"ANTALYA'DA RAMAZAN KÜLTÜRÜ, YÖRÜKLERLE BİRLİKTE KAYBOLDU"
Antalya Tanıtım Vakfı (ATAV) Yönetim Kurulu Başkanı Nizamettin Şen, Antalya'nın geleneksel ramazan kültürünün Yörüklerin değişen yaşamlarıyla birlikte kaybolduğunu bildirdi.
Şen, Antalya kültürünün belirleyici unsurunu yörük yerleşiminin oluşturduğunu söyledi. Antalya halkının çoğunluğunu oluşturan Yörüklerin günümüzde büyük oranda yerleşik hayat yaşadıklarını belirten Şen, Yörük yaşamının oluşturduğu kültürün Antalya'nın sosyo-kültürel yapısında da etkili olduğunu kaydetti.
Bundan 20-25 yıl öncesine kadar yazın yaylaya, kışın sahile inen ve hayvancılıkla geçinen Yörüklerin bugün hayvancılığı bırakmış olmalarına karşın, yaylaya çıkmaya devam ettiklerini ve bunu modern araçlarla gerçekleştirdiklerini vurgulayan Şen, Antalya'da geleneksel ramazan kültürünün, Yörüklerin değişen yaşamlarıyla birlikte kaybolduğunu savundu.
Ramazan ayının gelmesiyle birlikte kurulan panayır yerlerinde sihirbaz, Hacivat-Karagöz, kukla gösterisi ve meddah ile çeşitli gösteriler hazırlandığını anlatan Şen, bir dönem kent sakinlerinin belediye bandosunun çaldığı parçalar eşliğinde iftarlarını açtıklarını söyledi.
Ramazan gelmeden önce Antalya'da tandırların yakıldığını ve bu tandırlarda çörek, ekmek ve börekler pişirildiğini belirten Şen, şunları söyledi:
"Eskiden ramazanlarda çorbalar pişirilir ve fakir fukaraya dağıtılırdı. Bunlar içinde en önemlisi aşureydi. Ramazan aşuresiz geçmezdi. Çeşitli yemekler yapılırdı. Özellikle komşular ve akrabalar birbirlerine yemekler gönderirdi. Böylece her komşunun sofrası zenginleşirdi. Bu gelenek, az da olsa devam ediyor. Ramazan eğlenceleri düzenlenirdi. Çay eşliğinde yapılan sohbetler sahura kadar uzar, sahur yapıldıktan sonra yatmaya gidilirdi."
Şen, Antalya'ya özgü ramazan geleneklerinin hemen hemen tamamına yakınının kaybolduğuna dikkati çekerek, Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin geleneksel hale getirdiği ramazan şenliklerinde bunları nostalji olarak sergilemesinin unutulmaya yüz tutmuş geleneklerin yeniden canlanmasında etkili olacağını sözlerine ekledi.
ISPARTA'DA CAMİLER "TIRTIR" İLE SÜSLENİRDİ
Isparta Vali Yardımcısı Mehmet Yıldız, özellikle ramazan geleneklerinden günümüze çok azının geldiğini belirtti.
Yıldız, geçmişte, üç aylara girişle birlikte hayır işlerinin arttığını, halkın el birliğiyle mahalle camisini, minareyi, cami meydanlarını "tırtır" adı verilen renkli kağıtlarla süsledikleri, bunların başka mahallenin gençleri tarafından çalınmaması için de nöbet tutulduğunu anlattı.
Esnaf arasında, "Ahi Evran Geleneği"nin hala sürdürüldüğüne işaret eden Yıldız, bazı dükkan sahiplerinin kapıyı kilitlemeyip gitme, kandillerde iş yerlerini süsleme ve helva, pişi, pide dağıtma geleneklerini sürdürdüklerini söyledi.
Yıldız, Ramazan bayramlarında, her mahallenin zenginlerinden bir veya birkaç kişinin mahalledeki erkekleri yemeğe davet etme geleneğinin ise hala sürdüğünü sözlerine ekledi.
BURDUR'DA BÜYÜK İFTAR YEMEKLERİ
Burdur Kültür ve Turizm İl Müdürü Seyit Erdoğan, Burdur'daki ramazan geleneklerinin de diğer bölgelerde olduğu gibi hemen hemen kaybolmaya yüz tuttuğunu söyledi.
