Yabancı dillerden,dilimize geçmiş ve artık Türkçe ile kaynaşmış,yerine başka sözcük düşünmediğimiz sözcükler var.Örneğin; "tren-tiren", "plan-pilan", "prafa-pırafa", "prova-purova", "pranga-pıranga", "prens-pirens", "kral-kıral",
"pres-pires", "protokol-purotokol", "psikiyatri-pisikiyatri", "plaj-pilaj", "plak-pilak", "kros-kıros","krem-kırem","kristal-kıristal", "spiker-sipiker","trend-tirend" vs.vs...biçiminde seslendirdiğimiz birçok sözcükleri niçin seslendirdiğimiz gibi yazmıyoruz ? "Türkçe yazıldığı gibi okunur" kuralı niçin burada işlemiyor ? Bu sözcükler artık dilimize yerleşmiş,yerine de yeni sözcükler türetemiyor sak, ya da türetmiyor sak,yazılımını da dilimize uyarlayalım ki,İlkokul çağındaki çocuklarımız zorluk çekmesinler!..Ne dersiniz ?
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=92448
Hemen benim aklıma, saçma-sapan belki ama... "diğer tüm sözcüklerimizi de, o zaman aynı kalıp içersinde yazalım" geliyor,ister-istemez...Örneğin; "pilav-plav", "tıraş-traş", "tişört-tşört", "pijama-pjama", "pirinç-prinç", "pilaki-plaki" vs.vs...birçok kelime...
Unutmayalım ki; dil,o dili konuşan insanlar topluluğunun duyuş,düşünüş biçimini yansıtan bir araçtır.Yazım dili olsun,sesletim dili olsun, her ikisi de o ulusun tüm bireylerince bilinmesi ve doğru biçimde uygulanması gerekir.Çünkü dil,ait olduğu ulusun ses bayrağı dır.Ulusal kimliğinin konuşma da,yazı da,şiir de ve şarkı daki bayrağı dır.
Cumhuriyet in ilk yıllarının tersine, okuma oranının düşmesi ve eğitim sistemizde yaratılan karmaşa sonucu;sözcük dağarcığı eksikliği, dilimizin gelişmesini engelleyen temel sorunlardan bir başkası...Ardından gelen yıllarda anlamsız,anlam kaydırmaları...Sinema ve televizyonlarda gösterilen yabancı filmlerin,yabancı dillerin, kurallarına göre uygulanan bilinçsiz çevirilerinden oluşan seslendirmeler, en açık örnekleri...
Görüntülü,sesli ve yazılı iletişim araçlarında kullanılan Türkçe'nin durumundan yakınmayan yok denecek kadar azdır.
Oysa,topluma örnek olması gereken yayın kuruluşlarındaki konuşmacıların,konuşurken daha özenli olması gerekmez mi?
Toplum önderi konumundaki yetkililerin bu konudaki duyarsızlıkları bağışlanır gibi değil...Dildeki yozlaşma,önce özel radyo
ve televizyonlarda,hele son zamanlarda TRT'de bile büyük bir bozulma dönemine girdi.Nasıl seçildikleri belirsiz,dili doğru kullanmayan bir çok sunucu,her akşam topluma ulusal dilimizle ilgili yanlış kullanım örnekleri sunuyorlar.Hele magazin programlarında,yarı İngilizce, hatta "uydurmaca" konuşma, sanki moda olmuş durumda...Onları izleyenlerinde,özentiyle
kullanmaya çalışmalarıyla birlikte,dilde yozlaşma hergeçen gün hızla artmaktadır.
İlköğretimden başlayarak,Türkçe'nin yazım ve sesletim kurallarının dışında bir konuşma biçimi yaygınlaşıyor.Gençler,
bırakın doğru yazmayı,konuşamıyorlar bile...
Oysa; ulusal dilimiz Türkçe'yi yazım ve sesletim yönleriyle çok iyi kavramak-anlamak zorundayız.Ulusal bütünlüğümüzle
birlikte,her alanda gelişmemizi buna bağlı olduğumuzu asla unutmamalıyız.Bunu yapabilirsek;Türkçe'nin eğitim,bilim ve bir kültür dili olduğunu görecek ve onurla yaşayacağız...
Ulusal dilimiz Türkçe'nin Atatürk dönemindeki gelişme hızına,en kısa sürede ulaşabilmesi umuduyla...