YUNUS EMRE

Büyük halk şairi ve mutasavvıfı olan ve şiirleri Türk halkının yüzyıllar boyu mânevi besin kaynağı olan Yunus Emre’nin hayatı efsânelerle doludur. O ne zaman yaşamış nerede yaşamış ve ne zaman ölmüştür; bunlar kesin olarak belli değildir. Bolu veya Sivrihisar’da doğduğu rivayet edilir.
Yunus’un ümmî yani hiç okumamış olduğu rivayeti meşhurdur. Düzenli bir eğitim görmediği yazılarındaki dil hatalarından da çıkarılabilir. Ancak eserleri okunduğuna onu cahil saymaya imkan olmadığı anlaşılır. Yazıları pek çok şey bildiğini zamanının kıymet hükümlerini inanış tarzlarını pek iyi kavradığını gösterir. Şiirlerinde dilce ve fikirce anlaşılmayan izaha muhtaç parçalar mevcuttur. Fakat içlerinde pek açık gayet doğal özellikle düşündürücü olanları çoktur.
Yunus şiirleriyle ilâhileriyle efsâneleriyle Türk halkının yüzyıllarca hâfızasında yer etmiş dilinde canlanmış ruhunda yaşamış ve göz yaşlarında akmıştır.
Yunus Emre büyük engin ve içten bir halk şâiridir. O temiz bir Türkçe ile halka Allah sevgisinin erişilmez heyecanını duyurmağa uğraşmış ve bunda da başarılı olmuştur. Ona göre tabiatta her şey Allah’ı aramakta ve Allah’ı anmaktadır.
Yunus’ta derin bir tasavvuf kültürü görülür. O Oğuz lehçesinin en güzel eserlerini vererek Türk halk dilini edebi bir dil durumuna getirdi. Yaşadığı dönemde Farsça edebî dil Arapça ise ilim dili idi. Yunus Emre sade ve basit bir dille ilâhî düşüncelerin en güzel anlatımını verdi.
Benim burda kararım yok
Ben burdan gitmeye geldim.
Bezirgâmım metaım çok
Alana satmaya geldim.
Ben gelmedim dava için
Benim işim sevgi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmaya geldim.
diyen gönüller ikliminin güneşi büyük âşık Yunus Emre için yazılanlar diziye gelmez koca bir kütüphaneyi doldurur. Aslında o yüzyılları kucaklar. Yüzyıllar onu söyler seven ve sevilen gönüller yüzyıllardır onu söyleşir. O yüzyılların âşk yüklü dertli dolabıdır inleyen...
Benim adım dertli dolap
Suyum akar yalap yalap
Böyle emreylemiş çalap
Derdim vardır inilerim.
Suyum alçaktan çekerim
Dönüp yükseğe dökerim
Görün ben neler çekerim
Derdim vardır inilerim.

Yunus Emre’nin yaşadığı devir Anadolu'nun içine dönük umutsuz bezgin bir dönemidir. Moğol akınları karşısında yenik düşen Anadolu Selçuklu Devleti Türkmen Boylarının ikide bir ayaklanmasıyla tümden güçsüz kalmış halktan koparak kendi derdinde kendi yaşantısını sürdürme çabasına düşmüştür. Üst üste gelen kıtlık ve sürekli kuraklıklar bitkin ve ezik halkın yaşama umudunu kırmıştı.
Halk gerçek mutluluğun ölümden sonra var olacağını bu geçici dünyada arı-duru bir gönülle Tanrıya yönelmeyi. telkin eden mutasavvıf şeyhlerin çevresinde küme küme toplanmıştır. Yunus bu ortamda bir aşk ve sevgi güneşi olarak Anadolu'da doğmuş umutsuzlara umut vermiş Anadolu'nun gönlü ve dili olmuştur.
Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevlâm seni
Seherlerde kuşlar ile
Çağırayım Mevlâm seni.
Mevlâsını her yerde her zaman çağıran Yunus gençlik yıllarında büyük mutasavvıf Mevlâna Celâleddin'in sohbet meclislerine katılmış:
Mevlâna Hüdavendigâr bize nazar kılalı
Onun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır
beytiyle himmet nazarının gönlüne ayna olduğunu söylemiştir.
Çeşitli söylentiler Yunus Emre'nin yaşantısına renk katar. Bir kıtlık günü Hacı Bektaş-ı Velî'nin dergâhına varmış buğday istemiş. Ona buğday yerine “himmet” teklif edilmiş. “Hayır demiş buğday isterim.” Çuvallarını buğdayla doldurmuşlar. Köyüne dönerken yarı yolda aklı başına gelmiş. Geri dönerek Hacı Bektaş'tan “erenler himmeti” dilemiş. “Senin kısmetin Taptuk Emre'dedir” demişler ve Taptuk Emre'ye ısmarlamışlar.
Yunus tam kırk yıl Taptuk Emre'nin Dergâhı'na odun taşımış. “Taptuk Dergâhı'na odunun eğrisi bile gerekmez” diyerek kırk yıl tek bir eğri odun getirmemiş. Sonunda muradına ermiş ve kendisine izin verilmiş.
Dirildik pınar olduk
İrkildik ırmak olduk
Aktık denize daldık
Taştık Elhamdülillâh.
Taptuğun tapusunda
Kul olduk kapısında
Yunus miskin çiğ idik
Piştik Elhamdülillâh.

