-
Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Yunus Emre ile başlıyorum arkadaşlar Ayrıca sıralamıyda şiirleri ekledikce buraya koycam şairlerimizin hayatıyla birlikte hepsini ayrı renkle yaptım rahat bulabilmeniz için
1)Yunus Emre
2)Necip Fazıl Kısakürek
3)Faruk Nafiz Çamlıbel
4)Ahmet Haşim
5)Karacaoğlan
6)Atilla İlhan
7)Ahmet Kutsi Tecer
8)Arif Nihat Asya
---------------------------------------------------------------------------
Yunus Emre
1238 - 1320
HAYATI
Yaşamı konusunda yeterli bilgi olmadığı gibi onunla ilgili kaynaklarda anlatılanlar da birbirini tutmaz. Nerede, hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmiyor. Kimi kaynaklarda Anadolu'ya Doğu'dan gelen Türk oymaklarından birine bağlı olup, 1238 dolaylarında doğduğu söylenirse de kesin değildir. 1320 dolaylarında Eskişehir'de öldüğü söylenir. Batı Anadolu'nun birkaç yöresinde 'Yunus Emre' adını taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden 'makam' adı verilen yer vardır. Yapılan araştırmalara göre şiirlerinin toplandığı Divan ölümünden yetmiş yıl sonra düzenlenmiştir. Anadolu'da 'Yunus Emre' adını taşıyan ve Yunus Emre'den çok sonraları yaşamış başka şairlerin yapıtlarıyla karışan şiirlerinin bir bölümü dil incelemeleri sonunda ayıklanmış, böylece 357 şiirin onun olduğu konusunda görüş birliğine varılmıştır. Gene Yunus Emre adını taşıyan ve başka şairlerin elinden çıktığı ileri sürülen 310 şiir daha derlenmiştir. Onun dil, şiir ve düşünce bakımından özgünlüğü ve etkisi, ilk düzenlenen Divan'daki şiirleri nedeniyledir.
Yunus Emre'nin şiirinde, edebiyat tarihi bakımından, dil, düşünce, duygu ve yaratıcılık gibi dört önemli sorun sergilenir. Bu sorunlar bir görüş ve inanış bütünlüğü içinde ele alınır, insan konusunda odaklaştırılır. Şiirde işlenen konular ise insan, Tanrı, Varlık Birliği, sevgi, yaşama sevinci, barış, evren, ölüm, yetkinlik, olgunluk, alçakgönüllülük, erdem, eliaçıklık gibi genellikle gerçek yaşamı ilgilendiren kavramlardır. O, bu kavramları, şiirinin bütünlüğü içinde temel öğe olarak sergilemiştir.
İnsan bir 'sevgi varlığı'dır, tin ile gövde gibi iki ayrı tözden kurulmuştur. Tin tanrısaldır, ölümsüzdür, gövdede kaldığı sürece geldiği özün ve yüce kaynağa, tanrısal evrene dönme özlemi içindedir. Gövde dağılır, kendini kuran öğelere ayrılır. İçinde insanın da bulunduğu tüm varlık evreni toprak, su, ateş ve yel gibi dört ilkeden kurulmuştur. Bu dört ilke yaratılmıştır, yaratıcı da Tanrı'dır. Tanrı, bu dört ilkeyi yarattıktan sonra, ayrı ayrı oranlarda birleştirerek varlık türlerinin oluşmasını sağlamıştır. İnsan sevgi yoluyla Tanrı'ya ulaşır, çünkü insanla Tanrı arasında özdeşlik vardır. Ancak, insanın bu madde evreninde bulunması, tinin tanrısal kaynaktan uzak kalması bir ayrılıktır. Bu ayrılık insanı, yaşamı boyunca Tanrı'yı düşünme, ona özlem duyma olaylarıyla karşı karşıya getirmiştir. Gerçekte insan-Tanrı-evren üçlüsü birlik içindedir, var olan yalnız Tanrı'dır, türlülük bir 'görünüş'tür. Çünkü Tanrı, kendi özü gereği, bütün varlık türlerini kapsar, her varlıkta yansır. Evreni kuran öğelerle insanın gövdesini oluşturan ilkeler özdeştir. Bu özdeşlik tanrısal tözün bütün varlık türlerinde, biçimlendirici bir öğe olarak bulunmasından dolayıdır. Tanrısal tözün nesnel varlıklarda bulunması bir 'yansıma' niteliğindedir, çünkü Tanrı yarattığı nesnede yansıyınca 'oluş' gerçekleşir.
