Zaman zaman çocuklarınızın aktivitelerinde azalma ve sosyal ilişkilerinde gerileme gibi bazı durumlar gözlemliyor olabilirsiniz. Elbette ki bu gibi durumlar, yaşam içerisinde doğaldır. Fakat, bunlar artarak devam ediyorsa, bu noktada depresif bir tablo akla gelebilir.

Yetişkin dünyasında en yaygın olarak gözlenen hastalıklardan biri depresyondur. Yetişkinlerdeki depresyonun teşhis ve tedavisindeki ilerleyen gelişmeler, ergenlik ve çocukluk dönemindeki depresyonla ilgilenilmesine yol açmıştır. Ancak yetişkinlerden farklı olarak gençlik çağındaki depresyona eşlik eden birçok farklı belirtinin ortaya çıktığı bilinmektedir.

Depresyon Nedir?
Depresyon, duygularda güvensizlik, karamsarlık ve çöküntünün oluşmasını, düşünce ve hareketlerdeki yavaşlamayı anlatan genel bir durumudur.

Depresyonun Belirtileri
• Düşük aktivite düzeyi, okul aktivitelerinden hoşlanmama, akademik olmayan okul aktivitelerine genel ilginin kaybı,
• Sosyal içe çekilme, gruplara katılmada azlık, genel sosyal ilgilerin kaybı,
• Üzüntülü ve endişeli olma, suçluluk ve utanç duyguları, kolayca kızma ağlama, ani öfke patlamaları,
• Konsantrasyon zayıflığı, kendini yerme, kendine zarar verici davranışlar, kararsızlık, karamsarlık, intihar düşünceleri,
• Uykuya dalamama, tat duygusunun kaybı, zihinsel ya da fiziksel yorgunluk, yeme alışkanlıklarında ani ve sıra dışı değişiklikler.

Gençlik Çağında Depresyonu Ortaya Çıkaran Faktörler
Nelson & İsrael, biyolojik etkiler, sosyal–psikolojik etkiler, bilişsel–davranışsal yaklaşımların depresyonun gelişimini etkileyen faktörler olduğundan söz etmektedir.

Biyolojik Etkiler: İkizler, aile ve üvey çocuklarla yapılan çalışmalarda, yetişkin bireylerin depresyonunda kalıtımın önemli bir faktör olduğu bulunmuştur.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=3851

Sosyal Psikolojik Etkiler: Bu etkiler yine depresyondaki yetişkinlerle çalışmalardan türetilmiştir. Ayrılma ve kayıp yaşantısı bu etkilerden ilkidir ve en yaygın biçimde depresyonun psikolojik nedeni olarak gösterilir. Çocukluk dönemindeki bakım eksikliğinin olması, aile yapısındaki değişiklikler (boşanma, ayrılık, aile üyelerinden birinin kaybı), sosyo-ekonomik güçlükler gibi ek faktörler gençlik yıllarındaki depresyon yaşama riskini artırmaktadır.

Bilişsel–Davranışsal Yaklaşımlar: Kişiler arası beceriler, bilişsel çarpıtmalar, benlikle ilgili görüşler, kontrol inançları, stres gençlik çağı depresyonunda üzerinde durulan konulardır. Düşük hareket düzeyi ve yetersiz kişiler arası ilişkilerin depresyonun gelişiminde ve süreklilik kazanmasında önemli olduğu Ferster ve Levinson tarafından vurgulanmıştır.

Gençlik Çağında Değişimler ve Depresyon
Ergenlik değişim, büyümek, dönüşüm ve başkalaşım demektir. Ergenlik döneminde birey hem bedensel hem ruhsal hem de toplumsal alanda değişime dönüşüme uğrar. Büyümek ergenliğe özgü değildir, çocuklar da büyürler. Ama pek değişmezler. Öyleyse, ergenler hem büyürler, hem de değişirler.

Ergenlik bazı yazarlara göre ""ikinci doğum""dur. Dolto, ergenlerin de tıpkı yaşamın ilk döneminde yaşama alışmaya çalışan yeni doğan bebekler gibi, kırılgan ve dayanıksız olduklarını belirtir. Ve onları kabuk değiştiren yengeçlere benzetir. Yengeçler kabuk değiştirdikleri dönemde zayıf ve savunmasızdırlar. Eğer bu dönemde yaralanırlarsa bu yaranın izini tüm yaşamları boyunca taşırlar. Öyleyse ergenlik bireyin oldukça zayıf ve duyarlı olduğu bir süreçtir.

Ergenlik bir hastalık değildir. Doğal ve gerekli bir süreçtir. Ancak kimi zaman yetişkinlikte görülen ruhsal rahatsızlıkların başladığı dönemdir de. Bireyin birçok cephede birden mücadele etmek zorunda olduğu zorlu bir dönemdir.

