Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


7 sonuçtan 1 ile 7 arası
  1. #1
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Cumhuriyet Bayramı Konuşma Metni

    Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı hükümeti tarafından, bölgede düzeni sağlaması için Osmanlı Devleti'nin bir gemisi ile, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a gönderildi. Ülkenin çoğu ilinde kongreler düzenledi. "Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi, yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır." ilkesiyle, yurdun her tarafından gelen ulus temsilcileri (milletvekilleri) 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa'yı "Meclis Başkanı" olarak seçti. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi, Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Halk ve düzenli ordular düşmana karşı savaş verdiler, omuz omuza mücadele ettiler.

    Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasını takiben 1 Kasım 1922'de TBMM saltanatı lağvetti. Padişah Vahdettin "vatan haini" ilan edildi ve yurdu terk etti.

    24 Temmuz 1923 tarihinde, İsviçre'nin Lozan şehrinde, Lozan Üniversitesi'nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri tarafından Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmıştır. Fakat, devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemiştir.

    Lozan'n kabulü ve barışın sağlanması ile geride Türk Devleti'nin siyasal yapısını belirleyecek devlet şeklinin ve adının ne olacağı sorunu kaldı. T.B.M.M.'nin varlığı ile egemenliğin kayıtsız - şartsız ulusa ait olan, insan haklarına dayanan bir devlet sistemi kurulmuştu. Fakat gerek halkın, gerekse Meclis içinde bulunanların büyük kısmı Padişah'a dinsel ve geleneksel bağlarla bağlıydılar. Padişah'ın işgal ettiği Saltanat - Hilafet makamı yüzyıllardır kökleşmiş bir teokratik sistemdi. 1300 yılından beri de Osmanoğullarından başka hiçbir aile iktidar olmamıştı. Egemenlik biri dinden, diğeri gelenekten gelen iki kaynaktan çıkıyor ve Padişah'ta toplanıyordu. Gerçi İttihat Terakki bu gücü kırmıştı, fakat sistemin özünü, yani egemenliğin kaynağını ve kullanılış biçimini değiştirememişti. Egemenliğin, tanrı hakları sisteminden, insan hakları sistemine geçişin bir sonucu olarak Padişah'tan ulusa geçişi, bir ilke ve ülkü olarak Amasya Genelgesi'nde ortaya konmuş ve 23 Nisan 1920'de B.M.M.'nde somutlaşmıştı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da bu temel üzerine oturmuştu.

    Kurtuluş Savaşı ulusal bağımsızlık yanında ulus egemenliğini de açık bir biçimde ortaya koyduğu için Padişah daha başından beri milliyetçilerin amansız düşmanı kesilmişti. M. Kemal Paşa Padişah'ın ihanetini bildiği halde, henüz zamanı olmadığı için Padişah'ı hedef almadı. Genç subaylık yıllarından beri inandığı ve Erzurum'da Mazhar Müfit'e not ettirdiği "Cumhuriyet" inancını "Ulusal bir sır" olarak sakladı. Kurtuluş Savaşı içinde "Cumhuriyetçi" bir düşünceyi ortaya atmak, iç parçalanmaya yol açacağı için bu yola gitmedi. Hatta Sivas Kongresi sırasında "Cumhuriyet" ilan edelim önerilerini red etmişti. Fakat Kurtuluş Savaşı'nın Başkomutanı, Türk Ulusu'nun kurtarıcısı M. Kemal, Türkiye'nin siyasal yapısını değiştirmenin ilk adımını Saltanat'ın kaldırılmasını sağlamakla attı. Saltanat'ın kaldırılışına en yakın arkadaşları bile karşı çıkmışlardı. Meclis'te tutucu kanat direndiyse de, M. Kemal Paşa'nın kararlı ve sert tutumu sonucu Saltanat'ın kaldırılışı sağlandı. Fakat onun bu sert tutumu endişe doğurdu. Bunun bir başlangıç olduğunu görenler çeşitli yöntemlerle M. Kemal Paşa'yı engellemeye çalıştılar.

    2 Aralık 1922'de Meclis'e muhalif grup tarafından bir öneri verildi. "İntihab-ı Mebusan Kanunu"nda değişiklik yapılmasını isteyen önergede "Büyük Millet Meclisi'ne üye seçilmek için Türkiye'nin bugünkü sınırları içindeki yerler halkından olmak ve seçim çevresine yeni gelenlerin ise en az beş yıl oturmuş olmaları" gerektiği kanun hükmü haline getirilmek isteniyordu. M. Kemal Paşa'yı milletvekili seçilmekten yoksun bırakmak isteyen bu önerge üzerine söz alan M. Kemal Paşa, doğum yerinin Türkiye'nin sınırları dışında kaldığını ve bir yerde beş yıl oturmadığını belirttikten sonra, düşmanlara karşı savaştığını, vatanı kurtarmak için hiç bir yerde beş yıl oturamadığını hatırlatıp, ulusun sevgisisi kazanmış bir insan olmasına rağmen kendisini yurttaşlık haklarından yoksun bırakmak isteyen bu kimselerin bu yetkiyi kimden aldıklarını sordu. Önerge red edildi.

