Yoksuldu baba...

Çok zor kosullarda, zar zor büyüttü oglunu...
yemedi ona yedirdi, giymedi onu giydirdi.

En büyük ideali yavrusunun kendi ayaklari üzerinde durabildigi günleri görüp
Avrupa'ya yerlesmekti.

Orada iyi para kazanacak, bundan böyle adam gibi yasayacakti.

***
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=96519

Zamanla oglan büyüyüp serpildi, bagimsizligini ilan etti.

Ancak bir arkadasiyla ayri evde oturdugu halde, kendi harçligini
çikaramiyor, hala babasinin eline bakiyordu. Üstelik ev arkadasiyla da
kavgaliydi. Baba yine de her eziyete katlaniyor, disinden tirnagindan
artirdigini ogluna aktariyordu. Ne de olsa o, kendi kanindan, kendi
soyundandi.

Bir yaz günü, oglanin evinde büyük bir kavga koptu.

Evladinin dövüldügünü duyan baba sopayi kapip evi basti; öfkeyle oglunun ev
arkadasinin kafasini yardi. Tabii bütün mahalle ayaga kalkti.

Herkes babayı suçladi.

Adi "belali"ya çikmisti.

***

Yillar geçti... Baba bir daha dayak yemesin diye, oglunun yanindan hiç
ayrilmadi; ona as, para, silah verdi, yanina adam koydu.

Artik yavrusunun güvencede oldugunu düsünüyor, kendi düslerinin pesine düsme
vaktinin geldigine inaniyordu. Yeni bir hayata kanatlanmak üzere vize
kuyruguna girdi. Ancak "Sen giremezsin"dediler, "Haneye tecavüz etmissin".

"Ama oglumu dövüyorlardi" diyecek oldu, dinlemediler. Yikildi baba...
Yavrusunu koruma ugruna büyük idealinden olmustu. Kimi dostlari "Oglani
evlatliktan reddet,
kurtul. O zaman alirlar seni" dedi.

Baba "Insan hiç oglundan vazgeçer mi" diye direndi, dinlemedi.

***

Gel zaman git zaman, yoldan çikti bizim oglan... Kirli islere bulasti.
Evinde uyusturucu ticareti yaptigi, silah sakladigi, kanun disiislere
bulastigi haberleri geliyordu. Babasindan zengin hale gelmisti, ama hala
ondan harçlik aliyordu. Üstüne üstlük babasini da sevmiyor, "Basima ne
geldiyse senin yüzünden" diye dikleniyordu. Zavalli adamcagiz, onu
kollayacagim diye hem fakirlesmis, hem yalnizliga itilmis, hem de istikbal
planlarini ertelemisti. Simdi kendisini sevmeyen problemli bir oglanla bas
basa kalmisti.

***

Sonra bir gün, araya aracilar girdi, oglan ev arkadasiyla baristirildi. Eski
kavgalari unuttular, birlikte vize alip güle oynaya Avrupa'nin yolunu
tuttular. Babanin düslerinin ülkesiydi orasi... Baba "Madem onlar baristi,
ben de gideyim" diyecek oldu, ama yine ayni gerekçeyle kapidan kovuldu: "Sen
bir süre daha bekleyeceksin. O arada sicilini düzeltmeye çalis."

Simdi baba, bir yandan ogluna harcamaktan biriktiremedigi paralari
biriktirmeye, bir yandan da oglu yüzünden bozulan sicilini düzeltmeye
çalisiyor. Ve boynunu büküp, eski kavgalisiyla, el ele kendi mutluluk
diyarina uçan oglunun ardindan el salliyor:

"Oglum, Kıbrıs'ım!

Sen mutlu ol yeter... Belki bana da bir gün verirler. Ben de bir gün yüzü
görürüm."

CAN DÜNDAR