Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


2 sonuçtan 1 ile 2 arası
  1. #1
    yoLcu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    05 Aralık 2006
    Yer
    bartın
    Yaş
    50
    Mesajlar
    1,756
    Tecrübe Puanı
    67

    Standart Namazın Esrarı

    Namaz, Allah teâlâ'ya yalvarışın yeri ve hâlis sevginin madenidir. Esrarın meydanları namazda genişler ve ruhların ışıkları onda parıldar. (Sadık Dânâ, Altınoluk sohbetleri, c. 5 s. 79)

    Namazın bir şekli bir de ruhu vardır ki, her bir şartını rüknünü yerine getirmekle ruhuna eriler. Mesela namazın şartlarından birisi olan abdestin her bir farzında, sünnetinde, edebinde namazın dosdoğru kılınmasına insanı hazırlayan bir sır ve işaret vardır.

    Abdestle dış organları temizleyen ve günahlardan arındıran kul, namazda nefsini ma'siyetlerden tezkiye, kalbini de kin, nefret, haset... gibi manevi hastalıklardan tasfiye eder. Namazda vücudunu Kabe-i Muazzama'ya çevirdiği gibi, kalbini de bütün varlığıyla Allah'a yöneltir. Hangi namazı kıldığını ve kimin huzurunda bulunduğunu hatırlar.

    Namazda "Allahü Ekber" diye tekbir alarak başlarken, "en büyük" vasfıyla Allah'ın büyüklükte eşsiz olduğunu, hiçbir mahlukun ibadetine olmadığını düşünür ve Allah'ın büyüklüğünü ve azametini de kalbinde hisseder.

    Ellerini kulaklara kadar kaldırmak, kulun dünya işlerinin hepsini geriye atarak, dünyaya sırt çevirdiğine ve bütünüyle Allah'ın huzuruna vararak ilahi münacata yöneldiğine işarettir.

    Tekbirden sonra kulun, efendisi önünde dikildiği gibi Allah'ın huzurunda durur. Ellerini bağlayarak gözlerini yere diker. Hiçbir uzvu kımıldamadan tam bir edeple "Sübhaneke" duasını okur. Tekbir Allah'ın huzuruna girmeye bu dua da Onunla konuşmaya başlamak olur.

    Daha sonra şeytanlar, vesveseleriyle kalbi huzurdan ayırmaya, insanı şaşırtmaya çalıştıklarından; namaza girişin arkasından " Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım" diyerek gizli düşmanlar olan bu varlıkların şerrinden Allah'ın himayesine sığınır ve rahman ve rahim olan Allah'ın yüce ismiyle Fatiha suresini okumaya başlayarak Allah ile konuşmak şerefini kazanır. Artık kul, Allah ile mükâlemenin sonsuz lezzetini tadar. Bu süredeki mübarek duaların kabulü için "Amin" diyerek sözünü bitirir.

    Biraz daha Kur'an okuduktan sonra onu yüce zatını saygıyla anıp tekbir getirerek rükûa varır. Rükûda kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayıp, bütün varlıkların kendisine muhtaç olarak sığındığı yüce rabbini "sübhane rabbiyel-azim" yani (yüce rabbimi tenzih ederim) diyerek azamet ve vakar duygusu ile üç defa tespih eder. Kul, bu hareketiyle "Rabbim! Günahkar vücudum senin huzurunda ve önünde eğilmiştir. Şüphesiz Sen ululuk sahibisin, Senin ululuğun önünde ben başımı eğiyorum." Demek ister.

    sonra rükûdan doğrulur Rabbine hamdını sunar, tekrar tekbir alarak alnını yere koyar. Saygısı son haddine varınca üç defa "sübhane rabbiyel-ala" yani (en yüce olan rabbimi tenzih ederim) diyerek yüce rabbinin büyüklüğünü düşünerek arkası arkasına tespihlerle anar. Bunun arkasından, Rabbine, büyüklüğüne layık bir şekilde hakkıyla ibadet edemediğini itiraf ederek tekbirle başını secdeden kaldırır (Hüseyin Cisri Efendi, Risale-i Hamidiyye, s 115).

