Kurtuluş Savaşı Yıllarında Çukurova

ÖZET

Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra İtilâf Devletleri tarafından işgal edilen Çukurova, 20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması’nın sonucu olarak yeniden Türk yönetimine geçmiştir. İtilâf Devletleri’nin bölgeyi işgal sebeplerinden biri de, bölgenin ekonomik gücünü ellerine geçirmek ve bu gücü kullanmaktı.

Bu makalede, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Çukurova’da ekonomik faaliyetler, yer altı yerüstü kaynakları, üretim-tüketim ilişkileri, fiyatlar, Tekâlif-i Milliye’nin (Ulusal Yükümlülükler) bölgede uygulanması, işgalle mücadeleye ekonomik destek sağlama faaliyetleri, çalışma hayatı ve sosyal gruplar gibi sosyo-ekonomik oluşumlar değerlendirilmiştir.
Makalede, başta Genelkurmay ATASE Arşivi olmak üzere, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Belgeleri, Dönemin basını, Kurtuluş savaşı hatıraları ve araştırmalar kaynak olarak kullanılmıştır.

Anahtar Kelimeler
Türk Kurtuluş Savaşı, Çukurova, Ankara Hükûmeti, Fransa, Ekonomik Faaliyetler.


CILICIA DURING TURKISH INDEPENDENCE WAR YEARS
“An Approaca On Social And Economic Aspects”

ABSTRACT
Cilicia was occupied by “Entente States” immediately after the “Mondros Truce”. When the “Ankara Treaty” was signed in 20 October 1921 Cilicia was handed over to the Turkish Administration. One of the reasons for Entente Povers to occupy this region was to again the economic means and use them.

In this article, matters like the economic activities in Cilicia during I. World War and Turkish National Independence War, natural resources, production- consumption relations, prices, application of “National Obligations Law” in this area, efforts to gather aid for the struggle against the occupation, working environment and social groups had be evaluated.

In study, primarily General Staff Archives (ATASE) and also Prime Ministry Ottoman Archives (BOA) documents, press of that period, memoirs from Turks National Independence War and some researches had be used as our sources.

Key Words
Turkish National Independence War, Cilicia, Ankara Government, France, Economic Activities.


A. GİRİŞ: BÖLGENİN ÖNEMİ VE BÜYÜK DEVLETLERİN İLGİSİ
Çukurova, hem coğrafî konumu, hem de yeraltı ve yerüstü kaynaklarının zenginliği nedeniyle, tarihin her döneminde, büyük devletlerin ilgisini çekmiştir. Bir yandan Akdeniz, diğer yandan yüksek dağlarla çevrili olması, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin hayat verdiği verimli topraklar, bölgenin önemini arttırmıştır.1 Eskiçağ’dan beri, Hitit, Mısır, Asur, Roma, Bizans, Pers devletleri ve çeşitli krallıklar bölge üzerinde egemenlik mücadelesi vermiştir. Bu mücadeleye, bölgenin tarımsal üretimi, kerestelik ormanları, zengin gümüş madeni yatakları ile Akdeniz’e açılan koyları neden olmuştur. Bunun dışında, Anadolu’da genişlemek, Doğu Akdeniz’de etkin olmak ve Ortadoğu’yu kontrol etmek isteyen her devlet, Çukurova’ya egemen olmak istemiştir.

İlkçağ’da Hellence “Cilicia” olarak tanımlanan bölge, Çukurova, Mersin ve Alanya’ya kadar uzanan kıyı bölgesi ile Torosların güney yamaçlarını içine alır.2 Strabon’un verdiği bilgiye göre; Toros Dağları, Doğu Akdeniz Pamphilya, Suriye ile çevrili bölgeye Cilicia, halkına da Cilicialılar denilmektedir.3