    Cumhuriyet'e doğru gidiş bu kararlı sözlerle açıkça görülüyordu. M. Kemal Paşa, 8 Nisan 1923'de dokuz ilkede görüşlerini toplatarak, programını belirlerken, siyasi biçimlenmeyi de hazırladı.

    Savaş zamanının T.B.M.M.'nin görevi son bulmuştu. Bu sebeple Meclis kendini dağıtıp, seçime gitme kararı aldı. M. Kemal, dağılmadan önce Meclisten 15 Nisan'da, Saltanatı geri getirmeye çalışanları vatan haini kabul eden bir kanun değişikliği ile "Hıyanet-i Vataniye Kanunu"na, ileride gerekirse yine İstiklal Mahkemeleri kurma fırsatını veren bir ek getirdi.

    Yeni kurulacak Meclis'te kuvvetli bir kadro oluşturmayı ve böylece Cumhuriyet'i ilan etmeyi düşünen M. Kemal'in bu çalışmaları yakın arkadaşlarının kendisinden uzaklaşmasını hızlandırdı. Rauf Bey ve arkadaşları, M. Kemal'in partiler üstü kalmasını, politikaya karışmamasını, önererek, O'nu pasif duruma getirmek istiyorlardı. Rauf Bey'in İsmet Paşa ile aralarının açılması da bu ayrılığın başka bir yönü idi. Lozan'dan dönen İsmet Paşa'yı karşılamak istemeyen Rauf Bey Başbakanlık'tan bile istifa etti.

    İkinci Meclis, toplandıktan sonra Lozan'ı onayladı. Artık sorun Türkiye'nin rejiminin belirlenmesiydi. M. Kemal 22 Eylül 1923'de "Neue Treie Presse" adlı bir Viyana gazetesi muhabiriyle yaptığı görüşmede, 23 Nisan 1920'de kurulan sistemin Cumhuriyet olduğunu fakat adının açıklanamadığını belirtip, yapılacak işin yalnızca isim koymak olduğunu söyledi.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/belirli-gun-ve-haftalar/57721-cumhuriyet-bayrami-konusma-metni.html#post118044

    İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923'te Ankara başkent ilan edildi. Atatürk; egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırdı. Onlara, "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." dedi.

    29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti.

    Böylece, Türkiye devletinin yönetimi biçimi "Cumhuriyet" olarak, adı "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlendi. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk "Cumhurbaşkanı" oldu. Cumhuriyetin ilanı, yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.

    Cumhuriyette Atatürk'ün de söylediği üzere, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Millet, kendini yönetme yetkisini, kendilerine temsil eden milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler, yasaları tasarlar ve yöneticileri ulus adına denetler. Millet, seçimle yöneticileri seçebilir.

  2. #2
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Cumhuuriyet Bayramı Konuşma Metni

    CUMHURİYET BAYRAMI

    29 Ekim 1923 ülkemizde cumhuriyet yönetiminin ilan edildiği gündür. Bugün ulusal bayram günüdür. Her yıl cumhuriyet yönetiminin ilanını 28 - 29 Ekim günleri Cumhuriyet Bayramı olarak coşkun törenlerle kutlarız.

    Cumhuriyet Yönetiminden önce devletimizin adı Osmanlı İmparatorluğu idi. Osmanlı Devleti, Osman Bey tarafından 1299'da Söğüt 'de kuruldu. Osmanlı devlet yöneticisine padişah denirdi. Osmanlı Devletini altı yüz yirmi dört yılda, otuz altı padişah yönetti. Son padişah Sultan Vahdettin'dir.

    Eskiden ülkelerde tek kişi egemendi. Ülkelerini diledikleri gibi yöneten bu kişilere padişah, şah, kral, hakan, sultan denirdi. Yönetim çoğu zaman babadan oğula geçerdi. Oğulun küçük olması, deli olması yönetici olmaya engel sayılmazdı. Böyle tek kişinin kendi başına buyruk, sorumsuz, denetimsiz yönetimine mutlakiyet denir. Mutlakiyet yönetiminde egemenlik kayıtsız şartsız tek bir kişidedir.

