“Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi Allah’ın zikrinden alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrana düşenlerin ta kendisidir.” (Münâfıkun Suresi, 9.)

Mal ve evlat insanı Allah’ı anmaktan nasıl alıkoyar? Bir başka ayette de mal ve evlatların insan için birer fitne olduğu, insanın bir de bunlarla imtihan edileceği söylenir. (Enfal Suresi, 28.) Cenab-ı Hak müminleri bilhassa bu noktada ikaz etmekte, malları ve evlatları sebebiyle yaratılış gayelerinden uzaklaşmama hususunda uyanık bulunmaya davet etmektedir. İnsan, maişet derdi, fazla kazanma hırsı sebebiyle zaman zaman ibadetlerini ihmal edecek hallere düşebilir. Ayette mal ile evladın beraber zikredilmesinde, aile fertlerinin geçimini sağlama vazifesine de bir işaret vardır. Evlatlarımızı büyütürken, Allah’ın rızası dairesinde hareket edip, helal ve haramlara çok dikkat etmeli, zamanımızı kullanma açısından da asla kendi ibadet vazifelerimizi terk etmemeli ve geciktirmemeliyiz.

Malın insan için fitne olduğu hususunda Asr-ı Saadette yaşanan bir hadise çok ibret vericidir. Sa’lebe isimli bir şahıs Resulullahın (asm) yanına gelerek, ondan Allah’ın kendisine bol servet vermesi için dua etmesini ister. Peygamberimiz, “Şükrünü eda edebildiğin az mal, güç yetiremeyeceğin çok maldan daha hayırlıdır. Sa’lebe sana yazık olmasından korkarım” der.

Buna rağmen Sa’lebe tekrar dua etmesini ister. Hazreti Peygamberin bu defa cevabı şöyledir: “Ben senin için güzel bir örnek değil miyim? Eğer arzu etseydim dağlar altın ve gümüş olarak benim yanıma gelirdi.” Ama Sa’lebe kafasına koymuştur. Hazreti Peygambere (asm) çok malı olduğu zaman muhtaçlara dağıtacağını söyleyerek tekrar duasını ister. Bunun üzerine Resulullah (asm), “Ya Rabbi! Sa’lebe’ye bol mal ve rızık ver” diye dua eder.

Duadan bir müddet sonra Sa’lebe’nin koyunları o kadar çoğalır ki vadilere sığmaz olur. Böylece meşguliyeti çok artar. Önceleri bütün vakit namazlarını Resulullahın arkasında kılan Sa’lebe öğle ve ikindi namazlarına gelemez olur. Derken, sadece Cuma namazlarına yetişebilir. Daha sonra Cuma’ya da yetişememeye başlar.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/dini-hikayeler/6470-mal-ve-evlat-ile-imtihan.html#post9622

Bir gün Hazreti Peygamber (asm) ashabına Sa’lebe’yi sorar. Onun vadilere sığmayan sürülere sahip olduğu söylenince, “Yazık oldu Sa’lebe’ye!” diye üç defa tekrarlar. Nitekim bir müddet sonra zekat ayeti nazil olunca Resulullahın gönderdiği zekat memurlarını “Haraçtır” diye geri çevirir. Peygamberimiz çok üzülür. Şu ayet nazil olur: “Onlardan kimi de Allah’a şöyle söz vermişti: ‘Eğer Allah bize lütuf ve kereminden ihsan ederse, muhakkak, zekatını vereceğiz.’ Ne zaman ki Allah kereminden istediklerini verdi; onlar cimrilik edip yüz çevirdiler” (Tevbe Suresi, 75-76.)

Bu ayetleri haber alan Sa’lebe zekatı için Medine’ye koşar. Resulullah ona, “Allah beni, senin zekatını almaktan men etti” der. Perişan bir halde ayrılan Sa’lebe’nin zekatını sonraki yıllarda Hz. Ebubekir, Hz. Ömer de halifeliklerinde kabul etmezler.