Bir kimsenin, dünyada rahat, huzur içinde yaşayabilmesi, ahirette de, sonsuz saadete kavuşabilmesi için, kalbinin, inkâr dahil bütün kirlerden temizlenmesi, güzel ahlâk ile ziynetlenmesi lazımdır. Bu da, ilimle, öğrenmekle elde edilebilir. Çünkü ilim, insanı yükseltir, sahibini, yaratanını tanıtır, cehalet ise, insanı alçaltır.

Dinimizde, doğru iman bilgilerini öğrenip buna göre inandıktan sonra, haramları öğrenip bunlardan sakınmak gelmektedir. Bedenle yapılan haramlar olduğu gibi, kalb ile yapılan haramlar da vardır. Kibir, haset, riya gibi haramlar, kalb ile yapılmaktadır. İman etmek ve inkâr etmek de, kalb ile olmaktadır. Kalbde, inkâr pisliği ve diğer kötü huylar bulunduğu müddetçe, bu kalb temiz değildir ve hastadır. Bekara suresinin onuncu âyet-i kerimesinde mealen; (Kalblerinde hastalık vardır) buyurulmaktadır.

Eshab-ı kiramdan Sa’id bin Cübeyr hazretleri buyuruyor ki:
“Muhammed suresinin yirminci âyetinin, (Kalblerinde hastalık olanları gördün) meali, münafıkları açıkça göstermektedir. Çünkü, üç türlü kalb vardır: Biri, müminin kalbidir. Temiz ve sevgi ile Allahü teâlâya bağlıdır. İkincisi kâsî ve ölü kalbdir. Kimseye acımaz. Üçüncüsü, hasta olan gönüldür. Hastalık, münafıklık hastalığıdır. Allahü teâlâ, bu üç kalbi de, Hac suresinin elli birinci âyetinde bildiriyor. Bu üçten, ikisi azaptadır. Biri, kurtulucudur. Müminin kalbi selimdir. Allahü teâlâ, kalb-i selimi meth ve sena buyuruyor. Şü’ara suresinin seksen sekizinci âyetinde mealen, (O gün, mal ve çocuklar fayda vermez. Yalnız, kalb-i selim ile gelen faydalanır) buyuruldu.”

İmam-ı Rabbani hazretleri de; “Kalbin hastalığı, Hak teâlâdan başkasına tutulması, bağlanmasıdır. Belki, kendisine bağlanmasıdır. Çünkü herkes, her şeyi kendisi için ister. Çocuğunu sevmesi, kendini sevdiği içindir. Malı, mevkiyi, rütbeyi hep kendisi için ister. Onun mabudu, tapındığı şey, kendi nefsidir. Nefsinin istekleri arkasında koşmaktadır. Kalb, bu bağlılıklardan kurtulmadıkça, insanın kurtulması çok güç olur” buyurmaktadır.

Bütün kötü huyların kaynağı, insanın nefsidir ki, Allahü teâlânın rızası ile kendisi arasında en büyük duvardır. Bu duvarı delmek, ortadan kaldırmak lazımdır. Bu duvar, şöhrettir, amir olmaktır, emir vermek arzusudur, kibirdir ve nefsin diğer arzularıdır. Bunların içinde kibirli olmak, diğerlerine göre çok daha tehlikelidir. Zira Allahü teâlâ ilim, kudret gibi bütün sıfatlarından kullarına biraz ihsan buyurmuştur. Fakat, üç sıfatı kendine mahsustur. Bu üç sıfattan hiçbir mahlukuna vermemiştir. Bu üç sıfatı, kibriya, gani olmak ve yaratmak sıfatlarıdır. Kibriya, büyüklük, üstünlük demektir. Gani olmak, başkalarına muhtaç olmamak, her şeyin Ona muhtaç olması demektir. Bunun için kibirlenmek, Allahü teâlânın sıfatına, hakkına tecavüz etmek demektir ve en büyük günahtır. Hadis-i kudside; (Azamet ve kibriya bana mahsustur. Bu iki sıfatta, bana ortak olmak isteyenlere, çok acı azap ederim) buyuruldu.

Bütün günahlara Allahü teâlâ, sıfatları ile düşmandır. Kibirliye ise zatı düşmandır. Kibri yok etmenin ilacı, ibadet değildir. Bunun ilacı, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi bir Allah dostunu sevmek, onunla beraber olmaktır. Onları seven, kitaplarını okuyup yollarında olan, onlarla beraber olmuş demektir.

Netice olarak, güzel ahlâkın da, kötü huyların da yeri kalbdir. Allahü teâlâ, dinleri, Peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi. Köpek olan eve, rahmet meleklerinin girmediği, hadis-i şerifte bildirilmektedir. İnsanın güzel ahlâklı, olgun olabilmesi için de, kalbine, köpek mizaçlı kötü huyları sokmaması lazımdır. Özellikle kibir, kıskançlık, öfke, şehvet gibi kötü huylardan çok sakınmalıdır. Çünkü kişinin kendini beğenmesi, başkasındaki bir nimeti kıskanması, her şeye öfkelenmesi ve şehvete kapılması, çok tehlikelidir. Herkese sıkıntı veren bir kimse, kibirli demektir. Böyle kimsenin, kimseyi beğenmemesi, herkesi şikayet etmesi, hep kibirli oluşundandır. Mütevazı demek, ölü demektir. Ölü olan, kimseyi şikayet etmez ve ölüyü de, hiç kimse şikayete gerek duymaz. Fizikte, artı artıyı, eksi eksiyi iter diye bir kaide vardır. Zıt kutuplar birbirini çeker. İki kişiden ikisi de ben haklıyım derse neticede kavga çıkar, huzursuzluk başlar. Birisi sen haklısın derse, kavga biter. Karı kocadan biri de, diğerine sen haklısın derse, geçim olur. İkisi de ben haklıyım derse, geçim olmaz. Kalbini kirlerden yani kötü huylardan temizleyen bir kimse, herkese iyilik eder ve herkesle de iyi geçinir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=18640

Ve Ali Ramiteni hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Gönül, kalb temiz olmazsa, ibadetlerin lezzeti alınamaz, marifete, Allahü teâlâya ait bilgilere kavuşulamaz.”