Hadîsler
Allah'ın Rasûlü şöyle buyurmuştur:
Allah bir kulu için hayrı murâd ettiğinde, onu dinde" Allah'tan korkan bir âlim yapar. Ona kendisini doğru yola götürecek akıl ve idrâk verir.3
Âlimler peygamberlerin varisleridir.4
Peygamberlik derecesinden daha üstün bir mertebenin bulunmadığı herkesin malûmudur. Demek ki bu mertebeye vâris olmak, şereflerin en büyüğüdür.
Yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlûkat, âlim bir kimsenin affedilmesi için Allah'a yalvarırlar.5
Yerlerde ve göklerdeki tüm mahlûkatm kendisi için Allah'tan af dilediği bir kimsenin mertebesini bir düşünün! Bundan daha büyük bir mertebeye ulaşması mümkün mü insanoğlunun?
Alim kendi işleriyle meşgul olduğu halde, yerlerin ve göklerin sakinleri de onun affı için istiğfar etmekle meşgul olmaktadırlar. Bir insan için bundan daha büyük bir şeref düşünülebilir mi?
Hikmet (ilim), şerefli bir insanın şerefine öyle büyük bir paye ilâve eder ki köleleri, sultanların seviyesine çıkarıncaya değin yükseltir.6
Hz. Peygamberin 'Köleleri sultanların seviyesine çıkarır' buyurmakla ilme nasıl bir paye verdiğini görüyorsunuz! İlmin bu dünyada vereceği neticeler bile bu kadar değerlidir. Dünyada kazandırdıkları ahiret hayatına nisbetle bir hiçtir. Çünkü ahiret hem dünyadan sayısız derecelerle daha üstündür, hem de ebedîdir.
İki iyi haslet vardır ki, bu hasletler hiçbir münafıkta bulunmaz: Birincisi güzel ahlâk, ikincisi dinde derin bilgi (fıkıh) sahibi olmak.7
Günümüzün bazı fakihlerinin münafıklığı, sizleri bu hadîs hakkında şüpheye düşürmemelidir; zira Hz. Peygamber, günümüzdeki anlamıyla fıkıhtan söz ediyor değildir. Onun fıkıh ile kastettiği anlam, günümüzdeki anlamından çok uzaktır. Nitekim kitabımızın ilerideki bölümlerinde bu anlam ortaya konacaktır. Fıkh'ın en küçük derecesi, ahiretin dünyadan daha hayırlı olduğunu bilip, bu gerçeğe göre hareket etmektir. Fakih olan kimsede bu türden bir vasıf olduğu takdirde; bilgileri doğru olur, üzerinden her türlü riya hâli kalkar ve nifak tehlikesinden kurtulur.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=31072
İnsanların en faziletlisi o mü'min âlimdir ki, kendisine ihtiyaç olduğunda yardım eder. Halk kendisinden kaçtığında ilmiyle yetinerek vakarlı davranır.8
İman çıplaktır; onun örtüsü takva, süsü hayâ ve meyvesi ilim'dir.9
İnsanlar arasında nübüvvet makamına en yakın kimseler, ilim ve cihad ehli olan kimselerdir. İlim ehli olanlar, halkı peygamberlerin getirdiği ilahî nizâma yönelttiler. Cihad ehli olanlar ise, peygamberlerin getirdiği bu ilahî nizâmı kılıçlarıyla korumak için cihad ettiler.10
Bir kabilenin ölümü, bir âlimin ölümünden ehvendir.11
İnsanlar, altın ve gümüş gibi farklı değerler taşıyan madenlere benzerler. Dinde derin ilim (fıkıh) sahibi olmak şartıyla; cahiliye döneminde hayırlı olanları, İslâm'a girdikten sonra da (insanların) hayırlılarıdır.12
Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi, şehidlerin kanıyla tartılır.13
Ümmetime ulaştırmak üzere kırk hadis ezberleyen kimseye kıyamet gününde hem şefaatçı, hem de şahid olurum.14
Allah Teâlâ, dininde bilgi sahibi olan kimseyi korur ve ummadığı yerden ona rızık verir.15
Allah Teâlâ Hz. İbrahim'e şöyle vahyetti: Ey İbrahim! Ben alimim ve alîm olan her kulumu severim.16
Âlim kimse, Allah Teâlâ'nın yeryüzündeki emin kuludur.17
Ümmetimden iki sınıf ıslah olursa herkes ıslah olur, onlar fesada düşerlerse onlarla birlikte herkes fesada düşer. Bunlar yöneticiler ile âlimlerdir.18
Beni Allah'ın rahmetine yaklaştıracak bir ilim (ve amel) sahibi olmamı temin etmeyen bir günün üzerime doğmasında benim için bir hayır yoktur.19
Âlimin âbide üstünlüğü, benim, ashabımın en düşük derecelisine olan üstünlüğüm gibidir.20
Bakınız ki. Hz. Peygamber ilim mertebesini, nasıl da nübüvvet mertebesine eşit tutmakta ve ilimsiz amelin derecesi ne kadar düşük olmaktadır.
Şayet âbid, eda ettiği ibadetin ilminden mahrumsa, onun ibadetinin hiçbir anlamı olmadığı gibi, böyle bir amelin kişiye hiçbir yararı da dokunmaz.
Âlim'in âbide üstünlüğü, ondördünde bulunan ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir.21
Kıyâmet gününde üç sınıf insan şefaat edebilecektir: Peygamberler, âlimler, şehidler.22
Nübüvvet makamının hemen ardından gelen ve şehidlik mertebesinden bile üstün olan ilmin mertebesi ne büyük bir nimettir!