    Fakat secdeden başını kaldırınca, secde halinde daha şerefli ve faziletli bir ibadet olmayacağını düşünerek bir kere daha secdeye varır ve secde etmekten kaçınan şeytana tabi olmayacağını kuvvetle ifade etmek ister. Kul bu secdeleriyle şöyle söylemiş olur. "Ey rabbim! Benim bu en değerli ve şerefli organlarım senin huzurunda, senin bana lütfedip merhamet etmen için yerlere kapanmıştır."
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=73154

    Artık başını secdeden kaldırarak ta'zimle oturur. Ettahiyyatü'yü okurken; bir taraftan ondaki engin manaları tefekkür eder, diğer taraftan Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- 'in miracından bir nasip almaya çalışır. Zira secdeden sonra teşehhüdde, enaniyyet perdelerinden kurtulmaya işaret olduğu gibi, Rabbani cezbelerle Hakkın cemalini görmeye vasıl olma işareti de vardır. (Ramazanoğlu Mahmut Sami, Bakara suresi tefsiri, 28)

    Daha sonra , namazı ümmetine bir hibe olarak getiren Peygamber-i zişana selam okur. Selam verirken sağdaki ve soldaki meleklere de selam verdiğini hatırlar. Sağa, sola selam verişte iki dare selam vermeye işaret bulunduğu gibi, sağdan cennet nimetlerine, soldan da lezzet ve şehvetlere davet eden her cahil davetçiye selama işaret vardır. Şekilciler namazı edadan selamla çıkarlar. Hakikat ehli ise, selamla namazı devam ettirmeye girerler. Nitekim Allah Teala: Onlar namazlarına devam ederler. Buyurmaktadır. (Mearic, 23)

    Kulun Allah karşısında acizliğini sunan ilk hareketi, ellerini bağlayarak saygıyla durmasıdır. Bu ilerleyerek Allah'ın huzurunda baş eğme (Rükû) şeklinde gelişir. Bu, daha da ilerleyerek onun huzurunda yere kapanmak, başını yere koymak, alnını yere yapıştırmak (secde) şeklini alır. Namazın tamamı işte bu saygı ve duygudan ibarettir. Namazın dış görünüşü içersindeki ruh budur. Bu yüzden de namaz, dünya ve ahiret saadetinin, huzurunun esasıdır.

    Kaynak: Osman ERSAN, Gözümün Nûru Namaz

  2. #2
    yoLcu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    05 Aralık 2006
    Yer
    bartın
    Yaş
    50
    Mesajlar
    1,756
    Tecrübe Puanı
    67

    Standart --->: Namazın Esrarı

    Namaz hûşu ve hudû ile kılınmalıdır. Hûşu namazın sırrı ve ruhudur. Kur'anı Kerimde; "Allah'ın huzurunda tam hûşu ve hudû ile durun" buyurulmaktadır. (Bakara, 238) Bazı alimler hudû zahiri eğilmek, hûşu ise, manevi ve ruhi eğilmektir, derler (Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İnn-i Mace Tercemesi ve Şerhi, c 3, s 348). Bazı Alimler ise, hûşu azalarla; hudû ise kalple olur, demişlerdir. Veya hûşu gözle, hudû diğer azalarla olur.

    Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- , "Hûşu ancak, namazda (uzuvlarını) hiç kımıldatmayan ve tevazu içinde olan kimseler için tahakkuk eder." buyurmuştur.

    Felah, namazlarını hûşu ile kılanlara mahsustur. Namazlarında hûşu'a riayet etmeyenler felaha eremezler. Hûşuun bulunmaması felahın da yokluğu demektir. Bu konuda Kur'anı Kerim;

    "Namazlarını hûşu ile kılan müminler kurtuluşa ermişlerdir." buyrulmaktadır. (Mü'minun,1)

    Bu ayet-i kerime nazil olmazdan önce sahabe-i kiram namazda gözlerini gökyüzüne kaldırıyorlar, sağa sola bakınıyorlardı. Ayet-i Kerimenin nazil olmasından sonra artık gözlerini secde mahalline çevirmeye başladılar.

