Takva; korunma, sakınma demektir. Mümin, yüce Yaratıcıya karşı sorumluluk duyarak, her türlü günahlardan kendini korumanın niyet ve gayreti içinde olmalıdır. Bediüzzaman Hazretleri, takva için “menhiyattan ve günahlardan içtinap etmek ve amel-i salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır” der ve Kuran-ı Hakimin nazarında, imandan sonra en ziyade esasa tutulan şeyin takva ve amel-i salih esasları olduğunu belirtir.

Takva, Kuran’da 258 yerde kullanılır ve en çok zikredilen hayırlı işlerden biri olarak anılır. Bunlardan birkaç tanesi şöyledir:
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/dini-hikayeler/6455-gunahlardan-ve-haramlardan-cok-sakinalim.html#post9607

“Muhakkak Allah takva sahiplerini sever.” (Al-i İmran, 76.)

“Şüphesiz ki, Allah takvaya sarılanlarla, iyilik yapan ve iyi kullukta bulunanlarla birliktedir.”
(Nahl Suresi, 128.)

“Allah katında en şerefliniz Ondan en çok korkanınızdır.”
(Hucurat Suresi, 13.)

Her insanın doğuştan Allah katında değeri ve kıymeti aynıdır. Yaratılıştan getirdiği maddi vücuduyla, değer ve kıymeti belirlenmez. Ancak kendi amelleri (çalışmaları) neticesinde değeri artar veya eksilir. Kuran; insanın, erkek, kadın, mevki, sınıf, zenginlik, ırk, iklim, bölge farkından kaynaklanan üstünlüklerini tamamıyla siler. Onların yerine, yegane değer ölçüsü olarak insanın kendi niyet, gayret, sabır gibi çalışmasının ürünü olan üstünlükleri esas ölçü olarak alır. Allah katında, insanlar arasındaki eşitlik takva ile değişir ve takva üstünlük ölçüsü olur.
Bu zamanda tahribat ve menfi cereyanlar çok artmıştır. Takva bu menfiliklere dayanabilecek en büyük esastır. Bu zamanda takva namıyla ve günahlardan kaçınmak kastıyla (haramın terki vaciptir) menfi ibadetten gelen çok büyük amel-i salih ve kazançlar vardır. Takvayı çok iyi anlayarak, hayatımızın her anına yerleştirip, Peygamberimizin ahlâkıyla ahlâklanmalıyız.

Haramlardan ve günahlardan kaçınma konusu üstünde durarak, çok büyük gayretler sarf etmeliyiz.