Yazar : Ramazan YILDIRIM / Yayınevi : .

1. ÖĞRENMEK VEYA BİLMEK NEDİR? :

Öğrenmenin amacı kişiye, konuya veya şartlara bağlı olarak değişir. Bununla beraber bir takım genellemeler yapmak mümkündür. İhtiyaçlarımızı karşılamak, etkinliğimizi arttırmak, koşullara daha iyi uyum sağlayabilmek, potansiyelimizi tümüyle kullanmak gibi sebeplerle bilgi, beceri ve davranışları kazanmak isteriz.

Bazılarımız sahip oldukları kısıtlı bilgiyi kolaylıkla kullanabilirken bazılarımız daha fazla birikime sahip olmalarına rağmen bilgilerinden gerektiği gibi yararlanamaz hatta bilgiyi aynı düzeyde kullanabilecek iki kişiden birisi bunu yaşamının doğal bir parçası haline getirirken diğeri sadece mecbur kalınca kullanır veya hiç kullanmaz. Deneyim olamadan bilgi beceriye dönüşmez. Öte yandan bilgiye dönüştürülemeyen deneyim tarihi tekerrür ettirir. Deneyim düşüncenin,düşünce ise eylemin çocuğudur. En kısa zamanda elde ettiğimiz en basit bilgileri bile belirli süreci tanımlayarak öğreniriz.

2. NASIL ÖĞRENİYORUZ? :

En kısa zamanda elde ettiğimiz en basit bilgileri bile belirli bir süreci tamamlayarak öğreniriz. Bu süreçler gözlem ve algılama, anlama ve yorumlama, uygulama ve sınama, yansıtmadır. Öğrenme çizgisel değil dairesel bir süreçtir. Gözlem ve algılama aşamasında öğretenin tutumu ve kullandığı araç gereçler önemli bir rol oynar. Çoğu zaman konuyu ne kadar iyi anladığımızı uygulama esnasında öğreniriz. Öğrenmeye çalışılan konu şekil, grafik veya resim gibi görsel sembollerle birleştirilmelidir. Mümkünse renkli kalemler kullanılır. Böylece yaratıcı ve mantıksal fonksiyonların birbirini desteklemesi sağlanmış olur. Öğrenmek istenilen konu anlamlı gruplara ayrılmalı ve bu gruplar arasındaki ilişkiler görsel olarak sergilenmelidir. Konuyla ilgili örnek bulmaya çalışılmalı, gerekirse hayali örnek verilmelidir. Nesne ve olayların farklı boyutları arasında çarpıcı ve akılda kalacak ilişkiler kurulmalıdır.

Sülfirik Asitin “Hasan İki Salak Osman Dört” şeklinde ezberlendiği gibi. Herhangi bir zamanda hatırlamak istediğimiz bir şeyi aynı anda gelişen başka bir olayla ilişkilendirebiliriz. Örneğin; İş dönüşünde almak istedi- ğimiz bir şey araba, yol veya yolda göreceğiniz bir nesne ile ilişkilendi-rilebilir.

3. ÖĞRENMENİN YÖNTEM VE ARAÇLARI :

Bir konuyu öğrenmeye başlamadan önce amaç netleştirilmelidir. Amacı bilmk üç nedenden dolayı öğrenme etkinliğini arttırır. Birincisi, amaç yol gösterir uygun araç ve yöntemlerin seçilmesini sağlar. İkincisi, amaç ve bu amacın gerçekleştirildiğinde ulaşılacak sonucu bilmek kişiyi motive eder. Üçüncüsü, başarılar ancak amaçlara ne kadar ulaşıldığıyla ölçülebilir. Kolaydan zora doğru bir sırayla öğrenmeye çalışılmalıdır. İyi ustalar çıraklarını yetiştirirken bu kurala dikkat ederler.Bütünü görmeden parçaları öğrenemez veya en azından bu bilgiden yararlanamazsınız. Öğrenme bireyseldir. Sürecin her aşamasına aktif bir şekilde katılmazsa-nız öğrenemezsiniz. Her konu aynı hızla öğrenilemez ve herkes aynı hızla öğrenemez. Öğrenmenin en önemli unsurlarından birisi geri iletim (feedback) veya değerlendirmedir. Zamanında ve gerçekçi bir şekilde yapıldığında öğrenmenin etkinliğini arttırır. Aşırı genelleme ve aşırı basit- leştirme yapmaktan kaçınılmalıdır. Herhangi bir aletin kapağını açıp arı- zalı parçayı değiştirebildiğimiz halde kapağını yeniden kapatamıyorsak “o aleti tamir edecek düzeye gelmiş” sayılmayız. Dikkatlice incelediğimiz-de bir çok konudaki bilgimizin böyle bir bütünlük oluşturmadığını görür-üz. Bunun nedeni öğrenme sürecindeki bütünlüğü sağlayamamış olma-mızdır. Sonuç olarak kavramlar, nesneler veya olaylar arasında benzer-lik kurma becerisi öğrenmenin en önemli unsurlarından birisidir. Emer-son’un “Hayatta rastladığım herkes bir bakımdan bana üstündür. Bu yüzden kendisinden bir şeyler öğrenebilirim.” sözü, örnek aldığımız kişi-nin tutum ve davranışlarının elde ettiği sonuçlar üzerine etkisini “açıkla-yabiliyor” “kendi koşullarımıza uyabiliyor” olmamız gerektiği sonucunu bizlere açıklamaktadır.

