Kralın bir arkadaşı vardı. Bir gün kör oldu. Gencin meziyetlerini işiterek yanına gitti. Genç dua edince körlükten kurtuldu. Kral arkadaşına nasıl olduğunu sorunca arkadaşı, gencin diliyle beni Rabbim iyileştirdi diye cevap verdi. Bunun üzerine kral, bendan başka rab mı tanıyorsun diyerek adamcağıza öyle işkenceler etti ki gencin adını vermek zorunda kaldı. Genç te işkenceye çekilince alim zatın kimliğini vermek zorunda kaldı. Alim zatı dininden çıkarmaya zorlayan kral, başarılı olamayınca onu bıçkıyla ikiye bölerek öldürdü. Aynı teklifi gence yapınca genç te reddetti. Onu da kayalıklardan atarak öldürmek üzere bir dağın tepesine gönderdi. Tam atacakları sırada dağ sarsıldı ve kralın bütün adamları öldü. Kral bu sefer suda boğsunlar diye gemiyle denize gönderdi. Gemidekiler helak olsa da genç, suyun üzerinde yürüyerek sahile çıktı. Kralın huzuruna vararak; "Beni öldürmene imkan yok. Ancak insanları bir araya toplayıp beni bağlarsan ve ok torbamdaki oklardan birini alarak; bu gencin rabbisinin adıyla diyerek oku atarsan öldürebilirsin" deyince kral da aynısını yaptı. Genç, şakağına saplanan okla şehid oldu. İnsanlar bu olayı görünce, hep birlikte gencin rabbisine iman ettiklerini söylediler. Kralın çevresi; "İşte şimdi korktuğun başına geldi" deyince kral, hendekler kazdırarak içlerinde ateşler yaktırdı. İman edenleri de o ateşe attılar. Hatta beraberinde süt emen bir çocuk olan üç çocuklu bir kadın vardı. Kral kadına; "Dininden dön, yoksa çocuklarını ateşe atarım" dedi. Kadın dininde sebat etti. Bunun üzerine büyük oğlunu ateşe attı. Kral yine aynı şeyi teklif etse de kadın yine reddetti. Kral, ortanca oğlunu ateşe attı. Kral aynı teklifi tekrar yapsa da kadın yine dininden dönmedi. Kral bu sefer kundaktaki bebeğini ateşe atmak üzere kendisinden aldıklarında kadıncağız dininden dönmeye azmetti. Ancak beşikteyken konuşan çocuklardan biri olan bu yavru, annesine seslenerek; "Anneciğim, sen doğru yoldasın, üzülme, sakın islamdan dönme" deyince anneyle çocuğunu ateşe attılar."