Tarihî çağlarda, Hitit, Asur ve Pers egemenliğine giren bölge, bir süre Büyük İskender’in yönetiminde kalmıştır. Romalılar, M.Ö. 66-64 yılları arasında Cilicia eyaletinde idarî düzenlemeler yapmışlar,4 Roma’nın ikiye bölünmesinden sonra bölge Bizans yönetiminde kalmıştır. Çukurova, VII. yüzyılda Müslümanlar, XII. yüzyılda Haçlı orduları, sonra da Anadolu Selçukluları ve Ramazanoğulları Beyliği’nin yönetimine girmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran seferinden sonra, Ramazanoğulları’nın Osmanlı Devleti’ni metbu olarak tanımaları sonucu, bölge Osmanlı yönetimine geçmiş ve Adana Beylerbeyliği ihdas olunmuştur. 1833’de Mısır ordusu tarafından istila edilen Çukurova, tekrar Osmanlı yönetimine geçtikten sonra Halep Vilâyeti’ne bağlanmış, 1867 tarihinde ise Adana Vilâyeti kurulmuştur.

İbrahim Paşanın valiliği sırasında, Mısır’daki tarım reformuna paralel olarak, Çukurova’da da pamuk tarımı geliştirilmiştir. 1861’de ABD’deki iç savaş nedeniyle pamuk ihtiyacını karşılayamayan İngiltere, Mısır ve Anadolu’da pamuk üretimini teşvik etmeye başlamıştı.5 İngiltere’nin yoğun çabası sonucu 1862’de çıkarılan bir ferman ile, pamuk üreticisine devlet arazisi verilmesi, vergi muafîyeti ve ücretsiz tohumluk gibi kolaylıklar sağlandı. 1864’de Ticaret ve Ziraat Nezareti konuyla ilgili bir yönetmelik hazırladı ve iki yıl içerisinde 140 ton Amerikan pamuk tohumu getirildi.6

Aynı yıllarda yine İngiltere tarafından bölge ile ilgili ulaşım projeleri hazırlandı. 1856 ve 1870’de hazırlanan iki ayrı proje ile, bölgenin İskenderun-Halep üzerinden Basra’ya; Antep-Urfa üzerinden Diyarbakır’a ve Aksaray-Koçhisar üzerinden Ankara’ya bağlanması düşünüldü. 1886’da Adana-Mersin demiryolunun açılmasıyla, tarım makinaları ithalinde ve tarıma dayalı sanayide hızlı bir gelişme ortaya çıktı. 1879’da orak makinası, 1881’de biçer makinaları, sonra buharlı pulluk ve harman makinaları ithal edildi. Amerikan MC Cormik şirketi Adana’da, Fiat traktörleri Adana ve Mersin’de, Fordson şirketi Tarsus’ta temsilcilikler açtılar. 1863’de İngiliz tacir Gout, Adana, Mersin ve Tarsus’ta üç ayrı çırçır fabrikası, 1864’de Tırpanî kardeşler Adana’da buharlı çırçır fabrikası kurdular. 1887’de Tarsus’ta iplik fabrikası, 1890’da Adana’da askerî giysi fabrikası, 1904’de yine Tırpanî kardeşler tarafından kurulan iplik ve dokuma fabrikası faaliyete başladı.7

Bundan sonra İngiliz ve Fransızların yanı sıra Almanya ve ABD de bölgede etkinlik mücadelesine katıldı.8 1909’da Amerikalılar tarafından hazırlanan Chaster projesinde Yumurtalık limanı ve demiryolunun Bitlis’e kadar uzatılması öngörülmüştü. Fakat Almanya ve Fransa’nın itirazı üzerine bu proje gerçekleşemedi.9

XX. yüzyıl başında, bölgedeki ticarî faaliyetlerde büyük bir artış ortaya çıktı. Adana Sanayi ve Ticaret Odası ve ticaret borsası oluşturuldu. Bölge ihracatının %75’i Mersin Limanı’ndan yapılıyor, 1913 yılı itibarıyla bu ihracatın %54.4’ünü tahıl ve un. %16’sını pamuk ve iplik, %14.4’ünü susam, %6’sını orman ürünleri oluşturuyordu. 1890’da İstanbul’da kurulan Alman İhraç Birliği, Mersin’de bir şube açtı. 1904’de kurulan, “Deutsch Levantische Baumvolle Gesellschaft” Çukurova’da pamuk üretim ve ticaretiyle ilgilendi.10

