İLKÖĞRETİMDE ANNE BABA ÖĞRETİMİ


Gençlerin toplum içinde bize yaşattıkları olumsuzlukları gördükçe herkezin bu gençlerin ana-babalarını suçladıklarını görürsünüz. Hepimiz şu sözleri hep duyarız : Anne-babaları bu çocuklara hiç mi terbiye vermemiş? Bunların ailesi hiç mi ilgilenmiyor [IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/mustafa/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image002.jpg[/IMG]bunlarla, böyle sorumsuzca çocuk yetiştirilir mi hiç? Hep aile suçludur. Eğer onlar çocuklarına yeterli ve mükemmel eğitim verselerdi çocuklar böyle mi olurdu? Ah şu aileler yok mu, “saldım çayıra, mevlam kayıra” usuluyle hiç çocuk mu yetiştirilir? Evet okulda yöneticiler ve eğitimciler onları suçlar, politikacılar onları suçlar, kanun uygulayıcıları onları suçlarlar. Hep anne-babalar suçlanır. Suçlamak kolaydır önemli olan çözüm getirmektir. Anne-babalar suçlanıyor ama onların karşılaştıkları problerde onlara kim yardımcı olacak. Onlar neyi yanlış yaptıklarını, nasıl yapmaları gerektiğini nereden öğrenecekler!

“ Karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak.” Konfüçyüs

Maalesef anne-babalar suçlanır ama eğitilmez. Her yıl milyonlarca genç çift, en zor meslek sayılan anne-babalığı üstlenir. Tümüyle aciz ve çaresiz bir bebekten, katılımcı, üretici, iş birliğini ve insanlara yardımı seven, vatanı için çalışmaya azimli insanlar yetiştirme sorumluluğunu yüklenir. Bundan daha zor ve özveri isteyen bir meslek var mıdır? Kaç anne-baba bu meslek için eğitilmiştir? Şu an çalıştığımız işlerimizi yapabilme adına her birimiz bir eğitimden geçmişizdir. Dört, beş yıllık fakulteleri bitirmeden hiçbir işin sertifikasını bizlere veremiyorlar ama anne-baba olma sertifikası almadan çocuklar yetitiriyoruz bunun sorumluluğunu kim taşıyacak, yalnızca anne-babalar mı?
Bu gün ergenlik çağına gelen binlerce genç kendilerine göre geçerli nedenler yüzünden anne-babalarını “işten atmışlardır”:
“Annem-babam benim yaşımdaki gençleri anlamıyor.”
“Her gece eve döndüğümde konferans dinlemekten bıktım.”
“Anne-babama hiçbir şey anlatmam. Anlatsam da anlamıyorlar.”
“Keşke annem-babam beni rahat bıraksa.”
“En kısa zamanda evden ayrılacağım. Her konuda sürekli başımın etini yemelerine dayanamıyorum.”
Bu çocukların anne-babaları, dile getirdikleri aşağıdaki sözcüklerle çocukları tarafından “işten kovulduklarının” farkına vardıklarını göstermişlerdir, artık onlar üzerinde tesir güçleri kalmamıştır.;
“On beş yaşındaki oğlumu artık hiç etkileyemiyorum.”
“Onunla uğraşmaktan artık vaz geçtim.”
“Nereye gittiğini, ne yaptığını anlatmıyor.Ona nerdeydin diyorum; beni ilgilendirmediğini söylüyor.”
“Bizimle konuşmuyor. Biz konuşmaya çalışınca; “rahat bırakın beni” diye çıkışıyor.
Neden bu kadar çok sayıda genç anne-babalarına “düşman” olarak görmeye başlıyor? Neden bugün evlerde kuşaklar arası ayrılık bu denli yaygın? Neden toplumumuzdaki anne-babalar ve çocuklar kelimenin tam anlamıyla birbiriyle savaşıyorlar? Ne yapmamız gerekiyor?
Seminerlerimizde “ilk çocuk sayesinde deneme-yanılma yoluyla anne-[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/mustafa/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image004.jpg[/IMG]babalığı öğrendiğimizi, daha sonrakilerde aynı hatalı davranışları sergilemediğimizi” ifade ettiğimizde anne-babalar acı-acı gülümsüyor. Onların bu durumu bizi de derinden yaralıyor. Bu çalışmamızla toplumumuza sevgi dolu, mutlu, insanlarla barışık, sorumluluklarının bilincinde, ülkesi için çalışmaya azimli gençler yetişmesinde katkısağlayabilirsek, bahtiyar olacağız. Bu duygu ve düşüncelerle böyle bir gayret içine girdik inşallah Allah bizi mahçup etmez.



