Hemencecik kılıcını kınından sıyırdı. Habis dedi, neden gülüyorsun? Söyle. Bu gülüşten gönlüme bir şüphe düştü hileye kalkışma, doğru söyle. Yalanla beni kandırmaya kalkışırsan, yahut boş bir bahane icat edersen, ben bunu anlarım, gönlümde bunu anlayan bir nur vardır. Doğruyu söylemek gerek vesselam.
Bil ki padişahların gönüllerinde ulu bir ay vardır. Bazı, bazı gaflet yüzünden bulut altına girer ama önemi yok. Gönülde gezip dolaşma zamanı bir ışık vardır ki hiddet ve hırs vaktinde leğen altına gizlenir. O anlayış, şimdi benim dostumdur. Söylenecek sözü söylemezsen, bu kılıçla boynunu vururum. Bahanen hiç fayda vermez. Doğru söylersen seni azat ederim. Tanrı hakkı için neşeni kırmam. Yedi mushafı birbiri üzerine koyup sözünü tutacağına yemin etti.
Cariye aciz kalınca ahvali anlattı. O yüz Zal-e bedel olan Rüstem’in erliğini söyledi. Yoldaki gerdeği, o sırada vukua gelen olayları bir bir nakil etti.
Erin kılıcı çekip gidişini, aslanı öldürdükten sonra gelişini, aletinin hala gergedan boynuzu gibi ayakta olduğunu söyledi. Ondan sonra namuslu Halifenin gevşekliğini ve farenin bir çıtırtısından aletinin söndüğünü görünce dayanamayıp güldüğünü bildirdi.
Tanrı sırları meydana çıkarır. Mademki sonunda bitecek, kötü tohum ekme. Su, bulut, ateş ve bu güneş, sırları toprağın altından çıkarır.
Yaprakların dökülmesinden sonra gelen bahar, kıyametin varlığına bir delildir. Bahar, o sırları meydana çıkarır, şu yeryüzü ne yediyse rüsvay olur. Yedikleri, ağzından, dudağından biter, çıkar. İçindeki neyse meydana gelir. Her ağacın kökündeki sır ve o ağacın yemişi tamamı ile üstünde görünür. Gönlünü inciten her gam, içtiğin şarabın tesiri iledir. Fakat nereden bileceksin o mahmurluk, o baş ağrısı, hangi şaraptan meydana geldi?
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=49079
Bu baş ağrısının o tanenin meyvesinden olduğunu aklı, fikri olanlar anlar. Dalla meyve, tohuma benzemez. Meni, hiç insanın bedenine benzer mi? Heyula esere benzemezken tohum, hiç ağaca benzer mi?
Meni, ekmekten meydana gelir, fakat ekmek gibi midir? İnsan, meniden olur, fakat hiç meni gibi midir? Cin, ateşten yaratılmıştır, fakat nereden ateşe benzer? Bulut buhardandır, fakat buhar gibi değildir ki.
İsa, Cebrail’in üfürmesinden vücut buldu. Fakat suret bakımından onun gibi midir, yahut ona benzer mi? Adem, topraktan yaratılmıştır, toprağa benzemez. Hiçbir üzüm, üzüm çotuğu gibi değildir. hırsız, darağacının ayağı gibi midir? İbadet ebedi cennete benzer mi?
Hiçbir asıl esere benzemez. Şu halde zahmetin ve baş ağrısının aslını bilemezsin. Fakat bu mücazat, mükafat, bir aslı olmadan vücuda gelmez. Tanrı, hiçbir suçsuz kulunu incitmez. Asıl neyse, o şeyi çeken odur. Ona benzemez ama ondandır.
Şu halde bil ki çektiğin zahmet, yaptığın bir suçun sonucudur. Sana inen bir tokat bir şehvetten ötürüdür.
İbret almaz o suçu bilmezsen bile hiç olmazsa derhal ağlayıp sızlanmaya koyul, yargılanma dile. Secde et, yüzlerce defa Yarabbi de, bu gam, yaptığım suçun karşılığıdır ancak.
Ey Yarabbim, sen zulümden, sitemden temizsin. Nasıl olur da suçsuz olarak insana bir dert, bir gam verirsin? Ben suçu belli beyan bilmiyorum, fakat bu derde sebep de mutlaka bir suçtur. Sebebi örttüğün gibi suçu da ört. Çünkü ceza, benim suçumu ortaya koymaktadır. Ceza sebebiyle hırsızlığım meydana çıkar.