Ramazan ayının girmesiyle halkın iş ve ev yaşamını bu aya göre yönlendirdiğini kaydeden Erdoğan, özellikle bayram günlerinde bayramlaşmaya gelenlere önce kahve ikram edildiğini ve yanında tatlı ve su verildiğini anlattı.
Ramazanda sahur için davul çalan davulcuların, maniler söyleyerek kapı kapı gezdiğini, bayramlaşarak bahşiş topladıklarını kaydeden Erdoğan, davulculara mendil, kumaş, çorap, havlu gibi hediyeler verildiğini, bu geleneğin halen sürdürülmeye çalışıldığını bildirdi.
Erdoğan, ramazan yemeklerinde zengin fakir herkesin aynı sofradan yemek yemesinin sağlandığını belirterek, teravih namazı sonrası meddah, Hacivat-Karagöz gösterileri yapıldığını, gençler buralarda eğlenmeyi tercih ederken orta yaş ve üstü kişilerin her gün ayrı bir kişinin evinde toplanarak sohbetler yaptığını sözlerine ekledi.
SİVAS'TA UNUTULAN RAMAZAN GELENEĞİ: TEL HELVA
Sivas'ta eski ramazan günlerinde uzun emeklerle ortaya çıkarılan tel helva, artık unutulmaya yüz tutmuş gelenekler arasında yerini alıyor.
Kentte ramazan akşamlarında eşin dostun eğlence amacıyla bir araya gelerek yaptığı tel helva, bugünlerde unutulmaya yüz tuttu. Yakın akrabalar veya komşuların bir araya gelmesiyle zahmetlice hazırlanan tel helva, işi bilen kişilerin komutlarıyla hazırlanırdı. Tel helva eski günler kadar olmasa da bugün yine sevilerek yapılan bir tatlı türü.
BURSA'DA HACİVAT-KARAGÖZ GÖSTERİLERİ
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islamin-sartlari/32857-ramazan-ayiyla-ozdeslesmis-adet-ve-gelenekler.html#post67672
Bursa'da, Karagöz ile Hacivat gösterileri, eskisi kadar ilgi görmese de hala geleneksel ramazan eğlencelerinin vazgeçilmezleri arasında bulunuyor.
Türkiye, hatta dünya genelinde çok sevilen ve beğeni toplayan Hacivat ve Karagöz'ün doğuş hikayelerine ilişkin bir çok rivayet bulunuyor. Gölge oyunu tekniğinin Türk halk kültüründe "Karagöz" olarak ne zaman ortaya çıktığına dair değişik görüşler bulunmakla beraber genelde Karagöz ve Hacivat'ın Bursa'da yaşamış gerçek karakterler olduğu ve 14. yüzyılda Orhan Camii inşaatında çalıştıkları görüşü kabul görüyor.
Bursa'daki ramazan eğlencelerinin değişmeyen karakterleri arasında yer alan, 19. ve 20. yüzyılların başında ramazan ayında tüm hanlarda hem eğlendirmek hem de sosyal mesaj vermek amacıyla oynatılan ve seyirci rekoru kıran Karagöz ve Hacivat oyunları, son yıllarda sadece belediyelerin ramazan etkinliklerinde yer alan eğlenceden öteye geçmiyor.
İftar ile sahur arasında geçen zamana çok önem verilen Bursa'da teravih namazı için büyük camilere gitme, camilerin mahyalarla süslenmesi gelenekleri hala sürerken, geçmiş yıllarda Pınarbaşı, Tophane gibi kentin en eski yerleşim bölgelerindeki kahvehanelerde teravihten sahur yemeğine kadar devam eden eğlence fasılları ise unutulan gelenekler arasında bulunuyor.
Kentte 20. yüzyılın ortalarına kadar süren ramazan ayında "hali vakti yerinde olan" kişilerin, evlerinin bahçelerine kurdukları sofralarda fakirlere iftar yemeği verme, kentteki 6 külliyenin aşevinde "ben açım" diyenlerin doyurulması geleneği de yerini, belediyelerin verdikleri iftar yemeklerine bırakmış görünüyor.