    Mutlakiyetle yönetilen ülkelerde zamanla hakana, padişaha, şaha, krala yardımcı olsun diye meclis kuruldu. Meclis üyeleri halkın dileklerini yöneticiye duyurur, yasa tasarısını hazırlardı. Bu yasa taslakları hakan, padişah, şah, kral tarafından benimsendiğinde yasalaşırdı. Bu yönetim biçimine Meşrutiyet denir. Ancak meclisin yetkileri genel olarak çok sınırlıdır. Osmanlı Devletinde 1876 ve 1908 yıllarında iki kez meşrutiyet ilan edildi.

    Üçüncü yönetim biçimi cumhuriyettir. Cumhuriyet'te egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Ulus kendini yönetme yetkisini temsilcileri - milletvekilleri- aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler yasalar yapar, yöneticileri ulusu adına denetler. Yönetilenler dilerlerse seçimlerde yöneticilerini değiştirirler.

    ÜLKEMİZDE CUMHURİYETİN KURULUŞU

    Osmanlı İmparatorluğu'nda, ikinci Meşrutiyetin ilanından altı yıl sonra Birinci Dünya Savaşı başladı. 1914'te başlayan Birinci Dünya Savaşı'na dünyanın belli öbaşlı devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş sonunda bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenilmiş sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.

    Ulusuna inanan, güvenen Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a geldi. Erzurum'da, Sıvas'ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal Paşa "Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır." diyordu. Yurdun dört bir tarafından gelen ulus temsilcileri -milletvekilleri- 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa'yı başkan seçti. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Bir yandan efeler, dadaşlar, seymenler bulundukları yörede düşmana karşı koydular. Öte yandan düzenli ordular İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da savaştılar. Yurdumuz düşmanlardan kurtarıldı.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/belirli-gun-ve-haftalar/57721-cumhuriyet-bayrami-konusma-metni.html#post118045

    Tahtını, rahatını düşünen padişah, yenilen düşmanla birlikte yurdumuzdan kaçtı. İmzalanan Lozan Barış Antlaşması ile yeni bir devlet doğdu. Bu doğan devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemişti.

    İkinci dönem Büyük Millet Meclisi 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923'te Ankara Başkent oldu. Atatürk ; düşmanın ülkeden atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan beri tasarladığı cumhuriyetin ilanı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırdı. Onlara , "Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz." Dedi.

    29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verildi. Meclis önergeyi kabul etti.

    Böylece ülkemizde cumhuriyet yönetimi kuruldu. Atatürk kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet'in ilanı yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.

    Cumhuriyet; yurttaşların seçme ve seçilme hakkının olduğu bir yönetimdir. Ulus temsilcilerinin kabul ettiği yasalarla ülkenin yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde söz ulusundur. Cumhuriyet'i korumak, kollamak, yaşatmak her yurttaşın ödevidir.

  3. #3
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Cumhuuriyet Bayramı Konuşma Metni

    CUMHURİYET

    Batı dillerinde cumhuriyetin karşılığı, ulusun kendisini yönetmesi anlamına gelir. Cumhuriyet rejiminde iki unsur çok önemlidir:
    a- İdare edilenler
    b- İdare edenler

    Bu iki unsurun sahip olası gereken özelliklerin başında dürüstlük gelir. Cumhuriyet rejiminde her iki tarafında dürüst ve namuslu olması gerekir. Rejimin demokrasi paltformuna oturtulması şarttır.
    Cumhuriyet, ulusun vatan ve hukuka sevgisi ve içten bağlılığı ile yaşatılmalıdır. Bu nedenle cumhuriyete hayat veren damarların başında demokrasi gelir. Gerçek cumhuriyet rejimlerinde sistemin demokrasi ile olan ilişkisi çok önemlidir. Çünkü iç ve dış tehlikelere karşı cumhuriyet kendisini sert ve katı bir şekilde ama demokrasinin gerekleri içinde koruyacaktır. Bunların dışına çıkılmaması gereklidir, aksi taktirde demokrasi ile cumhuriyet arasında kopukluk başlar. Bundan da en büyük zararı cumhuriyet rejimi görür. Onun için cumhuriyet yöneticileri daima uyanık ve gözleyici durumda olacaklardır.