Ergenlik sürecinin zorunlu aşamalarından biri çocukluk döneminin bittiğinin kabullenilmesi ve yeni bir dönemin gerektirdiği tüm yeni tanımlamaların yapılmasıdır. Yas, yapılandırıcı ve düzenleyici nitelikleriyle ergenliğe damgasını vurur. Ergenlikte yas bütünüyle olumlu ve hatta zorunludur.

Ancak bu sürecin olumlu olabilmesi bazı koşullara bağlıdır. Bu koşullardan en önemlisi ergenin yeni özdeşimlere yönelebilmesidir. Yeni özdeşim nesneleri çeşitlidir. Ergenlerin düşüncelerini ve davranışlarını örnek aldıkları, etkilerinde kaldıkları, özdeşim kurdukları kişiler kimi zaman bir sanatçı, bir sporcu, bir politikacı bir düşünür veya bir aile büyüğü olabilir. Bu noktada kendine yeni bir aile hikayesi üreten ergen kişisel yakınlığı ev dışında da arayabilir.
Ailede boşanma, ayrılık, ölüm gibi benlik saygısını azaltan durumlarda pek çok gencin ilk tepkisi davranış bozukluğu biçiminde olmaktadır. Gencin birden umursamaz bir tavır takındığı, derslerine boş verdiği, okuldan kaçmaya, öğretmenlere karşı gelmeye başladığı, haylaz arkadaşlara kapıldığı gözlenir. Açıkça yas tutamayan, depresyon belirtisi gösteremeyen genç, dolaylı yoldan depresyonu aşmaya çabalar. Kolay arkadaş edinemeyen genç de ilişki alanını daraltıp yalnız kalacağı uğraşlara yönelebilir. Hayvan besleyerek, tüm gününü onların bakımına ayırarak, onlarla konuşup severek depresyona karşı kendini savunmaya çabalayabilir.

Tanımını yaptığımız depresyon gençlik çağında tüm belirtileriyle birlikte çok seyrek olarak görülür. Fakat ortaya çıkan bu belirtiler gençlik dönemine özgü belirtiler de olabilir. Kimlik gelişimi tamamlanana kadar ve geleceğe dair beklentiler ve rol tanımları netleşene kadar devam edebilir. Ortaya üstü örtülü, dolaylı ya da depresyonu düşündürebilecek belirtiler çıkabilir. Bu belirtiler şunlardır:

• Genç can sıkıntısı çeker ve tedirgindir.
• Hiçbir işle uzun süre ilgilenemez, bir uğraştan ötekine yönelir.
• İstekle başladığı bir işten çabuk bıkar; coşku ile bezginlik arasında gider gelir.
• Dikkatini yoğunlaştırmakta güçlük çeker; okuduğunu anlamaz. Unutkanlıktan dalgınlıktan yakınır, ders dinleyemez, başarısı düşer.
• Bedeniyle uğraşır.

Depresyon yaşayan gençlerin ailesiyle ve çevresiyle ilişkileri sürekli gergin ve bozuktur. Gençlerin bir bölümünde ise karamsarlık, isteksizlik, üzüntü, yalnızlık gibi içe çekilme belirtileri egemendir. Belirtileri ne olursa olsun depresyonda olan bu gençlerin, sorunlarla karşılaştıklarında bunları çözemediklerinden, güç durumlarda konuşacak, danışacak birini bulamadıklarından yakınmaları ilginçtir. Aileleriyle araları gergin olan bu gençlerin önemli bir bölümü yaşıtlarının desteğinden de yoksundurlar.

Genç kısa bir süre bile olsa umutsuzluk, güçsüzlük değersizlik duygularını yaşadıktan sonra benlik saygısına indirilen ani bir darbe sonucu çevresine duyduğu öfke ve kızgınlığı kendisine yöneltebilir. Bu kızgınlık ve öfkenin yoğunluğu kendisine zarar vereceği girişimleri tetikleyebilir.

Gencin sorunlarını yadsıma yanında kendi suçluluk duygularını bastırma çabasıyla, aileler tedaviden kaçmaktadırlar. Bir bakıma kendi kendileriyle yüzleşmekten korkmaktadırlar. Bu nedenle ilişkilerin gözden geçirilmesi, sorunların ele alınması için son fırsattır. Aile içi dengeyi bozan nedenlerin araştırılması, bunalıma yol açan örseleyici yaşantıların değerlendirilmesi için uygun bir zamandır.

KAYNAKLAR:
Prof. Dr. YÖRÜKOĞLU. Atalay. Gençlik Çağı Ruh Sağlığı ve Ruhsal Sorunlar. 1996
PARMAN, Talat. Ergenlik ya da Merhaba Hüzün. 2000
WURTZEL, Elizabeth. Prozac Toplumu. 1997
DSM IV Amerikan Psikiyatri Birliği. 1996