    Abdullah Bin Ömer bu ayet-i kerimenin izahında şöyle der: "Sahabe-i Kiram, namaz için ayağa kalktıklarında başka hiçbir şeyle ilgilenmezler, bütün varlıklarıyla kendilerini namaza verirlerdi. Gözlerini secde yerine dikerler ve Allah'ın kendilerine baktığını kabul ederlerdi."

    Namazda ayakta iken secde yerine, rükûda iken ayaklara, secdede iken burun ucuna, otururken iki elleri arasına bakmalıdır. Bu söylenilen yerlere bakıp ta gözler etrafa kaymazsa, namazda hûşu hali hasıl olabilir, kalp dünya düşüncelerinden kurtulabilir.

    El parmaklarını Rükûda açmak ve secdede bir birine yapıştırmak sünnettir. Bunlara dikkat edilmelidir. Parmakları açık veyahut bitişik bulundurmak, sebepsiz boş şeyler değildir. Bizler için İslamiyet'in sahibine uymak kadar büyük bir nimet yoktur. (Sadık Dânâ, Altınoluk sohbetleri 2, s 121).

    *

    Hazret Ammar -Radıyallahü anh- 'den rivayet edildiğine göre, Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

    "Cennette efyah denen bir ırmak vardır. İçinde huriler bulunur. Allah onları zaferandan yaratmıştır. İnci ve yakut taneleriyle oynarlar. Yetmiş bin lisanla Allah'ı tesbih ederler. Sesleri Davud -Aleyhisselamın- sesinden daha güzeldir. Bu huriler şöyle derler:

    Bizler, namazı hûşu ve kalp huzuru ile kılanlar içiniz."

    Hazret-i Ali -Radıyallahü anh- şöyle buyurur:

    "Hûşu olmayan namazda, lüzumsuz şeylerden kaçınılmayan oruçta, tertile riayet edilmeden yapılan kıraatte, günahlardan sakındırmayan amelde, sehavet bulunmayan malda, sıkı bağlılık bulunmayan kardeşlikte, ihlas olmayan duada hayır yoktur."

    Müslüman, namazını kalbi ve kalıbı beraber olarak kılmalıdır. Nitekim Hadis-i şerifte: "Kişinin kalbi ve bedeniyle beraber namazda hazır olmadıkça Allah o namaza bakmaz." buyurulur.

    Namazda her uzvun tevazu göstermesi ve kalbin de, Allah Teala'dan korku üzere olması lazımdır.

    Bir Hadis-i şerifte: "Kişiye namazdan yazılacak ecir, kalp huzurundan başkası değildir."(İhya, I 160)

    Diğer bir Hadis-i şerifte: "Kulun kıldığı namazından elde edeceği şey, sadece (namazda oluşunun) şûurunda olduğu anların sevabıdır." buyrulur.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=73155

    Abdulvahid bin Zeyd:

    "Alimler, kulun kıldığı namazdan, onun için sadece şûurlu olarak kıldığı kısımların sevap temin ettiği hususunda ittifak etmişlerdir." demiş ve bu hususta bir icma bulunduğunu iddia etmiştir.

    Sahabelerden Ammar Bin Yasir -Radıyallahü anh- 'ın bildirdiğine göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Öyle durumlar olur ki, kişi namazını bitirince defterine kıldığı namazın sadece onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri, altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri veya yarısı kadar sevap yazılır."(Darimi, Salat, 91)

    *

    Namaz kılanlara, ihlas ve hûşu derecesine göre sevap verilir. Bazılarına ecir ve sevabın hepsi verilir. Bazılarına sevabın yarısı verilir, bazılarına onda biri verilir. Bazılarına hiçbir şey verilmez. Çünkü namazı hiçbir şeyi hak etmemektedir.

    Cenab-ı Hakk, farz namazlarının ecir ve sevabını belli bir ölçüye göre vermektedir. Nitekim bir hadis-i Şerifte:

    "Allah katında farz namaz için bir ölçü vardır. O namazda ne kadar kusur ve eksiklik varsa, onun hesabı yapılır." buyurulur.

    Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur:

    "Kim güzelce abdest alır, rükûları ve secdeleri tam yaparak hûşu ile vaktinde namazını kılarsa, o namaz bembeyaz, parıl parıl bir şekilde göğe yükselir ve sahibine şöyle der:

    "Sen beni nasıl geçirmedin, vaktinde kılarak korudun ise Allah da seni korusun."

    Kim ki güzel abdest almaz, rükûları ve secdelerini Hûşu ile yapıp, vaktinde namazını eda etmezse, onun namazı da simsiyah zifiri karanlık halinde göğe çıkarak sahibine şöyle der:

    "Sen beni zayi ettiğin gibi Allah da seni zayi etsin!"

    Allah'ın dilediği zaman gelince bu tür namazlar, bir eski paçavra gibi dürülüp sarılarak sahibinin suratına çarpılır. (et-Terğip ve't-Terhib, I, 339)

    Rasulullah (a.s) bir gün adamın birinin namaz kılarken sakalını elleriyle karıştırdığını gördü, buyurdu ki: Eğer bunun kalbin de hûşu olsaydı vücudunun her uzvunda hareketsizlik olurdu.

    Rasul-i Ekrem bir buyurdu ki: Kıldığın namazı, en son namazınmış gibi, bir daha namaz kılma fırsatı bulamayacak bir kişinin kıldığı namaz gibi kıl.

    Müceddid-i Elf-i Sânî İmamı Rabbani Hazretleri Mektubat'ta şöyle yazıyor: "Secde de ellerin parmaklarını birleştirmeye, rükûda da parmakları birbirinden ayrı tutmaya (birleştirmemeye) dikkat etmelidir. Şeriat parmakları birleştirmeyi ve açık tutmayı lüzumsuz yere emretmemiştir. Yani böyle basit meseleleri bile gözetmek gerekir." Devamla şöyle yazıyor. " Namazda ayakta dururken gözleri secde yerine dikmeli, rükû halinde ayaklara doğru bakmalı,secde yaparken burun hizasına ve otururken de diz üzerindeki ellere bakmalıdır. Tüm bunlar namazda hûşu meydana getirir, aynı zamanda dikkatin dağılmayıp kişinin kendini namaza vermesi mümkün olur."

    Biri Hz. Ali'den hûşu nedir? diye sordu.

    Hz. Ali: Hûşu kalpte bulunan bir şeydir. Namazda iken donmuş gibi durup hiç bir yana bakmamak ve hiç bir şeyle ilgilenmemek hûşudandır. İbn-i Abbas (r.a) hazretleri diyor ki: Namazda hûşulu olan kişi Allah'tan korkan kişidir. Namaz kılarken de hareketsiz duran kişidir.

    Hz. Ebû Bekir (r.a) diyor ki: " Rasul-i Ekrem bir keresinde buyurdu ki: Münafıkça hûşudan Allah'a sığının. " sahabe-i Kiram " Münafıkça hûşu nedir? " deyince, dedi ki:" Görünüşte sükunet ve hareketsizlik vardır, ama içeride münafıklık olursa bu münafıkça hûşudur.

    Pek çok sahabe ve tabilerden şöyle nakledildi. hûşu; sükûn ve hareketsizliğin adıdır.

Benzer Konular

  1. Piramitlerin Esrarı
    By Mustafa Uyar in forum Sosyal Bilgiler Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.Mayıs.2008, 17:20
  2. Namazın sağlık açısından bazı hikmetleri
    By yoLcu in forum Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 17.Ağustos.2007, 14:22
  3. Zemzem suyunun esrarı
    By Beyza in forum İslami Bilgiler
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 17.Mart.2007, 12:42
  4. namazın önemi 1
    By yoLcu in forum İslami Resimler
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 02.Mart.2007, 09:24
  5. Zemzem suyunun esrarı
    By Gezgin in forum İslami Bilgiler
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 08.Ekim.2006, 16:41

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.