    Demokrasiyi benimsemiş siyasi rejimlerdeki cumhuriyetlerde özgürlüklerin kullanılma alanları, demokrasinin kuralları ile sınırlandırılmıştır. Demokratik sistem ile idare edilen cumhuriyetlerde hiç kimsenin sınırsız hak ve hukuku yoktur. Sınırsız hak ve hukukun olduğu rejimlere de demokrasi veya cumhuriyet denemez. Çünkü demokrasilerde ve demokratik cumhuriyetlerde kişilerin ve dolayısıyla toplumların özgürlükleri hukuk yolu ile güvence altına alındığı gibi, buların sınırları da adaletin kalemi ile çizilmiştir. Bu kısa açıklamadan sonra Atatürk'ün cumhuriyet ve devlet anlayışına değinelim.
    Atatürk, kurmuş olduğu genç Türk Devletinin yapısını 29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyetin temelleri üzerine oturturken, en kısa zaman da bunun gereği olan demokrasiye geçileceğini öngörüyordu. O da siyasi alanda demokrasinin çok partili sistemle gerçekleşeceğinin bilincindeydi.

    Atatürk'ün zamanımızdan yaklaşık üç çeyrek asır evvel cumhuriyet için söyledikleri, bugün hala bazı batı ülkelerin elde etmeye çalıştıkları düşüncelerdir. O söylediklerimi bilimsel bir temel üzerine oturtmamış olsaydı, bu kadar zaman sonra düşünceleri hala güncelliğini koruyabilir miydi? Atatürk sadece bilgili bir asker, uzak görüşlü bir devlet adamı değil aynı zamanda gerçek bir düşünürdü. Ayrıca sadece düşünce üretmekle kalmamış, bu düşünceleri gerçekleştirerek, üçüncü dünya ülkelerine bağımsızlığın ve kurtuluşun yolunu da göstermiştir. Bugün bağımsızlık savaşı veren pek çok ülkede Atatürk adı hala bir bayrak gibi dalgalanıyorsa nedenini burada aramak doğru olur.
    29 Ekim 1923 günü ilan edilen cumhuriyetin alt yapısını Atatürk aşama aşama nasıl hazırlamıştı ?

    Cumhuriyet laik bir sistem üzerine kurulacaktı. Yani cumhuriyet idaresinde ne halifeye ne de onun kalıntılarına yer vardı. Cumhuriyeti adaletli bir adalet sistemi koruyacaktı. Cumhuriyetin genç kuşakları çağ dışı kara kafalılar tarafından değil, aydın bağımsızlık ve hürriyetin değerini bilen aydın kafalı öğretmenler tarafından yetiştirilecektir. İmparatorluktan kalan mantık dışı ne varsa hepsi kaldırılacak, cumhuriyetin temelini müspet ilim oluşturacaktır. Cumhuriyetin yalnızca kanunlar ile, devlet zoru ile ve yasaklarla korunamayacağının bilincinde olan Atatürk, onun gerçek değerini anlayabileceğini söyleyebilmiştir. Geçen zaman içerisindeki olaylar bu ileri görüşlü devlet adamının ve düşünürünün ne denli haklı olduğunu göstermiştir.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/belirli-gun-ve-haftalar/57721-cumhuriyet-bayrami-konusma-metni.html#post118046
    Bilgisiz ve bilinçsiz bir halk topluluğunun ulus olma hakkına sahip olamayacağını vurgulayan Atatürk, ulusun bilinçlendiği oranda hak ve hukukuna sahip çıkacağını biliyordu. Bu nedenle eğitim ve kültüre çok önem vermiştir. Onun, bir bakıma kültürü, cumhuriyetin temellerinden biri olarak görmesindeki neden budur.
    Atatürk'e göre sadece cumhuriyete sahip olmak yeterli değildir.
    Ona layık olmak da gereklidir. Bunun içinde gereken yol gene eğitimden geçiyordu.

    Hürriyet ve bağımsızlığın kıymetini, erdemli ve özverili, çağdaş eğitim almış olan gençler, savaş alanlarında bu uğurda şehit düşen askerlerden çok daha iyi bilebilirlerdi Bağımsızlık; hürriyet, cumhuriyet bundan böyle savaşarak değil, bunları değeri bilinerek korunacaktı. Onun için kılıçla elde edilen zaferler, siyasi, ekonomik, kültürel zaferlerle taçlandırılmalıydı.

  4. #4
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Cumhuuriyet Bayramı Konuşma Metni

    ATATÜRK VE CUMHURİYET EĞİTİMİ

    Birinci Dünya Savaşı sonunda batılı devletler, askerî, siyasî ve ekonomik olarak bitmiş zannıyla, altı yüzyıllık Osmanlı Devletini paylaşmanın çok kolay olacağını düşünüyorlardı. Onlara göre, yeni bir kimlikle ortaya çıkmak isteyen Türk ordusu, başlatmış olduğu Kurtuluş Savaşı'ndan galip çıksa bile, tahrip olmuş hiçbir kurumunu yeniden inşa edemezdi. Ancak, batılı devletlerin görmezden geldiği bir lider vardı. O da Mustafa Kemal'di. Türk ulusu, büyük önderi sayesinde olağanüstü gayretlerle bağımsızlığını kazanmış, yeniden yapılanma yolunda inkılâpları hızla uygulamaya koymuştur.