diyerek diyar diyar dolaşmış içinde yanan ateşin közüyle şiirler söylemeğe başlamış.
Bundan sonra Yunus'un gönlünde ilâhî aşk'tan başka bir şeye yer yoktur artık. Bu aşkın potasında yanıp yakılmakta bu yanışın iniltileri Yunus'u ozanlaştırmaktadır.
Artık Yunus yok ortada aşk var aşkın terennümleri var. Yunus bu aşk harmanında savrulan buğday taneleri gibi estikçe aşk döküldükçe aşk:
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün'ü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni...
Yunus Emre Anadolu'da doğan yine Anadolu'da batan bir tasavvuf güneşidir. Yaşadığı çağda Türkçe bir kenara itilmiş hor görülmüşken Yunus Türk dilini bütün incelik ve güzellikleriyle sırtlamış ayağa kaldırmış kendinden sonra gelen ozanlara öncülük etmiştir.
Yunus Emre’nin dili Anadolu'nun öz dilidir. Anadolu Türklüğünün yüreği Yunus'ta çarpar bu yürek tüm kükrekliğiyle Yunus'ta dile gelir :
Gönlüm düştü bu sevdaya
Gel gör beni aşk neyledi
Başımı verdim kavgaya
Gel gör beni aşk neyledi.
Ben ağlarım yana yana
Aşk boyadı beni kana
Ne âkilim ne divâne
Gel gör beni aşk neyledi.

Onun doyumsuz sevgisinde tüm insanlığın sesini duyarsınız. Bu seste gerçek inanç Tanrı sevgisi insan değeri ve var olmanın sevinci vardır. Tüm kötülüklerden arınmış duru bir gönülle seslenir insanlığa:
Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız
Kamu âlem birdir bize...
derken insanları anlayış ve dayanışmaya birliğe ve dirliğe davet eder. Onun bu çağrısı “sevgi” ocağınadır. Seslenir:
Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım.
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.
Yunus Emre’nin bilinen iki eseri vardır. Biri Risaletü’n-Nushiyye ya da (Öğüt Risalesi) adıyla aruz ölçüleri içinde yazılmış tasavvufî ahlâkî dinî bir eserdir. Ötekisi ise asıl büyük şiir gücünü yansıtan Dîvân’ıdır.
Son araştırmalara göre Yunus Emre 1321 yılında yetmiş yaşlarında olduğu halde hayata gözlerini kapamıştır. Porsuk suyu ile Sakarya’nın birleştiği yerde bir zaviyesi olduğu ve oraya gömüldüğü rivayetler arasındadır. Bursa’da gömülü olduğu da söylenir.
Erzurum’daki Tuzcu Köyü yakınında Manisa’nın Salihli ve Kula kazaları arasındaki Emre Köyü’nde Keçiborlu kasabası civarındaki bir köyde Yunus Emre’nin mezarı diye gösterilen yerler varsa da onun asıl mezarının seven ve sevilenlerin gönlü olduğu bir gerçektir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/yazarlar-ve-sairler/56988-yunus-emre.html#post116274
UNESCO 1971-1972 yılını bütün dünyada Yunus Emre Yılı olarak kabul etmiştir.
Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selâm olsun.
Bizim için hayır dua
Kılanlara selâm olsun
Ecel büke belimizi
Söyletmeye dilimizi
Hasta iken hâlimizi
Soranlara selâm olsun
Tenim ortaya açıla
Yakasız gömlek biçile
Bizi bir âsân vechile
Yuyanlara selâm olsun
Selâ verile kasdımıza
Gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze
Duranlara selâm olsun.
Derviş Yunus söyler sözü
Yaş dolmuştur iki gözü
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere selâm olsun.