Ne kadar gidecek böyle, halen seviyorum seni. Nasılsın diye
soramıyorum, biliyorum ki sen hayatından memnun ve umutlusun. Benim
kadar karamsan bakmıyorsun hayata, kaç yıl daha böyle acı içinde
bekleyeceğim. Kaç yıl daha geçecek böyle sensiz güzel gözlüm.
---------------------------------

Ne kadar gidecek böyle, halen seviyorum seni. Nasılsın diye
soramıyorum, biliyorum ki sen hayatından memnun ve umutlusun. Benim
kadar karamsar bakmıyorsun hayata, kaç yıl daha böyle acı içinde
bekleyeceğim. Kaç yıl daha geçecek böyle sensiz güzel gözlüm. Yüzüne
bakamıyorum görmüyorum gözlerini hatta neler düşündüğünü bile
bilmiyorum. Yazmak adına başladığımda hep aklıma gelir gözlerin,
sonrada gözlerinin içindeki sevgi, vurulup kalırım ben içindeki
ateşe, ellerim sana uzanmak istediğinde gökyüzünde asılı kalır. Sonra
sözlerin iner derin uçurumların ürkütücü yanları gibi, yüreğimin
kuytu köşelerine. Sana söyleyemeyeceğim sevgiye dair, yazdığım
kelimelerin sadece özetini, içimdeki duygulara uyarlayıp sözlerin en
ince ifadesiyle anlatmak istiyorum…

Bazen geceleri anlamsız acılar yakalar beni, karanlık sokaklarda
korkmaya başlarım ve sığınacak kuytu bir köşe ararım. Belki de bu
yüzden giderim kendimden uzaklara, bir yerlere. şimdi ellerine
dokunmak vardı, gözlerinde boğulma telaşını yaşamak, sonrasında
ağlamak vardı suskun zamanların ortasında. Biliyorum ki hiçbir zaman
yaşanmayacak bir daha yaşadıklarım seninle, ve bir daha hiç bu kadar
sevmeyeceğim seni delice, yüzün ve hüzün ikisi de aynı benim için.
Hüzünlüyüm sararmış yapraklar gibi, yere düşercesine acımasız ve
yaralı zamanların kurbanıyım. Sevilmek istiyorum yok olan zamanlarda
seni beklerken. Aslında daha açık konuşmalıyım kalemi biraz daha
sertleştirip içimdeki gün görmemiş tüm isyanların sesini
anlatmalıyım. Yani bir bakıma korkularımı korkaklığımı, içimdeki sana
ait ne varsa bende anlam kazanmış her şeyi, yazmalıyım adını
kazıdığım her yere... Geldiğinde bu dağılmış hayatım toparlanırdı ama
sadece o kadar, ömrümün üşüyen yanlarını, şefkat isteyen zamanlarda,
yalnızlığın tepemde nöbet tuttuğu, anların hiç birinde olmadın. Ben hep o
derin sevgimle yaklaştım sana, biraz gözlerini aradım, biraz da
sıcaklığını istedim. Ama sen hep kaçışların istikametinde, ben kural
tanımaz uzun romanlar delisi, nereye gidersem gideyim hep senin
benden sakladığın şefkati sıcaklığı anlayışı aradım. Bir kere de olsa
o derin merhametinle yaklaşsaydın. Belki de başkası hiçbir zaman
olmazdı şu yalan denilen hayatımda, aramıza anlamsız savaşlar
girmezdi uzaklığın vermiş olduğu korkularla, kırmazdı
söylediklerimiz. Yüreğimizi toparlardı yorulmuş sevda, yollarına
baharlar düşerdi. Gözlerine gözlerim sözlerine şefkatim… şimdi ne
kendimi ne de seni suçlamaya hakkım var. Geçmiş benim adıma seninle
doludur, ve hayatımın en anlamlı kısımlarından birisin. Dön diyemem,
gel diyemem sana. Ama şunu bil ki yüreğimde bir yerin var, bunu hiç
kimse dolduramaz. Bu ne bir merhaba ne de bir elvedadır. Nasıl anlam
vermek istersen senin tercihindir. Belli bir süre önce, yıl mı asır
mı sen karar ver. Ben de asır kadar gibi uzun, hayat kadar kısa, ama anlamlı idi. Seni sevdiğimi söylerken, çok derin duygular içindeydim, sevgi
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=1780
doluydum. Bu mektup diğerlerinden farklı gelebilir sana, daha çok
sevda, daha çok sitem, ve aşk var bu mektubumda, Sende beni sevdiğini
söylediğinde korkaktın, ürkektin yada çekimser ve güvensizdin, ama
söylemiştin sevdiğini titrek ses tonuyla, nedenler büyükmüydü
bilmiyorum. Ben o nedenlerin büyüklüğünü gördüm ve hissettim, o
yüzden ayrılmayı basitleştirdik. Acı çeke çeke koptum senden,
mecburmuşuz başka çaremiz yokmuş öyle demiştin. İnan halen acı
çekiyorum ve çektiğini de biliyorum sevgilim. Seninle
konuşmalarımızı, sesini ve nefesini özlüyorum, saat tıkırtısı gibi
kulaklarımda çınlıyor. Hiç unutmadım ki!… Hatırlıyor musun ilk gün
isminle seslenirken çok şaşırmış ve heyecanlandığını söylemiştin.
Açıkçası senden daha çok heyecan sarmıştı bedenimi, yüreğimi sevdan
kuşatmaya başlamıştı bile, beyaz bayrak çektim, yenik düştüm sevdanın
büyüklüğüne, seni sevdiğimi hissetmiştim sevdiceğim, güzel gözlüm. İtiraf mıdır bilmem ama her şeyi seninle yaşamak istiyordum doyasıya, kaçak ve
yasak sevişmeler, soğuk gecelerde ısıtacaktı bizi, seviyorum deyişini, özledim deyişini, özlüyorum sevgilim.

Bu mektubu verecek ne bir postane ne de postacı var, hepsini
yaktım. Sen gidince köpekler kovaladı duygularımı, ısırdılar,
parçaladılar sensiz zayıf yönümü, soğuk aldı sevgisiz kalbimi, çok
ağrıyor. Acı çekiyorum sensiz pazartesilerde, sensiz salılar
anlamsız, çarşambalar soğuk, perşembelerim evde geçiyor, cuma
cumartesilerim pazara karşıtı. Tatildeyim sevgilim, sevmeyeceğim
kimseyi, hiç iş başı yapmayacak gözlerim, iş tutmayacak ellerim, emir
almayacak sessizliğinden paslanan kulaklarım, ömür boyu tatildeyim
bir tanem. Seni sevdiğimi melekler not almışlardır sevap haneme,
hesap günü alem bilecek. Dilime soracaklar neden sevdiğimi, gözlerim
anlatacak bütün özlemimi, yüreğim söyleyecek aşk ateşine düşüp
yandığımı ve yaradan beni affedecektir senin gibi melek birini
sevdiğim için. Bu mektup gelmişim, geçmişim, günahlarım ve sevaplarım
olacak. Sen bu mektubu belki de okuyamayacaksın. Her kes gibi dudak
büküp geçeceksin. Bu ne bir merhaba, ne de bir elveda, nasıl anlam
vermek istersen.
Gözlerim gözlerine hasret, dilim ismine, kulaklarım sesine uzak,
kalbim sevgine, seni çok sevdiğimi kimseler bilmeyecek. Kurumuş bir
gül gibi solup gidecek, mecnunun Leyla’sını beklediği gibi, hiçbir
zaman kavuşmayacak ellerin ellerime ve bir gün karşına çıkıp seni ne
kadar çok sevdiğimi haykıracağım cümle alem içinde, bekle geleceğim
dönüşü olmayan yollardan..... Bekle geleceğim sevdiceğim...