Sevgi insanda birleştirici, bütünleştirici bir eğilim niteliğindedir. Yunus Emre, sevgiyi Tanrı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlık, bir eğilim diye anlar. Sevginin ereği yüce Tanrı'ya ölümsüz olana kavuşmak, onun varlığında bütünlüğe ulaşmaktır. Tanrı insanla özdeş olduğundan kendini seven Tanrı'yı, Tanrı'yı seven kendini sever. Çünkü sevgi kendini başkasında, başkasını kendinde bulmaktır. Sevginin olmadığı yerde, öfke, kırgınlık, çözülme ve birbirinden kopukluk gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Sevginin değerini yalnız seven bilir, sevmek de bir bilgelik, bir olgunluk işidir. Yeterince aydınlanmamış, Tanrı ışığından yoksun kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur. Bütün varlık türlerini birbirine bağlayan, onları tanrısal evrene yönelten sevgidir. Sevgi bir çıkar aracı olmadığından seven karşılık beklemez. Dost kişi gerçek seven kimsedir (âşık). Dost başka bir anlamda da Tanrı'dır, kişinin gönlünde ışıyan tözdür.
Yunus Emre'de yaşamak tanrısal tözün bir yansıması olan evrende sevinç duymaktır. Çünkü, bütün varlık türlerinde Tanrı görünmektedir, bu nedenle severek, düşünerek yaşamayı bilen kimse her yerde Tanrı ile karşı karşıyadır. Yaşamak belli nesnelere bağlanmak, yalnız gelip geçici varlıkları edinmek için çırpınmak değildir. Böyle bir yaşama biçimi kişiyi tanrısal tözden uzaklaştırdığı gibi yetkinlikten, bilgelikten de yoksun kılar. Yunus Emre'nin dilinde bilge kişinin adı 'eren'dir. Eren barış içinde yaşamayı, bütün insanları kardeş görmeyi, kendini sevmeyeni bile sevmeyi bilen kişidir. Onun gönlü yalnız sevgiyle, dostluk duygularıyla doludur. Evreni bir tanrısal görünüş alanı olarak bildiğinden, erenin evrene karşı da sevgisi, saygısı vardır. Erenin gözünde insan bir küçük evrendir, büyük evren ise tanrısal tözün kuşattığı sonsuz varlık alanıdır. Eren olma aşamasına ulaşmış kişide erdem, alçakgönüllülük, eli açıklık, yetkinlik, olgunluk bir bütünlük içinde bulunur.
Ölüm tinin gövdeden ayrılıp tanrısal kaynağa dönmesiyle gerçekleşir. Bu nedenle ölüm tinle gövde arasında bir ayrılıktır. Gerçekte ölüm yoktur, tinin ölümsüzlüğe ulaşması, yüce kaynağa dönüşü vardır. Çünkü, bütün varlık türleri tanrısal tözün yansıması olduğundan, salt ölüm de söz konusu değildir. Ölümün bir başka anlamı da bilgiden, erdemden, yetkinlikten, sevgiden yoksun kalmaktır.
Yunus Emre'nin şiirinde Yeni-Platonculuk'tan kaynaklanan Tasavvuf öğretisinin bütün sorunları bulunur. Bunlara yeni bir çözüm getirmez, Yeni-Platonculuk'un yöntemine dayanarak yorumlar ileri sürer. Bu nedenle onun şiiri Yeni-Platonculuk'un Türkçe açıklanışıdır.
Yunus Emre'nin edebiyat tarihi bakımından, önemli bir yanı da Anadolu'da, Türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın, kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. Şiirlerinin ölçüsü, Türkçe'nin ses yapısına uymayan 'aruz' olmakla birlikte söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. Tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını, Türkçe'nin ses yapısına uygun biçimde dile getirir, şiirinde duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür. Yer yer yalın halk söyleyişine yaklaşan dilinde anlam-uyum bağlantısı bütüncül bir içerik taşır. Ona göre önemli olan bir sözü etkili biçimde söylemektir. Bu nedenle sözün boş bir kavram olmaması, bir varlık sorununu, bir düşünceyi dile getirmesi gerekir. İnsan ancak söz söyleme yetisiyle insandır, konuşan Tanrı durumundadır. Yunus Emre'de Türkçe, şiir dili olma yanında, düşünceyi içeren, açıklayan bir odak özelliği kazanmıştır.
ESERLERİ
Divan, (ö.s), 1943; Risaletü'n-Nushiye, (ö.s), 1965, ('Öğüt Kitapçığı').