Padişah, kendi kendisine suçunu, kabahatini, kızı ele geçirmek için ettiği ısrarı anıp tövbe etti, Tanrıdan yargılanmak diledi.
Dedi ki: Başkalarına yaptığım şeyler, ceza haline geldi, bana gelip çattı. Mevkiime güvenip başkalarının eşine kastettim. Bu kasıt bana döndü,kuyuya düştüm. Başkasının kapısını dövdüm, o da tuttu benim kapımı dövdü. Kim başkalarının karısına kötülük ederse bil ki kendi karısına pezevenklik eder. Çünkü bir kötülüğün cezası, tıpkı onun gibi olan bir kötülüğe uğramaktır. Suçun cezası, o suçun misli olur.
Sen, başkasının karısını bir sebeple kendine çektin mi, aynen sen de onun gibi, hatta ondan da üstün bir deyyussun. Ben, Musul padişahının cariyesini zorla aldım, benden onu derhal aldılar. Emniyet ettiğim adam olan lalam, hain çıktı, bana hıyanette bulundu.
Kin gütme, öç alma zamanı değil. Ben kendi elimle bir ham iştir yaptım. O beye de kin güdersem yapacağım zulüm yine başıma gelir. Şu ceza bir kere başıma geldi ya, bunu sınadım artık sınanmışı tekrar sınamam.
Musul padişahının derdi, boynumu kırdı adeta. Artık başkasını incitmem. Tanrı, bize mükafatını anlattı. “Döner kötülüğe gelirsimiz de cezanızı veririz” dedi.
Burada ileri gitmek faydasızdır. Sabırdan, merhametten başka iyi bir iş yoktur. Rabbimiz, biz nefsimize zulüm ettik, bir hatada bulunduk. Ey merhameti büyük Tanrı bize acı. Ben onu afettim, sen de yeni suçumu da afet, eski suçlarımı da.
Sonra cariyeye sakın dedi bu senden duyduğum sözü kimseye söyleme. Seni beyinle evlendireceğim. Tanrı hakkı için sakın bu hikayeyi kimseye anma. Anma da o, benden utanmasın. Çünkü o, bir kötülükte bulundu ama yüz binlerce de iyilik etti. Ben onu, defalarca sınadım, ona senden de güzel kadınları emniyet ettim. Hiç dokunmadı bu olan şey benim yaptığımın cezası.
Bundan sonra o beyi huzuruna çağırdı. Alemi kahretmeyi düşünen hışmını yendi. Ona kabul edilecek bir bahane buldu. Dedi ki: Ben bu cariyeden soğudum. Sebebi de şu: Çocuğumun anası, bir cariyeyi kıskanmada, adeta bir tencere gibi kaynayıp durmada, yüzlerce sıkıntılara uğradı. Oğlumun anasıdır onun nice hakları vardır. Böylece cevir ve cefalara layık değildir o. Kıskançlığa başladı kanlar yutmada. Bu cariye yüzünden pek şiddetli acılara düştü.
Hasılı bu cariyeyi birisine vereceğim. Buna karar verdikten sonra azizim efendim, senden daha iyisini bulacak değilim ya.
Sen onun için canınla oynadın. Artık onu senden başkasına vermek doğru değil. Onu, o beye nikahlayıp verdi. Öfkesini, hırsını kırdı geçirdi.
Onda erkek eşeklerin gücü, kuvveti yoktu. Fakat peygamberlerin erliği vardı. Hışmı, şehveti, hırsı terk etmek, erliktir. Bu, peygamberlik damarıdır. Söyle, damarında eşek erliği olmasın da Tanrı onu daima Ulu beylerbeyi diye çağırsın.
Tanrıdanuzak merdut bir diri olmaktansa Tanrının görüp gözettiği bir ölü olmam daha yeğ. Şu erliğin içi, sırrıdır, öbürü deriden ibaret. O, adamı cennete götürür, bu cehenneme.
Cennetin, hoşa gitmeyen şeylerle çevrildiği kaplandığı söylenmiş, cehennemin heva ve hevesten meydana geldiği haber verilmiştir.
Ey Eyaz, ey Şeytanı öldüren erkek aslan, eşek erliğini azalt, akıl erliğini çoğalt. Bu kadar yüzlerce alemin anlayamadığı şey, sence bir çocuk oyuncağı oldu. İşte sana er.
Ey benim emrimin lezzetini bulan, ey emrime vefakarlıkta bulunmak üzere canlar veren.
Emre, emrin lezzetine dair manevi hikayeyi dinle şimdi.
mesnevi