    O Büyük Önder ki, savaş meydanlarından sonra asıl kazanılması gereken savaşların, ekonomik zaferler olduğunu, aksi takdirde çok büyük zaferlerin bile kısa bir sürede unutulacağını biliyor; bunun için de Kurtuluş Savaşı bitiminde İzmir'den Ankara'ya dönüşünde:"Küçük savaş bitti. Asıl büyük savaş yeni başlıyor. Büyük savaş cehaletle yapılacak olan savaştır. Bunun tek yolu da millî bir eğitim politikası oluşturmaktır." diyordu. Hedef, Türk milletinin geri kalmasına sebep olan bazı kurumların yerine, toplum hayatında çağdaş gelişmeyi sağlayacak modern kurumlar oluşturmak ve kalkınmadaki temel atılımları bir an önce gerçekleştirmekti. Bunun yolu eğitimden geçmekteydi. Atatürk'e göre: "Eğitim, bir milleti ya hür müstakil, şanlı yüksek bir cemiyet hâlinde yaşatır, ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder." İşte bütün bunları gerçekleştirmenin en etkili yolu eğitimde yapılacak köklü devrimler ve değişikliklerdi. Atatürk, eğitimin millî, lâik, akılcı, gerçekçi ve ihtiyaca cevap veren bir öze sahip olması için gerekli tedbirleri alarak, dil, tarih, hukuk ve yazı alanlarında yapılan köklü değişikliklerle çağdaş gelişmenin önünü açmıştı. Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlam temeller üzerinde kurulması için özellikle millî eğitim işlerinde başarıya ulaşılması gerekiyordu. Bu yüzden Atatürk, gittiği her yerde ve katıldığı bütün toplantılarda, cehaletin ve yoksulluğun ancak eğitim yoluyla ortadan kaldırılacağını önemle belirterek gerçekleri açıklamıştır.

    Türk ulusu, eğitim kadrosunu oluşturmak için bütün güçlerini seferber ederek öğretmenler yetiştirmiş ve bu eğitim ordusunu yurdun dört bir tarafına dağıtmıştır. Artık cehaletle savaş başlamıştır. Bu savaş, aynı zamanda tarih boyunca aleyhimize kullanılan bütün olumsuzluklara karşı yapılan bir savaştı. Bu savaş ile bütün dünya, hayretler içerisinde Türkiye'deki değişimleri izleme durumunda bırakılmıştır. Yıkıntılar üzerinde genç, dinamik ve modern bir devletin filizleri yeşermeye başlamıştır. Bu durum için: "Az zamanda büyük işler başardık." diyordu Büyük Önder. Gerçektende kısa süre içerisinde, eğitim-öğretimdeki kurumlar yaygınlaştıkça yeni kadrolar yetişmiş, bu kadroların çalışmaları ihtiyaca cevap verdikçe, kalkınmada büyük gelişmeler sağlanmıştı. Köy enstitüleri, diğer yüksek okul ve üniversitelerin açılmasıyla çok önemli şahsiyetler yetişmiş ve bu şahsiyetler herkesi gururlandıracak işler yapmışlardır.Atatürk bir sözünde,"Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla pes edip, taviz vermediğimizi, aklı ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Bundan dolayıdır ki ben, manevî miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır." diyerek bizlerin daha çok çalışmamızı ve müreffeh bir toplum olmamızı şiddetle istemiştir. Yine bir konuşmasında,"Zaman sür'atle ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini ileri sürmek aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur." demiştir.Her konuda olduğu gibi eğitim ve öğretime Atatürk kadar önem veren kaç lider var, doğrusu merak ediyorum. "Erkek ve kız çocuklarınızın, aynı surette bütün tahsil derecelerindeki talim ve terbiyelerinin âmeli olması mühimdir. Memleket evlâdı her tahsil derecesindeki iktisadî hayatta âmil, müessir ve muvaffak olacak şekilde teçhiz olmalıdır." diyen Atatürk bunun için de, "Öğretmenlerin çok iyi yetişerek Türkiye Muallimler Birliğinin bütün memlekette taazzuvuna, Konya'yı olduğu gibi Van'ı ve Hakkâri'yi de teşkilâtı dahiline almasına ve her köyde âzaya mâlik bulunmasına derin bir alâka ile intizar edeceğim.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/belirli-gun-ve-haftalar/57721-cumhuriyet-bayrami-konusma-metni.html#post118047

