Gidiyor musun? diye sorma bana. Gönderen sensin. Ne terk etmeyi istedim
seni, ne de daha yaşamadığımız bu aşkı toprağa gömmeyi. Senin kadar
öfkeliyim ben de, senin kadar endişeli...

Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana, ama inandıramadım seni.
Sen sorgularken beni kafanda, ben gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla. Bir
tek sözün bağlardı beni sana, oysa sen hep susmanın koynunda..

Aşkın içine bir kez girdi mi kuşu, teslim alır bedenleri de. Sütten çıkmış
at kaşık değildim ama yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/ask-sevgi-ve-evlilik/11882-gonderen-sensin.html#post19238
O dünya ki, bazen minicik bir odada bazen kentin ortasında şekillendi. Nasıl
da güzeldi. Zaten varsın diye her şey güzeldi ama sen buna inanmadın.

Ah bu sorular... Yaşamak varken sevdayı delice, niye boğarız sorularla?
Nasıl ikna edebilirdim seni? Ben "aşk" dedikçe sen "hayır" dedin. Zaten az
konuşan sen, olumsuz ne kadar sözcük varsa bulup çıkardın ortaya. Ben bir
şey diyemedim.

Ne kadar zarar vermişim sana meğer... Nasıl değiştirmişim seni... Oysa hiç
böyle düşünmemiştim. Kimseye zarar vermek istemem ben. Kimseyi olduğundan
farklı bir hale getirmek istemem. Ama öyle oldu işte... Demek ki gitmelerin
zamanı geldi şimdi.

Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı. Ne sevişmelerimiz kalır aklında ne
sevda sözlerimiz. "Rahat değilim" diyordun ya, rahat ol artık. Gülüşlerini
saklaman için bir neden kalmadı. Tedirginliğinin sebebi be kalktı ortadan.

Gidişim yürekten değil, zorunluluktan. Sanma bu toy sevdayı başka kimliklere
taşırım. Sanma ki benden sakladığın dülüşlerini yalancı yüzlerde ararım.
Seni de götürürüm yüreğimde. Yokluğunu taşırım.

Bulup bulup kaybettim seni.. Ne yazık ki toz-duman edemedim kuşkularını, ne
yazık ki kalamadın bana. Öpücüğümün kokusu kalacak kapının eşiğinde.
Kokladıkça bizi bir yanlışa mahkum ettiğini anlayacaksın.