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
cep Şu Yerde Var M'ola Şöyle Garip Bencileyin
Acep şu yerde var m'ola şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı şöyle garip bencileyin
Gezerim Rum ile Şam'ı Yukarı İller'i kamu
Çok istedim bulamadım şöyle garip bencileyin
Kimseler garip olmasın hasret oduna yanmasın
Hocam kimseler olmasın şöyle garip bencileyin
Söyler dilim ağlar gözüm gariplere göynür özüm
Meğer ki gökte yıldızım şöyle garip bencileyin
Nice bu derd ile yanam ecel ere bir gün ölem
Meğer ki sinimde bulam şöyle garip bencileyin
Bir garip ölmüş diyeler üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar şöyle garip bencileyin
Hey Emre'm Yunus biçare bulunmaz derdine çare
Var imdi gez şardan şara şöyle garip bencileyin
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Ağla Gözüm Ağla Gülmezem Gayri
Ağla gözüm ağla gülmezem gayri
Gönül dosta gider gelmezem gayri
Ne gam bunda bana bin kez ölsem
Orda ölüm olmaz ölmezem gayri
Yansın canım yansın aşkın oduna
Aksın kanlı yaşım silmezem gayri
Beni irşad eden mürşid-i kamil
Yeter ben el daha almazam gayri
Varlığım yokluğa değişmişim ben
Bu gün cana başa kalmazam gayri
Fenadan bakiye göç eder olduk
Yöneldim sol yola dönmezem gayri
Muhabbet bahrinin gavvası oldum
Gerekmez ceyhun'a dalmazam gayri
Dilerim fazlından ayrılmıyasın
Tanrı'm senden özge sevmezem gayri
Söyle aşık dilinden bunu YUNUS
Eğer aşık isem ölmezem gayri
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Arayı Arayı Bulsam İzini
Arayı arayı bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hak nasip eylese görsem yüzünü
Ey sevdiğim (ya Muhammet) canım arzular seni
Ali ile Hasan, Hüseyin anda
Sevdası gönüllerde muhabbet canda
Yarın mahşer gününde hak divanında
Ya Muhammet canım arzular seni
Yunus meth eyledi seni dillerde
Dillerde dillerde hem gönüllerde
Arayı arayı gurbet ellerde
Ey sevdiğim canım arzular seni
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Aşkın Aldı Benden Beni
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar oldurur
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni
Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene Ver anları
Bana seni gerek seni
Yunus'dürür benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Aşkin Elinden
Bilmem nideyim
Kanda gideyim
Aşkin elinden
Aşkin elinden
Meskenim daglar
Durmaz kan aglar
Gözyaşim çaglar
Aşkin elinden
Kaddim yay oldu
Işim vay oldu
Bagrim nay oldu
Aşkin elinden
Dinle zarimi
Verdim serimi
Kodum arimi
Aşkin elinden
Varim vereyim
Üryan olayim
Zevke ereyim
Aşkin elinden
YUNUS'un sözü
Kan aglar gözü
Dogrudur özü
Aşkin elinden
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Bana Namaz Kılmaz Diyen
Bana namaz kılmaz diyen
Ben kılarım namazımı
Kılarısam kılmazısam
Ol Hak bilir niyazımı
Hak'tan ayrı kimse bilmez
Kafir müselman kimdürür
Ben kılarım namazımı
Hak geçirdiyse nazımı
Ol nazı dergahtan geçer
Ma'ni şarabından içer
Hicabsız can gözüm açar
Kendisi siler gözümü
Gizli sözü şerheyleyip
Türlü nükteler söyleyip
Değme arif şerhetmeye
Bu benim gizli razımı
Sözüm ma'nisine erin
Bi-nişandan haber verin
Dertli aşıklara sorun
Bu benim dertli sözümü
Dost isteyen gelsin bana
Göstereyim dostu ona
Budur sözüm önden sona
Ben bilirim kend’özümü
Yunus şimdi söyle sözün
Münkir ister istemesin
Pişir kurtar kendi özün
Arifler tatsın tuzunu
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Bir Kez Gönül Yıktınısa
Bir kez gönül yıktınısa
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil
Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hak'kı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil
Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil
Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka matahların satar
Yükü gevherdir tuz değil
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Canlar Canını Buldum Bu Canım Yağma Olsun
Canlar canını buldum bu canım yağma olsun
Assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun
Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım
Dost vaslına eriştim günahım yağma olsun
İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derdi şarabın içtim dermanım yağma olsun
Varlık çün sefer kıldı dost andan bize geldi
Viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun
Geçtim bitmez sağınçtan usandım yaz u kıştan
Bustanlar başın buldum bustanım yağma olsun
Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Çağırayım Mevlam Seni
Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevlam seni
Seherlerde kuşlar ile
Çağırayım Mevlam seni
Su dibinde mahi ile
Sahralarda ahü ile
Abdal olup Ya Hu ile
Çağırayım Mevlam seni
Gökyüzünde İsa ile
Tur dağında Musa ile
Elimdeki asa ile
Çağırayım Mevlam seni
Derdi öküş Eyyüb ile
Gözü yaşlı Yakub ile
Ol Muhammed mahbub ile
Çağırayım Mevlam seni
Bilmişim dünya halini
Terk ettim kıyl ü kalini
Baş açık ayak yalını
Çağırayım Mevlam seni
Yunus okur diller ile
Ol kumru bülbüller ile
Hakkı seven kullar ile
Çağırayım Mevlam seni
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Dolap Niçin İnilersin
Dolap niçin inilersin
Derdim vardır inilerim
Ben Mevlaya aşık oldum
Anın için inilerim
Benim adım dertli dolap
Suyum akar yalap yalap
Böyle emreylemiş Çalap
Derdim vardır inilerim
Beni bir dağda buldular
Kolum kanadım yoldular
Dolaba layık gördüler
Derdim vardır inilerim
Ben bir dağın ağacıyım
Ne tatlıyım ne acıyım
Ben Mevlaya duacıyım
Derdim vardır inilerim
Dağdan kestiler hezenim
Bozuldu türlü düzenim
Ben bir usanmaz ozanım
Derdim vardır inilerim
Dülgerler her yanım yondu
Her azam yerine kondu
Bu iniltim Hak’tan geldi
Derdim vardır inilerim
Suyum alçaktan çekerim
Dönüp yükseğe dökerim
Görün ben neler çekerim
Derdim vardır inilerim
Yunus bunda gelen gülmez
Kişi muradına ermez
Bu fanide kimse kalmaz
Derdim var inilerim
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Dosttan Haber Kim Getirir
Dosttan haber kim getirir
Sorun seher yellerine
Vay bu ayrılık firakı
Yetişmesin kullarına
Bu ayrılık firakı
Dünya kime kalır bâki
Ol padişah olup sâki
Kadeh sunar kullarına
Ol kadehin içi dolu
İçen ondan olur deli
Ol şeyhimin tâlibleri
Bel bağlamış yollarına
Nefse karşı olan kişi
Durmaz akar gozü yaşı
Burda nefse uyan kişi
Dalmaz kevser sularına
Kevser hav'zuna dalanlar
Ölmezden öndün ölenler
Nefsini düşman bilenter
Konar Tûbâ dallarına
Tûba dalından uçanlar
Cennet kapısın açanlar
Şarabun tahur içenler
Banmaz dünya ballarına
Biçâre Yunus n'eylesin
Derdini kime söylesin
Bir dem tefekkür eylesin
Bu dünyanın hallerine
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Ey Yarenler Ey Kardeşler Korkarım Ben Ölem Deyi
Ey yarenler ey kardeşler korkarım ben ölem deyi
Öldüğüme kayırmazam ettiğimi bulam deyi
Bir gün görünür gözüme ayıbım vuralar yüzüme
Endişeden del'olmuşum nidem ben ne kılam deyi
Eğer gerçek kul imişsem ona kulluk kıla idim
Ağlayaydım bu dünyada yarın onda gülem deyi
Hemin geldim bu dünyaya nefsime kulluk eyleyi
İyi amel işlemedim azaptan kurtulam deyi
Ey biçare miskin Yunus günahım çok neyleyeyim
Sığındım ol Allah'ıma dedi hem afvedem deyi
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Gel Gör Beni Aşk Neyledi
Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadi beni kane
Ne âkilem ne divâne
Gel gör beni aşk neyledi
Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarim yollar gibi
Gâh akarim seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi
Akarsulayin çaglarim
Dertli cigerim daglarim
Şeyhim anuban aglarim
Gel gör beni aşk neyledi
Ya elim al kaldir beni
Ya vaslina erdir beni
Çok aglattin güldür beni
Gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm ilden ile
Şeyh anarim dilden dile
Gurbette hâlim kim bile
Gel gör beni aşk neyledi
Mecnun oluban yürürüm
O yari düşte görürüm
Uyanip melûl olurum
Gel gör beni aşk neyledi
Miskin Yunus biçâreyim
Baştan ayaga yâreyim
Dost ilinden âvâreyim
Gel gör beni aşk neyledi
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Geldi Geçti Ömrüm Benim
Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi bir göz açıp yummuş gibi
Bu dünyada bir tek şeye yanar içim, göynür özüm;
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi.