    Muallimler, Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli, bu evsaf ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir." diyerek en fazla öğretmenleri önemsemiştir. Bu sebeple Atatürk'ün manevî mirasına en fazla sahip çıkması gereken kesim, öğretmenlerdir. Tabiî ki öğretmen yetiştiren kurumların da kaliteli bir eğitimi gerçekleştirebilecek şekilde teknolojik araç ve gereçlerle donanmaları şarttır. Sadece bu şekilde sağlıklı düşünen, çalışkan, üreten ve milletini seven nesiller yetiştirebiliriz. Buna da çok ihtiyacımız var. Çünkü, bu ülkenin kişilikli, bilgili ve çalışkan insanlara ihtiyacı var. Gerçekten de artık, sanayicisiyle, işçisiyle, köylüsüyle, esnafı, memuru ve öğretmeniyle Atatürk'ün belirttiği gibi çağdaş eğitim sistemimizi yerine oturtmamız gerekir. Huzurlu, mutlu ve zengin bir ülke olmanın yolu buna bağlı demeye gerek var mı acaba?!...

    Zeynel YÜKRÜK

  5. #5
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Cumhuuriyet Bayramı Konuşma Metni

    ANADOLU VE CUMHURİYETE SESLENİŞ

    Ey Anadolu'm, güzel yurdum, Türkiye'm!Sen bin yıldır milletimize Halil İbrahim sofrası oldun. Biz çoğaldıkça sen bereketlendin. Senin suyunu içtik, senin hür havanı soluduk. Senin ekmeğini yedik, senin sofranda beslendik. "Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı" varsa Türkiye'min bu bereketli sofrasının "sonsuza kadar" hatırı vardır. Öyleyse bu sofraya "bıçak sokan" ya nankördür ya da gafildir. Ey Cumhuriyetim!"Günlerden bir gün... Uzak değil, dün gibi yakınNe Fatih'le İstanbul, Ne Süleyman'la Viyana önlerindeyiz...İstiklâl Savaşı'nın zor günlerindeyiz." Yukarıda gök çökmüş üstümüze, aşağıda yer yarılmış yutmuş bizi. İngiliz'i, Fransız'ı, Yunan'ı kıskıvrak yakalayıp tutmuş bizi. Sonunda:Bir "Seyit Çavuş"un, bir "Zeybek"in, bir"Dadaş"ın, bir "Adsız Kahraman"ın attığı mermi bu savaşta dengeyi bozmuş. İşte bu dengenin önderi ATATÜRK, bayramı CUMHURİYET'tir.

    Bilmeyenler ne bilsin, bilenlere selâm olsun!...Ey Anadolu'm, güzel yurdum! Sen, kederi kederimize, sevinci sevincimize, kaderi kaderimize benzeyen ölümsüz vatanımız...Ağrı'da dik başlı, Güneyde Fırat akışlı, Toroslarda sümbül kokuşlu, Antalya'da dört mevsim yazlı, Erzurum'da "on bir ay yirmi dokuz gün kışlı" güzel Türkiye'm... Yozgat'ta kömür gözlü, Isparta'da gül yüzlü Anadolu'm...Sen bin yıldır doğanımıza beşik, ölenimize mezar oldun. Bizler de beşikten mezara kadar sana sahip çıkacağız. Ey Cumhuriyetim!"Günlerden bir gün... Uzak değil, dün gibi yakınNe Fatih'le İstanbul, Ne Süleyman'la Viyana önlerindeyiz...İstiklâl Savaşı'nın zor günlerindeyiz." Bütün düşmanlarımız kıskıvrak yakalamış bizi. Sonra: Biri Dicle, biri Fırat, biri Sakarya... Anadolunun bağrında ayağa kalkmış üç kardeş ırmak. Aynı vatan, aynı bayrak. Bu savaşta üç nehrin bir düşmana akması dengeyi bozmuş. İşte bu akışın önderi ATATÜRK, meyvesi CUMHURİYET'tir. Bu akışı bilmeyenler ne bilsin, bilenlere selâm olsun!...
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/belirli-gun-ve-haftalar/57721-cumhuriyet-bayrami-konusma-metni.html#post118048

    Ey Anadolu'm, Güzel Türkiye'm!Bir gün bir Ferhat, sendeki bir güzele sevdalandı. Bu sevda uğruna dağları deldi...Ey güzel yurdum!Biz sendeki bir değil, bin bir güzelliğe sevdalıyız... Senin için dağları değil, çağları bile deleriz. Uğrunda bir değil bin kere ölürüz. Ey Cumhuriyetim!"Günlerden bir gün... Uzak değil, dün gibi yakınNe Fatih'le İstanbul, Ne Süleyman'la Viyana önlerindeyiz...İstiklâl Savaşı'nın zor günlerindeyiz." Düşman her yanı sarmış, elimiz kolumuz bağlanmış. Sonra: Biri Yunus, biri Hacıbektaş-ı Veli...Anadolu'nun aynı yöne bakan iki mânâlı gözü. Bu savaşta iki gözün bir hedefe bakması dengeyi bozmuş. İşte bu bakışın önderi ATATÜRK, hedefi CUMHURİYET'tir.

