Molla Fenari, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk şeyhülislâmı ve büyük evliyasıdır. Asıl adı Muhammed'dir. 1350 senesinde Fener köyünde doğmuştur. Babası Hamza bey, fenercilik sanatı ile meşgul olduğu için Fenari ismiyle ünlenmiştir. Hamza bey zamanının büyük velîlerindendi. Molla Fenari, küçük yaştan itibaren babasından tasavvufu öğrendi.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/bilim-adamlari/27442-molla-fenari.html#post52592

Daha sonra Mısır'da dîn ilmi dışında fizik, matematik, astronomi de öğrenen Molla Fenari, Anadolu'ya dönerek Bursa'ya yerleşti. Ve o da öğencilerini yetiştirmeye başladı. Karaman Bey'inin kızı Gül Hatunla evlenerek iki oğlu, iki kızı oldu Osmanlılarda ilk önemli matematikçi ve astronom Bursa'lı Kadızade-i Rumi ( öl:1440) dir. Musa Paşa da denen Kadızade-i Rumi, önce Bursa' da öğrenim gördü. Matematik ve astronomiyi Molla Fenari' den öğrendi. Kadızade, öğretimini Bursa’da yaptı. Kız kardeşinden başka kimseye haber vermeden Horasan’a oradan Türkistan’a giderek bilgisini artırmaya çalıştı. Timur’un torunu Uluğ Bey(1394-1449) zamanında Semerkant’ta bulunduğu sırada, müdür Gıyaseddin Cemşid’in ölümü üzerine Semerkant gözlemevi (rasathanesi) müdürlüğüne, aynı zamanda Semerkant Medresesi baş müderrisliğine getirildi. Kadızade, Ali Kuşçu yoluyla Osmanlı ülkesinde yayıldı. Kadızade’nin öğrencilerinden Fethullah Şirvani ve onun öğrencilerinden Niksarlı Muhyiddin (öl: 1495) ile bir okul durumuna gelmiştir. O zaman ileri bir bilim merkezi durumunda olan Semerkant' a gitti. Semerkant, Türkistan'ın başkentiydi. Timur' un torunu olan Uluğ Bey (asıl adı: Torazan Mehmet) zamanıydı. Uluğ Bey, matematik ve astronomi için, bilim için verimli bir ortam yaratmıştı.Uluğ Beyin dillere destan gözlemevi, Semerkant'ın doğu yönünde, varoş sayılabilecek bir yerdeki tepenin üzerindeydi. Kadızade, bilgi ve becerisini kısa sürede gösterdi. Türkistan' da ünü öylesine arttı ki, Uluğ Bey, kendisini öğretmeni yaptı. Rasathane ( gözlemevi) ve medrese başkanlığına (dekan) dek yükseldi. Dört köşe olan bu medresenin dört tarafında dört sınıf vardı. Bir gün Uluğ Bey, müderrislerden birini görevden uzaklaştırdı. Kadızade, bunu protesto etmek için derslerine girmedi. Uluğ Bey, onu hastalandı sanarak ziyarete geldi. Karşısında Uluğ Bey’i gören gören Kadızade, 20. yüzyıl profesörlerine örnek olabilecek şu açıklamayı yapmış:
Kadızade, gerçek bir matematikçi ve gerçek bir astronomdu. Yetiştirdiği iki öğrencisi sonradan Türkiye’ye gelerek matematik ve astronomi ilimlerin yaymışlardır. Bunlar Fethullah Şirvani ve Ali Kuşçu’dur