İşbu söze Hak tanıktır bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi
Miskin adem oğulunu benzetmişler ekinciğe
Kimi biter kimi yiter yere tohum saçmış gibi
Bir hastaya vardın ise bir içim su verdin ise
Yarın orda karşı gele Hak şarabın içmiş gibi
Bir miskini gördün ise bir eskice verdin ise
Yarın orda Sana gele Hak şarabın içmiş gibi
Yunus Emre bu dünyada iki kişi kalır derler
Meğer Hızır İIyas ola ab-ı hayat içmiş gibi
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Gözüm Seni Görmek İçin Elim Sana Ermek İçin
Gözüm seni görmek için elim sana ermek için
Bu gün canım yolda kodum yarın seni bulmak için
Bu gün canım yolda koyam yarın ivazın veresin
Arzeyleme uçmağını hiç arzum yok uçmak için
Benim uçmak neme gerek hergiz gönlüm ona bakmaz
İşbu benim zarılığım değildürür bir bağ için
Uçmak uçmağım dediğin mü'minleri yeltediğin
Vardır ola bir kaç huri arzum yoktur uçmak için
Bunda dahi verdin bize ol huriyi çift ü helal
Ondan geçti arzum tamam arzum sana ermek için
Süfılere ver sen onu bana seni gerek seni
Haşa ben terkedem seni şol bir evle çardak için
Yunus hasretdürür sana hasretini göster ona
İzin zulüm değil ise dad eylegil istedi çün
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Yok yere gecirdim gunu
Ah nideyim omrum seni
Seninle olmadim gani
Ah nideyim omrum seni
Geldim ve gectim bilmedim
Aglayip gussa yemedim
Senden ayrilam demedim
Ah nideyim omrum seni
Hayrim serim yazilacak
Omrum ipi uzulecek
Suret benden bozulacak
Ah nideyim omrum seni
Gidip geri gelmiyesin
Gelip beni bulmayasin
Bu benligi sermayesin
Ah nideyim omrum seni
Hani sana guvendigim
Guveniben yuvandigim
Kaldi kulli kazandigim
Ah nideyim omrum seni
Miskin YUNUS gideceksin
Acep sefer edeceksin
Hasret ile kalacaksin
Ah nideyim omrum seni
YUNUS EMRE
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Her Kim Ki Dervişlik Bağışlana
Her kim ki dervişlik bağışlana
Kalpı gide pak ola gümüşlene
Nefesinden misk ile anber tüte
Budağından il-ü şar yemişlene
Yaprağı dertli içün derman ola
Gölgesinde çok hayirlar işlene
Âşıkın gözyaşı hem göl ola
Ayağından saz bitip kamışlana
Cümle şâir dost bahçesi bülbülü
Yunus Emre arada dürraçlana
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Hiçbir Kişi Bilmez Bizi Biz Ne İşin İçindeyiz
Hiçbir kişi bilmez bizi biz ne işin içindeyiz
Ne hırsımız baydır bizim ne nefsimiz içindeyiz
Bir kimsenin devletine ta'nediben biz gülmeyiz
Ne münkiriz alemlere ne Tersanın haçındayız
Biz bunun neliğin bildik dünyanın nesine kaldık
Arzumuz nefs için değil dünya teferrücündeyiz
Yunus aydır her sultanım özge şahım vardır benim
Ko dünya altın gümüşün ne bakur u tuncundayız
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Tasdin yine deli gonul
Sular gibi caglar misin
Aktin yine kanli yasim
Yollarimi baglar misin
Nidem elim ermez yare
Bulunmaz, derdime care
Oldum ilimden avare
Beni bunda egler misin
Yavi kildim ben yoldasi
Onulmaz bagrimin basi
Gozlerimin kanli yasi
Irmak olup caglar misin
Ben toprak oldum yoluna
Sen asiri gozedirsin
Su karsima gogus gerip
Tas bagirli daglar misin
Harami gibi yoluma
Arkuru inen karli dag
Ben yarimden ayri dustum
Sen yolumu baglar misin
Karli daglarin basinda
Salkim salkim olan bulut
Sacin cozup benim icun
Yasin yasin aglar misin
Esridi YUNUS'un cani
Yoldayim, illerim hani
YUNUS duste gordu seni
Sayru musun, saglar misin
YUNUS EMRE
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
OL CENNETiN IRMAKLARI
$ol cennetin irmaklari
Akar Allah deyu deyu
Cikmis islam bulbulleri
Oter Allah deyu deyu
Aydan aydindir yuzleri
$ekerden tatli sozleri
Cennette huri kizlari
Gezer Allah deyu deyu
Yunus Emre var yarina
Koma bugunu yarina
Yarin Hakk'in divanina
Cikam Allah deyu deyu
Yunus Emre
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
İlim İlim Bilmektir
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir
Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eğer Hak bilmez isen
Abes yere yelmektir
Dört kitabın ma'nisi
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır
Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Ma'nisi ne demektir
Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
İşitin Ey Yarenler Aşk Bir Güneşe Benzer
İşitin ey yarenler aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan kişi misali taşa benzer
Taş gönülde ne biter dilinde ağu tüter
Nice yumşak söylese sözü savaşa benzer
Aşkı var gönlü yanar yumuşanır muma döner
Taş gönüller kararmış sarp kah kışa benzer
Ol sultan kapısında hazreti tapısında
Aşıkların yıldızı her dem çavuşa benzer
Geç Yunus endişeden gerekse bu pişeden
Ere aşk gerek evvel ondan dervişe benzer
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Ol Dost Bize Gelmez İse Ben Dosta Geri Varayın
Ol dost bize gelmez ise ben dosta geri varayın
Çekeyim cevr ü cefayı dost yüzün görüvereyin