    Bu bakışı bilmeyenler ne bilsin, bilenlere selâm olsun. Ben bir öğretmenim Anadolu'ya ve Cumhuriyet'e seslendim. İsterim ki öğrencilerim sevdalansın.

    Ali YÜCEL Dörtyol Payas Yunus Emre İlköğretim Okulu Öğretmeni HATAY

    lköğretim O. Md. Yard. / ELAZIĞ

  6. #6
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Cumhuuriyet Bayramı Konuşma Metni

    İŞTE CUMHURİYETTEN BEKLEDİĞİMİZ NETİCE


    Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi iskelede etrafını çevirmiş bulunmaktaydı. Bir kadının elinde bir kâğıtla Atatürk'e yaklaştığı görüldü. İhtiyar, zayıf bir kadındı. Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle:
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/belirli-gun-ve-haftalar/57721-cumhuriyet-bayrami-konusma-metni.html#post118049
    - Beni tanıdın mı oğul? dedi. Ben sizin Selanik'te komşunuzdum. Bir oğlum var. Devlet demiryollarına girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış. Ne olur bir kere de siz söyleseniz.
    Atatürk'ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler ya-parak ve yüksek sesle:
    - Oğlunu almadılar mı? dedi. Ben tavsiye ettiğim hâlde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş... Çok iyi yapmışlar... İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak...
    Kadın, kalabalığın içinde kaybolmuştu. Ve Atatürk adeta kendinden geçmiş bir sesle:
    - İşte cumhuriyetten beklediğimiz netice... diyordu.

    Hulusi KÖYMEN

  7. #7
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Cumhuuriyet Bayramı Konuşma Metni

    CUMHURİYET BAYRAMI KONUŞMASI


    Sayın Müdürüm, Değerli Öğretmen Arkadaşlarım, Sevgili Öğrenciler;

    Bugün milletimizin tarihteki en parlak başarılarından biri olan Cumhuriyetimizin 85. kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz. Sözlerime başlarken Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, O'nun kahraman silah arkadaşlarını, bu toprakları vatan yapan şehitlerimizi ve gazilerimizi sonsuz gönül borcu, şükran ve rahmetle anıyorum.

    Sevgili Öğrenciler, Atatürk’ün 29 Ekim 1923 tarihinde “Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.” diyerek ilan ettiği Cumhuriyet, bizlere bırakılmış büyük bir miras ve vazgeçilmez bir değerdir. Cumhuriyetimiz mana ve gücünü, milletimizin ortak iradesiyle ve büyük bir imanla gerçekleştirdiği kurtuluş mücadelesinin eseri olmasından almaktadır. İnsanlık tarihi, milletlerin böylesine sarsılmaz bir inanç ve ortak iradeyle kendi kaderlerini kendi elleriyle yazdıklarına çok nadir şahit olmuştur.

    Sevgili Öğrenciler, Cumhuriyet kısaca halkın yönetimi demektir. Cumhuriyet’te “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir”. Halk kendisini yönetme yetkisini temsilcileri aracılığıyla kullanır. Bu yönetimde yurttaşların seçme ve seçilme hakkı vardır. Milletin bütün bireyleri yönetime katılabilir ve söz sahibi olabilir. Çünkü Cumhuriyet yönetiminde bütün vatandaşlar eşit haklara sahiptir. Hak ve hürriyetlerden yoksun toplumların ayakta kalmaları ve yaşamaları mümkün değildir. Bu nedenle, bizlere ve gelecek nesillere düşen en önemli görev; Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak olmalıdır.

    Değerli öğrenciler; insanoğlu akıllı, irade sahibi ve sorumlu bir varlık olarak yaratılmıştır. Bu tür hususlarla mücehhez bir varlığa yakışan idare şekli hiç şüphesiz Cumhuriyettir. Cumhuriyet hürriyetin anasıdır, yükselmiş ruhların idare şekli ve insan şerefine en layık olanıdır. Atatürk’ün ifade ettiği gibi “Cumhuriyet yüksek ahlâki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Cumhuriyet idaresi, faziletli ve namuslu insanlar rejimidir.”