Bölgede, ticaretin gereği ihtiyaç duyulan para-krediyi sağlamak amacıyla, Osmanlı Bankası, Adana, Mersin ve Tarsus’ta; Die Deutsche Orient Bank, Mersin ve Tarsus’ta; La Banque Fransçaise de Syrie, Adana ve Mersin’de şubeler açtılar. Fransa ve Almanya, Mersin, Adana ve İskenderun’da posta merkezleri kurdular. Düyun-ı Umumiye Adana’da merkez müdürlüğü, Reji idaresi de Adana ve Mersinde birer merkez ile çok sayıda şube açtı.11

1909 olayları ve I. Dünya Savaşı, bölgede sosyal ve ekonomik hayatı olumsuz yönde etkiledi. Üretim düştü.12 Ermenilerin Suriye’ye nakli, özellikle el sanatları ve ticari hayatın gerilemesine neden oldu. Damar Arıkoğlu, bölgenin I. Dünya Savaşı sonundaki durumunu şöyle anlatmaktadır:

“...Çarşı, mağaza, sanatkâr namına birşey kalmadı. Dükkanlar ve işyerleri kapandı. Kalaycı, lehimci yokluğu bile müşgüllerimizin başına geçti. İttihad Terakki Cemiyeti’nin himayesi altında açılması kararlaştırılan çırak mektebinin tesisini bizzat üzerime aldım... Topladığımız Türk çocukları, az zaman içinde kalaycılığı, lehimciliği, tenekeciliği öğrendiler. Memleket çok perişan hâle gelmişti. Açlık, sefâlet, maneviyât bozukluğu, fırınların önünde mahşerî kalabalık, vesika ile verilen çamur gibi ekmek...”.13

B. SOSYAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK HAYAT
1. İşgal ve Fransa’nın Bölgedeki Faaliyetleri

Mondros Mütarekesi’nde, Türk kuvvetlerinin Kilikya’yı boşaltmasına ve Toros Tünellerinin İtilâf Devletleri kontrolüne verilmesine ilişkin iki hüküm yer almıştı. Ancak “Kilikya”nın da, Toros Tünellerinin de sınırı belli değildi.14 Bölgenin tahliyesi, hem Osmanlı Devleti ile diğer devletler arasında, hem de Osmanlı Devleti’nin merkez ve bölgedeki yöneticileri arasında sorun olmuştu.15 İtilâf Devletleri adına Yarbay Romieu komutasındaki Fransız birliği, mütareke hükümlerini dikkate almadan, 21 Aralık 1918’de Adana’yı işgal etti.

Fransız işgal yönetimi, bölgedeki ekonomik faaliyetleri kendi istek ve çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için de çaba harcamıştır. Fransa’nın bölgedeki ekonomik çıkarları, İngiltere ile demiryolları üzerinde etkinlik, Almanya ile tarım ve ticaret mücadelesine girmesine neden olmuştu. Mütarekeden sonra, demiryollarını işleten Almanlar ülkelerine dönmüş, demiryolları İngilizler tarafından işgal edilmişti. Ancak İngiltere, petrol bölgelerine karşılık demiryollarının denetimini Fransa’ya bıraktı.16 Fransa, bölgedeki çıkarlarını kurumsallaştırmak amacıyla Adana ve Mersin’de Suriye bankasının birer şubesini açarak,17 ihtiyaç sahiplerine uzun vadeli kredi olanağı sağladı.18 Cezayir ve Tunus Toprak Kredi Kurumu yardımıyla Adana Pamuk Kumpanyası adıyla bir Fransız şirketi kuruldu ve Adana’daki Alman pamuk tesislerini satın aldı.19 Çiftçilere kredili tohumluk dağıtan Fransa,20 General Dofieux’un yayınladığı bir kararname ile, Adana’daki para buhranı nedeniyle bir kişinin işgal bölgesi dışına 400 banknottan fazla para çıkarması yasaklandı. Ayrıca altın ihracatını durdurmak suretiyle, kendi çıkarları doğrultusunda bir piyasanın oluşmasına çalışıyordu.21 Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Ahmet Remzi Bey’in 24.1.1920 tarihli raporuna göre, işgal yönetimi Çukurova’dan Orta Anadolu’ya pirinç ithalini yasaklamıştı.22 Haberleşme imkânlarının arttırılması, yol yapım ve onarımı, Mersin limanının genişletilmesi gibi faaliyetleri de yürüten Fransız yönetimi,23 doğal kaynakları ve pamuk üretim potansiyeli nedeniyle vazgeçilmez saydığı,24 Çukurova’ya yerleşmeye çalışıyordu.