Sermaye bir avuç toprak onu dahı aldı bu aşk
Ne sermaye var ne dükkan pazara neye varayın
Kurulmuştur dost dükkanı dost içine girmiş gezer
Günahım çok gönlüm sızar ben dosta çok yalvarayın
Gönlüm aydır dost benimdir gözüm aydır dost benimdir
Gönlüm aydır göze sabret bir dem haberin sorayın
Hak nazar kıldığı cana bir göz ile bakmak gerek
Onu kim nazar kıla ben onu nice yereyin
Taptuk'un aydır Yunus'a bu aşk Hakk'a erse gerek
Kamulardan ol yücedir ben ona nice varayın
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Selam Olsun
Bu dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun
Sela verin kastımıza
Gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze
Duranlara selam olsun
Ecel büke belimizi
Söyletmiye dilimizi
Hasta iken halimizi
Soranlara selam olsun
Eceli gelenler gider
Hepsi gelmez yola gider
Bizim halimizden haber
Soranlara selam olsun
Tenim ortaya açıla
Yakasız gömlek biçile
Bizi bir asan vechile
Yuyanlara selam olsun
Derviş Yunus söyler sözün
Yaş doludur iki gözün
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere selam olsun
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Sensin Benim Canım Canı Sensiz Kararım Yokdurur
Sensin benim canım canı sensiz kararım yokdurur
Uçmakta sen olmaz isen vallah nazarım yokdurur
Baksam seni görür gözüm söyler isem sensin sözüm
Seni gözetmekten gayri yeğrek şikarım yokdurur
Çün ben beni unutmuşum şöyle ki sana gitmişim
Ne kalde ne halde isem bir dem kararım yokdurur
Eğer beni Circis'leyin yetmiş kez öldürür isen
Dönem geri sana varam zira ki arım yokdurur
Yunus dahi aşık sana gösterir didarın ona
Yarim daha sensin benim ayrık nigarım yokdurur
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Severim Ben Seni Candan Içeri
Severim ben seni candan içeri
Yolum vardir bu erkandan içeri
Beni bende deme bende degilim
Bir ben vardir bende benden içeri
Nereye bakar isem dopdolusun
Seni nere koyam benden içeri
O bir dilberdurur yoktur nişani
Nişan olur mu nişandan içeri
Beni sorma bana bende degilim
Suretim boş yürür dondan içeri
Beni benden alana ermez elim
Kadem kim basa sultandan içeri
Tecelliden nasib erdi kimine
Kiminin maksûdu bundan içeri
Kime didar gününden şu'le degse
Onun şu'lesi var günden içeri
Senin aşkin beni benden aliptir
Ne şirin dert bu dermandan içeri
Şeriat, tarikat yoldur varana
Hakikat, marifet andan içeri
Süleyman kuş dilin bilir dediler
Süleyman var Süleyman'dan içeri
Unuttum din diyânet kaldi bende
Bu ne mezhebdürür dinden içeri
Dinin terkedenin küfürdür işi
Bu ne küfürdür imandan içeri
Geçer iken Yunus şeş oldu dosta
Ki kaldi kapida andan içeri
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
GELIN EY KARDESLER GELIN
Gelin ey kardesler gelin
Bu menzil uzaga benzer
Nazar kIldIm su dunyaya
Kurulmus tuzaga benzer
Bir Pir'in etegin tuttum
"Ana beni" deyip gittim
Nice yuzbin gunah ettim
Her biri de bir daga benzer
Cagla Dervis Yunus cagla
Sen ozunu Hakk'a bagla
Aglar isen haline agla
Erdem vefa yoga benzer
Yunus Emre
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Yar Yüreğim Yar Gör Ki Neler Var
Yar yüreğim yar gör ki neler var
Bu halk içinde bize güler var
Ko gülen gülsün Hak bizim olsun
Gafil ne bilsin Hakk'ı sever var
Bu yol uzaktır menzili çoktur
Geçidi yoktur derin sular var
Girdik bu yola aşk ile bile
Gurbetlik ile bizi salar var
Her kim merdane gelsin meydana
Kalmasın cane kimde hüner var
Yunus sen bunda meydan isteme
Meydan içinde merdaneler var
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Yine Geldi Aşk Elçisi Yine Doldu Meydanımız
Yine geldi aşk elçisi yine doldu meydanımız
Yine teferrüc-gah sağlı sollu dört yanımız
Yine mahfiller düzüldü yine badyalar kuruldu
Yine kadehler sunuldu esrik oldu bu canımız
Ev içi aşk ile doldu ulu kişi aşık oldu
Canlarımız hayran oldu aşk tahtına binenimiz
Bir nicemiz Leyli oldu bir nicemiz Mecnun oldu
Bir nicemiz Ferhad oldu aşktan haber duyanımız
Meydanımız meydan oldu canlarımız hayran oldu
Her dem arş seyran-gah oldu hazret oldu revanımız
Düşmüş idik ol kaldırdı birliğin bize bildirdi
İçimize aşk doldurdu dürüst oldu imanımız
Sorar isen aşk nerdedir nerde istersen ordadır
Hem gönülde hem candadır hiç kalmadı günahımız
Yunus aşkın vasfın söyler gerçeklere haber eyler
Mahrumların canı göyner aşker'oldu pinhanımız
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
Necip Fazıl Kısakürek
26 Mayıs 1905'te İstanbul'da doğdu. Çocukluğu, büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçti. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız Kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. Lisedeki hocaları arasında Yahya Kemal, Ahmet Hamdi(Akseki), İbrahim Aski gibi isimler vardı. Necip Fazıl hocalarından en çok İbrahim Aski'nin etkisinde kalmıştır. Tasavvufla ilk tanışması da hocası İbrahim Aski'nin verdiği kitaplarla olmuştur.
