Kıpır kıpır olmak hiperaktivite belirtisi
Dünya genelinde her 10 erkek çocuktan birinde görülen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, çocuğun devamlı kıpır kıpır olması ile kendini gösteriyor.
Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dr. Rıdvan Ege Hastanesi Çocuk Psikiyatri Uzmanı Dr. Yasemen Işık Taner, “dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun sık görülen yıkıcı davranış bozukluğu olduğunu” söyledi.
Dr. Yasemen Işık Taner, dikkat eksikliği ve hiperaktivite hastalığı ile daha çok erkek çocuklarında karşılaştıklarını belirterek, “Hastalık, dünya genelinde yaklaşık 10 erkek çocuğun birinde, genel toplumda da ergen ve çocuklarda yüzde 5-10 arasında görülüyor” dedi.

Hastalığın, 7 yaşından önce başladığını ve bu kişilerin yarısında bozukluğun erişkinlik döneminde de devam ettiğini ifade eden Taner, her yüz erişkinden 4’ünde dikkat eksikliği ve hiperaktivite ile karşılaşıldığını kaydetti.

Taner, hastalığın, “dikkat eksikliği”, “hiperaktivite” ve “dürtüsellik” olmak üzere 3 alt grupta belirtisi olduğunu söyledi.

Hastalığın, kendini öncelikle dikkat eksikliği ile gösterebileceğini anlatan Taner, “Çocukların dikkatini sürdürmede sıkıntısı oluyor, ince dikkat isteyen işlere dikkatlerini veremiyorlar” diye konuştu.

Taner, çocukların, dikkat eksikliğine bağlı olarak, sınavlarda ve verilen ev ödevlerinde çok fazla hata yaptıklarını belirterek, “Çocukların, öğrenmede genelde bir sıkıntıları olmuyor ancak öğrendiklerini çok çabuk unutuyorlar. Sıklıkla yönergeleri takip edemiyorlar, verilen ödevleri bitiremiyorlar. Konuştuğunuzda, sizi dinlemiyorlar gibi gözüküyorlar, görev ve aktivitelerini organize etmekte güçlük çekiyorlar” dedi.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=85502

Çocuğun devamlı kıpır kıpır olmasının hiperaktivite belirtisi olduğunu dile getiren Taner, şunları söyledi:
“Sınıf gibi oturulması gereken yerlerde oturamama, sınıf içinde çöpe bir şey atma bahanesiyle kalkma, arkadaşlarıyla konuşma, onları rahatsız etme, yerinde kıpırdanma, silgi kalem düşürerek onları almak için hareket etme, düz duvara tırmanıyor ve motor takılmış gibi davranma, çok ve yüksek sesle konuşma, sessiz oyun oynayamama gibi eylemler hiperaktivitenin en önemli göstergeleridir.”

Taner, dürtüsellik boyutunda ise çocuğun sırasını beklemekte güçlük çektiğini belirterek, “Soru sorulduğunda, daha soru tamamlanmadan cevap vermeye çalışma, diğer insanların konuşmalarında araya girme ve oyunlarını kesme gibi belirtiler görülür” diye konuştu.

Hastalık için, bu üç gruptaki belirtilerin hepsinin görülmesinin gerekli olmadığını ifade eden Taner, kimisinde sadece dürtüsellik ve hiperaktivite, kimisinde dikkat eksikliği, kimisinde ise hepsinin bir arada görülebildiğini söyledi.

Taner, dikkat eksikliği ve hiperaktivite hastalığının, ailenin hatalı davranış biçimi sonucu ortaya çıkmadığını, daha çok genetik ve organik bir bozukluk olduğunu kaydetti.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin, tümör ve epilepsi gibi kendini çok rahat gösterilebilen bir hastalık olmadığını anlatan Taner, “Muhtemelen beynin oluşması sırasında bir takım mikro anormalliklerden kaynaklanan bir bozukluk” dedi.

“TEDAVİ EDİLMESİ ŞART”
Hastalığın, mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini belirten Taner, “Tedavi edilmediğinde, ilerleyen yaşlarda yalan söyleme, başkasının parasını alma, okuldan kaçma, kavgalara karışma, trafik kazası yapma, sık iş ve eş değiştirme, yasalara karşı çıkma, depresyon ve kaygı bozukluğu gibi problemlerle karşılaşılabilir” dedi.

Taner, dikkat eksikliği ve hiperaktivite hastalığının tedavisinde, öncelikle çocuğa yakın kişiler olan aile ve öğretmenin, hastalık hakkında eğitilmesi ve bilgilendirilmesi gerektiğini söyledi. Aile bireylerinin, çocuğun bu tür davranışları özellikle yaptığı yönünde bir söylem içine girmemesi gerektiğini anlatan Taner, aile bireylerine mutlaka psiko eğitim verilmesi önerisinde bulundu.

Taner, anne-babanın sabırlı olması, çocuktan potansiyelinin üstünde başarı ve eylem beklememesi gerektiğini belirterek, “Ayrıca, çocuğa sınırları gösterilmeli, kurallar iyi oturtulmalı, kötü şeyler yaptırıma bağlanmalı, iyi şeyler ödüllendirilmeli” dedi.

İlaç tedavisinin bu bozuklukta etkili bir yöntem olduğunu ifade eden Taner, tedavide kullanılan ilaçların bağımlılık yaptığı yönündeki haberlerin “gerçeği yansıtmadığını”, aksine, tedavi görmeyen çocukların ileri dönemlerde alkol ve madde bağımlısı olabildiklerini ve davranış problemleri gösterdiklerini söyledi.

Davranışa yönelik tedaviler de uyguladıklarını belirten Taner, “Dikkatini toplamakta güçlük çeken bir çocuğa, birebir ders ortamı, çalışma planı, ortam değişikliği gibi davranışsal önerilerde de bulunulması gereklidir” dedi.