2. Sosyal ve Kültürel Gelişmeler, Etkinlikler

Adana’nın Fransız işgali altında bulunduğu dönemde, Fransızların Ermenilerle ilişkisi, Müslüman ahalinin Adana’yı terk ederek kuzeye çekilmesine sebep olmuştu. Bu durum, her alanda olduğu gibi, sosyal ve kültürel alanda da olumsuz sonuçlar doğurdu. Sosyal ve kültürel faaliyetler ancak işgal bölgesi dışındaki küçük yerleşim birimlerinde yapılabildi.

Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıldönümü olarak kabul edilen 1 Ocak İstiklal Bayramı25 ve Büyük Millet Meclisi’nin açılış yıldönümü nedeniyle 23 Nisan kutlamaları Pozantı’da,26 Batum’un anavatana katılması şenlikleri de Bor’da yapıldı.27 1921 yılı Mart ayında Kars (Kadirli) belediyesi tarafından, kaymakam Şükrü Bey nezâretinde “cirid, at koşusu, deve ve pehlivan güreşlerini ihtiva eden, millî bir eğlence tertib ve icrâ” edildi. Eğlenceden elde edilen 130 lira gelir “zükûr ve inâs” mekteplerine bağışlandı.28 Mayıs ayında Silifke’de, askerî ve mülkî erkânın katıldığı, ilkbahar at yarışları düzenlendi.29 Adana pazarında 7 Ekim 1921 günü Hilâl-i Ahmer yararına bir at yarışı düzenlendi.30 Hilâl-i Ahmer Cemiyeti Bor’da bir dispanser açtı. Doktor Ethem Bey ve hemşire hanım, burada Adanalı muhacirlere sağlık hizmeti verdiler.31 Gözne’de muhacir olarak bulunan Mersinli hanımlar, Ethem Beyin eşi başkanlığında bir Hilâl-i Ahmer Hanımlar Cemiyeti kurmuşlardı. Cemiyet sekreteri Feride Hanım, topladıkları yardımların listesini Yeni Adana gazetesine göndermişti.32

Adana ve çevresinin Anadolu Hükûmeti yönetimine geçmesinden sonra, sosyal ve kültürel etkinlikler, Adana merkez olmak üzere yoğunluk kazandı. Adana Türk Gücü Kulübü,33 Kozan İslâm Gençliği Derneği,34 Kars Gençlerbirliği teşkilâtı,35 düzenledikleri ziyâfet, müsâmere ve diğer etkinliklerle, gelenekleri ve kültürel değerleri korumaya çalıştılar. Bunlardan başka Bor’da İslâm Gençler Birliği,36 Antakya’da Selâmet-i Belde37 cemiyeti kuruldu. Bu cemiyetler de millî ve dinî kültürün geliştirilmesi doğrultusunda çaba harcadılar. Adana’nın tahliyesi ile Toroslardaki muhacirin yeniden Adana’ya dönmesi, yerleşim, konut, işsizlik gibi sosyal boyutlu sorunlara neden oldu.38 Esnaf ise, Cuma gününün “yevm-i ibâdet ve tatil” günü olması için bir kampanya başlattı.39