Necip Fazıl Kısakürek, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra, Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile gönderildiği Fransa'da, Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde okudu. Türkiye'ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde ders verdi(1939-43). Sonraki yıllarında edebiyata yönelerek fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.
Necip Fazıl, annesinin arzusuyla şair olmak istedi (bunu düşündüğünde henüz 12 yaşındaydı) ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua, Anadolu, Varlık ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirmeyi başardı. Daha sonra Paris'e gitti ve dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında patlama yaptı. Necip Fazıl bu eserleriyle genç yaşta şöhreti yakalayarak, çağdaşı şairlerin önüne çıkmayı başardı. Edebiyat çevrelerinde hayranlık aynı zamanda heyecan uyandırdı. 1932'de Ben ve Ötesi adlı şiir kitabını çıkardığında henüz otuz yaşına basmamıştı.
Necip Fazıl için 1934 yılı hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü hayat felsefesinin değişmesine neden olan ve Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile bu dönemde tanıştı. Ve bu kişiden bir daha kopmadı. Necip Fazıl'ın, üstün bir ahlak felsefesini savunduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar (Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak).
Necip Fazıl aralıklarla gidip uzun sürelerle kaldığı Ankara'ya üçüncü gidişinde, bazı bankaların da desteğini sağlayarak 14 Mart 1936'da haftalık Ağaç dergisini çıkarmıştır. Yazarları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Mustafa Sekip Tunç'un da bulunduğu Ağaç dergisi, yeni kapanan Yakup Kadri'nin Kadro dergisi yazarları Burhan Belge, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir ve İsmail Hüsrev gibi yazarların savunduğu ve dönemin etellektüellerini hayli etkilemiş bulunan materyalist ve marksizan düsüncelerine karşı spiritüalist ve idealist bir çizgi izlemiştir. Ankara'da altı sayı çıkan Ağaç dergisi daha sonra İstanbul'a nakledilmiş ancak fazla okur bulamadığından haftalık Ağaç dergisi 17'nci sayıda kapanmıştır.
Necip Fazıl, 1943 yılında dinsel ve siyasal kimliği ön plana çıkan Büyük Doğu adlı dergiyi çıkardı. 1978 yılına kadar aralıklarla haftalık, günlük ve aylık olarak çıkarılan Büyük Doğu'da iktidarlara cephe alan Kısakürek, yazı ve yayınları yüzünden mahkemelik oldu, hapse girdi ve dergi birçok kez kapatıldı. Sultan Abdülhamit taraftarı olan Necip Fazıl giderek İslamcı kesimin önderlerinden biri oldu. Ağaç dergisinde olduğu gibi, Büyük Doğu'nun ilk sayılarında da yazar kadrosu hayli kozmopolittir. Bedri Rahmi, Sait Faik gibi yazarların imzası dergi sayfalarında görülmektedir. Ancak, Büyük Doğu, dinsel bir kavga organı durumuna gelince bu yazarların bir kısmı ayrılmıştır. Necip Fazıl 1947 yılında Büyük Doğu toplatılınca Kasım-Aralık ayları arasında üç sayı devam eden Borazan adlı siyasal mizah dergisini çıkarmıştır. Sık sık kapatılan veya toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı dönemlerde günlük fıkra ve çesitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babialide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gibi gazetelerde yayımlayan Necip Fazıl, Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi takma isimler kullandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde konferanslar verdi.
Necip Fazıl, Sabır Taşı adlı oyunuyla 1947 yılında C.H.P. Piyes Yarışması Birincilik Ödülü'nü almış, doğumunun 75. yıldönümünde Kültür Bakanlığı'nca "Büyük Kültür Armağanı" ödülünü (1980) ve Türk Edebiyatı Vakfı'nca "Türkçenin Yaşayan En Büyük Şairi" ünvanını almıştır.
Necip Fazıl Kısakürek yazılarını yazmaya devam ederken uzun süren bir hastalık dönemi geçirdi ve sonra 25 Mayıs 1983'te Erenköy'deki evinde öldü. Fatih'te düzenlenen cenaze merasiminden sonra Eyüp sırtlarındaki (Piyer Loti'deki) kabristana defnedildi.
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
ALLAH DERİM
Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin;
Herkes koşar, zıplar, ben yürüyemem!
