3. İSTEKLER VE İSLAM'A GÖRE ÖNCELİK SIRALARI
Kişinin ihtiyaçlarını üç başlık altında sı-
nıflandırmak, öteden beri, uygulanagelmektedir:
Zorunlu maddeler, rahatlık ve kolaylık sağlayı-
cılar lüks maddeler.
Zorunlu maddeler, yerine getirilmesi zo-
runlu olan ihtiyaçlardır. Karşılamak için Tüm
gerekenleri kapsamaktadır.
Rahatlık ve kolaylık sağlayıcılar, tüketimi
ile kullanıcının zamanını, malın parasal değe-
rinden daha çok artıran araçlar olarak tanım-
lanabilir.
Lüks maddeler, tüketimi, kişinin verimliliği-
ni arttırmayan, hatta belirli ölçüde onu düşü-
ren malları kapsamaktadır. Pahalı ve süslü giy-
siler, pahalı arabalar, mobilyalar, saray yapılı
binalar, ev işleri için yeterinden çok yardımcı
ve uşaklar lüks sayılabileceklerden bazılarıdır.
Burada şu sorun çıkmaktadır: İslâm dev-
letinde ihtiyaçların öncelik sırası nedir? İslâm
devletinde, bulunduğumuz koşullar altında, lüks
madde üretiminin teşviki gerekli midir?
Öncelik sırasının seçiminde, İslâm'ın önce-
ki bölümlerde tartıştığımız içecek ve yiyecekler
üzerindeki emirleri aydınlatıcı bir ilke olmakta-
dır. İkinci soruya karşı cevabımız çok yönlü
olacaktır. Bir düşünce ekolüne göre, müslü-
man devletler, bugünkü koşullar altında bile,
lüks malların üretimini teşvik edemezler. çünkü
lüks malların tüketimi ekonomik bir kayıptır ve
bu tüketim, kişinin verimliliğini arttırmak şöyle
dursun, azaltmaktadır.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=29328
Olumlu bir görüşle, onlar, lüks maddelerin
üretilmesiyle; bir çok üretim faktörlerinin sos-
yal yönden zararlı bir alanda kullanıldığını bu
üretim faktörlerinin daha faydalı mal ve hizmet
üretimini aktarabileceğini söylemektedirler.
Yukarda açıklanan sebepler yeteri kadar
güçlü değildir. Çok önemli bir gerçek ihmal e-
dilmiştir. İstihdam, gerçek talep durumuna bağ-
lıdır ve bugün bir kaç zenginin elinde olan ar-
tık satınalma gücünün bir çok yoksulun cebine
aktaracak tedbirler alınmadıkça, lüks malların
dışında kalanların üretimini arttırmak olanağı
yoktur. Servet ve gelir dağılımını yeniden dü-
zenleyen bir tasarı olmadan yalnızca lüks mal-
ların üretim ve tüketimini yasaklamak, büyük
çoğunluğun ekonomik sorunlarını çözümlemi-
yecek, ona daha çok yeni sorunlar katacaktır.
Bugün hemen hemen bütün müslüman ülke-
lerde, yürürlükte olan kapitalist sistemin bir
sonucu olarak, satınalma gücünün büyük bir
kısmı zenginlerin ellerinde toplanmış bulunmak-
tadır. Bunun için zenginlerin lüks malların tü-
ketiminde gösterdikleri talep, toplumdaki effek-
tif talebin büyük bir kısmını oluşturmaktadır.
Lüks maddelerin tüketimi yasaklanırsa "yoksul-
lar yararına hiç bir şey yapılmazsa" büyük öl-
çüde işsizlik başgösterecek ve yoksul daha da
yoksullaşacaktır. lüks maddelerin hem üretim.
hem de tüketimi yasaklanırsa serbest kalan ü-
retim etkenleri yalnızca süregen işsizliği art-
tıracaktır. Lüks madde üretiminin yasaklanma-
sıyla boşta kalan işçiler yeni ve daha yararlı
çalışma alanları bulamıyacaklardır. Serbest
kalan üretim etkenlerinin daha yararlı alanlar-
da kullanılabileceğine dair geleneksel görüş,
sürekli veya en azından uzun süreli bir istihdam
varsayımına dayanmaktadır. Böyle ,bir varsayı-
mı haklı çıkaracak hiç bir ampirik formül elde
etmiş değiliz.
Bundan şu sonuç çıkar ki, lüks maddelerin
tüketimi, bütünüyle, ekonomik bir kayıp sayıla-
maz. Bu sonuç, müslüman ülkelerin içinde bu-
lundukları ekonomik yapıya bağlıdır. Bu gün bü-
tün müslüman ülkelerde göz kamaştırıcı bir ge-
lir eşitsizliği niteliğini gösteren kapitalist bir ya-
pı vardır. Bütün müslüman ülkelerde, bugün.
ekonominin her kesiminde bir tekel özü vardır.
Bu yüzden ekonomik düzen değiştirilir ve .İs-
lâmi değerlere dayalı, ekonomik yönden daha
gerçekçi bir eşitlik sistemi kurulursa lüks mad-
delerin üretiminde kullanılan üretim faktörleri
daha yararlı alanlara kendiliğinden aktarılabı-
lecektir. Çünkü efektif talep yeteri kadar yük-
sek olacaktır.
Öyle sanıyorum ki, İslâm ekonomisinin uy-
gulandığı bir düzende lüks madde tüketimini ya-
saklamanın gereği yoktur. Çünkü İslâm'ın temel
ilkeleri ile arınmış biryüreğe ve kişisel çıkar hal-
kasını kıran engin bir zihni aydınlığa kavuşmuş
kişilerden oluşmuş toplumda, hiç kimse bu tür
malların üretimine değer vermiyecektir. Bunun
için talep de doğmayacaktır. Ama kişiler ara-
sında derinlemesine bir manevî sorumluluk duy-
gusunun getişmesi için gerekli ortamı hazırla-
mak müslüman ülkelerin görevidir. Geçiş döne-
minde müslüman ülkeler, gerekiyorsa, tüm top-
lum yararına zorlayıcı tedbirler alabilirler.
Prof. M.A.Mannan
(Tercüme- Bahri Zengin , Tevfik Ömeroğlu )