    Sevgili Öğrenciler, anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bu ilkeye göre bizi millet olarak bir arada tutan, toplumsal bütünlüğümüzü, dayanışmamızı sağlayan Cumhuriyetin temelini, ülkesine sadakatle bağlı tüm yurttaşların eşitliği ve özgürlüğü fikri oluşturmaktadır. Demokratik Cumhuriyet ırk, dil, din, inanç, cinsiyet farkı gözetmeksizin her vatandaşın ortak varlığıdır.

    Cumhuriyetin meşruiyeti ve kuvveti, ortak tarih, kader ve amaç birliği ile vatandaşlık ve millet kimliği ilkelerine dayanır. Millet kelimesi sözlük anlamı itibariyle "yürümek" kökünden gelir. Bunun tarihsel, sosyo-politik anlamı milletin tarihteki ve günümüzdeki yürüyüşüne gönüllü olarak katılan herkesin bu milletten olduğudur. Demek ki "millete" etnik köken, din, mezhep, toprak aidiyetleri ile değil gönüllü birliktelik ile katılınır. Vatanımızın her karış toprağı ve yurttaşlarımızın her bir ferdi bölünmez bir bütünlüğü oluşturmaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de belirttiği gibi “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trakyalı hep bir soyun evlatları ve aynı cevherin damarlarıdır.” Milletimiz sevinçte, kederde, zor günde ortak kader anlayışına sahip çıkmıştır. Doğulusuyla, batılısıyla, kuzeylisiyle, güneylisiyle kadın-erkek, yaşlı-genç demeden, kan ve gözyaşlarıyla nice destanlar yazmıştır. Bu yüzden Çanakkale’de Edirneli Mehmet’le, Diyarbakırlı Hasan yüzyıldır yan yana yatmaktadır. Bu yüzden bugün sınır boylarında Sivaslı Ali’yle, Şırnaklı Ömer omuz omuza nöbet tutmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm fertleri kardeşçe ilelebet yaşayacaktır ve bizi bölmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/belirli-gun-ve-haftalar/57721-cumhuriyet-bayrami-konusma-metni.html#post118052

    Değerli öğrenciler, “Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi” en kutsal görev kabul eden, “bana bir harf öğretenin kölesi olurum” diyecek kadar ilim aşığı bir medeniyetin evlatları olan bizlere atâlet, tembellik ve taklitçilik yakışmıyor. Bize yakışan ilimde, irfanda, sanatta, adalette, hoşgörüde, cesaret ve şecaatte insanlığa önderlik etmektir. Hedefimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün belirttiği gibi “muasır medeniyetler seviyesine ulaşmaktır”. Bu hedefe ilerlerken medeniyeti ve teknolojiyi her taraftan kabul edeceğiz lâkin bizi biz olmaktan men edecek, milli manevi değerlerimizi yok edecek kültürel yozlaşmadan kaçınacağız. Bizim kimsenin bozulmuş ve kokuşmuş yaşam tarzına ve kültürüne ihtiyacımız yoktur. Medeniyetimiz ve tarihimiz içinde bize örnek olacak büyük şahsiyetler sayılamayacak kadar çoktur. İbn-i Sinâlar, Biruniler, Uluğ Beyler, Mevlânalar, Hacı Bektaşlar, Mimar Sinanlar, Alparslanlar, Fatihler ve niceleri. Şunun bilinmesi gerekir ki bizler Yahya Kemal’in dediği gibi “kökü mazide olan âtîyiz”. Özümüze döndüğümüz vakit Doğu ve Batı’nın gıptayla bakacağı konuma şüphesiz tekrar kavuşacağız.

    Sayın Müdürüm, Değerli Arkadaşlarım, Sevgili Öğrenciler; bu duygu ve düşüncelerle Cumhuriyetimizin 85. kuruluş yıl dönümünü tekrar tebrik ediyorum. Bu kıymetli günün ülkemizin ve milletimizin birliğine, bütünlüğüne ve yeniden şahlanışına vesile olmasını temenni ediyorum, saygılar sunuyorum.

Benzer Konular

  1. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramıyla İlgili Konuşma Metni
    By Beyza in forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.Ekim.2010, 10:38
  2. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Öğretmen Konuşma Metni
    By Beyza in forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.Ekim.2010, 10:36
  3. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Öğrenci Konuşma Metni
    By Beyza in forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 12.Ekim.2010, 10:35
  4. Cumhuriyet Bayramı öğrenci konuşma metni
    By Beyza in forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 14.Ekim.2009, 09:54
  5. 23 Nisan konuşma Metni
    By Beyza in forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 17.Nisan.2009, 09:43

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.