İslâmî açıdan çocukluk evresi başlıca şu bölümlere ayrılmaktadır:
1. Süt devresi (Doğumdan 2 yaşına kadar)
2. Konuşmaya başlama
3. Temyiz yaşı (Bir nesneyi diğer nesneden ayırt etme yaşı
4. Bülûğ devresi

Bu evrelerde Peygamber Efendimizin çocuklar üzerinde göstermiş olduğu hassasiyetlere bakacak olursak;

Süt devresi: Çocuğun fizyolojik bir gelişmeye mazhar olduğu, hayata ait temaslar yapabilmesi için lüzumlu melekeleri elde ettiği devir olarak kabul edilen bu safha, Hz. Peygamberin sünnetinde doğumla başlar ve normal olarak tam iki yıl devam eder. Muhtevasında sadece mühim meselelere yer veren Kur’ân-ı Kerim’in bu husus üzerinde açıkça durması çocuğun yetişmesinde bu devrenin ehemmiyetini ve ana sütü emmesinin lüzum ve faydasını göstermek içindir. Anne sütünün biyolojik faydaları olduğu gibi, içtimaî ve ruhî faydalar da sağladığı ortadadır. Şöyle denir: “Anne sütü çocukla anne arasındaki hususî bağları sağlar. Çocuk, kendisine en yakın olarak onu besleyeni tanır. Bu durum çocuğa bütün hayatı boyunca devam eden bir ruh sükûneti verir.”

Sünnet, çok açık bir şekilde süt devresi içinde verilen gıdanın çocuğun karakterine müessir olduğunu ifade etmektedir.

Terbiye açısından, çocuğun girdiği en mühim devrenin başlangıcı, onun konuşmaya başladığı devredir. Ardından da temyiz devresi gelir. Başta ebeveyn olmak üzere bütün büyüklerin küçüklerle olan münâsebetinde en mühim esas onlara gösterilecek sevgi ve şefkattir. Büyüklerde takdir edilme ihtiyacı ne ise, küçüklerde de sevilme ve şefkat görme ihtiyacı aynı şeydir. Sevgi ve şefkat çocukların gelişmesinde gıda hükmüne geçtiği için, şahsiyetlerinin teşekkül ve gelişmesinde hayat suyu hükmündedir. Çocuğun gelecek yıllarda göstereceği bir kısım ruhî bozukluklar, ailesinden yeteri kadar sevgi ve alâka görememesi, kötü muamelelere maruz kalmasıyla açıklanmaktadır. Çevrelerinden, hususan anne-babalarından, yeteri kadar sevgi ve alâka göremeyen çocukların, büyüklere karşı düşmanca hareket etmeye, haşin, kırıcı, kavgacı, yalancı, hırsız, okul kaçkını olmaya meyledeceği ve kendisine itimat duygusu geliştiremeyeceği kesinlikle anlaşılmıştır.

Hz. Peygamber (a.s.m.) sebep zikretmeksizin, çocuklara şefkat gösterilmesi hususunda ısrar etmiş, teşvik edici sebep olarak Allah indindeki mükâfatları ve sevapları zikretmiştir.

“Rahmet (şefkat) sahiplerine, Rahman rahmet eder. Arz ehline rahmet edin (müşfik olun) ki, sema ehli de size merhamet etsin.”
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=9618

Küçüklerimize şefkat etmeyen bizden değildir.” diyerek, çocuklara karşı gösterilmesi gereken şefkat ve merhamete ayrıca dikkat çeker.

Hz. Peygamber (a.s.m.), çocuklarına çok düşkün ve onlara karşı son derece şefkatli olan kadınları takdir etmek suretiyle, kadınları şefkatli olmaya teşvik etmiştir. Hz. Enes, Resûlullahı, iyaline karşı en şefkatlisi olarak tavsif eder.

Çocuklar için huzuruna girmede serbestlik tanımıştır. Omuzlarına bindirmiş, onlarla oynamış, rastladıklarından selam verip, hal ve hatırlarını sormuştur. Hasta olanları ziyaret etmiş, onlarla şakalaşmıştır. Bu da çocuklarla ne kadar haşir-neşir olduğunu göstermektedir. Kendisiyle onlar arasına hiçbir engel koymamıştır. Çocukların çekinip ürkmelerine sebebiyet verecek her çeşit tutumdan kaçınmıştır. Tabiî ve insiyakî olan bir kısım hususlarda çocuğa müdahale etmemiş, onu tabiatı ve insiyakı ile baş başa bırakmıştır.

Çocuğun arzularını yerine getirip, çocukların ağlatılmaması konusu üzerinde durmuştur. Çocuklar arasında tam bir adalet gütmüş, çocukların zamanını disipline ederek günlük programlar takip etmiştir.
Bütün bunlar çocuğun yetiştirilmesinde, eğitilmesinde şahsiyetinin oturmasında, önemli ve gerekli örneklerdir. Gelecekte iyi nesiller oluşturulmasında anne-babalara büyük işler düşmektedir.

Kaynak: Çocuk Terbiyesi, İbrahim Canan