İsterseniz hayat aşını verin;
Sayılı nimetler bal olsa yemem!
Ey akıl, nasıl delinmez küfen?
Ebedi oluşun urbası kefen!
Kursa da boşluğa asma köprü, fen,
Allah derim, başka hiçbir şey demem!
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
ALLAH DİYENE
Her şey, her şey şu tek müjdede;
Yoktur ölüm, Allah diyene
Canım kurban, başı secdede,
İki büklüm, Allah diyene
Akıl, kırık kanadı hiçin;
Derdi gücü 'nasıl' ve 'niçin'...
Bağlı, perçin üstüne perçin,
Benim gönlüm Allah diyene...
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
ANNEME MEKTUP
Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,
Her gün biraz daha süzülmekteyim.
Her gece, içinde mermer döşeli,
Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.
Böylece bir lâhza kaldığım zaman,
Geceyi koynuma aldığım zaman,
Gözlerim kapanıp daldığım zaman,
Yeniden yollara düzülmekteyim.
Son günüm yaklaştı görünesiye,
Kalmadı bir adım yol ileriye;
Yüzünü görmeden ölürsem diye,
Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim.
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
AYNADAKİ HALİME
Akmayan yaşlarla sıcacık yüzün;
Yavrum, bugün seni pek ölgün gördüm.
Gözünde bir küçük noktadır hüzün,
Neş'eni ne bugün, ne de dün gördüm.
Eğri dallar gibi halsiz, yorgunsun,
Birikmiş sulardan daha durgunsun,
Görünmez bıçakla içten vurgunsun,
Seni öz yurdunda bir sürgün gördüm.
Geçti bir cenaze peşinde ömrüm;
Bilemem, vardığın neresi, bugün?
Hergün yürüdüğün kadar yürüdün,
Arkasından kendi ölünün; gördüm.
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
AYNALAR YOLUMU KESTİ
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
İşte yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karşıma,
Başımın tokmağı indi başıma.
Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en büyük ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!
Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.
Günah, günah, hasad yerinde demet;
Merhamet, suçumdan aşkın merhamet!
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?
Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
AZGIN DENİZ
Hangi hissin parmağı dokundu ki, derine,
Düştü bir gizli alev salkımı içerine?
Hangi kabus bastı ki, seni uykularında,
Birdenbire cehennem kaynadı sularında?
Örtüldü baştan başa tenin beyaz bir terle,
Duman duman yayılan incecik köpüklerle.
Hangi dert kaldı, söyle, bağrına üşüşmeyen,
Hangi ölüm şarkısı, bu dilinden düşmeyen?
Hangi öfkeyle yüzün, böyle karıştı yer yer,
Sana yan mı baktılar, bir şey mi söylediler?
Bir şey dinleme artık, artık bir şey dinleme!
Çağır, bütün günahkar ruhları cehenneme!
Karşına, sahil, kaya, insan kim çıkarsa vur!
Vur başına, alemde, kör, sağır, ne varsa vur!
Sal her taraftan, dağdan, gökten, pencereden sal!
Nihayet kala kala dünyada tek kişi kal!
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
BABADAN OĞULA
Eve dönmez bir akşam;
Ve gün yüzlü çocuğu,
Sorar: Nerede babam?
Bakarlar, oldu, bitti;
Gelir, derler çocuğa,
Baban attaya gitti.
Uzar gider bu atta;
Ve neler neler olmaz
Ve kimbilir ve hatta;
Bir mahşer gerisinde;
Babası döner bir gün,
Oğlunun derisinde...
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
BAHÇEDEKİ İHTİYAR
Yıllar bir gözyaşı olup da kaymış
Nurlu ihtiyarın yanaklarında.
Yapraktan saçını yerlere yaymış,
Sonbahar ağlıyor ayaklarında.
Süzüyor ufukta bir kızıl yeri,
İçi karanlıkla dolu gözleri;
Alnında akşamın ince kederi,
Sessizliğin sırrı,dudaklarında.
Yanan bir kağıtta küçük bir satır
Yazı gibi akşam onu karatır;
Artık o,silinen bir hatıradır,
Bu ıssız bahçenin uzaklarında...
-
--->: Türk Klasikleri Yazarları ve Şiirleri
BAŞIBOŞ
Vatanımda sular akar, başıboş;
Herkes, birbirini kakar, başıboş.
Bozkırlardan topal bir tren geçer;
Çocuk, merkep, öküz bakar, başıboş.
Yanmaz da yürekler, güneşe atsan;
Bir kibrit, bir orman yakar, başıboş.
Tarih, kutuplara kaçmış bir fener,
Buz denizlerinde çakar başıboş.
Yirmi dokuz harfte sözde aydınlar,
Yafta yazar, isim takar, başıboş.
Allah'ım sen acı bu saf millete!
Akşam yatar, sabah kalkar, başıboş...