Bursa'da yaz aylarına denk gelen ramazan aylarında, Uludağ'dan buz ve kar getirerek suları soğutup içme geleneği de "beyaz cennet"te bu mevsimde kar bulmanın imkansız hale gelmesine yenik düştü.
Bursa'da, 20. yüzyılın başlarına kadar ramazanın ilk gününde yapılan, "11 ayın sultanı" olarak kabul edilen kutsal ayın gelişinin geleneksel bir yöntemle tüm kente duyurulmasını amaçlayan "ateş yakılması" geleneği de, günümüzde unutulan ramazan gelenekleri arasında yer alıyor.
Bu gelenekte, "gökyüzünde hilalin görüldüğü an" başladığı kabul edilen ramazan ayından bir hafta önce, Uludağ'da, ayın gökyüzünde en net görüldüğü yer olan Bakacak Tepesi'ne çıkarak çadır kuran dönemin yöneticileri ve vatandaşlar, akşamları izledikleri gökyüzünde ilk hilali görünce duman çıkacak şekilde tepede ateş yakar. Ateşin dumanını gören Tophane Tepesi'ndeki görevliler de top atışıyla ramazan ayının geldiğini tüm kente ilan ederler. Günümüzde bu geleneğin yerine Tophane semtinde her akşam iftarda ramazan topu atılıyor.
KÜTAHYA'DA "KÜPECİK" GELENEĞİ
"Küpecik", Kütahya'da hala devam eden bir ramazan geleneği. Ramazan ayı akşamlarında aynı mahallede ya da sokakta oturan çocuklar, 5-6 kişilik gruplar oluşturarak kapı kapı dolaşırlar. Evlerin zillerini çalan çocuklar, "küpecik" manisini okuyarak bahşiş isterler. Ev sahipleri de gelen çocuklara ya ikramda bulunur ya da bahşiş olarak para verir. Çocuklar da aralarında topladıkları paralarla mahalle bakkalından yiyecek alarak aralarında paylaşırlar.
Çocukların kapı kapı dolaşarak okudukları "Küpecik" manisi şöyle:
Heey! küpecik, küpecik,
Yağdan, baldan küpecik.
Yağ olmazsa bal olsun,
Ev sahibi sağ olsun.
Ev sahibi, evde misin?
Evde değil dağda mısın?
Dağda yılan kışlasın
Allah çocuğunuzu bağışlasın.
Al yanaklı yenge!
Merdimandan in de gel!
Sarı yirmibeşliği,
Al da gel, al da gel!
YALOVA
Folklor araştırmacısı Nuri Taner, sahur vaktini insanlara haber vermek için sokaklarda davul çalarak gezen gençlerin söyledikleri Yalova'ya ilişkin maniler bulunduğunu söyledi.
Eskiden özellikle köylerde ramazan geceleri topluca gezip davul çalarak, Yalova'ya ve ramazana özgü maniler söyleyen gençlerin bulunduğunu belirten Taner, şu anda bu manilerin çoğunun unutulduğunu kaydetti.
Köy köy, mahalle mahalle gezerek bu manilerin bir kaçına ulaştığını dile getiren Taner'in ulaşabildiği manilerden ikisi şöyle:
Ne uyursun uyursun
Uyku da ne bulursun
Al abdesti kıl namazı
Belki cennetlik olursun.
Sabahtır ezana bak
Kalbini bozana bak
Azrail'in ne suçu var
Defteri yazana bak.
Taner, bir dönem ramazan gecelerinin en yaygın eğlencesi olan tombalanın da asıl amacından uzaklaşarak kumar haline geldiğini savundu.
Tombalanın, geçmiş zamanlarda Yalova'da ramazan gecelerinin en yaygın eğlencesi olduğunu ifade eden Taner, şöyle konuştu:
"İftardan sonra başlayıp sahur vaktine kadar devam edilen tombala çekilişleri vardı. Tombala çekilişinde verilecek değerli hediyeler bulunurdu. Ancak, tombalanın giderek kumara döndüğü son dönemlerde ise hediyelerin boyutları daha da büyümeye başlamıştı. Ve zamanla bu gelenek özünden koptu. Zaman zaman küçük çekilişler halinde düzenlenmeye devam edilse de artık bu eğlenceli gelenek unutuldu diyebiliriz."
ALINTIDIR