hayatini degistirme mesaisine "hafta ortasi"ndan baslamasinin anlasilmayacak bir yani da yoktur kanimca.
Bu durumda... Kim korkar pazartesiden! ..
(Daha "devrilmeyen otomobil"e dair ilk "icad"imi yedi yasindayken gerceklestirdigimi anlatmadim bile!)

Ali Kırca