Müslümanın en temel değeri tevhittir:
Allahın varlığına, birliğine inanmak ve bunu hayatın her safhasına yansıtmak.
Diğer bütün değerler bu gerçeğe dayanır. En büyük hedefi de Allahı başkalarına
duyurmak, duyduğu bu güzellikleri başkalarına da ulaştırmaktır. İslamın Müslümandan
istediği hususlar, onun temel değerleridir. Bunları da iman, İslam ve ihsan
başlıkları altında toplayabiliriz. İman, inanılması gereken inanç esaslarıdır. Onlar
da Allaha, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe ve kadere inanmaktır.
İslam; şehadet kelimesini (Şehadet ederim ki, Allahtan başka ilah yok, Hz. Muhammed
(SAV) de Onun kulu ve peygamberidir.) söylemek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat
vermek ve hacca gitmek. İhsan ise bütün bunları yaparken Allahın gözetiminde yapıyor
gibi başka hiçbir düşünceyi karıştırmadan ihlas ve samimiyetle yapmaktır.
Bu temel esaslar Müslümanın hayatını şekillendirir. Muamelat dediğimiz, evlilik,
alışverişler, uluslararası ilişkiler gibi insanın insanla/insanlarla olan bütün
ilişkilerini bu temel değerler belirler. Dolayısıyla Müslüman, Allahın ve Resulünün
hayatının her alanında ona söylediği emir ve yasakları dikkate alır.
Yalan söylemez, aldatmaz :
Buna göre o, yalan söylemez, aldatmaz, aldanmaz, haram yemez, içki içmez, zina
yapmaz, zina iftirasında bulunmaz, faizli muameleye iştirak etmez, zulmetmez,
haksızlık karşısında tavrını ortaya koyar, bütün insanlığa faydalı işlerde bulunur,
ibadet hayatına dikkat eder, komşu haklarına riayet eder.
Anne-babasının haklarını gözetir, çocukları sever, büyüklere saygılı davranır,
çevresini korur vs. Genel hatlarıyla -bir hadiste ifade edildiği gibi- Gerçek
Müslüman, başkalarının onun elinden ve dilinden kendilerini güvende hissettikleri
insandır. Müslüman için Kuran ve sünnette belirtilen en önemli vasıf onun etrafına
güven telkin eden bir insan olmasıdır. Bir başka hadiste bu hususla alâkalı Hz.
Muhammed (SAV) şöyle buyurur: Komşusunun kendisinden korktuğu bir insan gerçek
manada bir mümin değildir.
Hayat dairelerindedir :
Müslümanın günlük hayatını onun en yakın daireden en uzak daireye kadar kendisini
ilgilendiren hususlar açısından ele almak gerekiyor. Bu daireleri Bediüzzamanın
yaklaşımıyla kalb ve mide; ceset ve hane; mahalle ve şehir; vatan ve memleket;
yeryüzü ve bütün insanlık; hayat sahibi varlıklar ve dünya daireleri şeklinde
düşünebiliriz. Buna göre Müslüman yediğine ve içtiğine dikkat eder. Haram şeyler
yiyip içmediği gibi çok fazla da yiyip içmez. Bu, onun bütün hayatına tesir eder.
Farz olan Ramazan orucuyla senede bir ay oruç tutarak hem iradesini kontrol altına
almayı öğrenir hem de nimetlerin kadrini öğrenir, açların halini anlar. Namazlarını
mümkün mertebe cemaatle kılar. Bir köşeye çekilmez. İnsanların içine girip onlardan
gelebilecek sıkıntılara katlanmayı sevap kabul eder. Kalbini korumak için de
günahlar karşısında kesin tavırlıdır. Harama bakmaz, yalan söylemez. Dolayısıyla
günlük hayatında Müslüman kendiyle barışık, sağlıklı ve huzurlu bir insandır.