Mütareke işgal dönemi, Adana ve çevresinde eğitim öğretimi de olumsuz yönde etkiledi. Zaten yetersiz olan eğitim öğretim, I. Dünya savaşı sırasında daha da gerilemişti. Fransız işgal yönetimi, kimsesiz ve bakıma muhtaç Türk çocuklarını barındırmak amacıyla Adana’da bir darü’l-eytam açtı. Burada barınan çocuklara, Fransız ordusuna ve Hıristiyanlığa ait bilgiler veriliyor, sinema filmleri gösteriliyor ve Fransızca öğretiliyordu.40 İşgal döneminde Adana Ziraat Mektebi, ve Adana Sultânîsi eğitimine ara vermek zorunda kaldı. İşgal yönetimi, Adana Dârü’l-muallimin mektebini kapattığı gibi, Dârü’l-muallimât mektebinin de kadrosunu değiştirdi. Vilâyet makamı, öğretmenlerin görevine iâdesini istediyse de bu istek, işgal yönetimi tarafından kabul edilmedi.41 Ziraat Mektebi’nde eğitimlerine devam edemeyen öğrenciler için Ankara Amelî Ziraat Mektebi’ne devam olanağı sağlandı.42 Adana Sultânîsi, 1912 yılında, hepsi yüksek öğretime devam eden 15 talebe mezun etmişken, sonraki 10 yılda toplam 6 öğrenci mezun edilebilmişti.43 Pozantı’daki Adana Maârif Müdürlüğü, 1921 yılı Eylül ayında, erkek ve kız öğrenciler için ayrı ayrı iki mektep açılmasını kararlaştırmış, tahsil çağındaki çocukların veya velilerin kayıt için başvurmalarını duyurmuştu.44 Adana’nın Türk yönetimine geçmesinden sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi 22.12.1921 tarihinde, Adana Sultânîsi’nin 1 Aralık 1921 tarihinden geçerli olmak üzere yeniden açılması için ödenek ayrılmasına karar verdi.45 Numune Mektebi bünyesinde, ilk tahsilini tamamlamış esnaf ve çocuklar için 3 ay süreli gece mektebi açıldı.46

3. Ekonomik Durum

I. Dünya Savaşı ve sonrasındaki işgaller, zaten olumlu nitelikler taşımayan, ekonomik ve ticarî hayatı daha da olumsuz bir hâle getirdi. Çukurova’da iktisadî hayatın göstergeleri de, ülke genelinde olduğu gibi olumsuzdu. Küçük esnaf hemen tamamen yok olmuş, açlık ve sefalet başlamıştı.47 Zira, Musul ve Halep gibi şehirlerin işgal edilmiş olması, Çukurova’nın ticarî gücünü azaltmıştı.48 İşgal döneminde Fransa, yol yapım ve tamiri, posta ve telgraf hizmetleri, Mersin limanın genişletilmesi, gümrük binası yapımı gibi bayındırlık faaliyetleri yürüttü. Bu faaliyetler, gelirlerin bir miktar artmasına neden oldu.49 Fransa, Adana’da Suriye Bankası’nın bir şubesini açmak suretiyle ihtiyaç sahiplerine uzun vadeli kredi olanağı da sağladı.50 Ancak, işgal yönetiminin tutumu, nüfus hareketleri ve sosyal huzursuzluklar, bölge ekonomisinin tamamen çökmesine yol açtı. Müslümanlara uygulanan baskı, idareye güvensizlik ve asayişsizlik sebebiyle tarımsal üretim düştü, ticaret geriledi, ihracat azaldı.

Mütareke ve işgal yıllarında, başta pamuk olmak üzere, tarımsal üretime dayanan bölge ekonomisi, büyük bir çöküntü yaşadı. I. Dünya Savaşı ve izleyen yıllarda, bölgenin en önemli ekonomik varlığı olan pamuk üretimi düştü. 1914 yılında 135.000 balya olan pamuk üretimi, 1915 yılında 15.000, 1921 yılında 20.000 balya oldu. Bölgede pamuk rekoltesi, Türk yönetimine geçtikten sonra, 1922 yılında 50.000, 1923 yılına ise 100.000 balyaya yükseldi.51 Çukurova’da savaş yıllarında hububat üretiminde de, büyük sorunlar yaşandı. 1915 yılı a’şâr kayıtlarına göre, buğday üretimi 150.000 ton olup, bunun 80.000 tonu mahallinde kullanılmış, 70.000 tonu buğday ve un olarak ihrac edilmişti. Sonraki yıllarda buğday üretiminin, hayvanat ve amele yokluğu ile tohumluk fiatlarının çok yükselmiş olası nedeniyle önemli ölçüde düştüğü görülmektedir.52 Çukurova’ya dışarıdan tarım işçisi gelmediği için, pamuk ve un fabrikaları kapanmıştır.53 Üretimdeki hızlı düşüş, Mersin limanından yapılan ithalat va ihracat rakamlarına da yansımaktadır.54 İhracatın önemli bölümünü, üretimi düşmüş olmasına rağmen, pamuk oluşturuyordu. Hububat ve canlı hayvan diğer ihraç kalemlerini meydana getiriyordu.55 Adana pazarında bulunan yabancı mallar arasında ise İngiliz kumaşı, İzmir incisi ve Fransız şarabı vardı.56