4. ÖĞRENMEYİ ÖĞRETMEK :

Ana, baba, öğretmen veya yöneticinin öğrenme sürecine katkısını üç temel gruba ayırabiliriz.

a. Öğrenme sürecini kolaylaştırmak.

b. Psikolojik destek

c. Yöntem ve araç seçimi

Mevlana’nın “Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.” cümlesinden hareketle, öğretenin şu hususlara dikkat etmesi gerekir. Konunun geniş bir alanı kapsayan temel bilgilerini özetlemek, konunun amacını ortaya koymak. Öğrenenin konuyu anlaması için gerekli bilgileri eksiksiz vermek. Öğrenenin kapasitesini aşacak fazla ayrıntılardan kaçınmak gerekmektedir.

Davranışlarımızı belirleyen ilk faktör ihtiyaç ise ikincisi başarıdır. Yani, çabalarımız başarılı olduğunda ihtiyacımızın karşılanacağını, başarısız olduğumuzda ise, doğrudan veya dolaylı bir bedel ödeyeceğimizi bilirsek çaba gösteririz. Hepimizin doğamızdan gelen bir öğrenme dürtüsü veya daha net bir ifadeyle öğrenme arzusu vardır.

Örneğin bir teknisyen parçanın takılacağı makinenin nasıl çalı-şacağını veya ürettiği parçanın makine içindeki rolünü bilmezse başarılı olamaz. Öğretilen konu öğrenme sürecinin başında ve sonunda özetlen-melidir. Beynin yaratıcı ve mantıksal fonksiyonları (resimler ve şekiller kullanmak, grafikler kullanmak, çok renkli kullanım, çarpıcı örnekler kul-lanmak) birlikte kullanılmalıdır. Mizahın öğrenmenin etkinliğini arttıracağı unutulmamalıdır. Anlatım öğrenenin kapasitesine uygun olmalı, aktif ka-tılım sağlanmalı ve başarma arzusu canlı tutulmalıdır.

5. ÖĞRENMENİN KURUMSAL VE TOPLUMSAL BOYUTU :

Öğrenmenin kurumsal ve toplumsal boyutunu üç ana başlık altında toplayabiliriz.

a. Eğitim sistemi

b. Kurumun öğrenme mekanizmaları

c. Toplumun öğrenme mekanizmaları

Eğitim sistemi belkide toplumumuzun en çok üzerinde konuştuğu ama hiç bir ilerleme kaydedemediği bir sorunudur. Bunun nedeni eğitim sisteminin yetersizliği olgusunun herkesin üzerinde rahatlıkla uzlaşabildiği toplumsal bir günah keçisi haline gelmiş olmasıdır. Eğitimi tek başına değil insan davranışını etkileyen psikolojik, ekonomik, kültürel ve diğer unsurlarla birlikte bir bütün olarak düşünmek zorundayız. “Evinin eşiğini temizlemeden komşunun damındaki karlardan şikayet etme” Konfüçyüs’ün bu sözü toplumsal öğrenmenin eğitim sistemiyle sınırlı olmadığını, bireylerin ve kurumların her türlü öğrenme çabasının çeşitli düzeylerde topluma yansıdığını açıklamaktadır.

Öğrenme konusunda bilmemiz gereken en önemli şey öğrenmenin eğitimden eğitimin ise bilgi aktarımından ibaret olmadığıdır. Öğrenmeyi kişinin herhangi bir kanaldan aldığı uyarılardan sonuçlar çıkarması, bunları kullanması, geliştirmesi ve böylece bir takım amaçlarına ulaşması şeklinde anlamamız gerekir. Böyle baktığımızda öğrenme becerimizin büyük ölçüde düşünme kapasitemize bağlı olduğu, Bu yüzden düşünsel kapasitemizi artırmaya yönelik çabalarımıza özel bir önem vermemiz gerektiği sonucuna varırız. Zaten koşulların sürekli değiştiğini göz önüne alırsak çoğu bilgi ve becerimizin bir gün önemini yitireceğini ama öğrenme becerimizin tam tersine giderek daha çok önem kazanacağını unutmamamız gerekir.

SONUÇ :

A. KİTABIN ANA FİKRİ :

Birey ve toplumun vazgeçilmez bir kaynağı olan bilginin elde edilebilmesi için öğrenme yeteneğinin belli bir seviyede olması veya öğrenme yeteneğimizin arttırılması gerekmektedir.

Düşünsel özelliklerimize göre öğrenmenin etkinliğini pratik yöntem ve yaklaşımlarla arttırabiliriz.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turkce-dersi/20788-ogrenmeyi-ogrenmek.html#post39509

B. KİTABIN GETİRDİĞİ YENİLİKLER :

Öğrenmenin mantıki sırayla nasıl olduğu ve her basamakta öğrenme etkinliğini arttıracak ne gibi işler yapılabileceğini açıklamaktadır.

C. KİTAP HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME VE TEKLİFLER :

Kitap, öğrenme becerimizi nasıl geliştireceğimizi, doğuştan geldiği kadar öğrenmenin sonradan da geliştirilebileceğini göz önüne getirmektedir.

Doğrusunu bilip doğrusunu öğretmek görevini yürüten Sb./Astsb.lar öğrenme ve öğretmenin nasılını, etkin kullanabilmek için bu yayını okumalı ve tatbik etmelidirler.