Bir internet sitesinin yaptığı habere göre;

“Ünlü İngiliz bilim adamı Desmond Morris, son makalesinde ölümsüzlüğün bir hayal olmadığını yazdı. Morris, tıpta ve bilimdeki gelişmeler sayesinde ölümün kaçınılmaz son olmadığı günlerin yakında geleceğini belirtti.

Çıplak Maymun, İnsanat Bahçesi, Sevmek Dokunmaktır ve İnsan-Hayvan Sözleşmesi gibi kitapları dünyada milyonlarca satan ünlü bilim adamı Desmond Morris, İngiliz Daily Mail Gazetesi’nde yayınlanan son makalesinde, "ölümün kaçınılmaz son olmadığı günlerin yakında gelebileceğini" iddia etti. 80 yaşındaki Morris, "Eğer tıp, bağışıklık sistemini mükemmel hale getirebilir ve her türlü virüse karşı bizi koruyabilirse, ölümsüzlük neden gerçek olmasın" dedi. Savını güçlendirmek için 121. yaşgünü partisine katıldığı dünyanın en uzun yaşayan kadınlarından biri olan Fransız Jeanne Calment ile tanışmasından söz eden Morris, şu bilgileri verdi:
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=98286
"Calment’in sıktığım eli, Vincent van Gogh’a boya verip parasını almıştı... Ne diyet yaptı, ne de fitnes meraklısıydı. Tam tersi, alkol düşkünü, sigara tiryakisi, çikolata ve tatlı tutkunu bir insandı. Doktoru 117 yaşındayken içkiyi ve sigarayı bırakmasını salık vermiş. Calment, uzun yaşamını sakin doğasına borçlu olduğunu düşünüyordu. Doktoru, Calment’in yaşamı boyunca hiç hastalanmadığını söyledi. Demek ki Calment’in harika bir bağışıklık sistemi var. İşte uzun yaşamın sırrı."


Morris, "Her birimiz, ölümsüz genlerimizin deposu durumundayız. Genlerimiz çocuklarımıza geçer ve biz ölürüz. Ama eğer bağışıklık sistemimiz mükemmel hale getirilebilirse, uzun yaşamak ve hatta ölümsüzlük hayal olmaktan çıkar. Belki şimdi değil ama yakın gelecekte bu gerçekleşebilir" dedi.”


Gelelim bu tezin ne derece doğru olabileceğine…

İlk olarak, ne kadar bilim adamı çalışırsa çalışsın ve ne kadar çok deneyler yapılırsa yapılsın engellenemez tek gerçekliktir ölüm. Bunu söyleyen, söz söyleyenlerin en güveniliri olan Rabbimiz! “Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır” diyor Allah Acze ve Celle yüce kitabımız Kur’anı Kerim’de…

İkinci olarak, insanoğlunun yaratılmış gerçekliklere karşı sürdürdüğü bu savaş size de Don Kişot’un değirmenlerle savaşını hatırlatmadı mı?

Üçüncü olarak, ölümün hazin bir son olduğu düşüncesine sahip batı toplumlarının, bu hazin sondan olabildiğince uzak kalabilme çabalarını anlayabiliyorum. Ne de olsa kimse bilinmez bir hiçlikte yitip gitmek istemez. Oysaki biz Müslümanlar için hayatımızın düsturu olan ahiret inancı, Rabbimize kavuştuğumuz bir bayram yeri… Bu nedenle her bir Müslüman, tabiri caizse, ölümü bir bayram bekliyor gibi yaşar içinde. Ee, bakış açısı böyle olan bir toplum için de, ölümü geciktiren buluşlar ödül değil eziyet olur. Ne dersiniz?