Savaş ve işgal yıllarında Çukurova’da fiyatların hızlı değişimi, ekonomik hayatı olumsuz yönde etkiliyordu. Bu dönemde, ticaret daraldığı için, genel olarak ticarî malların değeri düşerken, temel ihtiyaç maddelerinin fiyatı yükselmiştir.57 Ekmek, et, domates, yağ ve zahire başta olmak üzere temel gıda maddeleri ve yakacak (mahrûkat) fiyatları işgal döneminde önemli ölçüde arttı.58 Bu bağlamda, pamuk (batmanı) 290-170 kuruş, arpa (kıyyesi) 11-5.2 kuruş arasında değişirken, şeker (kıyyesi) 10 kuruştan 16 kuruşa, buğday (kıyyesi) 11 kuruştan 15-16 kuruşa, un (çuvalı) 1100 kuruştan 1300 kuruşa, pirinç (kıyyesi) 20 kuruştan 40 kuruşa, etin kıyyesi 100, dometesin kıyyesi 20 kuruşa kadar yükselmiştir. Odun fiyatları yaklaşık 10 kat artarak, bir eşek yükü odunun fiatı 400, bir kıyye kömürün fiatı da 25 kuruşa kadar yükselmiştir.59
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=101484

Öte yandan, asayişin sağlanamamış olması ve bölgeye dışardan işçi gelmemesi gibi sebepler üretimin düşmesine neden oluyordu. Ticaretin durgun ve ihracatın az olması ise, hem üretimin azalmasına, hem de ihracat malları olan pamuk ve susamın fiatlarının düşmesine sebep oluyordu. Bu yüzden pamuk ve un fabrikaları kapanma noktasına gelmişti.60 Bu koşullar dışarıya zahire ihraç eden Adana’yı, zahire sıkıntısıyla karşı karşıya bırakmış ve bölgeye Afrika’dan bin ton buğday getirilmesine karar verilmiştir.61

Millî Mücadele dönemi, Çukurova’nın Müslüman ahalisi için, ekonomik bakımdan çok zor bir dönem oldu. Bölge milletvekilleri Muhtar ve Zekaî Beyler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne muhacirin için yardım teklifinde bulundular.62 İktisad Vekâleti, Fransızlar tarafından tahrip edilen köylere tohumluk yardımı amacıyla 1.500.000 kuruş tahsis etti.63

Yukarıda sayılan bütün zorluklara rağmen, Çukurovalılar Millî Mücadele’ye maddî desteklerini sürdürdüler. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Adana Heyet-i Merkeziyesi, Levazım-ı Şıtaiye Komisyonu, 1920 yılı Ekim ayında “Kahraman Ordumuza Kışlık Hediye: 15 Lira Bir Kaput Bedeli” adıyla bir yardım kampanyası başlattı. Kampanyaya bağışta bulunanların listesi Yeni Adana gazetesinde yayınlandı. Bu kampanya süresince yaklaşık 1500 lira yardım toplandı.Yine aynı günlerde, Pozantı’nın Adana il merkezi yapılması münasebetiyle,64 başka bir yardım kampanyası düzenlendi.** Tekâlif-i Milliye emirleri çerçevesinde, Adana Tekâlif-i Milliye Komisyonu tarafından Adana, Mersin, Kozan ve Osmaniye’de giyim eşyası bağışları toplandı.65 M. Kemal Paşa da, 11.6.1922 tarihinde, 17.4.1922 tarih ve 6009 numaralı emir ve Başkumandanlığın on numaralı Tekâlif-i Milliye emri gereği toplanmakta olan %20 vesâit-i nakliyeden, Adana, Mersin ve Osmaniye mıntıkalarının muaf tutulduğunu bildirdi.66