Sorumluluğunun bilincindedir :
Çocuklarına karşı şefkatli ve terbiyeci konumundadır. Müslümanın evi cennet
köşelerinden bir köşe gibidir. Eşler birbirlerinin yardımcısı ve cennete giden yolda
yolculuğu kolaylaştıran birer yol arkadaşıdırlar. Boşanmak meşru olmakla birlikte
sevilmeyen bir iştir. Dolayısıyla hissilikten öte mantıki esaslarla kurulan yuva çok
ciddi bir sebep olmaksızın sona erdirilmez.
Acıları ve sevgileri paylaşır :
Müslüman için komşuluk çok önemlidir. Komşu mutlaka görülmeli, ziyaret edilmeli ve
ihtiyaçları varsa yardımcı olunmalıdır. Komşuya rahatsızlık verilmemeli,
korkutulmamalı ve onu endişeye sevk edecek tavırlardan uzak durulmalıdır. Müslüman,
yaşadığı mahallede de sorumlulukları paylaşan bir insandır.
Vatanını ve milletini sever :
Dinini yaşadığı topraklar onun için önemlidir. Vatanını paylaştığı insanlarla
birlikte ve huzur içinde yaşamak ister. Irkçı değildir; ancak milletini hele de
İslama hizmet etmiş ve şanlı bir geçmişi varsa daha çok sever. Gerçek üstünlük
kişilerin Allah yanındaki değerleri ve dindarlıklarıdır. Siyaseti bir hizmet aracı
olarak görür. Din ile siyaseti birbirine karıştırmaz. Dini siyasete alet etmez.
İslamın emirlerinin yüzde doksan beşinden fazlasının ferdin şahsi ve ailevi
hayatıyla alâkalı olmasının şuurunda olarak önceliğini ferdin mükemmelleşmesine
verir. İslamı cihad, tebliğ ve irşad kavramlarıyla ifade edilen çerçevede günün
şartlarına göre yapar. Cihadı Allah ile kullar arasındaki engelleri kaldırma
şeklinde geniş anlamıyla değerlendirir. Savaşı sevmez; ancak zaruretler onu savaşa
iterse savaştan kesinlikle geri adım atmaz.
Kâinatla barışıktır :
Müslüman bir dünya vatandaşı olarak da sorumluluklarının bilincindedir. Çevrecidir.
Cansız maddelerden bitkilere ondan da hayvanlara kadar uzanan varlık ağacının bütün
fertlerini kardeşi gibi görür. Kainatın bir denge üzerine kurulduğunu bilir ve bu
dengeyi bozmamak için elinden geleni yapar. Peygamberinin sözüne uyarak kıyamet
kopacak olsa yine de elindeki fidanı diker. İsrafa girmez, denizin kenarında da olsa
abdest alırken suyu israf etmez. O hayatın her safhasında -Fâtiha Sûresinde ifade
edildiği gibi- sırat-ı müstakimi ister ve arar. O Kuranda nitelendirildiği gibi
ümmet-i vasat- orta yolu tutan bir ümmetin ferdidir. Her türlü aşırılıktan uzaktır.

Coşku insanıdır :
Mümin, Allaha çok iyi inanmıştır, o kadar ki, yaptığı ibadetleriyle gözünün önünde
bir cennetin inşa edildiğini görüyor gibidir. İbadetlerini coşkuyla yapar. Mütevazı
ve alçakgönüllüdür. Sabır ve şükür; hayatın gülen-güldüren ve ağlatan yüzü
karşısında müminin iki tavrının adıdır. İffetine düşkündür. Saygılıdır. Geçimlidir,
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=77966
herkes onunla beraber olmayı başkalarına tercih eder. Çevresine faydalıdır. Tam bir
sağduyu insanıdır. Kendisinin savcısı, başkasının ise avukatıdır. Az yer, az uyur ve
diğergamdır. Kardeşlerinin derdine ve sevincine ortaktır. Tövbe en büyük
alışkanlığı, dua ise keşfettiği en büyük silahıdır. Nefsin istekleri karşısında hep
cimridir. İşlediği günah onu iki büklüm eder. Akıllıdır. Konuştuğu dili iyi
kullanır, ağzı bozuk, lanet okuyan biri değildir. Hasılı o bir müspet hareket
insanıdır. Allah bizi de onlardan eylesin. Amin.