ERİN YAPISINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR
Dünyanın yapısı ile ilgili olarak gerçek bilimsel çalışmalar, 19.yüzyıldan itibaren başlamıştır
Dünyanın oluşumu ile ilgili olarak kabul gören teorilerin başında, "Kıtaların Kayması ve Okyanusların Oluşumu" teorisi gelmektedir.
Dünyanın yapısı ile ilgili olarak gerçek bilimsel çalışmalar, 19.yüzyıldan itibaren başlamıştır
Dünyanın oluşumu ile ilgili olarak kabul gören teorilerin başında, "Kıtaların Kayması ve Okyanusların Oluşumu" teorisi gelmektedir.
Wegener'in "Levha Tektonigi" adını verdiği teorisi özetle şu şekildedir:
Dünyamızın yaşı yaklaşık 4,5 milyar, yıl olarak tahmin ediliyor. Bu toplam sürenin yaklaşık 3,9 milyar yılı İlkel zaman ya da Birinci zaman öncesi (Prekambrien) olarak kabul ediliyor
Bu çok uzun bir süreyi kapsayan devrede, Dünyamız bir gaz kütlesi iken, soğuyup katılaşıyor ve üzerinde atmosfer oluşuyor. Dünyanın tamamı üzeri sularla kaplanıyor.
2 milyar yıl önce, Okyanusun tabanından magma çıkarak ilk kara parçası oluşmaya başlıyor
Birinci zaman boyunca Dünya kıtası ortasından büyük bir kırık hat ile ayrılıyor ve İkinci Zamanın (Mezozoik) başlarında yani 200 milyon yıl öncesinde, iki kıta oluşuyor
Daha sonraki dönemlerde de, bu iki kara parçası parçalanıyor.
Bugünkü Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya kıtaları, Gondwana'dan ise Güney Amerika, Afrika, Antarktika, Hindistan, Madagaskar ve Avustralya kıtaları kara parçaları meydana gelmiş bulunuyor.
Wegener; bu teoriyi, bütün kıtaların üzerinde, geçmiş devirlere ait bitki ve hayvan fosillerindeki benzerlikleri ortaya koyarak ispatlamaya çalışmıştır.
Yapılan jeolojik araştırmalar, ayrılma ve sıkıştırmaların, yılda ortalama 2,5 cm. kadar olduğunu ortaya çıkarmıştır
Son coğrafi delillere göre her birkaç milyon yılda bir bütün kıtalar birleşerek tek bir kara parçası oluşturmakta, sonra yılda 1 cm olmak üzere yine birbirlerinden ayrılmaktadırlar.
1. LEVHA HAREKETLERİ
A. YERİN YAPISI
Dünyanın yüzeyi dev boyutlu bir yapboz gibidir (şekil 2 deki gibi). Birbirine geçen ve birbirini tamamlayan parçalardan oluşur. Bu parçalara levha denir.
Levhalar yavaş fakat sürekli hareket halindedir.
Bu hareketlilik sonucunda, levha sınırlarında, uzun zaman dilimleri ile baktığımızda yeni okyanuslar, yeni kıtalar, sıradağlar ve oluşur.
ve volkanik aktivitelerin nedeni bu hareketliliktir.
Yerküre’nin üst katmanları, bir bütün halinde olmayıp, sürekli hareket halinde olan levhalardan oluşuyor. Manto’daki ısı akımlarının neden olduğu bu hareketler sırasında levhalar birbirinden uzaklaşır, birbirlerine çarpar veya birbirlerini sıyırırlar.
Bu hareketlilik sonucunda, levha sınırlarında, uzun zaman dilimleri ile baktığımızda
yeni okyanuslar
yeni kıtalar
sıradağlar
ve oluşur.
ve volkanik aktivitelerin nedeni de tüm bu hareketliliktir ve levha sınırlarında oluşmalarına şaşmamak gerekir
Levhaların birbirleriyle etkileşimleri bakımından levha hareketlerini 3 ana başlıkta toplayabiliriz.
Uzaklaşma-ayrılma
Yakınlaşma-çarpışma
Yanal yer değiştirme-sıyırma
Bu hareket türleri, aynı zamanda bu sınırlarda oluşan in ve volkanik faaliyetlerin niteliklerini belirler.
Levha hareketlerinin en önemli sebebi magma içindeki ısıdan kaynaklanan konveksiyon hareketleridir
Uzaklaşan-Ayrılan Levhalar (Divergent Plates) Birbirinden uzaklaşan levhalar, aralarına astenosferden gelen eriyik kayaçların sızdığı yarıklar oluşturur. Bu eriyik yüzeye çıktıkça katılaşır ve yerkabuğuna eklenir. Astenosfer’den gelen eriyik kuvvet uygulamaya ve böylece levhalar birbirinden ayrılmaya devam eder
Bu tür ayrılmalar, Astenosfer’den gelen eriyiğin katılaşarak Litosfer’e dönüşmesine ve levhaların büyümesine neden olur.
Uzaklaşan levhalar arasında Litosfer çok ince olduğu için, buralarda büyük e yol açacak enerji birikimleri olmaz. Buradaki in odakları çoğu zaman yüzeye yakındır
Levhaların birbirine yaklaşması ve çarpışması ise üç değişik şekilde olabilir;
Okyanusal ve kıtasal levha karşılaşmalarında, daha yoğun olan okyanusal levha, kıtasal levhanın altına dalar
İki okyanusal levhanın karşılaşmasında da, yine bir levha diğerinin altına dalar. Yüzeye çıkan magma okyanus tabanında oluşturmaya başlar. Eğer bu aktivite devam ederse, yanardağ okyanus yüzeyini aşabilecek yüksekliğe erişir ve adalar oluşur. Filipinler’deki birçok volkanik ada bu şekilde oluşmuştur.
İki kıtasal levhanın karşılaşmasında ise, genellikle levhalardan hiçbiri diğerinin altına dalmaz. Levhaların arada sıkışan bölümleri yeni dağlar oluşturur. Himalayalar’ın halen süren oluşumu buna iyi bir örnektir.
Yanal Yer Değiştirme-Sıyırma (Lateral Slipping); İki levhanın birbirini sıyırarak yer değiştirmesi sırasında Litosfer’de artma veya azalma olmaz. İki levha arasındaki sürtünme çok fazla olduğu için harekete belli bir süre direnç gösterirler. Bu bölgede artan gerilim periyodik büyük ile çözülür
Bu tip levha hareketlerinde oluşan in odakları çoğunlukla yüzeye yakın veya orta derinliktedir. Sürtünme ve kırılma uzunca bir hat boyunca oluşabileceği için büyük meydana gelebilir.
2. DAĞLARIN VE OKYANUSLARIN OLUŞUMU
Levha hareketlerinden biri olan uzaklaşma sonucunda oluşan çukurların suyla dolmasıyla okyanuslar, yaklaşma sonucunda levhaların çarpışması ve üst üste yığılmasıyla dağlar oluşur.
B. YERİNİN YAPISI İLE İLGİLİ SORUNLAR
Yerin yapısı ile ilgili sorunların başında kuşkusuz ve gelir. ve yanardağ püskürmelerinin neden olduğu ler, her ne kadar deniz dalgalarının aniden yükselmesi ve kıyıları su altına alması gibi yorumlansa da, nedeni yerin yapısından kaynaklanır.
Yine ve kaya düşmeleri de yerin yapısı ile ilgili sorunlardır.
Yerin yapısı ile ilgili sorunlar, doğrudan çevre sorunları gibi gözükmeyebilir. Ancak bu sorunların ortaya koyduğu felaketler, insanoğlunun doğa üzerinde yaptığı olumsuz etkilerden kaynaklanır.
DEPREMLER
1. DEPREMLER
Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=119526
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Her deprem farklı özellik göstermektedir. Bu nedenle depremin yeri, zamanı ve büyüklüğü hakkında tahminde bulunmak söz konusu değildir.
, levhaların
Birbirlerine sürtünmeleri
Birbirlerini sıkıştırmaları
Birbirlerinin üstüne çıkmaları ya da
Birbirlerinin altına dalmaları ile oluşur
Öncü Deprem: Ana depremden önce meydana gelen küçük sarsıntılardır.
Artçı Deprem: Ana depremden sonra meydana gelen ve ana şokun büyüklüğünü geçmeyen dir. Belli bir süresi yoktur.
Depremde Büyüklük Ve Şiddeti
i büyüklüğü (magnitude) ve şiddeti (intensity) genellikle birbirine karıştırılan iki kavramdır.
Büyüklük, deprem sırasında boşalan enerji ile ilişkili bir değerdir ve aletsel olarak ölçülür.
Şiddet ise deprem bölgesindeki hasara göre belirlenen göreceli bir değerdir