Kadirli’de, muallim Çıldırzâde Bekir Efendinin eşi bir çift altın küpesini satarak parayı Ankara Hilâl-i Ahmer Genel Merkezi’ne gönderdi.67 Gözne’de Mersinli muhacir hanımlar, kendi aralarında topladıkları parayı Hilâl-i Ahmer’e bağışladılar.68 İskenderunlu gençler, 7.200 lira, Adana İslâm Gençler Birliği, 147 çift yemeni ve 1.130 kuruş müsamere gelirini Hilâl-i Ahmer, ordu ve fakir çocuklara bağışladılar.69

Büyük Millet Meclisi’nde Ankara Antlaşması görüşülürken bölgenin ekonomik geleceği de tartışıldı. Payas’da demir cevheri bulunduğu, Pozantı’nın sanayi merkezi olduğu, Fransız sermayesi ile kurulacak şirketlerin, ileride Fransa tarafından himaye edileceği ve Halep’in gelişmiş sanayisiyle pamuk üretim ve işlemesinde Adana’ya rakip olabileceği değerlendirildi.70

Fransızlar bölgeyi büyük ekonomik sorunlarla Türk yönetimine devrettiler. Üretim düşmüş, ticaret durmuştu. Yeni Adana gazetesinin tanımlamasıyla, “tarlalar boş, çiftlikler boş, çarşılar boş”tu.71

Büyük Millet Meclisi’nde Adana, Mersin, İçel ve Konya temsilcileri, Adana’nın Türk yönetimine geçmesinden sonra, savaş ve işgal dolayısıyla başka yerlere göç etmiş olanların, asıl yerleşim merkezlerine sevki ile “etfâl, eytâm ve aceze-i nisvânın iskân ve iâşesi” için, et ihtiyacının ordunun elinde bulunan hayvanlardan; yemeklik, tohumluk ve ziraat âletleri ihtiyacının da hükûmet depolarından karşılanmasını istediler.72 Sıhhiye ve Muâvenet-i İctimâiye Vekâleti, 15.12.1921 tarihinde Adana muhacirini için 10.000 liralık havale, İktisat Vekâleti, 17.12.1921 tarihinde, tohumluk temini için Adana ve Antep’e 30’ar, Mersin ve Kozan’a 10’ar bin liralık havale gönderdi. Müdafaa-i Milliye Vekâleti de, ziraî ihtiyaçların, gıda ihtiyacının, küçük, yetim ve düşkünlerin ihtiyaçlarının hükûmet depolarından karşılanacağını bildirdi.73

Fransız kuvvetlerinin bölgeyi tahliyesinden sonra Ankara Hükûmeti, ekonomik sorunları çözmek için, çiftçiye yardım,74 bayındırlık faaliyetleri,75 elektrik sisteminin yenilenmesi,76 gibi faaliyetlere girişti. Adana’da bir milyon lira sermayeli “Adana Bankası”nın kurulması için çalışmalar başlatıldı. Doğrudan doğruya Avrupa ile iş yapacak şirketlerin kurulması, yatırım ve üretimin arttırılması için girişimler başlatıldı. Tırpanî kardeşlere ait olan ve birkaç yıldır atıl durumda bulunan fabrika Rasim Bey tarafından kiralanarak yeniden üretime başlandı.77

Görüldüğü gibi bölgenin tahliyesi sorunları çözmemiş, aksine yeni yönetimi büyük sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır. Sermaye yokluğu, ticaretin azlığı, üretim düşüklüğü, boş kalan ve tahrip edilen tarlaların, çiftliklerin, fabrikaların yeniden üretime geçirilmesi, kısa sürede çözülebilecek sorunlar değildi. Dahası, Hıristiyan vatandaşların bölgeyi terk etmiş olması, üretimde önemli miktarda düşüşe yol açmıştı. Müslümanların dönüşüyle de işsizlik ve konut sorunu gibi yeni sorunlar ortaya çıktı. Ankara Hükûmeti, Yunanistan ve İngiltere ile mücadele etmek zorunda olduğundan, bölgeye yeterli yardımda bulunamıyordu. Bölge halkı, Fransız işgalinin acısını bir süre daha çekecek ve kendisinin sebep olmadığı olayların sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaktır.