--------------------------------------------------------------------------------

''Âşk,gözle değil,ruhla görülür.''(Shakespeare)

Bir sevgililer günü var.Kimilerince gereksiz,adetlerimizin,alışkanlıklarımızın yanına koyunca oldukça eğreti duran,kültürel dejenereye destek veren ama cafcafından sebep yarı hazmedilmiş,yıl içindeki rutinler arasında azda olsa yerini almış bir gün…

Kadınlar çocuk gibidir bazen.Oyuncak ayıyla bile bir çocuğun gözlerindeki ışıltıyı yakalarsınız onun da gözlerinde.Tabi her göz oyuncak ayı ile parlamıyor bu devirde…

Aşk testleri yapılır özellikle o günde.Gazete ekleri kalpli testler sunar âşıklara ‘’sizi ne kadar seviyor’’ gibi cezbedici başlıklar altında…

Öyle ya,merak ederiz ne kadar sevdiğini.Ne kadar akıllı olursan ol,ünvanın ne olursa olsun,gün olur sende işaretlersin o şıkları.A’lar çoğunluktaysa;’’seni çok seviyor’’dur,B’ler çoğunluktaysa;’’ilişkine dikkat et’’,C’ler çoğunluktaysa;dökersin yüzünü yerlere.

Kadın test çözüp,neticesinde sevdiği adama diş bilerken,zavallı adam test sonucundan bihaber,toprağa ektiği gül gibi;kalbine ektiği ve solmasın diye sevgiyle beslediği çiçeğini sevmelerdedir oysaki…

Kadın kendine de kızar bu arada…’’keşke bu kadar objektif olmasaydım...’’… Bir daha çözer testi… A’yı yakalarda bir oh çeker belki…

Bunlar olmuş ve her zaman olacak şeyler.Sevgi, içinde tuhaf şeyler barındırıyor.Ve bu tuhaflıklar silsilesi insana saçma sapan testlerde çözdürebilir.Mümkündür.

Bunlar bir yana,asıl sorun yapaylık ve görsellik merakı…Birilerine bir şeyler ispatlama çabası…Son günlerde etrafıma bakıyorum da,caddelerin reklam panolarında,filmlerde,reklam aralarında,haberlerde bir pırlantadır gidiyor.

Kalbine ne gömdüğünü boş ver.Beni gömsen ne yazar ! Bana vereceğin pırlantadan haber ver be adam !

Ve hatta;sen kaç karatlık bir adamsın kuzum? !!!

Sevgililer günü ya…O gün her şey kalp içindedir.Caddeler,sokaklar kalplenince;biraz cıvıltı,biraz neşe oluyor.Emrivakinin göze sokulması birazda.

Dükkanların önünden geçerken;çullu kızın çulsuz sevgilisine melül melül bakması…Buna mukabil;çulsuzun,çullunun bakışını burun deliklerini şişirerek kısa bir homurtuyla geçiştirmesi,ve fakat çulluyu kaybetme korkusundan homurtuyu ört bas etme çabası….vs…vs…Bu gün biraz da çulluyla çulsuzun kavgasıdır aslında…

‘’Yok öyle artık gül,börtü.böcek ! Ver tek taşımı al kalbimi ! Taş yoksa kalpte yok…Taşa tenezzül edecek kadar taşlaştı kalbim…İşine gelirse…Seni gidi pırlanta özürlü sevgili…Git !’’

Her şeyi anladım da şu pırlantaya fena sardım…

‘’Günümüz’’ü farklı bir boyutta ele alalım.Görüyoruz ki;bu gün kadın merkezli bir gün.Kalpli olduğu kadar,oldukça da kadınlı bir gün ! Neden erkekli değil ?

14 Şubat sadece sömürülen bir gün.Bu günle birlikte kadın da sömürülüyor.Kadın meta noktasında asla eskimez.Kadın burada;sevindirilmesi gereken,şayet sevindirilmezse,tırnakları pençeye dönüşmesi beklenen bir yaratık ! Ha birde pırlanta !

Zaten pırlanta olmazsa bittiniz beyler…Tek taş lütfen ! Kafanıza dev bir taş düşmeden harekete geçiniz bir an evvel…Unutmayın;karatı nispetinde adamsınız…!(MIŞ)
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=22524

Dün caddenin birinde yürüyordum.Ortam 14 Şubat modunda.Bir adam balon satıyor.Bana yöneldi:’’aplâ balon alır mısın aplâ.’’

Hepsi kırmızı ve tabi günün anlam ve ehemmiyetine binaen,kalpli!

İçimden minik bir mizansen kurdum.Tek taşların göze sokulduğu şu günlerde;adamın biri nahif duygularla bir balon alsa,sevdiğine verse ne olur sizce ? Abarttığımı düşünmeyin.Bu gün sırf bu yüzden evliliklerin noktalandığına şahit oluyorsak bu abartı değil !

Nerede kalmıştık ? Evet ne mi olur ? Pençe olur ! Toz duman…

‘’Bu ne ?’’
‘’Balon’’
‘’Neden aldın ?’’
‘’Sana…yani kırmızı ve kalpli…Bu gün için…Ben…Yani…Şey…Sevgililer günü…
‘’Sen zaten beni hiç anlamadın’’
‘’Ya ben ne yaptım ?’’

Balon aldın be adam daha ne olsun !O gün kişinin balon fobisine yakalandığı gündür.

Dileriz ki,14 Şubatzedeler hiç olmasın.

Emrivakiyle mutlu olunmaz.Sadece olmuş gibi yaparsınız hepsi bu…

Son günlerde yayınlanan bir reklam var.Adam sevdiği kadına bir buket gül ve bir kutu çikolata almış.Fakat kadın memnun değil.Pırlantayı kastederek parmağının ucuyla tarif ediyor;’’beni bu kadarcık sev.’’

Tüketim bu şekilde empoze ediliyor.Akabinde; ne çullu çulsuzu anlıyor,ne çulsuz çulluyu mutlu edebiliyor.Öyle bir noktaya gelindi ki; bazı şeyler olmazsa olmazımız halini aldı.Kabul ediverdik tek taşları…Sevgiyi,solmaya mahkum,ölümlü peluş oyuncaklarda arar olduk…

Oysa ki,gerçek sevgiyi,daha deriniyle sevdayı hiçbir yere sığdıramazsınız.Ne o çok parlak taşa,nede kalpli balona…Ve nede birazdan yiyip bitireceğiniz ve sonunda çıkartacağınız o kalpli çukulatalara…

O hapsolmaz,dur durak bilmez,sınır tanımaz…Sevdanın özgürlüğünü elinden alırsanız onu öldürmüş olursunuz.Onu asla kısıtlamayın.

Kuyumcu tezgahlarının pırlanta yüzük tablalarında eşelediklerinizde aramayın sevdayı.

Sevda;bez mendil içinde yıllarca saklanan kurumuş bir çiçekti; sevdalının, sevdalısını özledikçe açıp açıp baktığı,koklayıp,titreyen ellerle incitmeden kaldırdığı…

Sevda satın alınmaz.O ya vardır yada yoktur.Sevda senin içinde olandır.Sevda meta olamaz.Sevgiliyi hatırlamak için gün bekleniyorsa, kalbinde hissettiğin şeyin adı sevda olamaz…
Altmış yıllık çiftlere imrenerek bakarız bazen…Birbirlerinin gözlerine hala nasılda sevgiyle bakarlar değil mi ? Onlar birbirlerini sadakat,sevgi ve saygı ile beslemiş nadir insanlar.Bir şeylerin metalaşmadığı zamanlarda karşılaşmış pırlanta kapli insanlar…

Bir âşık demiş ki;’’sana dünyanın en kıymetli şeyini vermek isterdim.Ama seni sana nasıl vereyim ?’’

Sevgiyle kalın ve hatta sevdayla…Sevdanızı minik kadife kutulara gömmeyin.Bırakın özgürlüğün tadını çıkartsın…Her gününüz sevdalılar günü olsun 14 Şubata inat…

Günleriniz berrak geçsin,özlemleriniz berrak olsun,kavuştuklarınız berrak,çullunun bulanık hasretlerine inat.

Bulanmasın kalpleriniz hiçbir zaman,bulanıklara inat…