Allah Teâlâ'ya din hususunda ilim sahibi olmaktan daha üstün bir şeyle ibadet olunmuş değildir. Şeytan için bir tek fakih(i aldatmak) bin âbid(i aldatmak)tan daha zordur. Herşeyin bir temeli vardır. Bu dinin temeli ise ilimdir.23
Dininizin en hayırlı tarafı en kolay olanıdır. İbadetlerin en hayırlısı ise ilimdir.24
Âlim olan mü'min, âbid olan müzminden yetmiş derece daha faziletlidir.25
Ey ashabım! Sizler fakihleri çok, kurrâsı (Kur'ân hafızları) ve hatipleri az, (ilim) isteyenleri seyrek, fakat (ilim) verenleri çok olan bir zamanda bulunuyorsunuz. Bu zamanda sâlih amel işlemek, ilim yapmaktan daha hayırlıdır. Fakat insanların üzerine öyle bir zaman gelecektir ki, fakihleri az, hatipleri çok, (ilim) verenleri seyrek, (ilim) isteyenleri ise çok olacaktır. İşte böyle bir zamanda ilim (sahibi olmaya çalışmak) her ibadetten daha hayırlıdır.26
Alim ile âbid arasında yüz derece fark vardır. Bu derecelerden her biri arasında iyi beslenmiş bir koşu atının hızıyla yetmiş yıllık bir mesafe vardır.27
Hz. Peygamber'e amellerin hangisinin daha üstün ve efdal olduğu sorulduğunda, şöyle cevap verdi: 'Allah'ı bilmek'. Ne tür bir bilgiyi kastettiği sorulduğunda, yine 'Allah'ı bilmek'diye cevap verdi. Ashâb 'Biz amelden soruyoruz, siz ise ilimden haber veriyorsunuz' diye itiraz edince, Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: 'Allah'ı bilerek yapılan amel -ne kadar az olursa olsun- insana fayda verir. Allah'ı bilmeksizin yapılan ameller ise, insana bir fayda sağlamaz'.28
Kıyamet gününde Allah Teâlâ bütün kullarını diriltip mahşere getirdikten sonra, âlimleri de diriltip getirir ve onlara hitaben şöyle buyurur: 'Ey âlimler zümresi! Sizi iyi bildiğim için size ilim sıfatımı emanet ettim. Size ilmimi sizleri azaba uğratmak için vermedim. O halde nimetlere koşun; zira hepinizi affettim'.29
3)Buharî ye Müslim, (Muaviye'deıı); Tirmizî ve İmam Ahmed (İbn Abbas'dan); İbn Mâce (Ebû Hüreyre'den)
4)Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbn Mâce ve İbn Hibbaıı, (Ebû Derdâ'dan)
5)Irâkî, bu hadîsi daha önceki hadîsin bir parçası kabul etmektedir. Aynı
hadîs başta yollardan da rivayet edilmiştir.
6)Ebû Nuaym, Hilye; İbn Abdilberr îlim; Abdülganî el-Ezdî Muhaddislerin
Adabı, (Enes'den zayıf bir senedle)
7 )Tirmizî, (Ebû Hüreyre'den) ; hadîsin garib olduğunu söylemiştir.
8)Hâkim, Nişâbur Tarihi, (Ebû Derdâ'dan); hadîsin isnadının zayıf
olduğunu söylemiştir.
9)Beyhakî, Şuab'il-İnlan, (Ebû Derdâ'dan zayıf isnadla)
10)Ebû Nuaym, (İbn Abbas'dan zayıf isnadla); ayrıca Ebû Tâlib el-Mekkî,
Kut'ul-Kulûb, (Muaz b. Cebel'den)
11)Taberânî ve İbn Abdilberr, (Ebû Derdâ'dan)
12)Buharî ve Müslim, (Ebû Hüreyre'den)
13)İbn Abdilberr, (Ebû Derdâ^dan zayıf Hr sened\e)
14)İbn Abdilberr, İlim, (İbn Ömer'den zayıf bir senedle)
15)Hatib el-Bağdadî, Tarih
16)İbn Abdilberr (Talik yoluyla); Irâkî bu hadîsin senedine rastlamadığını
söylemiştir.
17)İbn Abdilberr, (Muaz b. Cebel'den zayıf bir senedle)
18)İbn Abdilberr ile Ebû Nuaym, (İbn Abbas'dan zayıf bir senedle)
19)Taberânî, Evsat; Ebû Nuaym, Hilye, (Said b. Müseyyeb'den ve Hz.
Aişe'den zayıf bir senedle)
20)Tirmizî, (Ebû Umame'den) Hadisin hasen ve sahih olduğunu söylemiştir.
21)Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâi ve İbn Hibban
22)İbn Mâce, (Hz. Osman'dan zayıf bir senedle)
23)Taberânî, Evsat', Ebû Bekir el- Acurî, Riyaz'ul Müteallimîn; Ebû Nuaym,
(Ebû Hüreyre'den zayıf bir senedle)
24)İbn Âbdulberr» (Enes’ten zayıf bir senedle)
25)İbn Adîy, (Ebû Hüreyre'den zayıf bir senedle)
26)Taberânî, (Huzam b. Hâkim'den zayıf bir isnadla)
27)İsfehanî, Tergib ve Terhib, (Abdullah b. Amr'dan); Deylemî, Müsned'u1-
Firdevs, (Ebû Hüreyre'den)
28)İbn Abdilberr (Enes'den)
29)Taberânî, (Ebû Musa'dan)