ÇOCUKLARIMIZIN BİZİ NASIL MUTLU EDECEĞİNİ DÜŞÜNÜYOR,
FAKAT ONLARI NASIL MUTLU EDECEĞİMİZİ HİÇ DÜŞÜNMÜYORUZ.
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/mustafa/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image006.jpg[/IMG]Ah Ya Rabbi! Bu zamanda mesut insanlar ne kadarda azaldı. Kimi işinden kimi eşinden, kimi arkadaşından, kimi komşusundan şikayetçidir. Kimi para ve mevki peşinde koşmaktan, kimi falanca zengine kızmaktan kendini yer bitirir.
Eğer elimde olsaydı, mutsuz ve memnuniyetsiz insanlara çocuk yapmalarını yasaklardım. Kocasını sevmeyen kadın kendisine arkadaş olsun diye çocuk doğurur. Bir başkası “çocuğu yok” demesinler diye çocuk yapar. Kimi de “yaşlandığım zaman bana baksın” diye çocuk ister.
Hayal kırıklığına uğramış, hayatta umduğunu bulamamış kimseler, hayallerini gerçekleştirmek için çocuğu kullanırlar. “Benim yapamadığımı çocuğum yapacak, benim olamadığımı çocuğum olacak” derler.
Bence esas hata şuradadır. Biz; çocuklarımızın bizi nasıl mutlu edeceklerini düşünüyor, fakat onları nasıl mutlu edeceğimizi hiç düşünmüyoruz. Çocuğu istesin veya istemesin, sevsin veya sevmesin, bir sürü şeyler öğretiyoruz. Neden ? “Ne harika çocuğu var” desinler diye!
Ne olur! “çocuğunuzu ihtiraslarınıza kurban etmeyin!”
*BİR ANNEYE MEKTUPLAR adlı kitaptan

Hiç birimiz mükemmel değiliz; ama çoğu zaman başkalarından ve özellikle çocuklarımızdan mükemmel olmalarını isteriz.
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/mustafa/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image008.jpg[/IMG]
Anne-Babanın görevi çocuğunu keşfetmek, onda olan yeteneklerin gelişmesini sağlamaktır; yoksa onu her yaptığından dolayı eleştirmek değil.

ANNE-BABALARIN DİKKAT ETMESİ GEREKEN BAŞLICA NOKTALAR.

ÖNCE ÇOCUĞUNUZU İYİ TANIYIN !
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/mustafa/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image010.jpg[/IMG]Anne-babalar özellikle çocukları tanımalı, onları ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirmelidir. Bu konuda kendi tutku ve arzularına göre değerlendirme yapmamalıdır. Çocukların çeşitli derslere olan yetenekleri ayrı ayrıdır. Her dersten aynı başarıyı beklemek, çocuğu kabiliyetinin olmadığı bir sahada zorlamak ve onu boşu-boşuna gerilim ve stres içine atmak demektir. Bu durumdaki bir çocuğun mutlu ve huzurlu olması mümkün değildir. Yetenekleri yeterince işlenen her insan mutlu olur. Mutlu olan her insanda başarılı bir yol tutturur. Fakat başarılı olan her insan mutlu değildir. Çocuklarımızın mutluluğu bizce her şeyden daha önemli olmalı.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=111222